KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Şimdi, biraz önce söylediğim ve özellikle dikkate alınması gereken husustan hareketle bir defa daha söylüyorum. Bu kuruluşların hepsi kamuyla sözleşme yaptılar. Sözleşmelerinde hangi hükümlerin uygulanacağı 3G, işte bilmem 2G'de farklı farklı, her birisinde ayrı sözleşme düzenlendi, bu sözleşmelerde belirli yükümlülükler getirildi, hangi durumda nasıl gecikme zammı uygulanacağı ya da nasıl cezai uygulama yapılacağına ilişkin hükümler yer aldı. Bunların hepsi sözleşme hükmü. Şu kanunda da yani temeli 1924'te atılmış olan kanunda da büyük bir ihtimalle oradaki hükümlerin hepsi sözleşmenin içerisine konuldu. Sözleşmelerin hiçbir tanesini görme imkânımız olmadı ama kanunla birebir karşılaştıralım, büyük bir ihtimalle ek 37'nci maddedeki hükümler o sözleşmelerin içerisinde de var. Şimdi, bu durumda bu getirilen kanunla daha önceden imzalanmış olan sözleşmede yüklenici aleyhine herhangi bir hüküm var mı, yok mu, herhangi bir şey var mı yani ilave herhangi bir yükümlülük getiriliyor mu? Ona karşılık, o zaman ihaleye katılmış olan firmalardan bir tanesi "Ben gelecekte herhangi bir şekilde ceza ödemede pişmanlık hükümlerden yararlanacağımı bilseydim, devletin katı bir şekilde bu 3 kat cezayı uygulamayacağından haberdar olsaydım, uzlaşma olacağını bilseydim büyük bir ihtimalle çok daha iyi bir teklif veririm." der ise, buna vereceğimiz bir yanıt var mı? Olay bu. Elbette ki sorunların çözülmesi herkesin lehinedir, özellikle borçlular açısından uygundur ama daha önceden vermiş olduğunuz sözler ve yapılmış olan sözleşme ne olacak yani? Her defasında "Sözleşme hükümlerini olduğu gibi kanunla kaldırıyoruz." deme hakkına sahip değiliz ki biz. Olmaz öyle şey yani olması mümkün değil. Değil. "Tahkim" denilen bir olay konulmuş, o da uzlaşma. O da uzlaşma, başka adı yok ki onun zaten. Getirilsin, uzlaşılsın.

Değerli arkadaşlar, şuraya getirilen hükümlerin hepsine teker teker bakın. Daha önceden yapılmış olan sözleşmeleri yüklenici aleyhine ağırlaştıran tek bir cümlemiz yok bizim. Ağırlaştırılmasını istemiyoruz ama sözleşme onlara göre imzalanmış. Her doğan olayda ihtilaf yaratılmış, gidilmiş, her doğan olayda ihtilaf yaratılmış, gidilmiş. İhtilafsız herhangi bir olay olmamış, neredeyse ödeme olmamış. Eğer buralarda, hele yargıda kesinleşmiş, uygulama bulmuş olan konulara ilişkin hâlâ ısrarla bizim idare oturup da yargı kararlarına rağmen, matrah farkları bulup oralardan ilave birtakım hazine payları falan istemişse, o da bizim kabahatimiz. Onu Hazinenin halletmesi gerek. Bunu çok net olarak söyledikleri andan itibaren ilgili kurumun bunu halletmesi lazım. Net olarak soruluyor şu anda. Rakamların üzerinde konuşmayalım, kesinleşmiş, kesinleşmemiş falan ama her hâlükârda buradan çıkacak ihtilafın toplamını söyleyelim, 5 milyar liranın altında değil. Çıkacak ihtilafın toplamı 5 milyar liranın altında değil.

Peki, bunu neye göre yapıyoruz? Sözleşmemizin hangi hükmüne göre bu konuda uzlaşıyoruz? Ben, bu konunun, o nedenle kesinlikle bir defa daha gözden geçirilmesi gerektiğini, kanunun bu şekilde düzenlenirken daha önce yapılmış olan ihale şartnamelerinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini, elastikiyetinin ne kadar olduğunun kesin olarak görülmesinin zorunlu olduğunu düşünüyorum.

Bu konuyu son defa olarak hatırlatıyoruz ama bunun buradan oylanarak çıkması hâlinde gelecekte neyle karşı karşıya kalacağımız konusunu da sizlerin takdirlerine bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Temizel, teşekkür ederim.