KOMİSYON KONUŞMASI

REŞAT DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

13/01/2014 tarihinde Roma yakınlarındaki Civitavecchia ve Rebibbia cezaevlerine arkadaşlarımızla beraber ben de ziyarette bulundum. Tabii, cezaevi şartlarına arkadaşlarımızın ifade ettikleri şekliyle aynen katılıyorum, Ayşe Hanım'ın konuşmalarına ve Mahmut Bey'in konuşmalarına. Şöyle ki: Şartlar tabii çok ağır. Ben Türkiye'den iyi olmadığı kanaatindeyim. Şöyle ki: Daha önceki zamanlarda, önceki günlerde de yani gitmeden önceki zamanlarda bizlere de İtalya cezaevlerinin ve Almanya cezaevlerinin şartlarının çok ağır olduğu, Türk mahkûmlara doğru düzgün hiçbir imkân verilmediği noktasında şikâyetler vardı. Oraya gittiğimiz zaman da gördüğümüz kadarıyla yani Türkiye'deki cezaevlerinden daha iyi olduğunu ben kendi şahsım adına söyleyemem. Yani, Türkiye'deki cezaevlerinin bazılarının onların bazı şartlarından daha iyi olduğu kanaatindeyim. Tabii, imkânlar noktasında, Türk mahkûmların büyük bir kısmının orada uyuşturucu suçundan dolayı girmiş olması da dikkat çekici bir durumdur. Şöyle ki: Avrupa Birliği ülkelerinde yaklaşık olarak 40 binin üzerinde mahkûm olduğu ifade ediliyor ve bunların da büyük bir çoğunluğunun -30 binin üzerindeki- bu uyuşturucu suçlarından, madde kullanımından buralarda yatmış olduğu şeklinde bir söylem vardır. Bunun bariz örneğini de biz İtalya'da gördük. Hakikaten mahkûmların büyük bir kısmı madde bağımlılığından buraya gelmişler.

Tabii, dil sorunu en büyük sorun. Gerçi oradaki bizim Konsolosluğumuzun yetkililerinin zaman zaman gelip onların her türlü sorunlarıyla ilgilenmiş olduğunu da gördük, bence o da çok güzel bir özellikti. Yani, oradaki din ataşelerinin veya din adamların gelmiş olması veyahut da beraberinde yine konsolosluk görevlisinin oraya zaman zaman, daha doğrusu periyodik olarak her zaman gelmiş olması da çok doğru bir harekettir. Artırılması gerekir mi? Doğru, artırılması lazım yani dil konusunda onlara belki bir tercüman verilebilir veyahut da konsolosluk marifetiyle başka şekilde... Onlar mahkemelerde çünkü tam olarak anlatamadıklarını ifade ettiler kendi konularını. Bu yönlü olarak destek olunursa ben daha fazla faydası olacağı kanaatindeyim. Tabii oradaki mahkûmların büyük bir kısmı Türkçe konuşmak, Türkçe duymak istiyorlar. Özellikle de bu yönde olarak konsolosluklar marifetiyle oralardaki cezaevlerinde en azından bir Türkçe yayın yapan TRT'nin yayınlarının orada da incelenmesi veya izlenmesi konusunda girişimlerde bulunabilir mi? Ben onun uygun olacağı kanaatindeyim. Tabii Türkçe yayınlar illa böyle günlük gazete şeklinde değil de, en azından oradaki insanlar da bizim vatandaşlarımız sonuçta, onların da eğitime ihtiyacı var, onların da ülkemizdeki bazı konulardan haberdar olması noktasında ihtiyaçları vardır. Bu yönlü olarak da zaman zaman konsolosluklarımız marifetiyle oraya gazeteler götürülmesi, çeşitli kitap ve dergilerin götürülmesi, Türkiye'yi tanıtıcı veya anlatıcı veyahut da Türkçe şeklinde gönderilmesinin de ben iyi olacağı kanaatindeyim.

Tabii, orada ayrıca, Türk mahkûmlarında büyük bir psikolojik yıkım da var, kendi ülkelerinin dışında bir yer olması münasebetiyle. Bu yönde de -bilmiyorum ama başkonsolosluklarda bunlar görevlendirilebilir mi- psikolog şeklinde bir desteğin yapılması iyi olur kanaatindeyim.

Tabii, hastane şartları oradaki bizim sorduğumuz şekliyle, orada küçük, neredeyse bir revir şeklinde bir hastane şeklinde bazı çalışmalar yapılmış: Türkiye'de bunları yapabilir miyiz? Yapılabilir, zaten birçok yerde bunlar şu an itibarıyla vardır ama yeterli midir? Değildir ülkemizde ama orada da ben yeterli olduğunu görmedim, orada da birçok eksiklikler olduğunu kendileri, mahkûmlar da ifade etmeye çalıştılar.

Tabii, en önemli konu, oradaki cezaevi yönetimlerindeki insanların, bilhassa bayanların görev almış olması takdire şayandır. Hukuk mezunu olduklarını ifade ettiler orada. Bu da önemli bir görüntü. Özellikle bizim şimdi, cezaevlerindeki güvenlikçilerle ilgili yeni bir kanun geliyor. Orada da birinci müdürlerimiz, ikinci müdürlerimiz var. Yani en azından bu gelecek olan kanunda bizim de hukukçulara yer vermiş olmamız veyahut da en azından cezaevi konusunda tecrübe sahibi olan insanlara yer vermiş olmamızın da ben doğru bir kanaat olacağı kanaatindeyim. Tabii, burada da yine isterseniz söyleyelim: Özellikle cezaevlerindeki ikinci müdürler şu anda bizleri arayarak bu son getirilen kanunda ikinci müdürlere yer verilmediği, sadece müdür olarak birinci müdürlerin olduğu noktasında bir itirazları var, onu da artık, Ayşe Hanım siz mi veya Sayın Başkan mı dile getirir... Yani gerçi bu şu an itibarıyla komisyonlarda görüşüldü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde önümüzdeki günlerde görüşülecek kanunlar içerisinde. Yani oraya bir şey ilave edilemez mi? Eğer ikinci müdür varsa o ikinci müdürlerin hakkı da korunmuş olması gerekiyor, Türkiye'nin her tarafında ikinci müdürler var, gittiğimiz cezaevlerinde görüyoruz. Dolayısıyla, bu yönlü olarak cezaevi yönetiminin daha bilinçli, daha donanımlı, daha kapsamlı insanlardan oluşmasının ülkemiz için de çok doğru olacağı kanaatindeyim. Ama tabii, bizim ülkemizdeki cezaevi müdürlerinin haklarını yemeyelim. Hakikaten yoğun bir şekilde çalışıyorlar, onlara da buradan teşekkür etmemiz gerekiyor.

Tabii, diğer bir konu, cezaevinin dışında biz yasadışı göçle ilgili olarak da oradaki yetkililerle görüştük. Tabii İtalya da yasadışı göçün transit geçiş ve hedef ülkeleri arasında yer almaktadır ülkemiz gibi. Tabii, birçok benzerliğimiz de var. Gerçi orada sorduğumuzda ülkemizden bir Türk vatandaşın olmaması takdire şayan ama Libyalısı veya diğer birtakım, Suriyelisinden, her türlüsüne kadar bir geçiş oraya sağlanıyor. Fakat bizim ülkemizdeki durum daha farklı. Yani esasında o ülkelerdeki bu bizim gördüğümüz o yetkililerin, görevlilerin Türkiye'yi de gelip görmesini ben arzu ederim. Yani Türkiye de çok büyük şeylere gittiğimiz zaman, işte, geçen haftalarda Şanlıurfa'yı ziyaret ettik, Suruç'u ziyaret ettik; orada bizim devletimizin yapmış olduğu çok büyük katkı var, çok büyük ilgi var. Yani o insanlara, komşularına göstermiş olduğu ilgiyi, saygıyı, sevgiyi, verdiği imkânları onların aslında görmesini ben de arzu ediyorum ki işin doğrusu da burasıdır. Yani Türkiye Cumhuriyeti devleti 5 milyar dolar civarında para harcıyor, her türlü imkânı sağlıyor, her türlü desteği sağlıyor fakat o bölgedeki bazı terör gurupları da maalesef teröristler marifetiyle Türkiye Cumhuriyeti devletini hem içeride hem dışarıda hiçbir şey yapılmamış şeklinde bir görüntü arz ediyorlar. Bunu da kabul etmek mümkün değil. Bu yönlü olarak da en azından dış dünyaya orada Türkiye'nin yaptıkları ve Türkiye Cumhuriyeti devletindeki 2 milyon insanın nasıl Türk insanı tarafından hem evlerinde hem kendi şartlarında en iyi şekilde ağırlanmanın da anlatılması gerekir diye düşünüyorum.

Tabii, İtalya'nın -orada görüştüğümüz zaman- hep geri iade etmeye çalıştığını söylediler. Bu manada da geri dönüş sözleşmesi Türkiye Cumhuriyeti Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanmış durumdadır. Buna o zaman da muhalefet etmeye çalıştık, bu bence doğru bir davranış değildir. Şu an itibarıyla gerçi bu sözleşmenin imzalanmasının Avrupa Birliğiyle ilgili bazı konularda taviz alınacağı şeklinde değerlendirilmiştir ama şu ana kadar o tavizleri duymadık. Tahmin ediyorum ki o zaman da, kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Genel Kurulda görüşülürken gerekirse ileride yeniden bu gündeme getirilip iptal edilebilir şeklinde bir şey gibi, öyle anlamıştım. En azından geriye dönüş konusunda Türkiye Cumhuriyeti devletinin de göndermesi lazım bence. Ama nasıl göndereceğiz, ne yapacağız; o da işin başka bir tarafıdır. Ama bu geri dönüş sözleşmesinin ben tekrar değerlendirilmesini ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin önümüzdeki zaman diliminde çok ağır şartlarla karşılaşmaması gerektiğini düşünüyorum.

Tabii, söyleyeceğimiz daha farklı şeyler olabilir ama bu şekilde bırakmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.