KOMİSYON KONUŞMASI

HÜLYA GÜVEN (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri "Hoş geldiniz." diyorum.

Öncelikle, özür diliyorum, geciktim. Bugün, tabii ki, 3 Aralık, çeşitli yerlerde toplantılar vardı, onlardan birisine katılmak zorundaydım, o nedenle geciktim. O nedenle, bir kısım konuşmaları tabii kaçırmış oldum, tekrar olursa özür diliyorum.

Şimdi, aslında, yani, genel olarak, bizim ülkemizde yaşayan engellilere baktığımız zaman, onların çalışmadığı ya da çalışıyorlarsa da genellikle düşük ücretle çalıştıkları için yoksul kalmaktadırlar ve bu yoksullukları da engellilerin normal birey olarak yaşamlarını da kısıtlamaktadır. Tabii ki, hükûmetlerin görevi, aslında, onların normal birey olarak yaşamalarını sağlamaları gerekiyor ve bunların başında da engelli aylıklarının muhtaç aylığına dönüştürülmesi engellileri zor daha da duruma düşürmüştür. Bugün kişi başı gelirin -280 lira yanılmıyorsam- 280 lira gibi bir rakam olması, yani yoksulluk sınırıyla alakalı her yıl gazetelerde, medyada çıkanlara bakarsak 3 bin liralardan, 4 bin liralardan bahsediliyor, ya da kişi başı bin lira gibi çok düşük bir rakam olmuş oluyor.

Aslında, temel olarak engellilerin ülkemizde sağlıkta, eğitimde ve istihdam konusunda çok sorun yaşadıkları çok açık. Ne kadar düzeltilmeye çalışılsa da bunlarda yeterince düzeltilemediğini görüyoruz. Bugün bir istihdam konusunu ele alacak olursak, 1 milyon 800 bine yakın istihdam edilebilir engelli var ama ancak 100 bin kişi istihdam edilebiliyor. Bu rakamlar da kesin mi, değil mi, onu net bilemiyoruz.

Sonra, mesela, bir dönemde iş okulları vardı. İleri yaşlara kadar bu iş okullarında engelliler -hani, belki, o iş okulları tam olarak tam kapasiteyle çalışmıyordu ama- özellikle zihinsel engellilerin hem rehabilite oldukları hem de orada çalıştıkları için de kendilerine güvenlerinin geldiği bir ortamdı, yaşadıkları bir ortamdı fakat bugün biz onları 23 yaşla sınırladık ve 23 yaşından sonra zihinsel engelli bir çocuk okul dışına bırakılarak ailesiyle baş başa kalmasına yol açılmıştır. Yurt dışı örneklerine bakıyoruz bu iş okullarının, 18 ila 60 yaş arasında orada zihinsel engellileri ve engellilik derecelerine göre iş alanları yaratarak çalıştırıyorlar. Neden 18 ila 60? 18 yaşına kadar bir eğitim süreci var, o eğitim sürecini tamamladıktan sonra bu iş okullarına geliyorlar. Eğer, orada da emeklilik yaşı 60'sa, 60 yaşından itibaren emeklilik haklarını elde etmiş oluyorlar. Tabii, bizim ülkemizdeki eksiklerden birisi de, buralarda çalışan insanların normal birey olarak yaşamlarını sürdürmeleri gerekiyor ama çalışırken maaş alıyorlarsa verilen aylık muhtaç aylığı niteliğinde, adında olduğu için bu aylık kesiliyor. Aslında engellilerin engellilik derecelerine göre belirlenmiş ve sürekli olarak verilmesi gereken bir aylık olması lazım. Çünkü normal bireylere göre engellilerin ihtiyaçları çok daha farklı. Bizim aklımıza gelmeyen ve bizim harcamadığımız harcamalar onlarla karşı karşıya gelebiliyor. Zaman zaman paylaşıyorum, bunu bir görme engelli arkadaşımız belirtmişti "Siz, bardaktan boşanırcasına yağan bir yağmurda iki sokak öteye koşa koşa şemsiyeyle gidebilirsiniz ama ben, taksiyle gitmek zorundayım." dedi. Haklı tabii, onların akla gelmeyen sorunları ve harcamaları olabilir.

Bunun dışında, engelli olduğu için, engelli çocuğu olduğu için ailelere, annelere veya anne yoksa, baba bakıyorsa, onlara yine bir aylık verilmesi gerekiyor. Hatta bu yurt dışında öyle bir uygulama var ki, anne çalışıyorsa da veriliyor yani kesilmiyor engelli bir çocuğu olduğu için, erken emeklilik hakkı veriliyor. Yani, bir şekilde, engelli arkadaşların, engelli yurttaşların aileleriyle birlikte sorun yaşamadan normal bireyler olarak yaşamaları sağlanıyor. Yani, bunu bizim ülkemiz de yapabilir aslında.

Sağlık konusunda tıbbı malzemelere gelince... Bu katkı payı çok büyük sıkıntı yaratmakta ve birçok engellinin tıbbı malzemelere ulaşımını engellemektedir. Mesela, bizde gördüğümüz kadarıyla, eğer özel bir harcaması yoksa, parası yoksa, harcayamıyorsa, bir tekerlekli sandalye veya akülü sandalye standart bizim ülkede bulunanlar. Hâlbuki, engellilik derecesine göre kişiye özel bu sandalyelerin yapılması lazım ve yine, bu sandalyelerin de bedelsiz olarak verilebilmesi lazım bu engellilere. Alınan katkı payı, tabii, sandalyenin katkı payı değil, SGK belli bir miktarda para ödüyor, ondan sonra üstünü kendisi tamamlayacak, artık nasıl bir sandalye alıyor ve bu konuda da birçok sıkıntı zaten dile getiriliyor ve bizlere de iletiliyor.

Eğitim konusu, tabii, yeterli mi? Özellikle, son dönemde -onu arkadaşlar belirttiler- kaynaştırma altyapısı olmadan, yeterli eğitim ile öğretmen olmadan kaynaştırma eğitimine geçildi. Burada da hem engellilerin diğer sağlıklı çocuklar tarafından dışlanması ortaya çıktı, öğretmenlerin bu sıkıntı nedeniyle bu çocukları istememe gibi bir durum yarattı ve en son öğrendiğim de, okullarda 6-7 tane kaynaştırma ya da işte zihinsel engelli değişik derecelerde çocuk varsa hepsinin bir sınıfa toplandığı, yine eski sistemde olduğu gibi bir alt sınıf oluşturulduğu fakat yönetmeliklerde de böyle bir alt sınıf olmadığı için orta kısmı bitiren çocuğun diplomasız olarak kaldığı ve liseye devam edemediğini gördük. Yani, burada da düzenlenmesi gereken, eğitim konusunda da özellikle düzenlenmesi gereken önemli yanlışlıklar var diye düşünüyoruz. Ama bunların burada konuşuluyor olması, çeşitli sorunların hep birlikte dile getiriliyor olması gerçekten çok önemli ve sadece 3 Aralıkta değil, bunların daha sık olarak çözümleninceye kadar konuşulmasını diliyorum.

Ben teşekkür ediyorum.