| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | Alt komisyonların çalışmalarına ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 08 .11.2017 |
MEHMET METİNER (İstanbul) - Tekirdağ Cezaevinden başlayayım. Tekirdağ Cezaevini biz ziyaret ettik, incelemelerde bulunduk, Sayın Ağbaba da vardı zaten.
VELİ AĞBABA (Malatya) - İki yıl önce.
MEHMET METİNER (İstanbul) - İki yıl önce, üç yıl önce, üç ay önce... Yani incelediğiniz bir cezaevinden iki gün sonra bir mektup geliyor, tekrar oraya mı gideceksiniz? O mektup çok politik mülahazalarla yazılmış bir mektup olabilir. Bu gitmeyeceğimiz anlamına gelmez ama gitmediğimiz cezaevleri var. Sadece politik -tırnak içinde- tutukluların, hükümlülerin olduğu cezaevlerini ziyaret edeceğiz, sadece ve yalnızca onlardan gelen şikâyetleri dikkate alacağız diye kurulmuş bir komisyon değiliz biz. Eğer ben yanlış biliyorsam Başkanımız olarak siz lütfen düzeltin, bundan sonra sadece ve münhasıran politik -tırnak içinde- tutuklu ve hükümlülerin talepleri doğrultusunda hareket edelim. Hatta onlara gidelim, onlarla tartışalım yani "Hangi savcı size niye ceza verdi? Bu verilen cezalar doğru değil." falan diye. Bir de bunların takipçiliğini yapalım Komisyonumuzun böyle bir misyonu varsa.
Milletvekilleri ziyaretleri konusunda İnsan Hakları Komisyonu olarak bir karar alırsak gideriz elbette ama gittiğimiz cezaevlerinde milletvekili arkadaşlarımız varsa onları ziyaret etmekte hiçbir sakınca görmeyiz. Ama derseniz ki "Münhasıran bu milletvekillerini ziyaret edelim.", bu sizin takdirinizdir Sayın Başkanım, biz gereğini yaparız. Ama gittiğimiz hangi cezaevinde bir milletvekili var da ziyaretine gitmemişiz, bunu da arkadaşlar belirtirlerse seviniriz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Kimse öyle bir şey söylemedi zaten.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Komisyon olarak cezaevlerine gittiğimizde hiç kimsenin bizi yanlış bir muameleye tabi tutmasına zaten izin veremeyiz. Seçilmiş iradeye karşı bürokratik iradenin ayak sürçmesini bile başka türlü şey yaparız. Ama Komisyon dışında partiden milletvekili arkadaşlar gittiğinde nasıl bir muameleyle karşılaştıkları tabii ki burada dile getirilebilir. O, sizi ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürümüzü ilgilendiren bir konu ama Komisyon olarak gittiğimiz hiçbir yerde bugüne kadar bir tek olumsuz duruma rastlamış değiliz.
Şimdi, Tarsus, Elâzığ ve dün de Ağrı'dan birtakım şikâyet mektupları gelmişti, her biriyle ilgileniyoruz. Ben dün Ağrı Cezaevi Müdürünü aradım, cumhuriyet başsavcımızı aradım bu şikâyetlerle ilgili. Ama bu şikâyetlerin ardı arkası kesilmez elbette, işte "Şu dergi niye verilmiyor?" O, cezaevi idaresini ilgilendiren bir konu yani terörle, terörün propagandasıyla ilgili bir şeyse biz Cezaevi Komisyonu olarak "Niye bu dergiyi vermiyorsunuz?" şeklinde bir baskı uygulayamayız yani. Biz cezaevinin fiziki koşullarıyla, kötü muamele olup olmamasıyla alakalı olarak kurulmuşuz. Bunun dışında, yargısal işlemlerle ilgili veyahut da başkaca politik iddialarla ilgili rol üstlenmiş bir komisyon değiliz. Bu konuyu öncelikle belirtmek istiyorum.
Şimdi, bir konu daha var. Bu FETÖ'cüler konusunda, evet, bugüne kadar hiçbir ziyarette bulunmadık. Niye bulunmadık, bunun sebebi açık. Bu Meclisi bile bombalayan, bombalamakta sakınca görmeyen o alçak güruhun siyasal propagandasına Meclisin bir komisyonunun alet edilmesinden yana değilim ben. Ha, yani başka arkadaşlarımız gidip kendilerini ziyaret edebilirler, partileri adına gidip ziyaret edebilirler. Biz orada zaten cezaevi koşullarını incelemek için varız, kötü muamele var mı, işkence var mı. Şimdi, öyle bir tablo çizildi ki Sayın Başkan... Kusura bakmayın ama hepimiz işkence, kötü muamele konusunda duyarlıyız, kimse bir diğerini bu konuda duyarsız olmakla suçlamasın lütfen. Bugüne kadar gezmiş olduğum hiçbir cezaevinde kötü muamele ve işkence iddialarıyla yüz yüze gelmedik. Komisyon üyesi arkadaşlarımız da buradadırlar, bize eşlik eden arkadaşlarımız da; ellerini yüreklerine koyarak söylesinler. En politik, en aşırı terör örgütüne mensup insanlar bile sistematik bir işkence olduğunu söylemediler. Biz nasıl kalkıp burada 15 Temmuzdan sonra artan hak ihlallerinden, işkence iddialarından bahsediyoruz ya? Bu çok doğru bir yaklaşım değil. Eğer biz bir tek işkence, kötü muamele örneğini tespit etmiş olsaydık, hiç kuşkunuz olmasın, bu iddiayı gündeme taşıyan arkadaşlarımızdan daha duyarlı bir şekilde bunun takipçisi olurduk, gereğini de yapardık. Çünkü oraya -suçlu olarak, suçsuz olarak; tutuklu olarak, hükümlü olarak- giren herkes devlete emanettir. Bunu Ayşe Hanım da biliyorlar. Cezaevi müdürümüzle, savcılarımızla yapmış olduğumuz bütün görüşmelerde burada olan bütün vatandaşlarımızın emanet olduğunu, suçları ne olursa olsun hiç kimseye kötü muamele ve işkence yapılmasına izin vermeyeceğimizi, iktidar partisi milletvekili olduğumuz için Hükûmet olarak da izin vermeyeceğimizi söylüyoruz, uyarıyoruz. Kendileri de tanıklık ediyorlar. Burada başka türlü konuşmanın manası yok.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Metiner, böyle "Burada başka türlü konuşma" falan...
MEHMET METİNER (İstanbul) - Terör örgütlerinin koğuşlarına giriyoruz, onlar sistematik işkence iddialarından bahsetmiyorlar ama buraya geliyoruz, 15 Temmuzdan sonra cezaevlerinde artan işkencelerden söz ediliyor, hak ihlallerinden söz ediliyor. Çok ilginç yani bunu Komisyon Başkanı olarak tasvip etmem mümkün değil.
Son söz olarak şunu söyleyeyim: Bu Tarsus, Elâzığ, Ağrı, her neyse yani... Şimdi, oradan mektup gönderenlerin ne yapıp ettiklerini de kimse söylemiyor tabii. Mektup yazıp gönderiyor, o mektupta belirtilen sözler doğrultusunda biz, cezaevi idaresini, Hükûmeti, her şeyi yargılıyoruz. Ama gerçekte mektup gönderenlerin yapıp ettikleri nedir? Şimdi, bu konuda eğer Komisyonumuza yeni bir görev yüklüyorsanız Sayın Başkanım, hayhay, bu konuda bir değişiklik yapalım. Çünkü OHAL kararnameleri var, cezaevi idarelerini bağlayan birtakım yönetmelikler var, mevzuatlar var, önümüze koyuyorlar; tutuklu ve hükümlülerin birtakım talepleri var, eylem koyuyorlar, açlık grevi yapıyorlar, kendi bulundukları alanlarda cezaevi idaresinin neredeyse hiçbir işlerine karışmaması gerektiğini söylüyorlar. Mesela son söz olarak şunu söyleyeyim: Kameralarla gözetlendiklerini iddia ediyorlar Ağrı Cezaevinden gelen mektupta. Öyle bir şey yok. Gidip göreceğiz, öyle bir şeyin olmadığını da göreceğiz, tespit de edeceğiz. Eminim bundan, pek çok cezaevini bizzat ziyaret etmiş birisi olarak söylüyorum. Bu iddialar politik saiklerle, nedenlerle yapılabilir. Bir teki haklı olsa bile bunun gereğini yapalım ama cezaevinden gelen her şikâyeti de mutlak doğruymuş gibi kabul etmek ve bunun üzerine bir siyaset inşa etmek de doğru değil. Bunu da insan hakları savunuculuğu açısından bir sorun olarak telakki ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
Ha, FETÖ'cüler konusunda ben asla... Yani kimse kusura bakmasın.
BAŞKAN - Nelerle ilgili?
MEHMET METİNER (İstanbul) - FETÖ'cüleri ziyaret konusunda. İlgili arkadaşlarımız partileri adına gidip şey yapabilirler. Biz cezaevinde su var mıdır -sıcak su, soğuk su- kötü muamele var mıdır, bunlarla ilgiliyiz. FETÖ'cülere uzatacağınız her mikrofon burada bence iki eli... Burada cezaevi yönetimini eleştiriyorum, tam tersine, FETÖ'cülere bazı yerlerde imtiyazlı muamele ettiklerine dair duyumlar var. Bu, bizi son derece rahatsız ediyor. Bu alçaklara yapılan bu muamele iddialarının -hâlâ oradaki bir kısım gardiyanlar marifetiyle onların nasıl krallar gibi yaşadığına dair, nasıl örgütsel faaliyetlerini sürdürdüklerine dair- bir teki doğruysa bu bizi fena hâlde rahatsız eder. Ceza ve Tevkifevleri ilgilenecekse bu iddialarla ilgilensin, aksi takdirde... FETÖ'cülerin propagandasına çanak tutacak bir komisyon olmadığımızı da belirtmek isterim.
Teşekkür ederim.