| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/868) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 05 .10.2017 |
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, İçişleri Bakanlığının değerli bürokratları, kıymetli basın mensupları; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dün Hakkâri'deki patlamada şehit olan askerlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, yaralı olan askerlerimize Cenab-ı Allah'tan şifa diliyorum. Bu vesileyle bütün şehitlerimizi tekrar rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Tabii ki Sayın İçişleri Bakanımız buradayken kanunla ilgili fikirlerimize geçmeden önce, Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadeledeki kararlılık beklentimizi tekrar etmek istiyorum.
Burada, gene Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir hususun altına çizmek istiyorum. Bizim için PKK, IŞİD; FETÖ, DHKP-C gibi terör örgütlerinin hiçbirisinin birbirinden farkı yoktur, hepsi eşittir, hepsine aynı muamelenin yapılmasını bekliyoruz. Bu manada da son günlerdeki bazı spekülasyonların Sayın Bakanın ağzından aydınlığa kavuşturulmasında fayda olduğunu düşünüyoruz.
Yine, nüfus çalışanları bu kanun tasarısıyla birlikte gözünü bu Komisyona dikmiş vaziyette, çalışma şartlarının iyileştirilmesini istiyor, özlük haklarının iyileştirilmesini istiyor ama Komisyon Başkanı bizim çalışma şartlarımızı bile iyileştirmedi, salı gününden bu yana çok ağır şartlarda çalıştırıyor bizi. Bu şartlarda, nüfus çalışanlarına bizim ne kadar katkımız olabilir, onu da merak ediyorum. Komisyonun sonucunda, inşallah, kendi çalışma şartlarımızı düzenleyemesek de nüfus çalışanlarına hayırlı bir sonuç çıkmasını temenni ediyorum.
Tabii ki kanun tasarısına bir bütün olarak baktığımızda, teknolojideki değişikliklere göre önemli düzenlemeleri içerdiğini görmekteyiz. Zaten alt komisyonda da bu minvaldeki değişikliklerin tamamına destek olduk, katkı sunmaya çalıştık ve bu ihtiyaçların karşılanması konusunda elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya çalıştık çünkü teknoloji çok değişti dolayısıyla nüfus da bu manada Türkiye'de ilk defa elektronik işine başlayan devlet kurumu, MERNİS Projesi'yle birlikte Nüfus Genel Müdürlüğü, biz 1986 yılında mesleğe girdiğimizde bu konuları Türkiye'de konuşan bir kurumdu. Bugün de Nüfus Genel Müdürlüğünün bilgi teknolojilerini kullanmak konusunda geldiği noktayı esas itibarıyla küçümsemek haksızlık olur. Bu manada, İçişleri Bakanlığı aslında bütün kurumlarıyla -Emniyetiyle, Jandarmasıyla- bilgi teknolojilerini kullanmak konusunda önemli bir mesafe katetti. Burada, tabii ki bugüne kadar Bakanlığımızda görev yapan bütün bakanlarımızın ve bütün müsteşarlarımızın, üst düzey bürokratlarımızın da süreklilik arz eden çalışmaları oldu. Çünkü yine, biz mesleğe başladığımız yıllarda, sonradan Bakanlığımızı da yapan Sayın Vecdi Gönül Müsteşardı, kendisi elektroniğe olan ilgisini hâlâ devam ettiriyor şimdi de TÜRKSAT Yönetim Kurulu Başkanı olarak.
Arkadaşlar, tabii ki kanun tasarısının genelinde önemli yenilikle olmasına rağmen, dün alt komisyonda da ısrarla itiraz ettiğimiz hususlar da var. Bunlardan bir tanesi, özellikle 5'inci maddede yenidoğan kayıtlarının yapılmasına için Sağlık Bakanlığını yetkilendirme konusundaki ısrarı anlayabilmiş değilim yani benim açımdan -hem İçişleri Bakanlığında yirmi beş yıl çalışmış bir milletvekili olarak hem de devlet mantığı açısından baktığımızda- bir devlette en önemli kayıtlar nüfus kayıtları ve tapu kayıtlarıdır. Biz, bir de hep Osmanlı'nın varisi olmakla övünüyoruz. Osmanlı'nın bize bıraktığı arşivi tasnif etmekte bile şu anda esas itibarıyla tam manada başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz ama kendimiz arşiv oluşturma konusunda da birazcık daha duyarlı olmak zorundayız. Yarın, bizden sonra bırakacağımız en önemli şey arşivlerimizdir, tarihimizdir yani bugün neler yaşandı, bugün kim doğdu, kim öldü; bu kayıtlardır. Bu konuda, en önemli kayıtların tek elden tutulması, kişisel kayıtların tek elden tutulması gerektiğine inanıyoruz. Bunun çeşitli sebepleri var: Bir, kaydın tek elden tutulması lazım. İki, bu kayıtların güvenliğinin, yine sorumluluğunun Nüfus İdaresinde, İçişleri Bakanlığında olması lazım. Bu bakımdan, İçişleri Bakanlığı dışında kimsenin -ki ehliyet, pasaport da oraya geçtikten sonra- artık kimlik belgesi düzenleme konusunda bence yetkili olmaması lazım, kimlik belgesi düzenleme konusundaki tek yetkilinin İçişleri Bakanlığı olması lazım. Burada bu ısrarı, dediğim gibi, anlamış değilim. O zaman, Sağlık Bakanlığı bundan sonra nüfus kaydı yapacaksa İçişleri Bakanlığı da yarın hasta kaydı tutmaya mı başlayacak? Yani bunların birbirinden ayrıştırılması lazım. Kesinlikle 5'inci maddedeki bu hükmün -alt komisyonda düzeltmeyi başaramadık- inşallah bu Komisyonda vereceğimiz önergelerle düzeltilmesini bekliyoruz.
Yine 6'ncı maddede il ve ilçe müftülüklerine nikâh kıyma yetkisi... Dün de söyledim, evvelsi gün de söyledim, bu ihtiyacın gerekçesi nedir? Yani bugün, evlenmek isteyenler nüfus dairelerinin önünde kuyrukta mı beklemektedir? Böyle bir nikâh memuru yetersizliği mi vardır? Yoksa, Sayın Bakan, Çankaya Nüfus İdaresinin önünde mi kuyruk vardır, Yenimahalle Nüfus İdaresinin önünde mi kuyruk vardır, Mamak Nüfus İdaresinin önünde mi kuyruk vardır? Önce hangisini çözmemiz lazım, bunu bir bakmak lazım yani bu ihtiyacın nereden kaynaklandığını anlayabilmiş değiliz ama Türkiye'de bu kadar işimiz gücümüz varken, Türkiye'de bu kadar işsizlik varken, Türkiye'de terör sıkıntısı varken, Türkiye'de enflasyon varken, Türkiye'de bir sürü başka sıkıntı varken bu sıkıntıların hepsinin önünde bu müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesi... Müftülüklere, müftülere de değil, o da ayrı bir şey çünkü "müftülüklere" deyince bu, yarın belki bütün imamlara teşmil edilebilecek bir şey. Sayın Bakan ilk sunuş konuşmasında kendisinin böyle bir şey yapmayacağını söyledi ama devlet kişilerle değil kurumlarla ve kanunlarla yönetilir. Bu kanun, yarın bir başka bakan tarafından farklı uygulanabilir bu şekliyle çıkarsa. Bu da Türkiye'de yarın önümüze başka sıkıntıları getirir, azınlıkların taleplerini getirir, toplumsal ayrışma getirir. Şimdi, o zaman, nikâh işini, biz İçişleri Bakanlığı olarak halledemedik, bunu müftülere verelim. O zaman, cenaze işine siz mi bakacaksınız yarın Sayın Bakanım? Yani Diyanettin yaptığı cenaze işlerine siz mi bakacaksınız? Herkes kendi işini yapsın bugüne kadarki görev taksimatı içerisinde, biz de işimize gücümüze bakalım.
Yine, tasarının 11'nci maddesinde tabii ki verilerin paylaşımı konusu var. Bu konu çok hassas bir konu. Sayın Bakan ilk sunumunda 2 binden fazla kurumla nüfusun verilerini paylaştığını ifade etti. Geçmişte yaşadığımız sıkıntılar var, gelecekte karşılaşacağımız sıkıntılar konusu da dikkate alınarak bu veri güvenliği konusunda alınabilecek bütün tedbirlerin alınması ve veri paylaştığımız insanlara bütün verilere ulaşma değil de herkesin ihtiyaç duyduğu verilere ulaşabileceği bir sınırlamanın muhakkak getirilmesi lazım. Burada, veri paylaşım kurulu yani şu anda Nüfus Genel Müdürlüğünün yaptığı işin yerine bir kurul kuruluyor ama bu kurulun burada da belirsiz bırakılmasını ben yanlış buluyorum. Kanunda bu kurulun kimlerden oluşacağının belirlenmesi lazım. Bu manada, kanun görüşmeleri sırasında Bakanlığın şu şekilde bir kurul olursa daha verimli olur noktasında bir teklifi olursa bunun da kanuna derçedilmesinde fayda olduğunu ya da bunu biraz daha oturup çalışarak bu veri paylaşım kurulunun kimlerden oluşacağını... Yani bugün Nüfus Genel Müdürlüğünün bu işi yapmasını tek başına uygun görmediysek, bir kurula ihtiyaç duyduysak bu kurul kimlerden oluşacak? Tek başına bu kurulda Nüfus Genel Müdürlüğünün kendi içinde kuracağı bir kurul yeterli yoksa bunun içerisine Bakanlığın diğer birimlerinin, işte Müsteşarlığın, Hukuk Müşavirliğinin, Bilgi İşlem Daire Başkanlığının da dâhil olması konusunda bir ihtiyaç var mı yok mu; bu konuların da bence üzerinde tartışılması ve cevaplandırılması gerektiği kanaatindeyim.
Başka bir konu, tasarının 33'üncü maddesinde vatandaşlığımızı kaybedenlerin yeniden vatandaşlığa alınması konusunda birtakım kolaylaştırıcı hükümler getirilmektedir. Kimdir bunlar? En önemli bir kısmı, 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'na göre askerliğini yapmadığı için Türk vatandaşlığını kaybedenler. Efendim, şimdi, bu, 403 değişti, askerliğini yapmamak vatandaşlıktan çıkarma gerekçesi değil ama şunu da burada bilmek lazım: Bu insanlar, o tarihte, 403 Sayılı Kanun'a göre vatandaşlıktan çıkarılacağını bile bile Türk devletine karşı askerlik yükümlüğünü yerine getirmeyen ve bunun karşılığında Türk vatandaşlığından çıkmayı göze alan insanlar. Pekâlâ, biz bunları böyle kolayca vatandaş yapığımızda, yarın, bundan sonra bunlar devletimize karşı olan mükellefiyetlerini yerine getirecekler mi, getirmeyecekler mi bu konuda ben emin değilim. Onlara niye böyle bir kolaylık veriliyor ya da Bakanlar Kurulunun yetkisi niye İçişleri Bakanlığına veriliyor? Yani Bakanlar Kurulu bu konuyu incelesin, değerlendirsin, Bakanlar Kurulu takdir ederse zaten bunların vatandaş yapılması mümkündür. Diğer insanlardan bunlara ayrıcalık tanınmasının yerinde olmadığı kanaatindeyim. Bu hususta da düzenlemenin muhakkak gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Şimdi, Eyüp ilçesi konusunda Sayın Bakan geçen sunuşunda, herhâlde çocukluk arkadaşlarına söz verdiğine kadar, bu konuyu buraya getirdi. Tabii, orada Eyüp Sultan Türbesi'nin olduğunu hepimiz biliyoruz ve Eyüp ilçesinin adını Eyüp Sultan'dan aldığını hepimiz biliyoruz. Bunu az çok İstanbul'un fethini okumuş, İstanbul'un fethiyle ilgili fikri olan herkesin bildiğine inanıyorum, bugün Eyüp'te yaşayan herkesin bildiğine inanıyorum, Eyüp'le ilgili fikri olan herkesin bu ismin nereden geldiğini bildiğine ben inanıyorum. Şimdi, bu isim değişikliğini bu mantıkla yapmaya devam edersek o zaman Türkiye'deki 900'den fazla ilçenin en az 100 tanesinin ismine de eklemeler yapmamız, değişiklikler yapmamız gerekir. Bugün siz "Ben Eyüp'de doğdum, büyüdüm, Eyüp'ün ismini değiştireyim." dersiniz, yarın birisi de "Başka bir yerde doğdum, oranın ismini..." Bu, gereksiz bir şey. Bunun devletimize, milletimize bir katkısı yok. Eyüp ilçe olarak herkes tarafından bilinmektedir. Eyüp Sultan Türbesi yerli, yabancı İstanbul'a giden herkes tarafından bilinmektedir çünkü İstanbul'un bütün tanıtım broşürlerinde Eyüp Sultan Türbesi vardır. Yani dolayısıyla, bu değişikliğin bir anlamı olduğuna, gereklilik olduğuna inanmamaktayız.
Tabii, sözlerimin başında da ifade ettiğim gibi, bugün Türkiye'de en ciddi kadro sıkıntısı çeken kuruluş Nüfus idaresidir arkadaşlardır. Geçen dönem iç güvenlik paketi görüşmeleri sırasında uzunca tartıştığımız konulardan birisi şuydu: O gün, İçişleri Bakanlığının Komisyona sunduğu metinde, eğer ehliyet ve pasaport işlemleri Nüfus idaresine teslim edilirse şu anda bu işlemleri yapmak üzere Emniyetin bürolarında, ofislerinde hapsolan 5 bin polisin güvenlik hizmetlerinde aktif olarak kullanılacağı gerekçesi en önemli gerekçeydi; bu hizmetlerin bundan sonra Nüfus idaresine verilmesi konusu gündeme geldi. Tabii, ben, yıllardır, asıl kimlik belgesi olan nüfus cüzdanını düzenleyen Nüfus idaresinin zaten pasaport işlemini yapması gerektiğini savunan bir insanım. Ehliyeti onların yapmasında bana göre hiçbir sakınca yok. Biz o zamanda bu itiraz etmedik, şimdi de itiraz etmiyoruz ama şimdi 5 bin polisin yaptığı işe karşılık Nüfus idaresine ne kadro veriyoruz ne de para veriyoruz. Arkadaşlar, yani şimdi 1 Nüfus memurunun maaşını hesap ettiğimizde, aşağı yukarı 1 polis memurunun maaşına 2 Nüfus memuru çalıştırıyoruz ama ona da kadro vermiyoruz. Şimdi 5 bin polisi boşa çıkarttık, buraya, el insaf, bu 5 binin yerine hiç olmazsa 3 bin kadro verelim. Bu tasarıyla birlikte bunu çözelim. Gene bu geçiş sürecinde Emniyetteki birçok evrakı Nüfus idaresi teslim alacak. Bu geçmişin teslim alınıp geçmişle bugünün birleştirilmesi konusunda da bugünkü Nüfus idaresi bütün ülke genelinde çok yoğun bir mesai harcayacak. Bu mesai sırasında da bu arkadaşlarımızın çalışmalarına ek çalışma konusunda da sınırlama getirerek "Siz angaryaya devam edin, biz size ne kadar layık görürsek, senenin üç beş ayında üç beş saat fazla çalışma veririz, buna da razı olun." diyoruz. Arkadaşlar, bu haksızlığı yapmaya hiçbirimizin hakkı yok. Yani bu görevi verdiysek, bu sorumluluğu verdiysek bunun karşılığını da buradan vermemiz lazım.
Bu, İçişleri Bakanlığının... Tabii, bu, İçişleri Bakanlığında çalışma şartlarıyla ilgili sıkıntı sadece Nüfus Genel Müdürlüğüne ait değil. Bugün özellikle 15 Temmuzda yaşanan hain darbe girişimi sonrası ülke genelinde polisimiz sözde 12-12 çalışmakta ama çalışma şartları 12-12'nin de ötesine varmaktadır. Bu manada, artık, hem kendi içindeki mücadelelerle hem terörle mücadele konusunda yorulmuş olan askerimize, polisimize, jandarmamıza, Sahil Güvenlik kuvvetlerimize de bugünkü yaşadığı psikolojik sıkıntıyı karşılayacak, bugünkü mesaiyi karşılayacak bir ücretin verilmesi lazım.
Şimdi, Sayın Bakanın 10 bin, 20 bin, 30 bin polis kadrosu ihdası konusunda ihtiyaca göre gösterdiği hassasiyeti ben Nüfus idaresine verilecek -kadro konusunda göstermesini bekliyorum. Bu konuda sıkıntı neredeyse- Maliye Bakanlığında mı, Hükûmette mi, ekonomiden sorumlu bakanlıkta mı- bu sıkıntının muhakkak aşılması lazım. Yani biz bir kalemde 50 bin öğretmen atayabiliyoruz, bir kalemde 50 bin polis atayabiliyoruz, bir kalemde 5 bin-10 bin ilave hâkim kadrosu alabiliyoruz ama bu kadar önemli kayıtları tutacak insanlara 3 bin kadro vermekte... Arkadaşlar, bunu çözemiyorsak o zaman bu Parlamentoya da, Bakanlığı da gerek yok yani. Bunun muhakkak çözülmesi lazım.
Gene, Sayın Cumhurbaşkanı da söz verdi, Sayın Başbakan da söz verdi, Sayın Bakan da söz verdi; mülki idare amirlerinin özlük haklarıyla ilgili konu da bir yılan hikâyesine döndü gidiyor arkadaşlar. Şimdi, gerçekten, bugün Türkiye'nin bir arada bulunması konusunda önemli bir yapı taşı olan mülki idare amirlerinin Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunlarla mücadele etmesi konusundaki fonksiyonu da Hükûmet açısından, devlet açısından son derece önemlidir. Taşrada devletimizin ve Hükûmetimizin temsilcisi olarak her türlü sorunla mücadele eden, toplumun her kesimiyle her ortamda bir araya gelen, onların sorunlarını çözmek için gecesini gündüzüne katan bu arkadaşlarımızın özlük hakları 2002'ye kadar hep yargının bir adım önünden gitti. 2002'de bu değişiklik yapıldı, mülki idare yargının gerisine düştü ve şimdi artık geldiği noktada yargının maaşının yarısını almaktadır. Biz, tabii ki taşrada beraber görev yapan yargıçlar ile mülki idare amirlerinin kavga etmesinden yana değiliz. Bizim önerimiz... Bu konuda benim verdiğim kanun teklifi de var, eğer uygun görülürse bu teklifle bu da birleştirilebilir. Taşrada görev yapan mülki idare amirleri ile hâkim ve savcıların kıdemlerine göre eşitlenmesini öneriyoruz ve bu tartışmanın da bir tatlıya bağlanmasını öneriyoruz. Bunun da kayıtlara geçmesini istiyorum ben.
Bu kanun tasarısında alt komisyonda önemli düzeltmeler yapıldı, kafamızdaki önemli soru işaretleri giderildi. Bu belirttiğimiz birkaç önemli hususun da bugün veya sonrasında yapacağımız Komisyon çalışmaları sırasında düzeltilmesini ümit ediyorum. Bu manada, başta Sayın Bakanın ve Komisyon Başkanının katkılarını ve desteklerini beklediğimizi ifade ediyorum ve bu sorunların çözülmesinin ülkemiz için önemli olduğuna inanıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.