KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Saraçoğlu Mahallesi'yle ilgili olarak değerli arkadaşımızın dile getirdiği konulara olduğu gibi katıldığımı ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlar, bu lojman konusu on beş yıllık periyodlarla mutlaka bir defa bu Meclisin gündemine gelir. Meclisin gündemine gelmeden önce de Bakanlar Kurulunun gündemindedir her zaman "Şu lojmanları bir satamadık gitti, şu lojmanları bir satamadık gitti." Satamadık gittidir çünkü...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sayın Bakan, daha önce de öyleydi sadece AK PARTİ hükûmetleri döneminde değil.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Tabii tabii, on beş yılda bir diyorum. Ben de yaşadım bunu.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Aklın yolu bir yani.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Ben de yaşadım, iki süreçte yaşadım, bunu özellikle tasarıyı getiren Maliye Bakanlığı olduğu için söylüyorum. Gelirler Genel Müdürüydüm, lojmanların satılmasına karar verdiler, istisnasız olarak bütün lojmanlar satılacak. Satılacak olan lojmanlar -o zaman köy ilkokulları, henüz, hâlâ faal vaziyetteydi, oradaki bağlı lojmanlar da vardı- 312 bin civarındaydı. 312 bin lojmandan hepsini saydığımız zaman satıla satıla ve satılabilecek nitelikte çıka çıka Ankara'daki, İstanbul'daki, İzmir'deki, Adana'daki yani büyük kentlerdeki Maliye lojmanları kalıyordu. Maliye lojmanları gidiyordu. Bütün müdürlerimizin İstanbul'da vergi dairesi müdürleri, mal müdürleri, millî emlak müdürleri, hepsinin lojmanlardan çıkması söz konusu. "Peki, hiç itirazım yok. Hiç itirazım yok satılsın bütün lojmanların hepsi. Şu maaşlarla, şu verdiğiniz maaşlarla bizim bu yöneticilerimizden kaç tanesine İstanbul'da ev kiralayacaksınız? O zaman bunun da çözümünü bulun. Başka çareniz yok." dedim, geldim.

Şimdi, 50 bin tane lojman kalmış durumda gördüğüm kadarıyla. Bu, aynı sorunu kesin olarak önde tutuyor. Lojman satışını o şekilde değil de lojmanın yanıt verdiği sosyal gereksinme açısından değerlendirilmesi için söylüyorum bunların hepsini. Bu lojmanlar sadece keyif olsun diye insanlara ödül olarak verilen yerler falan değil. Sürekli rotasyona tabi olan elemanlarınız var, herhangi bir yerde gayrimenkul sahibi olmasının herhangi bir anlamı yok, gittikleri yerde de bazen oturacak ev bulma olanakları da yok. "İçerisinde bulananlara satılsın." olayı o zaman şiddetle reddedildi. Doğuda, güneydoğuda, hatta bazı iç anadolu illerinde, ilçelerinde o konutlar da satıldığı zaman, göndereceğiniz insanların, hele yeni il yapılan yerlerde oturacağı yer bulunmuyordu.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bütün bunların hepsi tarihî bilgi, yaşayarak geliyorsunuz. Şu anda bu lojmanlarda oturan yöneticilerin her birisinin ödeyebileceği kirayı şöyle bir gözünüzün önüne getirin Allah aşkına. Hepsini çıkardınız, ne yapacaklar, ne yapacaklar? Binayı kendilerinin alması yüzde 10 indirimle büyük bir avantaj gibi sunuluyor. Alabilseler zaten çoktan almışlardı. TOKİ'nin konutları onlardan çok daha elverişli bir hâle gelecek. O nedenle lojmanların sosyal nitelikleriyle ilgili olarak ortaya çıkabilecek sorunları ortadan kaldırmadan ikide bir "Lojman satıyoruz, lojman satıyoruz." diye lütfen ortaya çıkmayalım. Artık yeter bu, yeter. "Şu, şu, şu, şunların lojmanlarını satmayalım, Maliye lojmanlarını satalım." Bunun bir mantığı yok, bunun gerçekten bir mantığı yok. O nedenle de bu niteliği ortalıkta duruyor, bu bir.

İkincisi: Zaten bağlı lojmanlarınız sizin bir zorunluluk. Geriye ne kalıyor? O zaman geriye kala kala şimdi Anayasa Mahkemesi üyelerinin oturduğu Altıncı Devlet Mahallesi mi ne? Daha yeni yapılmıştı, bomboştu. "Satabileceğiniz bir tek orası var, Anayasa Mahkemesi üyeleri taşınmadan acele orayı satın. Belki böylece bir adım da atmış olursunuz." dedim. O da satılmadı tabii ki. Herkes çoktan eşyasını toplamış taşınmak için bekliyordu.

Şimdi, arkadaşlar, bunların hepsi artık bir çözüm mözüm değil. Yalnız bunların içerisinde bazı somut olaylar var, olay buna dönük. Orada oturan insanların sorunu da çözülüyor. Oran'daki Devlet Mahallesi işte şu anda Ankara'nın en yüksek gökdeleninin yapılması amacıyla boşaltıldı. Böyle bir olayınız var. Çok somut olarak çözüm getirilecek olanlar, o zaman çok net bir şekilde "Biz şu mahalleyle ilgili şöyle bir düzenleme yapıyoruz." denilecek, bütün kamuoyunun önünde değerlendirilecek, o kamuoyu tepkisi göze alınabiliyorsa yapılacak ya da bütün tarihin izleri silinecekse o da ortadan kaldırılacak. Saraçoğlu Mahallesi'nin riske girmesinin bir tek nedeni vardır: Ankara metrosunun -metro mu, raylı sistem midir artık- Bahçelievler'e doğru giden hattın orada yapılan tünel sayesinde buradan gelen, Dikmen Deresi'nden gelen yeraltı nehrinin önü kesildi ve Saraçoğlu Mahallesi ister istemez riskli bölge hâline getirildi. Şimdi, bunu kimse değerlendirmedi. Ben oturdum orada, bütün memuriyetim boyunca Saraçoğlu Mahallesi'nde oturdum, Maliye Bakanıyken de orada oturdum. En sonunda yazı yazdılar "Çık." diye çıktım doğal olarak, çıktım. Yani Maliye Bakanlığında oturduğum lojman benim sadece iki odadan ibaretti, üçüncü odası da yoktu ama sonuç olarak öyle bir lojmanda oturmak, vesaire etmek insanlar açısından sorun değildi. Şuraya iki adımda gelebiliyordunuz, trafikte zaman kaybetmiyordunuz, buraya üç adımda geliyordunuz yani onları değerlendiren insanlar. Saraçoğlu Mahallesi, onların ötesinde, bürokrasi içerisinde gerçek anlamıyla kaynaşmaya ve Ankara bürokratı olma kültürü veren bir yerdi. Akşamları herkes bir araya gelir, günlük sorunlarını da konuşurdu oralarda. Bu, bir kültürdür. Onun ötesinde bir de orası sit alanı olarak belirlenmiş. Çınarlarıyla her şeyiyle beraber bu tasarıyı sadece orası için yapıyorsak buna "Saraçoğlu Mahallesi" deriz ve buna karşı da ne yapmak gerekiyorsa ona göre davranırız. Böyle bir şeye galiba izin verecek değiliz. En azından verecek olmadığımızı düşünüyoruz. Lütfen, lojmanlara bir de bu gözle bakın. Yani sürekli olarak karikatürler çizerlerdi insanlar, parayı düşününce gözleri dolar şeklini alırdı. Lojmanların hepsine bu gözle falan bakmamız gerekmiyor, gerçekten gerekmiyor. Şimdi, şu maddenin içerisinde dünya kadar huzursuzluk yaratacak bir olay. 50 bin tane memurunuz, kamu görevliniz inanılmaz derecede huzursuz olacak "Lojmanlar gitti, biz şimdi ne yapacağız?" diye.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Adam seviniyor canım "İhaleye çıksın, alırım." diyor.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Alamazlar, hiç kimse alamaz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - "Depreme dayanıksız." diyorsunuz zaten Sayın Bakanım, nasıl alır o?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Değil.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Biraz önce gerekçeyi öyle açıkladı Sayın Müsteşarınız.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Kat irtifakı düzenlemelerinin olmadığı yerlerde, depreme dayanıksız olup da yıkılıp yeniden yapılacak olan yerlerde satılarak elde edilen gelirlerle yeniden lojman yapılacağıyla ilgili söylemler veya değerlendirmeler Hoca'nın dikenli tekellere takılacak olan yünlerle borcunu ödemesine benzer. Olmaz, bu gerçekten olmaz.

Bunca yıllık bürokrasi deneyimim ve siyasi sorumluluklarımı da dikkate alarak söylüyorum: Şu kanunun içerisinde bunun kadar net olarak karşı olabileceğim başka bir madde yok. Bunu yapamazsınız, yapmamanız gerekir. "Ha, yaparız, ne olur?" Onun sonuçlarını hep beraber görürüz. Memurların bu durumlarına çözüm aramalarına neden olmayın. Mecburen çözüm arayacaklar, başka türlü nasıl yaşayacak bu insanlar? Lojmandan çıkardınız, ne yapacak? İşini bilen memur olmak zorunda mı bunların hepsi? Buraya mı itiyoruz?

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.