| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 12 .10.2017 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Çok teşekkür ediyorum.
Gerçekten kamu-özel iş birliği projeleri, özellikle altyapı, sağlık alanında ülke olarak son yıllarda daha fazla ağırlık verdiğimiz bir alan. Bu yolla Hükûmet olarak vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu altyapı hizmetlerini, sağlık hizmetlerini ve diğer hizmetleri daha hızlı bir şekilde vatandaşa eriştirmek, bütün kamu-özel iş birliği projelerindeki ortak özellik olarak özel sektörün deneyiminden istifade etmek, özel sektörün finansman imkânlarını bu yolla kullanmak ve sadece bir finansman yöntemi olarak değil, aynı zamanda bir işletmecilik yöntemi olarak da özel sektörün kamu hizmetlerinin sunumuna bu yolla katılmasını sağlamayı hedefliyoruz.
Kamu-özel iş birliği uygulamaları, geçmişten günümüze kadar çok farklı ülkelerde farklı uygulamalarla yerini buldu. Başarılı ülke uygulamaları var, başarılı ülke örnekleri var, başarısız örnekler de var. Zaman zaman da uluslararası kuruluşlar bu örneklerle ilgili olarak değerlendirmeler yapıyor. Türkiye olarak bütün tecrübeleri dikkate alarak, bütün bu yaşanmışlıkları dikkate alarak kamu-özel iş birliği projelerini uygulamaya koyduk. Bu anlamda da şu ana kadar gerek altyapıda gerekse özellikle sağlık sektöründe önemli projeleri hayata geçirdik ve bir bir de bu hastaneler açılmaya başlıyor. Burada, tabii, en kritik konu bu projelerin ileriye dönük bütçeye getireceği yük, ortaya çıkaracağı risk meselesi. Bu konuyla ilgili, Maliye Bakanlığı olarak 2015 yılında bu projelerin uluslararası standartlara uygun bir şekilde muhasebeleştirilmesini sağlamak üzere bir tebliğ düzenlemesi yaptık. Dolayısıyla şu anda bütün kamu kurum ve kuruluşları, kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında yapmış oldukları bu yatırımları ve yüklenimleri belirlenmiş olan standartlarda muhasebeleştiriyorlar ama burada daha önemli olan ileriki yıllara gelebilecek bütçe yükünün hesaplanması. Burada da gerek Dünya Bankasının gerek IMF'in bu riskin hesaplanmasına ilişkin birtakım standartları var, rehberleri var ve yaklaşımları var. Maliye Bakanlığı olarak Kalkınma Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığıyla birlikte üç dört aydır yoğun bir şekilde Türkiye'de şu ana kadar uygulamaya konulmuş kamu-özel iş birliği projelerinin ileriki yıllara muhtemel yüklenimlerine ilişkin olmak üzere kapsamlı bir rapor hazırlıyoruz. Yıl sonuna kadar da bu raporu bitirmeyi ve kamuoyuyla paylaşmayı umuyoruz. Bu çalışmayı yaparken de uluslararası kuruluşların da bu konudaki teknik deneyimlerinden de istifade ediyoruz. Bu konuda kendileriyle de çalışıyoruz. Burada, tabii, kamu-özel iş birliği projeleri farklı içerikte ve farklı yöntemler kullanılarak yapılıyor. Burada gerek yatırım riskinin üstlenimi gerek finansman riskinin üstlenimi gerekse işletme riskinin üstlenimi diye farklı farklı risk alanları var. Her bir risk alanını hangi oranda paylaşırsanız kamu-özel iş birliği projesinin de fiyatlaması bunun üzerine oluyor. Tabii, çok uzun süreli projeler olduğu için varsayımsal olarak belirli bir faiz oranı, belirli bir enflasyon, belirli bir döviz kuru gibi varsayımlarda bulunuyorsunuz. Zaman zaman yine bu projeler içerisinde projeye dâhil olmak isteyen yatırımcıların önünü görmeleri ve yatırımı fizibil yapabilmek için belirli seviyede bir müşteri garantisi de verebiliyorsunuz. Bu da zaten bu tür projelerin içerisinde olan konular. Bir kısım kamu özel iş birliği projesinde ise değişken ödemelerin yanında sabit ödemeler de var. Mesela bizim şehir hastaneleri projelerinde bina kiralamaları sabit tutar üzerinden ama işletmecilik hizmetleri ise belirli parametrelere göre değişken unsurlar üzerinden hesaplanıyor.
Şimdi, Maliye Bakanlığı olarak her bir kamu-özel iş birliği projesinin bütün bu risk unsurlarını dikkate alarak ve uluslararası kuruluşların da bu tür raporlamalarda kullandıkları standartları bire bir uygulayarak bir çalışma yürütüyoruz. Bu çalışmada hedefimiz aslında bu ay içerisinde bitirmekti fakat uluslararası kuruluşlarla yaptığımız çalışmada onların aralık ayı içerisinde bir teknik heyet gönderebileceklerine ilişkin karşılıklı görüşmemiz oldu. Dolayısıyla o görüşmeleri yaptıktan sonra da inşallah bu bilgileri kamuoyuyla da paylaşacağız.
Buradaki ortaya konulan değerlendirmeler doğru değerlendirmeler, Hükûmet olarak biz de aynı hususu dikkate alıyoruz. Tabii ki maliyetlerin en düşük olması, hizmet verimliliğinin en yüksek olması, muhtemel risklerin ileriki yıllara dönük olarak yönetilebilmesi ve sürdürülebilmesi son derece önemli. Bütün bu projelerin hazırlık sürecinde sadece bu projeyi yapan kuruluşlar değil, her aşamasında Hazine Müsteşarlığımız, Kalkınma Bakanlığımız, Maliye Bakanlığı da bu projelerin gerek YPK'larının hazırlanmasında gerek sözleşmelerinin oluşturulmasında çalışmalar yaptılar. Tabii, burada belirli parametrelerin ileriki yıllardaki şekillenmesine bağlı olarak da ödemeler farklılaşacak ve burada kamu-özel iş birliği projelerinin oluşabilecek risklerinin de bütçede gerekli ödeneklerinin öngörülmesi lazım. İlk defa 2017 yılında bu ödemelerle ilgili gerekli ödenekleri kullandırmaya başladık. İnşallah ayın 17'sinden önce 2018-2020 yıllarına ilişkin Orta Vadeli Program'a dayalı olarak hazırladığımız bütçe kanununu da size getireceğiz. Orada da kamu-özel iş birliği projelerinden kaynaklanan gerek garanti ödemeleri gerekse sabit ödeme tutarlarına ilişkin rakamları ilgili bakanlıklarımız burada paylaşacak. Bütçe kanunu içerisine de gerekli ödenekleri öngördük.
Buradaki temel seçim, normal, klasik, geleneksel bütçe ödenekleriyle çok daha uzun yıllar içerisinde vatandaşa hizmet olarak getirebileceğiniz hizmetleri bu yolla çok daha hızlı bir şekilde hizmete koymak. Şimdi, biz herhâlde Ankara'daki Esenboğa Havalimanı'nı geçmişte normal, klasik bütçe ödenekleriyle yapmaya çalışsaydık herhâlde bu kadar hızlı bir şekilde bu havalimanını yapamazdık ve bugün Ankara Esenboğa Havalimanı, Atatürk Havalimanı örneklerinde görüldüğü gibi aslında bu projeler başlangıçta öngörülenden çok daha hızlı bir şekilde nakit ve kamuya ilave getiri getirdi. Dolayısıyla burada Türkiye ekonomisinin büyümesi, kamu hizmetlerinin artması ve ekonomideki iyileşme de bu projelerin getirilerini etkiliyor. Umut ediyoruz ki bu projeler, yürütmekte olduğumuz projeler, vatandaşın ihtiyacı olan kamu hizmetlerine çok daha hızlı, çok daha etkin bir şekilde erişmelerinin önünü açar.
Şimdi, bu 34'üncü maddedeki konuya gelince: Geçmişte bir özel, spesifik projede bir yatırımcımız böyle bir yöntemle yani yurt dışında bir özel amaçlı şirket kurarak böyle bir finansmanı temin etmiş. Bizim mevcut kanunlarımıza göre böyle bir durumda... Yani model şu şekilde: Yurt dışında özel amaçlı bir şirket var. O özel amaçlı şirkete parayı bir başka fon veriyor. Fonun verdiği bu parayı alan yurt dışında kurulu özel amaçlı şirket, bu parayı yani tahvil karşılığı edindiği bu parayı Türkiye'deki bir firmaya kamu-özel iş birliği projesi çerçevesinde kullandırıyor. Burada, yurt dışında kurulan özel amaçlı şirket ile Türkiye'deki şirket aynı kişiler, aynı şirket. Dolayısıyla yurt dışından finansman temin etmek için fon temin edenlerin böyle bir talebi olmuş. Bizim getirdiğimiz düzenleme geçmişe yürümüyor dolayısıyla bu anlamda geçmişteki gerçekleşen hadise bakımından sonuç doğuran bir şey değil. Ama biz burada bu örneği gördüğümüz zaman yani bundan sonra da hani etki analizi niye yok? Yani şu anda elimizde hazır bu madde çıksın da biz bu sözleşmeden, bu imkândan yararlanıyoruz." diye elimizde bir talep yok, sadece bu çalışmalar sırasında böyle bir konuyu Türkiye'ye fon temini anlamında önemli gördüğümüz için bu maddeyi Komisyona getirdik. Bu madde çıktıktan sonra kamu-özel iş birliği yapmak isteyen firmalar aynı kaynağı bugün yurt dışındaki bir bankadan temin ettiklerinde damga vergisi zaten ödemiyorlar. Biz aslında kamu-özel iş birliği kapsamında iş yapacak firmalara bir yeni finansman kanalını aynı şartlarla açma imkânı getiriyoruz, bir avantaj vermiyoruz. Çünkü yurt dışındaki bir bankadan bugün kaynak kullansa burada zaten vergi ödemeyecek. Vazgeçtiğimiz vergi şu: Yurt dışında kurulan şirketle yurt içindeki kurulan şirket fon temini sözleşmesi yapmak durumunda. Fon temini sözleşmesi sözleşme olduğu için damga vergisine tabi. Dolayısıyla gerçekten fon tutarı da yüksek olduğu için gerçekten o miktarda da yüksek rakamlar çıkıyor. Onun için, elimizde şu anda bu maddeyi bekleyen somut bir firma yok, geçmişe yürümediği için geçmişten gelerek bundan yararlanacak yok ama Maliye Bakanlığı olarak böyle bir opsiyonun ilave maliyet getirmeden kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında değerlendirilmesinin önünü açıyoruz, o kadar.