KOMİSYON KONUŞMASI

LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler.

Şimdi, 2023 hedefi vardı. Türkiye en iyi 10 ekonomiden birisi olacaktı, bunları biliyoruz. Kişi başı gelir 25 bin dolar olacaktı. İhracat 500 milyon dolar olacaktı. Bunların yarısına bile ulaşamadık. Geldiğimiz noktada bu hedeflere uzağız ama zaten bu hedefler de artık çok dillendirilmiyor, çok ağızlarda yok. Sadece 2023 hedefleri diye geçiliyor.

Yine, enflasyonda, işsizlik oranlarında birtakım kabul edilmiş bir durum söz konusu. Yani Orta Vadeli Plan'a baktığınızda iddiası yok ve işsizlikte, enflasyon oranında olumsuz verilerin bundan sonra da çok küçük değişikliklerle devam edeceği aslında kabul edilmiş gibi görünüyor. Yine, 2018'in bir zam yılı olduğunu görebiliyoruz Orta Vadeli Programda. Oysa iktidar partisinin bir iddiası vardı, düşük gelirli kesimlerin millî gelirden aldığı payı artırmaktı. Yine, işsizliği azaltmak da başka bir iddia ve hedefti. Ama millî gelirden alacağı payı artırmak şöyle dursun, hani o sofrasındaki ürünlere kadar, meyveli gazoza kadar bile vergi getiren bir anlayışa geldik.

Şimdi, gelinen noktada işsiz sayısı 5,5 milyonu yani iş aramaktan umudunu kesmiş olanları da dikkate aldığınızda 5,5 milyonu geçti aslında. Deniyor ki bu yıl bir yılda 1 milyon istihdam sağlandı ama lütfen rakamları ayrıntıyla bir inceleyelim. Bu rakamın içerisinde çırak, stajyer, kursiyer sayıları da var ve bunlar gerçek istihdam verileri değil. İŞKUR tarafından sağlanan teşviklerle aslında yapay, güvencesiz bir istihdam yaratılıyor yani taşeron sayısı aslında artmış oluyor. Bunu da unutmamak lazım. Görüntüde büyüme yüzde 5'lerde ama gerçek istihdam artışı aslında yüzde 1'in altında büyümeyle kıyasladığınızda. Büyüme zaten -az önce de ifade edildi- inşaat yatırımlarından, tüketimden. Ama makine tesisat yatırımlarına baktığınızda yüzde 8'in üzerinde bir küçülme olduğunu görüyorsunuz, yüzde 8'den daha fazla bir küçülme var. Bu hiç iç açıcı bir durum değil. Büyüme zaten istihdama yansıyan bir büyüme değil. Büyüme zaten hane halkı refah seviyesini iyileştiren bir büyüme değil. Bir taraftan da borçlanma ihtiyacı giderek artıyor.

Şimdi, bu torba yasayla, evet, 37 milyar liralık bir borçlanma, bir ek bütçe isteniyor ama bir taraftan da dış borç miktarını da unutmayalım. Toplam dış borç tutarı millî gelir toplamının yarısını geçti ve ilk defa bu seviyeye ulaştı; 432 milyar dolara ulaştı ve bu miktar için yaklaşık 84 küsur milyar dolarlık bir faiz yükünü de beraberinde getiriyor.

Hep duyardık alanlarda seçim süreleri boyunca: "Biz IMF'e muhtaç etmedik." Ama vatandaş şunu bilmeli: Dış borca muhtaç olduk, torunlarımıza kadar borçlandık, borcun içine battık. Faizini ödüyoruz milyar dolarlarca. "IMF'e borç verebilir hâle geldik." derken herhâlde borç alarak vereceğiz çünkü bizim felaket seviyede borçlanma ihtiyacımız var. İşte bu gerçekleri aslında vatandaş bilmeli. Yani "Biz IMF'e muhtaç değiliz." değil, biz dış borca maalesef muhtacız ve her gün biraz daha bu muhtaçlığımız artıyor. İçeride ilave bir borçlanma, dışarıda ilave bir borçlanma arayışı içerisindeyiz sürekli.

Mesela ben bu konuya girmişken şunu da merak ediyorum: Duyduk, dediler ki ekonomi yönetimindekiler: "5 milyar dolar IMF'e borç vermiştik." Şimdi, ben mesela merak ediyorum, bu borç ne oldu, bu tahsil edildi mi, bunun durumu nedir? Eğer verildi ise bunun durumu nedir? Mesela bunun akıbetini merak ediyorum. Ama şunu da tekrar ifade ediyorum ki "IMF'e muhtaç değiliz." falan diye bir şey yok, IMF'den değil, artık küresel sermayenin getirdiği olanaklardan yararlanarak biz yabancılara borçlanarak dış finans kaynaklarından borç alıyoruz yani adı değişti.

Şimdi, ne oldu? Bu borçlanma ihtiyacının yanı sıra, üstüne bir de ilave vergi yükü geldi. Yani vergiye yüklenmek son çözüm. Şimdi, buradan asıl konuya geçmek istiyorum sayın vekiller. Söz konusu torba yasayla hazinenin borçlanma limitine 37 milyar liralık bir ilave getiriliyor. Şimdi, bu konu -hep söylüyoruz- hem bütçe hakkına aykırı hem de yasaya aykırı. Yani Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'u incelediğinizde, şimdi, şöyle bir ifade var: "...başlangıç ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark miktarı kadar net borç kullanımı yapılabilir." Ama bunun tavanını belirlemek için... Ki o rakam 47,4 milyar liraya geliyor yani harcama ödeneği ve gelir toplama yetkisi rakamları arasındaki fark 47,4 milyara geliyor. Bunun yüzde 5'i kadar artış olabilir. Bir de Bakanlar Kurulu bir yüzde 5 artırma yetkisine daha sahip. Yani dolayısıyla bu miktarlar ilave edildiğinde 52,3 milyara kadar çıkabilir. Ama ne oluyor, nereye çıkıyor? 37 milyar ilaveyle 84,5 milyara çıkıyor. Bu önemli bir rakam, bu yasaya aykırı. Yani yasaya uygun düşmüyor.

Bir de şöyle bir şey var: Aslında bir ilave borçlanmanın limiti bütçe açığına bağlı ama bütçe açığına baktığınızda da orada da önemli bir karmaşa var. Bütçe açığının rakamı da bu ilave borçlanmayı açıklayamıyor. Peki, ne olmalı? Yani bunun normalde olması gereken... Evet, bütçe yasasını değiştirmek, ek harcama ödeneğini bütçeye kaydetmek, işte yani ek bütçeyle kayda geçirerek Meclisin onayına sunmak. Ama bu durumda da şunu belirtmek lazım Meclise: Nereden kaynaklandı yani bu ihtiyacın sebebi nedir? Harcamalar mı beklenenin üzerinde çıktı yoksa gelirler mi beklenenin altında oluştu ya da her ikisi de mi oluştu? Bunu bilmeye ihtiyacımız var.

Yani burada önemli bir kararın arifesindeyiz. Bu kadar yoğun, çuval mahiyetinde bir torba yasa geçiriyoruz ama maalesef belirsizlik içerisinde karanlıkta bir yerler arayarak yol bulmaya, iş yapmaya çalışıyoruz. Bunu son derece yanlış buluyorum. Maddeler arasında yine oradaki eleştirilerimi dile getireceğim ama olayın özüne önce değinirsek bu borçlanma ihtiyacı nereden hasıl oldu, bir açıklama getirilmesi gerekir, ayrıntılarını bilmemiz gerekir. Nereye kullanılacak? Yine bunun da bilinmesi gerekir.

Teşekkür ediyorum.