KOMİSYON KONUŞMASI

MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri, Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarımızın saygıdeğer yöneticileri, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçesini görüştüğümüz Gümrük ve Ticaret Bakanlığının temel olarak iki görevi bulunmakta: Bunlardan birincisini gümrük hizmetlerinin süratli, etkili, verimli, belirlenmiş standartlara uygun şekilde yürütülmesini sağlamak ve denetlemek, ikincisini de iç ticaret politikasını uygulamak ve denetlemek olarak söyleyebiliriz. Ama Sayın Bakanımız Zekeriya Temizel'in söylediği gibi, Bakanlığın kuruluşuyla ilgili ciddi sorunlar ve problemler var. Ümit ederiz ki, önümüzdeki süreçte Bakanlık yeni baştan, gerçek amacına dönük, yeniden bir yapılandırma içerisine girer.

"İç ticaret" dediğimizde de aklımıza küçük esnaf geliyor. Ekonomideki olumsuz gidişat, esnaf ve sanatkârlarımızı da giderek ağırlaşan pek çok sorunla karşı karşıya bırakmıştır. Türkiye'deki ve dünyamızdaki olumsuz ekonomik gelişmelerin etkilerini son birkaç yıldır yoğun şekilde yaşamakta olan esnafımız artan biçimde kan kaybetmektedir. Her yıl ortalama 100 bin esnaf kepenk kapatmak zorunda kalmaktadır Sayın Bakan. Hükûmetinizin 2018 yılı programında yer alan verilere göre, 2012 yılında 96.213, 2013 yılında 106 bin, 2014 yılında 114 bin, 2015 yılında 97 bin, 2016 yılında 101 bin esnaf kepenk kapatmış. TESK'in verilerine göre, bu yılın ilk dokuz ayında 70 bin esnaf faaliyetini durdurmuş durumda Sayın Bakan.

İstihdama çok büyük bir katkısı bulunan, çok az bir sermayeyle en azından kendisine ve aile bireylerine istihdam kapısı açan küçük esnafımız büyük zincir mağazalarının karşısında ezilmektedir, onlarla rekabet edememektedir. Büyük zincir mağazalar sadece AVM'lere değil, en yoksul mahallelere, kasabalara, hatta köylere kadar giderek şubeler açmakta ve buralardaki küçük esnafı yok etmektedir. Büyük zincir mağazalarının açtıkları şubeler hem bakkal hem manav hem şarküteri hem kasap hem tekel bayisi hem gazete-dergi bayisi hem kırtasiye hem kuru yemişçi hem hazır giyim işi yapabilmektedir. Yani mahalle içlerine kadar girerek açılan her büyük zincir mağazasının bir şubesi, o mahallede az önce saydığım işi yapan bir çok esnafın işini elinden almaktadır. Kendi işini kapatmak zorunda kalan küçük esnaf, eğer şansı varsa o büyük mağazalara tezgâhtar olarak işe girmekte, şansı yoksa işsizler ordusuna yeni bir nefer olarak katılmaktadır. Bu büyük zincirlerin haksız nasıl bir haksız rekabet unsuru olduklarını en son, Sayın Bakanımız Zekeriya Temizel'in de söylediği gibi, ucuz et şovunda yakından gördük. Ucuza ithal edilen etlerin, devlet eliyle sadece 2 zincir mağazada satılarak kasapların nasıl mağdur edildiğini görüyoruz. İnanıyoruz ki, bu konuşmalardan sonra Bakanlığınız bu 2 zinciri, tekeli kıracak ve kasaplarımızı rahatlatacak, onların yaşamlarına destek olacak bir kararı alacaksınız. Ne yazık ki, bu büyük mağazalar mahalle içlerine kadar girerek şube açmalarını engelleyecek bir yasal düzenlemeyi Bakanlığınız bir türlü gerçekleştiremedi. Böyle bir yasal düzenleme yapılması zaman zaman Türkiye'nin gündemine geldi ancak nedense bir türlü Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilemedi.

Küçük esnafın bir diğer önemli sorunu da, yine sadece büyük markaların ve zincir mağazaların şubelerinin bulunduğu alışveriş merkezlerinin Türkiye'nin her yerine yayılarak yaygınlaşmasıdır. Sadece Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük illerimiz değil, hemen hemen bütün illerimizde AVM'ler faaliyet göstermektedir. Türkiye'deki AVM sayısının bu yıl eylül ayı sonu itibarıyla 400'ü geçtiği söyleniyor. Kiralanabilir alan ise 12 milyon metrekareye kadar ulaşmıştır. İnşaat hâlindeki 45 yeni AVM'nin açılmasıyla birlikte 2019 yılında Türkiye'deki AVM sayısının 500'e yaklaşacağı söyleniyor.

Sayın Bakan, AVM'lerde çalışanlar da insan. Birçok Avrupa ülkesine gidiyoruz, AVM'ler var görüyoruz ama o AVM'ler cumartesi çalışıyorsa pazar günleri tatil, pazar günleri açıksa mutlaka pazartesi günleri kapalı, mutlaka bir gün kapalı ve oradaki insanlar bir nefes alıyorlar. Ama bizdeki çalışma saatleri o kadar zor ki, gerçekten çalışanlar büyük mağduriyetler yaşamaktadırlar.

Küçük esnaf ve sanatkârlarımız korumasız, büyük sermayenin rant iştahına kurban edilmiş durumda. Biz bunları söylediğimiz zaman Hükûmet sözcüleri, AKP iktidarında esnafa ne kadar çok düşük faizli kredi kullandırıldığına ilişkin rakamları önümüze koymaktadırlar. Ancak nicelik değil nitelik önemlidir. İstediğiniz kadar rakamları büyütün esnafımız mutlu değildir.

Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonuna bağlı odalara kayıtlı esnaf sayısı Eylül 2017 itibarıyla 1 milyon 695 bin, bunların sahip olduğu toplam işletme sayısı ise 1 milyon 824 bindir. Ticaret odaları ve benzeri odalara kayıtlı esnafla birlikte esnaf sayısının 2,5 milyonu bulduğu tahmin edilmektedir. Hükûmetin çok övündüğü, Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri ve Halk Bankası aracılığıyla esnaf ve sanatkârlara kullandırılan indirimli faizli kredilerden 2017 yılında yararlanan esnaf sayısı sadece 449 bin. Yani TESK'e kayıtlı esnafların ancak yüzde 25'i bu kredilerden yararlanabilmektedir. Geri kalan yüzde 75'i ise bu olanaktan yararlanamamaktadır.

Dünya enflasyonun artık neredeyse kalmadığı bir dönemden geçerken Türkiye hâlâ 2 haneli enflasyon oranıyla boğuşmakta. Enflasyonun büyük ölçüde Gümrük ve Ticaret Bakanlığının görev alanı dışındaki ekonomik temellerden kaynaklandığını biliyoruz. Ancak iç ticarette yaşanan aksaklıkların, örneğin tarım ürünleri ticaretinde karşılaşılan sorunların, az önce anlattığımız haksız rekabet koşullarının ve benzeri nedenlerin de enflasyona önemli katkıda bulunduğunu söylemek gerekir.

Türkiye hâlâ tarladan, bahçeden, bağdan toplanan ürünü tüketiciye ulaştırırken çok büyük sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Tarladan 1 liraya çıkan bir tarım ürününün taşıma dışında hiçbir işlem görmeden tüketiciye 4-5 kat, zaman zaman 10-20 kat daha fazla fiyattan ulaştığını biliyoruz. Soğuk hava depoları yaygınlaşmadığı için gıda fiyatları, mevsim değişikliklerinde sel, don gibi doğal afetlerden, olumsuz hava koşullarından oldukça etkilenmektedir. Türkiye'yi on beş yıldır tek başına yöneten bir iktidar da bu durumu sadece seyretmektedir. Üreticinin emeği, tüketicinin parası birkaç aracı tarafından sömürülmektedir. Yıllardır indirimli satışlar sorunu bir türlü kurala bağlanamamış ve çözüme kavuşturulamamıştır. On iki ay boyunca sözde mevsimlik indirim yapan mağazalar mevcut, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tüketicilerin sözde indirim kampanyalarıyla aldatılmasına göz yummaktadır, bununla ilgili bir önlemin ve bir tedbirin alınması gerekir.

Sayın Bakan, gümrük birliğiyle ilgili, Avrupa Birliğiyle ilgili bir şeyler söylemediniz, kitapçığın içerisinde var metinde. Ama bununla ilgili, gümrük birliğiyle ilgili gelişmeler nelerdir, ne oluyor, ne bitiyor, yeniden revize edilecek mi edilmeyecek mi, bunlarla ilgili hiçbir açıklamada bulunmadınız. Ümit ederiz ki kapanış konuşmasında buralara da değineceksiniz.

Özellikle bu gümrük birliğiyle ilgili Avrupa'nın üst düzey yöneticileri, siyasetçileri Türkiye'nin AB üyeliği sürecine alternatif olarak da olası yaptırım senaryosu olarak Türkiye'yle yürürlükte olan mevcut Gümrük Birliğinin güncellenmesini tartışıyorlar. Bizler de bunun revize edilmesini istiyoruz tabii ki. Çünkü bu konuda 1996'dan beri -sizin Hükûmetinizin hiçbir payı yok bunda ama- çok ciddi sorunlar ve problemler yaşadığımız muhakkak.

Bu ticaret ortaklığında Türkiye'nin yaşadığı ticari kayıplar sebebiyle Türkiye'yi alternatif aramaya ittiği ve buna engel olunması gerektiği belirtiliyor. gümrük birliği analiz raporlarında yer verilen alternatif arayışın, Türkiye'yi Avrupa ile Asya ekonomileri arasında tercih yapma durumuna getiren mevcut asimetrik sorunun, Türkiye'yi AB'den bağını koparma riskini yarattığı yönünde yer veriliyor. Ancak asıl riski Türkiye açısından genişletilmiş gümrük birliği teşkil etmektedir. Özellikle gümrük birliğinin güncellenmesi, AB'li siyasilerin ve uzmanların açıkça belirttiği gibi, Türkiye'yle ilişkileri iyi tutmak için değil, Türkiye'yi oltada tutma niteliği taşıyan bir maddi ve siyasi kaldıraç olarak değerlendirmektedir. Avrupa Birliği, Gümrük Birliğini Türkiye'yi AB'nin isteği doğrultusunda belirli siyasi ve ticari davranışlara yönlendirebilme aracı olarak tartışmaktadır.

Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Lambsdorff, gümrük birliği güncellenmesini Türkiye'ye havuç tutma niteliği taşıdığını ve AB üyeliği sürecinden daha etkili bir siyasi fırsat olacağını belirtiyor. Dolayısıyla özellikle Avrupa Birliği üyesi ülkelerle -başta Almanya, Hollanda olmak üzere- olan ilişkilerimizin son derece kötü bir noktaya geldiği bir dönemde bunları nasıl gerçekleştireceksiniz, nasıl yapacaksınız? Çünkü biz ticaret olarak... Ticaretimizin yüzde 65'ini Avrupa Birliği üyesi ülkelere yapmaktayız. Ama bugün Avrupa Birliği üyesi ülkelerin hiçbiriyle de iyi münasebetler içerisinde olmadığımızın altını çizmemiz gerekiyor.

Son olarak yine, Sayın Bakanımız Zekeriya Temizel fındıkla ilgili söyledi. Özellikle dünyada fındığın yüzde 85'ini biz üretiyoruz. Ürettiğimiz fındıktan senede 2-3 milyar dolar para kazanıyoruz. 2023 hedefimiz bile 4 milyar dolar. Toplam 3,5 milyon kişinin el emeği göz nuruyla ortaya çıkan değer bu. Peki, bizden fındığı alıp markalaştıran Ferrero'nun yıllık cirosu ne kadar diye baktığımızda, 11 milyar dolar arkadaşlar.

Bir başka boyut, biz 3,5 milyar dolarlık fındığı üretmek için 3,5 milyon kişi çalıştırırken Ferrero 11 milyar dolarlık değer yaratmak için 22 bin kişi çalıştırıyor. Dolayısıyla Türkiye son yedi yıldır kişi başı 10 bin dolar millî gelire takılıp kalmış durumda. Buradan ileri gitmenin yolu katma değeri yüksek üretimden geçmektedir. Bunun için de yapılması gereken her alanda üretimin artırılmasıyla birlikte...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA ÇAM (İzmir) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Çam, buyurun.

MUSA ÇAM (İzmir) - ...kaliteyi ve inovasyonu artırmak. Markalaşma işi de bu noktada özellikle bu tarımsal üretimde çok önemli. Markalaşmaya çok önem vermemiz gerekiyor ve marka üretmemiz gerekiyor. Ülke olarak tarımdan turizme her alana katma değer yaratacak girişimlere ihtiyacımız var. Aksi hâlde hep biz üreteceğiz ama kaymağı ne yazık ki başkaları yiyecek. 2018 yılının bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çam.