| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 30 .10.2017 |
LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkür ederim.
Şimdi, tabii, maalesef Türkiye iç ve dış borçlanmaya, sıcak paraya bağımlı yanlış bir büyüme modeli izliyor. Tüketim ağırlıklı olduğu için de literatürde hani biz buna "İstihdamsız büyüme stratejisi" deriz ya, aynen böyle bir model söz konusu. Orta vadeli programa bakıyorsunuz bir taraftan; iddiasız, riskleri görmezden geliyor ve 2018 bütçesi de aslında bu doğrultuda günü kurtarma anlayışıyla hazırlanmış.
Şimdi, iktidarın en çok övündüğü bütçe disiplini vardı. Peki, bütçe disiplinine ne oldu? Saptı. Önemli bir bütçe açığı var. İç ve dış borçlar toplamı millî gelirin yüzde 52'sine kadar ulaştı. Fırsat eşitsizliği -TÜİK verilerini ne kadar yöntem değiştirirlerse değiştirsinler- oldukça artmış durumda; çok belirgin, bariz olarak görülüyor.
Şimdi, sayın milletvekilleri, Türkiye'nin geleceği ipotek altına alınmaya devam ediliyor. Bunu torba yasada da gördük, diğer buradaki maddeler geçerken ve rakamları ifade ederken izledik. Halka vergi yığarak sorun çözülemiyor maalesef yani borçla peynir gemisi de yürümüyor, yürüse de sizden ala ala yürüyor yani artık Türkiye ekonomisinden fazlasını alıyor.
Şimdi, Sayın Bakan, faiz zaten böyle düşmez. Hazinenin bu kadar borçlanma ihtiyacı varken düşmesi mümkün olamayacak zaten. Sorun Merkez Bankasında da değil, bunu da hepimiz biliyoruz. Bu kadar borçlanma ihtiyacı olduğu için tabii ki aslında en önemli sorun hazinede ve bu borçlanma ihtiyacına götüren sebeplerde, bu zeminde. Bu nedenle, vatandaşın kandırılmaması gerekiyor yani "Faizler düşsün, faizler çok yüksek." diye söylemler yapanlar hazinenin borçlanma ihtiyacından da vatandaşa bence bahsetmeliler, tek taraflı düşünmemeliler çünkü vatandaş neden borçlanma faizi düşmüyor bunu bilmek zorunda, bunu bilmeye de hakkı var.
Şimdiye kadar 16 kez bütçe yapılmış, hep "Faizsiz düzen kurmaya çalışıyoruz." denilmiş ama 2018 bütçesinde faiz lobisine yine maalesef 71,7 milyar ödenecek ve çok üzücü bir rakam bu tabii ki.
Şimdi, biliyoruz ki, bütçe, iktidarın harcama öncelik ve tercihlerini en somut hâliyle yansıtan ekonomik ve siyasal bir metin, bu doğru. İncelediğimde, 2018 bütçesinde en etkin neyi görüyorum diye düşündüm; mesela, yüksek maliyetli borçlanmaları görüyorum, zamları görüyorum, ki bu zamların bir kısmı açık zamlar, bir kısmı da dolaylı ve gizli zamlar, o kadar aleni zamlar değil.
Cumhurbaşkanlığı bütçesine bakıyorum, yüzde 30'un üstünde artış var. Geçen gün -yanılmıyorsam 3 Ekim tarihi- bir basın açıklaması yapılmış -tabii, bunu Cumhurbaşkanlığı bütçesinde ayrıntılarıyla inceleyeceğiz- aynen şöyle diyor: "Cumhurbaşkanımızın, görevi devraldığından bu yana, devlet ile milleti kucaklaştırma, Türkiye'yi dünyaya söz sahibi ve güçlü ülke yapma ideali çerçevesinde tüm gücüyle çalışmaları sürmektedir. Nitekim, yurt içi ve yurt dışı programlarında önceki dönemlerle kıyaslanmayacak ölçüde bir artış yaşanması da bunun göstergesidir."
Şimdi, baktığımızda, dış politikada çok büyük sorunlar görüyoruz, iyileşme görmüyoruz ama diğer taraftan şöyle devam ediyor, diyor ki: "Türkiye Cumhuriyeti devletinin en yüksek temsil makamı, dolayısıyla ülkemizin vitrini olan Cumhurbaşkanlığı nezdindeki faaliyetlerin 'İtibarda tasarruf olmaz.' anlayışıyla ülkemizin vakarına yaraşır şekilde yürütülme mecburiyeti vardır." Şimdi, böyle devam ediyor yani bir nedeni varmış bu kadar yüksek artışın, itibarda tasarruf olmazmış, bunu anlıyorum.
Peki, devam ediyorum; ülkedeki okulların nitelik ve nicelik farkları henüz daha ortadan kalkmamışken ve hızla artmaya da devam ederken maalesef Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinde yüzde 8'lik bir artış var ve bu aslında yeterli değil yani niye yeterli değil? Bunlar zaten ücretler ve birtakım diğer harcamalar yani önemli olan burada eğitim yatırımları ama eğitim yatırımlarına olan yatırım miktarı geçen yıl yüzde 3,54'müş, şu anda 2,7'ye gerilemiş yani bu hiç hoş bir rakam değil.
Başka neyi görüyorum? Kamu özel ortaklığı çerçevesinde yapılan otoyol, şehir hastanesi, köprü gibi bunların garanti ödemesini görüyorum bütçede. Taahhüt miktarı 6,2 milyar lira. Tabii, kur artarsa bunu düşünmek bile çok büyük riski ifade ediyor.
Sağlık bütçesine bakıyorum, en önemli pay ilaç tekellerine yapılan astronomik ödemeleri gösteriyor ve özel sağlık hizmetlerine yapılan ödemeleri gösteriyor yani hizmet satın almaları bunlar aslında. Sağlık harcamalarının hâlen önemli bir kısmı vatandaşın maalesef cebinden çıkıyor. Sosyal Güvenlik Kurumunun prim alacağı var diye görünüyor, rakamlar da 100 milyarın üstünde gibi ama 2018 bütçesinde sosyal güvenlik sistemine en az 80 küsur milyar aktarılması öngörülüyor.
Sayın vekiller, sesim rahatsız ediyor mu bilmiyorum ama kusura bakmayın, tekrar ifade edeyim.
Elimde bir liste var, elimdeki liste -isterseniz çoğaltabilirim de- 1993 ile 2016 yılları arasındaki SSK'nın açıklarını gösteriyor. Hani hep diyorsunuz ya "Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanının zamanında SSK batmıştı." diye, işte, bu rakamlar çok rahat gösteriyor ne zaman battığını. Bakın, SSK'nın açığının millî gelire oranı, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiği dönemlerdeki oranı -o kadar çok artmış ki bu oran- yani bu ifadeyi, şu rakamları görenler, elimdeki bu listeyi görenler bu açıklamayı nasıl yapacak, ben gerçekten merak ediyorum. Orada bir iyileşme var. Nerede iyileşme var? 2011'de iyileşme var. O, peki nereden geliyor? O şuradan geliyor: 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılması sağlanan ilave 7,7 milyar liralık gelirden geliyor. Sonraki yıllarda da her yıl yaklaşık 2,5 milyar liralık yapılandırma var, alacak yapılandırması. Buna rağmen bu açıklar gerçekten büyümeye devam ediyor, isterseniz oranlı isterseniz rakamlı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Alabilir miyim?
LALE KARABIYIK (Bursa) - Tabii, ben konuşmamın sonrasında size göndereceğim. Geçen yıl da ben bunu Meclisteki konuşmam sırasında kullanmıştım ve kullanmaya da devam edeceğiz çünkü burada haksız bir suçlama ve kendi eksiğinizi, açığınızı görmediğiniz bir rakam tablosu var.
Şimdi, özetle, 2018 bütçesi vatandaşın ve emekçinin üzerine oluşmuş bir bütçe. Bütçenin önemli bir bölümü dolaylı vergilerden oluşuyor yani tüketiciden alınıyor. Vergi gelirlerinin içerisinde dâhilde ve ithalde alınan KDV, özel tüketim vergisi, gelir vergisi yer alıyor. 2018'i 2017'yle kıyasladığınızda yüzde 15 vergi oranı artışı var, yüzde 15 daha fazla vergi var.
Türkiye'de on beş yıldır büyüme rakamları açıklandı, hiçbirisinde yarısı kadar bile istihdam yaratılamadı. Şimdi, bireysel kredilerle borç batağında yüzenler var, yoksulluk, işsizlik, yaşam mücadelesi verenler var. Ve iktidara geldiğinizde hane halkının bankalara borcu millî gelirin sadece yüzde 1,8'iydi, şimdi yüzde 15'i. Millî gelirin yüzde 15'i kadar hane halkının bankalara borcu var. Şimdi bunu nasıl okuyabilirim ki başka türlü, bunu nasıl okuyabilirsiniz? Çünkü rakam ortada, oranı ortada ve on beş yılda 175 kat artan tüketici kredisi borcu var, bu da çok net. İnanın, yasal takibe düşenlerin önemli bir miktarı da emekçiler ve düşünün ki nasıl sosyal bozulmalara sebebiyet veriyor bu durumlar. Her gün artan işsizlikle, yoksullukla borç batağına saplanmış vatandaş birtakım sosyal bozulmalara da aynen zemin hazırlıyor tabii ki.
Bu bütçe işçi ve emekçilerin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını gözetmiyor, bu bütçe eğitim yatırımlarında ihtiyaca cevap veremiyor, bu bütçe sosyal devlet ilkesine göre sağlık harcamaları için vatandaşın cebinden para çıkmamasını sağlayamıyor, bu bütçe taşerona kadro getirmiyor, bu bütçe asgari ücreti hâlâ yaşam standartlarının altında bırakıyor maalesef; bu bütçe işçi ve emekçiye borç ödeme kolaylığı getirmek şöyle dursun, daha fazla borçlanmasını gerektirecek bir zemin hazırlıyor; bu bütçe tam anlamıyla açıkları nasıl kapatırız bütçesi; torba yasayla beraber düşündüğünüzde de bu bütçe, tam anlamıyla, açıkları nasıl kapatırız bütçesi.
Peki, Sayın Başkan, bugün bu kadar konuşmuş olayım, sesim daha fazla çıkmayacak herhâlde.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Karabıyık, teşekkür ediyorum.