| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/868) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 05 .10.2017 |
NİHAT YEŞİL (Ankara) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, saygıdeğer Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli bürokratlarımız, basınımızın değerli mensupları, saygıdeğer arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, Sayın Başkanımın o kuşkusunu da belirtirken konunun aslında, özünün böyle olmadığını, daha dünden beri bu konuyu yani yıllar önce, birkaç yıl önce bu konudan başlayarak geldiler ama mademki Sayın Başkanımın biraz önce ifade ettiği gibi dinî nikâh yapılıyor... Bu dinî nikâhın olması için böyle bir düşüncenin olduğunu Sayın Başkan ifade etti ama tam aksine 2015 Mayıs ayında Anayasa Mahkemesi Türk Ceza Kanunu'nun "Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören" başlıklı 230/(5) ve (6)'ncı fıkrasını iptal ederek imam nikâhı kıymak için önce resmî nikâhı kıyma şartını kaldırdı. Kısaca değinmek isterim. Resmî nikâh önceliğinin kalkacağı, dinî nikâhın resmî nikâhın alternatifi olacağı, kadınlar açısından hukuki ve ekonomik sorunlar yaratacağı, kararın laiklik ilkesine ve devrim yasalarına aykırı olduğu dile getirilmişti.
Bu anlamda değerli arkadaşlar, biz sadece şunu söylemiyoruz... Zaten bizim herhangi itirazımız dinî nikâha asla değildir. Zaten dinî nikâhı arkadaşlarımız, her inanan insanımız mutlaka yapmıştır, Sayın Başkan da söyledi. Suistimale yol açacağı, bunun ileride insanları birbirinden ayıracağı, dinî nikâh yani imamın nikâh kıyması, belediyenin nikâh kıyması noktasına indirgeyeceği için biz buna karşı çıkıyoruz. Ve bu da olacaktır yani dünden beri.
Bir sene sonra, 2016 Mayıs ayında kısaca "boşanma komisyonu raporu" olarak adlandırılan Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Bildirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu gündeme oturdu. Hafızalarımızı tazelersek Komisyona kısaca bir bakalım. Rapor çocukların tecavüzcüsüyle evlendirilmesinin önünü açan, şiddete maruz kalan kadınlar için hayati önem taşıyan koruma kararlarını alma olanağını mesai saatleriyle sınırlamak isteyen ve delil şartı getiren, erkeklerin mağdur olduğu gerekçesiyle kadınlara verilen nafakaları süreye bağlayan ve kadınların yıllardır mücadele ederek kazandığı daha birçok hakkı gasbeden öneriler içeriyordu. Şimdi, kadın haklarından hep bahsediyoruz, kadının üzerinde... Biraz önce bir kadın üye arkadaşımız bunu hep anlattı erkek egemen toplumda kadına verilen bu hakların gasbedilerek adım adım getirilişini.
Şimdi bizim hemen önümüzdeki 25/7/2017 tarihinde TBMM'ye sunulan Nüfus Hizmetleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı'na eklenen 6'ncı maddeyle il ve ilçe müftülüklerine de evlendirme memurluğu yetkisi verilmektedir. Yani İçişleri Bakanlığı demek istemektedir ki "Nikâh bir akittir ve akdeden devletin memurları arasında bir fark yoktur." O zaman bizim bütün devlet memurlarına bu akdi vermek gibi... Yani Millî Eğitim Müdürlüklerimize de verelim. Yani böyle bir konum...
Tasarının genel gerekçesinde ise il ve ilçe müftülüklerine evlendirme memurluğu yetkisinin, vatandaşların evlenme işlemlerini kolaylaştırmak, daha kolay ve seri bir şekilde hizmet almalarını sağlamak amacıyla verildiği açıklanmıştır. Bu gerekçeyi esas almayı, ilgisiz sonuçlara dayanan açıklamaya dayanak oluşturmayı değil, meselenin arka planına bakmayı tercih ediyoruz. Yani arka planında bunun böyle olmadığını değerli arkadaşlarım, diğer konuşmacı arkadaşlarımız biraz önce tek tek anlattılar. Ona girmek istemiyorum, konu burada tekrar bir tartışma yaratmak değil ama 3 Eylül 2017 tarihinde, yirmi dört saat içerisinde arkadaşlarımızdan, Komisyon Başkanımızdan gelen... 6'ncı maddedeki itirazımızla ilgili düşüncemi söylüyorum.
Tasarıda 6'ncı maddenin -müftülüklere resmî nikâh- gerekçesinde, vatandaşlarımızın evlenme işlemlerini kolaylaştırmak ve daha kolay ve seri bir şekilde hizmet sağlamak amacıyla il ve ilçe müftülüklerine evlendirme yetkisi verilmektedir. Hangi zorluklar çekilmiş, belediyeler bu görevi yerine getiremez hâle mi gelmiş ki böyle bir dayatmayla karşı karşıyayız? Yani çok acele, sanki elzem, Türkiye'nin başka sorunları yokmuş gibi. Ki terörün baş aldığı, bu ülkede her gün farklı farklı gündemlerin oluştuğu bir ortamda böyle bir dayatmayı çok acele... Yirmi dört saat içinde önümüze böyle bir tasarı geldi değerli arkadaşlar.
Müftüler aslında dinî makamlardır. Evlendirme memuru olarak resmî nikâh yetkisi verilmesi laik, Medeni Kanun'dan vazgeçilmesidir. Laiklik ilkesi yurttaşların bir arada yaşamasının, demokrasinin ve kadın haklarının güvencesidir. Müftülüklere nikâh kıyma yetkisi veren tasarıyla getirilen düzenlemeler Anayasa'nın değiştirilmez ilkelerini ve Medeni Kanun'un resmî nikâh hükmünü ihlal etmekte, ülkede hukuk birliğini ortadan kaldırmaktadır. Medeni Kanun'la tek eşlilik sisteminin geçerli olduğu Türkiye'de bu konuya olan hassasiyetin sürdürülmesi gerekir. Türk Medeni Kanunu'yla ailede kadın-erkek eşitliği sağlandı, evlilikte resmî nikâh zorunluluğu getirildi, erkekler için tek eşle evlilik esası getirildi, kadınlara istedikleri mesleğe girme hakkı tanındı, mahkemelerde tanıklık yapma, miras, boşanma konularında kadın- erkek eşit hâle getirildi.
Değerli arkadaşlar, Anayasa'mızın 174'üncü maddesinin dördüncü fıkrasında inkılâp kanunlarının değiştirilmeyeceği yönünde hüküm var. İnkılâp kanunları içerisinde yer alan evlilik akdinin evlendirme memurları önünde yapılacağına ilişkin hüküm vardır. Anayasa'mızda evlendirme memuru önünde nikâh yapılacağı esastır, dinî memur önünde evlendirme yapılması buna aykırıdır. Tasarı yasalaşırsa hukuk birliği ortadan kalkacaktır. Ayrıca Medeni Kanun'la kadınların elde ettiği kazanımlar da kaybedilecektir. Aynı zamanda bu tasarıyla erken yaşta ve zorla evliliklerin önü açılacaktır. Kadınlar evlilik, miras, boşanma haklarında güvencesiz bırakılacaktır. Resmî nikâhı tercih hâline getirip imam nikâhını tekleştirmeye özendirecektir. Uygulamalarda toplum "belediyeye nikâh kıydıran" "müftüye nikâh kıydıran" şeklinde yeni bir bölünme yaşayacaktır.
Ülkemizde çocuk yaşta evlilikler çok önemli bir konu ve imam nikâhıyla yani Medeni Kanun'un tanımadığı nikâh usulüyle gerçekleştiriliyor.
Bugün Türk hukuk sisteminde hem kurumlarda hem kurumların kadrolarının belirlenmesinde hem de yasal düzenlemelerde dinî referansları olan bir hukuk sisteminin yerleştirilmeye çalışıldığı bir süreç yaşıyoruz. Bunu gerçekleştirmenin en önemli dayanağı ise kadınların en temel haklarının tartışmaya açılması oldu. Bugün Türkiye'de kadınlarla ilgili hukuki mevzuat resmen askıya alınmış durumda. Son on yılda kadınların hem kâğıt üzerindeki kazanımlarına hem de yaşamlarına çok fazla müdahale gördük.
Değerli arkadaşlar, bunun çok örnekleri var. Bazı örnekler vermek istiyorsak hani Sayın Bakanımız "Dinî nikâh yapılırken asla hiçbir kılık kıyafet, şekil ve şemail değişmeyecektir." Ama bizi ürperten öyle ilginç şeyler... "Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum. Kadından anneliği çıkarırsanız geriye kutsal bir şey kalmaz." diyen çok devlet adamlarını gördük.
Tecavüzcüsüyle, tacizcisiyle evlenenleri serbest bırakmaya çalışan bir Adalet Bakanının söylemlerini gördük.
"Kimse bakire olmayan biriyle evlenmek istemez. Türk toplumda tecavüze uğrayan kıza 'Madem başına bu iş geldi, evlen.' derler. Bu toplumda kız kardeşini kaçırıp tecavüz edeni onunla evlenmezsen takır takır vururlar. Bunun aksini söyleyen de sahtekârdır. Kaçıran kişi ırzına geçtiği kızla evlenince daha iyi olmuyor mu? Bekareti bozulduysa onunla evlenmeli, evlenince de cezadan kurtulmalı." diyen Bakan danışmanlarını gördük değerli arkadaşlar. Bunlar profesör düzeyinde, bunu basında izlediğiniz için... Burada isim zikretmek istemiyorum yani o anlamda.
"Cehennemlik olanlar da bana gösterildi, çoğunun kadın olduğunu gördüm." diyen milletvekili arkadaşlarımıza tanık olduk. "Kadına iz bırakmadan dayak atmak mübah." diyen sözde akademisyenleri gördük. "Kadınlar iş aradığı için işsizlik artıyor." diyen Bakanı gördük. "Kızlarına sahip çıksalarmış." diyen emniyet müdürünü gördük.
"Sorunun odağında kim var? Kadın var. Kardeşim, sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikâyet etmen makul değildir." diyen akademisyen arkadaşlarımızı gördük.
"Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev satılıktır." diyen zihniyetle karşı karşıya kaldık.
Yani bunlar çoğaltılabilir çok daha fazla. Ama kadın üzerinden yapılan yanlışların söylenmesi için vurguluyorum. Bunun önünü almamak için... Şimdi, gerekçe olarak çok acil bir noktada sanki kuyruklar oluştu, Türkiye'nin başka bir sorunu yokmuş, işte müftü... Dediğim gibi yoksa bizim dinî nikâhın kıyılmasına, dinî nikâha asla itirazımız olmadı, zaten bunu arkadaşlarımız da belirttiler.
Şimdi, değerli arkadaşlar, "Kadın iffetli olacak, namahrem bilecek, herkesin içerisinde kahkaha atmayacak." Bunu diyen insanlar...
Şimdi, biz 5'inci maddeyle ilgili de bazı tereddütlerimizi... Diğer maddeler üzerinde konuşacağız, geneli üzerinde konuştum.
Kanun tasarısında, şu an yürürlükte olan yasada "Doğum" başlığı altında yer alan "İlgilinin herhangi bir belge ibraz edememesi halinde sözlü beyanı esas alınarak bildirim tutanaklara geçirilir." idaresinin kaldırılması öngörülüyor. Bu maddenin yerine "Sağlık personelinin takibi dışında doğan çocukların doğum bildirimi nüfus müdürlüklerine sözlü beyanla yapılır." Alt komisyonda bunu konuştuk ama... "Beyanın teyidi amacıyla mülki idare amirinin emriyle, aile hekiminin aracılığıyla araştırma yaptırılır" maddesi getiriliyor. Evde doğum yapmış kadınların çocuklarına da kimlik verilebileceğine dair bu düzenlemeyle yani 13 yaşındaki bir çocuk evde doğum yaptığında, onun çocuğuna da rahatça kimlik verilecek, erken yaşta tacizin, tecavüzün araştırılması yapılmayacaktır.
Tüm kadın dernekleri... "Mülki amirlerin emriyle aile hekimleri araştırır." deniliyor ancak bunda hiçbir zorunluluk yok. Zorunluluk olmadığı için bunu eklemelerini istiyoruz, göz boyama olur. "Yapılacak" değil, "yaptırılır" deniliyor. Yapmazsa ne yapacaksınız? Önünde bir zorlama var. Bunun düzeltilmesi... Maddeler üzerinde arkadaşlarımız...
Ayrıca, değerli arkadaşlar, tasarının 5'inci maddesinde "Sağlık personelinin takibi dışında doğan çocukların doğum bildirimi nüfus müdürlüklerine sözlü beyanla yaptırılır." "Yaptırılır " kelimesi keyfiyete bırakılarak yapılacak bir iş olayını tarif etmektedir. Böylelikle mülki idare amiri idare tarafından kendisine bildirilecek vakaları takip edip etmemekte serbest. Nüfus idaresi bildirimi hangi aralıklarla yapacak? Bu konuda bir yönetmelik yapılacak mı? Bu sözlü bildirim çocuk yaşta evlilikleri arttıracaktır düşüncesindeyiz çünkü kontrol maddesini zorlayıcı unsur yok.
TÜİK verilerine göre 2015 yılında evlenen çiftlerin sayısı 602.982 iken 2016 yılında yüzde 1,4 azalarak 594.493 olmuş. Buradan da anladığımız evlilik oranında düşüş var. Bunda yine en büyük neden yoksulluğa bağlı ekonomik nedenlerdir. Yani yine zengini belli bir konum yapıyor, fakirlerle... Yani bu sınıf meselesi üzerinden, yoksul ile zengin arasındaki farklılıklardan kaynaklanan bir nedendir.
Toplumda "müftüye nikâh kıydıran" "belediyeye nikâh kıydıran" şeklinde yeni bir ayrışma yaşanma ihtimali çok büyük. Müftülerce evlendirilmeyenlerin, kamu kurum ve personeliyle tüm ilişkilerinde, emniyet, sağlık, eğitim gibi veya kamu personeli olmak istediklerinde dezavantajlı olmayacaklarının garantisini verebilir misiniz? Günümüzde bunun farklı şekillerde birçok örneği görülmektedir. Toplumu bölecek yeni bir fişleme yöntemi olma tehlikesi vardır, bu da insanlar arasında bir fişlemeye yol açacaktır.
Hayrettin Karaman Hoca "Mukayeseli İslam Hukuku" adlı eserinde yazıyor, cilt 1, sayfa 292-294: "İslam'da dini nikâh diye bir şey yoktur. İslam'da nikâh, iki şahitle yapılan özel ve sivil bir sözleşmedir. Nikâh işleminin din adamı tarafından veya dinî bir mekânda yapılması da şart değildir. Hristiyanlıktaki kilise nikâhının aksine, İslam'da nikâh töreninin camide yapılması gibi bir şart da yoktur. Kamu otoritesi, nikâhın hukuki geçerlilik şartlarını toplumsal ihtiyaçlara göre düzenleyebilir."
Şimdiye kadar resmî nikâhı belediyelerin kıyması, ondan sonra isteyenlerin de özel olarak dinî nikâh yaptırması oturmuş bir gelenekti ve buna zaten kimsenin itirazı yoktu.
Bu tasarıyı tüm itirazlarımıza rağmen kabul edeceksiniz ve artık müftüler de resmî nikâh kıyabileceklerse, resmî nikâh olmaksızın imam nikâhı kıymak yasaklanmalı, kaldırılmış olan ceza ivedilikle geri getirilmelidir.
Yine, ilahiyatçı yazar Cemil Kılıç "Bir ilahiyatçı olarak yazıyorum, müftü resmî nikâh kıyamaz; zira, bu, müftülerin papazlaşması demektir. İslam'da ruhban sınıfı yoktur."
Aynı zamanda, sadece, burada bir mezhebe dayalı... Peki, Alevi vatandaşların evlenmesi noktasında Alevi dedelerine de böyle bir yetki verecek misiniz? Yani Sayın Bakanım o konuda da herhâlde bir açıklama yapacaktır. Yani yarın da Aleviler... Zaten kendi aramızda bu tür çatışmalar oluyor Sayın Bakanım, yani bizim tereddüdümüz bu. Okullarda nasıl ki Kur'an şeyleri yapıldığında, Sayın Bakanım, yarın da Aleviler bize şöyle bir şey yöneltecektir: "O zaman biz de nikâhımızı Alevi dedelerine kıydıralım." Bu da çatışmalara yol açacaktır, o anlamda bunu söylüyoruz. Yani "Verecek misiniz?" derken şu anlamda demiyorum; bunun ayrımcılığa, ötekileştirmeye, insanları bölmeye, insanlar arasında çatışmaya yol açacağı için bunu bu şekilde söylüyoruz.
Ülkemizde erken evlilikler çok önemli bir konu ve imam nikâhıyla yani Medeni Kanun'un tanımadığı nikâh usulüyle gerçekleştiriliyor. Müftülüklere nikâh yetkisinin imam nikahını çağrıştırarak, erken evliliklere, çok eşliliğe kapı açılıyor endişesi normaldir. Yani bunlar bizim endişe duyduğumuz konular, yoksa şunu yapar anlamında söylemiyorum.
Dinî nikâhlarda uygulanan vekâlet usulü, mesela müftülüklerdeki nikâhlarda kesinlikle kabul edilmemeli. Yani müftünün dışında, müftü gidip her türlü, bütün oradaki imamlarımıza, her camideki arkadaşlarımıza, yani 81 il müftümüz var, 921 ilçe müftümüz var, bunun bütün imamlara yayılması noktasında böyle bir suistimale... Şimdi, Sayın Bakan, o konuda, burada da bir muğlaklık var, o muğlaklığı gidermenin şeylerini koyuyoruz.
Madem artık dindarların ihtiyaç duyduğu nikâh töreni mümkün olabilecektir, o hâlde resmî başvuru yapılmayan merdiven altı nikâh kıymak doğrudan suç kapsamına alınmalı. Bunu çok yapan arkadaşlarımız oldu, buna tanık olduk.
Küçük yaştaki kız çocuklarına nikâh kıyan imamlar cezalandırılmalı. Bu tedbirler alınıp sıkı takip edildiği takdirde, kadın kazanımlarında geri gidişe yol açmayacaktır bu düzenleme. Bu ülkenin dindar kadınları da en az seküler kadınlar kadar Medeni Kanun'a sahip çıkmalı.
Şimdi, arkadaşlarımız diğer konulardan bahsetti, Eyüp Sultan'la ilgili bu tür tartışmalara da girmek istemiyorum. Eyüp Sultan ilçemizin dünden beri... Eyüp'ü hepimiz biliyoruz ama Eyüp Sultan Hazretlerine karşı kimsenin böyle bir itiraz etme konumu yok. Hani, durup dururken... O zaman tüm ülkedeki şehitliklerle anılan her ilçeye böyle bir isim getirmek hiçbirimize bir yarar getirmiyor. Yani yıllardan beri herkes Eyüp'ü Eyüp olarak biliyor, Eyüp Sultan Türbesi'ni de Eyüp Sultan Türbesi olarak biliyor ki Eyüp Sultan Türbesi'nin restorasyonu konusunda yıllar önce kendimin de öyle bir konumu olmuştu. O Hazretleri karşısında herkesin ayrı bir saygınlığı vardır, bizim öyle bir anlayış olarak değil; biz, bunu, suistimallere yol açtığı için, sürekli aynı noktada, özellikle durup dururken sanki Türkiye'nin acil başka sorunları yokmuş gibi böyle bir anlayışı taşıdıkları için bizim tepkimiz bu değerli arkadaşlar. O tepkinin karşısında yarın da başka bir hazretlerinin adı bir başka ilçede doğmuştur... İşte, binlerce şehitlerimiz var, Türkiye'nin her tarafı şehitlerle anılıyor. Türkiye o şehitlerin anıldığı noktada, binlerce şehidimizin, aziz, kutsal değerlerle bütünleşmiş varlıklarımızın olduğunu hepimiz biliyoruz. O zaman bunların hepsinin adlarını yeniden değiştirmek bize bir kazanım değil, tam aksine şey ediyor.
Bunları politik olarak kullanmanın, siyaset malzemesi yapmanın... Biz, Türkiye'nin toplumsal, ekonomik, siyasi çok sorunlarının olduğu bir süreçte bunları yaparsak, bunlarla ilgili çözüm ararsak...
İşte, biz, üç yıldan beri, neredeyse iki yıl oldu, Sayın Başkan, iki yılda üç toplantımız oldu, inşallah, bundan sonra Türkiye'nin bu acil temel sorunlarına, işte, terör sorunu da, diğer sorunlar da...
Ben, bu vesileyle de şehitlerimize de rahmet diliyorum. Yani değerli arkadaşlarımız o konuda konuştular, 4 şehidimiz vardı dün, onları da rahmetle anıyorum.
Maddeler üzerinde, gerekirse gerekli görüşlerimizi yine anlatacağız.
Herkese teşekkür ediyorum.