KOMİSYON KONUŞMASI

YILMAZ TEZCAN (Mersin) - Sayın Başkanım, çok değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, çölyakla ilgili STK'larımızın değerli başkanları, değerli katılımcılar, çok değerli hasta yakınlarımız; ben de bu toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum, gerçekten siyaset üstü bir konu. Sağlığı ilgilendiren ve hemen hemen toplumumuzun bütün kesimleri, 80 milyonun sağlığıyla alakalı olduğu için önemli bir toplantı olduğunu düşünerek güzel sonuçlar oluşturulacağını, çıkartılacağını, güzel, önemli raporlar çıkartılacağını düşünüyorum. Bu açıdan bu toplantıyı, bu Komisyonumuzu önemsiyorum. Ayrıca, tabii, bir hekim olarak da... Ali Hocam demişti. Hani damdan düşen Nasrettin Hoca'nın bir hikâyesi var. Gerçekten damdan düşenin hâlini damdan düşen anlarmış. O noktada ben de bütün katılımcı milletvekili arkadaşlarımızın konuşmalarını dikkatle dinledim. Hepsine teşekkür ediyorum, çok önemli tespitleri var, katılmamak elde değil.

Tabii ki bir kıtayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bilim adamları bu konuda önemli tespitler ortaya koymuş, bilimsel çok ciddi, çok önemli çalışmalar yapılmış. İnsanlık tarihinin doğuşuyla birlikte bu hastalık ortaya çıkmış, kronik bir hastalık. Biz de tabii hem hekim olarak hem de milletvekilleri olarak -Değerli Başkanımın da söylediği gibi- çölyak hastalığıyla ilgili teşhis, tedavi, korunma, farkındalık oluşturma ve siyaseten, biz siyasiler olarak, seçilmişler olarak bu konuyla ilgili, insanımızın hayatını kolaylaştıracak, sağlığı noktasında katkı sağlayacak kanunları çıkarmakla yükümlüyüz. Bu cümleden olmak üzere tabii ki ben konuşmamı bu üç başlıkta değerlendirmek istiyorum müsaade ederseniz Sayın Başkanım.

Çölyak hastalığı bir hastalık, bunu hepimiz biliyoruz. Bu noktada, teşhis, tedavi ve korunma yöntemleriyle ilgili eğer bir rapor hazırlayacaksak bu raporun içerisinde bunların da olması gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Teşhisle ilgili -tabii ki hekim arkadaşlarımız var, ilgili branşla, bu konuyla ilgilenen doktor arkadaşlarımız var- bir standardizasyon mutlaka oluşturulmalı, vardır diye düşünüyorum.

Sosyal güvence bu noktada önemli. Bir hasta hastaneye gidiyor, hastalığıyla ilgili sıkıntılarını doktora ulaştırmak için bir sosyal güvencesinin olması gerekiyor. Acaba, çölyak hastası kaç hastamız var yani 80 milyonluk bir Türkiye'de kaç hasta var? Bunların tespit edilmesi gerekiyor, bir. İkincisi, bu hastalarımızın ne kadarının sosyal güvencesi mevcut, ne kadarı mesela ilaçlar konusunda veya glütensiz diyet konusunda erişim noktasında rahatlıkla buna ulaşabiliyorlar? Bunlarla alakalı bir çalışma yapıp sosyal güvencesi olmayan bu hastalarımızın sağlık tesislerine ulaşma noktasında biz devlet olarak ne yapabiliriz, bunu konuşmamız gerekiyor. Tanı için bir standardizasyon var mı? Bilim adamlarını, hocalarımızı çağırıp bunları soracağız diye düşünüyorum.

Tedavi gerçekten önemli. Teşhis konulan hastalarımızda medikal tedavi mi, cerrahi tedavi mi veya başka tedavi yöntemleri mi... Bunları konuşmamız, tespit etmemiz gerekiyor. Tedavide, hepimiz biliyoruz ki bu iş multidisipliner bir yaklaşım. Gastroenterolog, dâhiliyece, çocukçu, çocuk gastroenteroloğu... Sadece hekimle olmuyor, tedavide, tabii, glütensiz diyet sağlayacaksak ziraat mühendisleri ve bu paydaşların da mutlaka multidisipliner disiplin içerisinde yer alması gerekiyor. Mesela, çölyak hastalarının kullandıkları ilaçların içerisinde ne kadarında glüten var? Yani eczacı arkadaşımız belki bu konuda bize katkı sağlayabilir, ben bilmiyorum. Diyelim ki bir ağrı kesici, bir antibiyotik, bir takviye ilaç kullanacaksa bunun içerisinde glüten var mı, yok mu, bunu hastalar biliyor mu, yakınları biliyor mu?

LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT (Çorum) - Gıda desteği dışındakilerde aşağı yukarı çok sorun yok ama normal listeleri tüm olarak alıyoruz, ilgili eczaneler listeleyerek alıyor ama nişasta belki biraz kurtarır ama gıda desteklerinde glüten riski daha fazla.

YILMAZ TEZCAN (Mersin) - Yani işte bu konuda bir farkındalık oluşturup bir öneride bulunabilir miyiz biz siyasetçiler olarak?

Bir de glütensiz ilaçlar... Biz Müslüman bir ülkeyiz. Yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede helal ve sağlıklı beslenmeyi sağlamamız lazım, helal ve sağlıklı ilaçları hastalarımıza tavsiye etmemiz gerekiyor. Bu noktada -tabii, konuşacak arkadaşlarımız var- korunma noktasında olmazsa olmazlarından bir tanesi, glütensiz, bir, bunda hemfikiriz, bu konuda hiç kimsenin bir şüphesi yok. Tarladan sofraya bu zincirin çok ciddi bir şekilde takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Değerli Başkanım, ben yine gıdalarla ilgili, Müslüman bir ülkede yaşadığımız için bunu vurgulamak zorundayım, bu gıdaların helal ve sağlıklı olanlarını mutlaka hastalarımızla ve hasta yakınlarımızla paylaşmamız gerekiyor.

Bir de tabii, bu multidisipliner çalışma içerisinde çölyak hastalarımızın hastalığıyla ilgili, beslenmeleriyle ilgili, korunmalarıyla ilgili farkındalıklar oluşturmamız gerekiyor, örneğin, spot reklamlar oluşturulabilir yani TRT'de glütensiz diyetle ilgili... Mesela, bir uçağa binen yolcunun mutlaka hostesler tarafından uyarıldığını biliyoruz ama normal bir otobüs seyahatinde hiç kimse bunun farkında değil. Başka bir restorana gittiğinde hastamızın kendisi bunu uyarmazsa onun farkında olmadığını, ona servis yapanın veya bir diyet sunucusunun bu konuda bir farkındalığının olmadığını söyleyebiliriz. Bu noktada da sosyal medya üzerinden basın-yayınla da bir farkındalık çalışması, spot reklamlar oluşturabiliriz diye düşünüyorum.

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.

Teşekkür ediyorum.