KOMİSYON KONUŞMASI

HAYATİ TEKİN (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli Meclis üyeleri; öncelikle dün şehadete eren 4 şehidimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

Öncelikle, Komisyonumuzun çalışmalarının hayırlı olmasını dilerim. Evet, hayırlı olan maddeler de var, bunlara zaten iktidar, muhalefet hiç kimsenin itirazı yok, bunları zikretmeye de gerek yok. Gerçekten de bürokrasinin azalması, elektronik ortama geçip hizmetlerin hızlanması kutsanacak bir durum, o konuda tebrik ediyorum, hiç kimsenin de bu konuda bir muhalefeti yok.

Bakıyorum, muhalefet kanadından herkesin ışığı yanıyor. Sayın Bakanım, iktidarın herhangi bir fikri yok mu ki hiç kimsenin ne yeşil ne kırmızı ışığı yanıyor.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Var, var, Hayati Bey, yok mu, bakın.

HAYATİ TEKİN (Samsun) - Onları duymak istiyoruz.

MEHMET ALTAY (Uşak) - Size söz verelim diye.

HAYATİ TEKİN (Samsun) - Öncelikle, burada oldubittiye getirilen bir durum söz konusu, bunu açık seçik görüyoruz ve sizi de suçlamıyorum çünkü bunun saraydan gelen bir dayatma olduğunu biliyorum. Bunda ne Komisyonun kabahati var ne İçişleri Bakanımızın kabahati var, herkes verilen talimatı yerine getiriyor. Maalesef ki böylesine 2 kanun maddesini içeren yani vatandaşlık ve nüfus haklarını özellikle içeren bu kanun İçişleri Bakanlığına ait olduğu için mecburen top İçişleri Bakanlığının kucağında kaldı, o getirmek zorunda ve karşıya da Komisyonla beraber geçirmek zorunda, bunu görüyoruz. Bu noktada, Bakanlık öncelikle kendini inkâr ediyor yani diyor ki: "Bu kadar belediye, bu kadar memur, bu kadar çalışan -50 bin civarı- memurla, evlendirme memuruyla, muhtarıyla biz bu işi beceremiyoruz; biz yetersiziz, yeteneksiziz; öyleyse biz bu görevden imtina edelim -bu yükün yarısını da- müftülere nikâh yetkisi vererek bu görevden, bu beceriksizliğimizden kaçalım." Bunun manası biraz buna geliyor.

Arkadaşlar konuştu, elbette ki tekrar oluyor bazı şeyler ama ben de onun için biraz kısa kesmeye çalışacağım. Yani ister istemez soruyoruz, belediyeler yapamıyor mu, yetiştiremiyor mu? Çiftler sırada mı da biz müftüleri, ilçe müftülerini nikâh memuru olarak tayin ediyoruz veya görüyoruz? Hayır, amaç toplumu burada dincileştirmek, toplumu bölmek, müftüye kıydırılan, belediyeye kıydırılan -arkadaşlar da izah etti- şekline getirmek.

Hepimiz biliyoruz, bu memleketin yüzde 99,9'u Müslüman. Bu Müslüman olan ülkede belediye memurları az Müslüman da müftü çok mu Müslüman? Efendim, bazen duyuyoruz arkadaşlarla tartışmalarda "Kiliselerde nikâh kıyılıyor -Tanju Bey konuştu, bundan önceki konuşmacıların da yüzde 95'ine katılıyorum- Hristiyanlarda kilisede nikâh kıyılıyor." Evet, Hristiyanlarda çok köklü, kamulaşmış bir ruhban sınıfı var; bunlar para alırlar, hatta yüzyıllardır, Roma'dan beri, devlet kurarlar, günah çıkartırlar, mal alırlar, mal bağışlarlar. Bizim inancımızda Allah ile kulun arasına hiç kimse giremez, yeryüzü mescittir. Onun için Hristiyanlık ile İslamiyet'in bu noktada yarıştırılması yakışıksızdır.

Ayrıca, Sayın Bakanım geçen gün izah etti, aynı kıyafet ve aynı evraklarla müftü nikâh kıyacak. Hepimiz resmî nikâhımızı olduk, imam nikâhı da yaptırdık. Şimdi, müftünün kıydığı nikâhtan sonra ayrıca imam nikâhına gerek duyulacak mı? Bu benim kafamdan geçen bir şey, Komisyonla alakası yok. Peki, müftü "Başı açık kıza nikâh kıymam." derse... Hatta, seneler önce Arabistan Kralı İstanbul'da Çırağan Sarayı'nda nikâh yaptı, gelin hanım maşallah yarı üryandı. Aynı müftü o Arabistan Kralının kızının nikâhını kıyar mı? Aleviler ne olacak? Az da olsa Hristiyan, Ezidi, Yahudi vatandaşlarımızda nikâh müftüde nasıl olacak? "1 kadının şahitliğini kabul etmiyorum, 2 kadın gelecek." derse müftü, ne olacak? "Olmaz." demeyin. Kur'an'da "Saçın görünmeyecek." denmemesine rağmen yani böyle bir kural olmamasına rağmen saçı açıkları ortalık malı gösteren IŞİD zihniyetli müftülerin olduğunu biliyoruz ve hâlen bu müftülerin görevde olduğunu da biliyoruz.

Değerli dostlar, amaç götürülen malın, üçkâğıdın saklanması. Garibanın çocuğu Kur'an'ın Türkçesini okumadığı için din anlayışında bir korku içinde. Dindarlara seçim zamanı nokta şuna geliyor: "Hamdolsun, müftülere de nikâh kıyma imkânını yine Hükûmetimiz tarafından bahşettik." diyerek "Cumhuriyetten, demokrasi anlayışından, laik anlayıştan bir kilometre, bir parça kopardık." anlayışını sergilemek veya dini siyasete alet etmek çabasıdır. Bu, öbür dünya için şirk, bu dünya için şikedir. Bu anlayış Kur'ani değildir, Arap, Emevi anlayışıdır.

İleriki aşamalarda, Sayın Bakanım, endişem şudur: Kızlar mağdur olacak, birçok olayın yaşanmasına sebep olacak. Bugün belki Bakanlığınız veya bugünkü günde böyle bir durum söz konusu olmayacaksa bile -Hüda Hanım'ın dediği gibi- kapı, bu Komisyonun alacağı bu yasa kararlarıyla Meclisin onayıyla aralanmış olacak. Bakın, "paranoya" demeyin; ileriki aşamalarda müftülere nikâh akitlerini genişletmek yetkisi ve inisiyatif verilecek, aralanan kapı budur. Bunun karşılığında da küçük yaşta kızlarımız nikâh altına alınacak, ikinci, üçüncü evlilikler resmî nikâha kavuşacak, hatta evliliği tercih etmeyen kadınlar nikâhsızlıkla suçlanarak evliliğe zorlanacak.

Bunun haricinde -arkadaşlar da yine değindi- bu galiba alt komisyonda düzeltildi ama bu başlı başına hataydı. "Ölü olması muhtemel ihtiyarlar" bunun kanun olarak muğlak değil resmiyete bağlanıp düzenlenmesi lazım, belki yeterli değil onunla da kafam çelişiyor, alt komisyonda biraz düzene girdiğini görüyorum. Nüfus müdürlüklerinin çalışmalarıyla Türk vatandaşlığına geçişin kolaylaştırılmasıyla da yine acaba hak etmeyen, oy devşirme karşılığı bazı insanların Türk vatandaşlığına geçirilip geçirilemeyeceği sorusu ister istemez kafaya takılıyor.

Eyüp Sultan hazretleri gerçekten de dinimize büyük hizmet etmiş, ulvi bir insan. Bence Eyüp Sultan'ın adını "Eyüp Sultan hazretleri" olarak değiştirelim. Bence sizin anlayışınıza yani dinci aldatmaya daha iyi katkı sağlar, siyaseten daha iyi fayda sağlar diye düşünüyorum.

"Genel ahlak kuralları" derken yine detaylandırılmayan bu muğlak açıklama vardı. Doğu Blok'undan veya başka bir taraftan gelen... Şu gerçeği de görmek lazım: Burada Hüda Hanım'a veya Tanju Bey'e belki katılmıyorum, otobüsler dolusu, minibüsler dolusu, oradan veya buradan, özellikle yurt dışından erkekler gelmiyor, kadınlar geliyor. Elbette ki bir çözüm bulmak, bir çaba göstermek gerekiyor. Yalnız, bunun detaylandırılması lazım. Oradan gelen kadın "Evet, ben evleniyorum kardeşim, bu Türk erkeğiyle, senin kardeşinle evleniyorum." derse nikâh kıyılmayacak mı? Hatta ülkemizde genelevden çıkan bir kadın "Ben evlenmek istiyorum." derse "Hayır." mı diyeceğiz?

Sayın Bakanım, gerçekten ülkemizin büyük sıkıntıları var. Hep diyoruz ki: "İçişleri Bakanlığının bundan başka çok önemli sorunları var, çok önemli sıkıntıları var." Bence o sıkıntı nedir? Benim bugün için İçişleri Bakanlığında gördüğüm en önemli konu bir Türk vatandaşı olarak beni artık endişeye sevk ediyor. Ben bir hafta, on gün öncesine kadar Sayın Cumhurbaşkanımızın "Bir gece ansızın gelebilirim." şarkısından büyük bir umuda kapılmıştım ama her geçen gün o şarkının devamı artık nakarat olarak söylenme pozisyonuna geldi. O şarkının devamı şudur: "Belki de hiç gitmem, kölen olurum." Bakın değerli dostlar, Sayın Bakan -telefonla görüştüğünü biliyorum ama- İçişleri Bakanlığı kolluk kuvvetidir, lojistiktir, Türk Silahlı Kuvvetlerinin arka planıdır. Çok önemli bir konumda Türk Silahlı Kuvvetleri ve ülkemiz. Hiç görmediğimiz kadar, Kıbrıs savaşından bugüne kadar karşı karşıya kaldığımız büyük bir ateşin ve içine girmek mecburiyetinde olduğumuz, belki 1, belki 3 bin şehidi göz önüne almamız gereken bir ateşin kapısında "Biz müftülere nikâh kıydıralım mı kıydırmayalım mı?"yı tartışıyoruz. Bu kıytırık kalıyor. İçişleri Bakanlığı geri plandaki lojistik görevini yapmalı. Ordu çok büyük sıkıntıyla gelecek nesiller... Müdahale bugünkü müdahaledir. Her geçen gün aleyhimize gidiyor. Beş on gün içinde müdahale ettik ettik, etmedik artık dış güçler bu işe elini koyacak, sırf İsrail'in koymasıyla kalmayacak. Daha biz bu savaşın içinden asla çıkamayız. Gelecek nesiller adına, onlara bu şekilde bir tehlike bırakmamak adına hepimizi göreve çağırıyorum. Bu günah, gelecek nesillere ait olan bu günah bugünkü iktidarın omuzlarında olacaktır. Biz size tezkere yetkisini boşuna vermedik. Bunun gereğini bekliyoruz. Özellikle İçişleri Bakanımızdan Hükûmetimize, devletimize, ordumuza güvence vermesini, cesaretlendirmesini kendisinden, burada hepinizin huzurunda hassaten rica ediyorum. Buna ihtiyaç var.

Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.