KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli basın mensupları, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Tartışmanın bu bölümüne girmek istemezdim ama tarihî bir konuşma olmuştu ben Meclis kürsüsünde... Bu uzlaşma yöntemiyle ilgili yasamız diyor ki... Vergi kaçıran veya vergi cezasıyla ilgili gelen bölümlerle ilgili yasa "Ancak yüzde 5'e kadar tahsil eder, geri kalanından vazgeçebilir." şeklinde... Vergi hukukunun gayet rahat...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Nerede yazıyor?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bir bakana yakışır vaziyette dinler misiniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hangi kanun? Bak, orada Zekeriya Temizel oturuyor. Bilmeden konuşuyorsun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, bir bakana yakışır vaziyette dinler misiniz.

Sayın Başkanım, susturur musunuz, sizden ricam.

BAŞKAN - Efendim, benim kimseyi susturmak gibi bir şeyim yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Açık oturum yapalım o zaman.

BAŞKAN - Sayın Bakanım...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, bakın, ben tarihi veriyorum. Akif Hamzaçebi kürsüdeydi, nöbetçi Meclis Başkan Vekiliydi. Vergi hukuku kitabını ben getirdim. O dönemde bu üslubunuza devam ettiniz ve en sonunda çıktınız, Meclisin huzurunda özür dilediniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hiç kimseden özür dilemedim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Özür dilemek bir erdemdir. Ben o gün için sizi kutladım ama o tutanakları ben şimdi araştıracağım, size getireceğim, gayet açık ve net. Onun için, böyle, konuşan hatiplere zırt diye ortaya atlamak, bu bir bakana yakışır bir tavır değil. Sizden istirhamım, sükûnetle dinlemek iyi olur.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Nasıl davranacağımı size soracak değilim Sayın Tanal.

BAŞKAN - Sayın Tanal, bakın, bütçe üzerinde görüşme aldınız.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Evet, ben de ona geliyorum.

BAŞKAN - Sizden önceki görüşmeleri yorumlamayın. Lütfen, sözü size verdim, devam edin, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, şu anda bize dağıttığınız sunuşunuz burada. Sunuşun 74'üncü sayfası, burada demişsiniz ki: "Çalışanlarımızın, emeklilerimizin mali ve sosyal haklarıyla ilgili iyileştirmeler yaptık." "Şu artış" diye tek tek belirtmişsiniz. 1'den başlıyorum, son paragraf, sayfa 74:

"1)Aile yardımı ödeneği dâhil en düşük memur maaşı 2002 Aralık ayında 392 lirayken 2017'de 2.721 TL'ye çıkarıldı. Artış oranı yüzde 594'e ulaştı." 2002'de memurun aldığı maaş 392 lira. Ben size onu da söylemiş olayım, çeyrek altın o dönem 32 liraydı, çeyrek altın bugün 252 lira. O gün için vatandaşımız o aldığı maaşla 12,5 çeyrek altın alıyordu, bugün 10,5 çeyrek altın alıyor. Nereden nereye geldik?

İkincisine geliyorum: Aile yardımı ödeneği. Aile yardığımı ödeneğinde o dönemde vatandaşımız 2002'de 18 çeyrek altın alırken 2017'de 13 tane çeyrek altın alıyor.

Geliyoruz üçüncü bende: "En düşük memur emekli aylığı 2002'de 370 lirayken şu anda 1.870 liraya yükseldi". demişsiniz. 2002'de vatandaşımız aldığı maaşla 11,5 çeyrek altın alırken 2017'de 7 çeyrek altın alıyor.

Geliyoruz dördüncü sıraya: En düşük SSK emekli aylığı 2002'de aylık 257 lirayken 2017'de 1.485 lira yaptığınızı yazmışsınız. 2002'de vatandaş bu maaşla 8,5 çeyrek altın alırken 2017'nin Türkiyesinde 5,5 çeyrek altın alıyor.

Beşinci sırada, en düşük BAĞ-KUR esnaf emekli aylığı 2002'de 149 lirayken o dönem vatandaşımız 4,5 çeyrek altın alıyor. Evet burada iyi yapmışsınız. Nedir? Burada 5 çeyrek alıyor yani yarım çeyrek fazla almış oluyor.

Geliyoruz altıncı sıraya: En düşük BAĞ-KUR çiftçi emekli aylığı 2002'de 66 lirayken vatandaş burada 3 çeyrek alıyor, bugünkü pozisyondaysa 3,5 çeyrek alıyoruz. Yani burada, son olayda bir yarım çeyrek fazlalık var.

Son, yedinci sıradaki 65 aylığıyla ilgili "Vatandaşa bugün 251 lira veriyoruz." demişsiniz, çeyrek altın 252 lira, 1 çeyrek alamıyor. Artışa bakıyorsunuz, efendim yüzde 927, artış oranı yüzde 927. Değerli arkadaşlar, bu oranlarla halkı aldatmanın, kandırmanın hiçbir pratik yararı yok. Benim vatandaşımın anlayabileceği böyle somut, net örnekler vermek lazım.

Geliyoruz, şu sunuş konuşmanızda sayfa 103'e bakıyoruz. 103'te giderler 762.753, gelirler 696.829; çıkardığımız zaman 65,9 milyar faize gidiyor herhâlde. Yani bütçenin yüzde 10'u faize gidiyor görebildiğim kadarıyla. Bir işletme sahibi gelirinin yüzde 10'unu faize ayırmaz arkadaşlar, ayırdığı zaman o işletme batar. Bu şekilde bu kadar paranın faize ayrılması gerçekten sıkıntı yaratan bir husus.

Burada 2018 yılının programına baktığımız zaman, programda öncelikle birinci derecede kalkınmaya yönelik illeri yazmışız. E anlatıyoruz, bu kadar kalkındık, kalkındık. Türkiye'de 81 il var diye biliyorum. 50 tane il kalkınmada birinci öncelik sırada arkadaşlar. Nasıl oldu bu? Yani kalkınma, vesaireye bakıyoruz.

Yine bu programa bakıyoruz, adaletle ilgili cezaevlerinin sayısının artışı ve oranların miktarının fazlalığından bahsediyoruz. Eğer bir ülkede cezaevi sayısı artıyorsa, oranın miktarı artıyorsa o ülke iyi idare edilmiyor demektir. Bizim övünecek olan hususumuz... Ne kadar cezaevi sayısı az olursa, ne kadar insanımız kanuna, nizama riayet ederse, ne kadar cezaevleri ıslah edici bir yöntem ve bir yol gösterirse o kadar iyileştirici olur. Ama burada ne yapıyoruz? Adaletle ilgili hâkimin, savcının, stajyer avukatın... Stajyer avukata hâlen biz ücret vermiyoruz. Hâkim ve savcıların stajyerlik dönemindeki SSK ücretlerini devlet ödediği hâlde stajyer avukat o dönemde -evet, emekliye ayrılmak isterse primini cebinden öder, ancak emekliliğe esas teşkil eder ama- sigortalı sayılmıyor. Hazine bunu... Adalete erişim yani adaletin daha sağlıklı işlemesi açısından, eşitlik açısından, adil olma açısından bu burada karşılanmıyor.

Aynı şekilde bina yapımıyla ilgili olarak, bugün -gayet rahat Çağlayan Adliyesine muhtemelen gitmişsinizdir duruşmalara veya en azından açılışlara gitmişsinizdir- alışveriş merkezlerine benzemiş durumda adliyeler. Dosyalar koridorlarda ama dosyalara yer bulunamıyor. Şu anda geçmişte aralık ayından itibaren devirler yapılırken ancak o dönem o beğenmediğimiz adliyelerde dosyalar yine... Şu anda biz ekim ayındayız, işte kasıma girmek üzereyiz, isterseniz yarın Ankara Adliyesine veyahut da İstanbul Çağlayan Adliyesine veya Kartal'daki Anadolu Adliyesine gittiğimiz zaman dosyaların hepsi koridorlarda. Buralarda yapılması gereken, adliyedeki o dosya muhafazasından tutun, çalışan mübaşirlerin maaşlarından tutun, hâkimin, savcısının... Kalemde mesela oradaki bilgisayar bile orada çalışan insanlara yetmiyor. "SEGBİS sistemiyle ilgili çalışma var." demişsiniz Sayın Bakanım. SEGBİS sistemi şu anda asliye hukuk mahkemelerinin hiçbirinde çalışmıyor ama bu kalkınma planında okuduğumuz zaman çalışıyor görünüyor. Asliye hukuklarda çalışmıyor, sulh hukuklarda çalışmıyor, asliye ticaretlerde çalışmıyor. Sadece nerede çalışıyor? Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde. O da sayın mahkeme heyetinin keyfine keder, keyfi isterse çalıştırıyor. Kendisinin o anda mevcut olan görüntüleri, konuşmaları, onun da kayıt altına alındığı için, aleyhe olan işlemlerin kayıt altına alınmaması için SEGBİS sisteminde açmıyor. Yani onun için, burada bu kadar SEGBİS sisteminde şunu yaptık, bunu yaptık... Burada yazılanlarla fiilî durum örtüşmemekte.

Bu açıdan beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Yalnız son husus: Geçen gün Mecliste dile getirmiştim, İçişleri Bakanı oradaydı, siz yoktunuz. Sınavla alınan 4.995 geçici cami görevlisi var. 4.995 cami görevlisi üç tane sınavla alındı. Yani KPSS, ondan sonra din hizmetleri sınavı, ondan sonra sözlü mülakatla alındı. Bunların atamaları yapıldı, ilan şartları Diyanet İşleri Başkanlığının sitesinde yayınlandı ancak bunlar şu anda İŞKUR'a temizlik hizmetlisi olarak atandı Sayın Başkanım. Ve daha ötesi İzmir ve Çorum Müftülükleri bunlara diyor ki: "Biz sizi İŞKUR'a kaydettik temizlik görevlisi olarak. Elinizde süpürge varken, yerleri süpürürken öyle iki tane de fotoğraf çekin, bize gönderin WhatsApp'tan." Aslında bu insanlar, bu geçici olarak görevlendirilen cami hocaları, cami imamları kadroda temizlik görevlisi görünüyor ama yapılan sınavları geçici cami görevlisi... Cami görevlisinin aldığı maaş 2.800 küsurat ve burada da deniliyor ki "Maliye Bakanlığınca bütçe yetersizliğinden dolayı biz bunu yapamadık." Ama o çocukların aldıkları maaşlar asgari ücret değil, onun dosyası da elimizde. Belirli bölgelerde 1.300 Sayın Başkan, belirli yerlerde 1.200; binin altına düşen yerler de var. Asgari ücretin altında insanlar inim inim inliyor.

Sabrınız için teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tanal.