| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/886) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 19 .10.2017 |
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun, bir zamanlar üyesi olmaktan onur duyduğum Komisyonun çok değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkanımın da geniş bir özetle hakikaten teknik konularda da çok ince detayına kadar bilgilendirdiği, Türkiye için önemli olduğuna inandığımız, değişen dünya ticaretinde ve ekonomisinde kuralı koyanlar, kurala uyanlar; bilgiyi üretenler veya bilgiyi tüketenler gibi derin ayrımların olduğu bir dönemde Türkiye olarak, Komisyonumuz olarak önemli bir önerimizi, önemli bir talebimizi sizlere arz etmeye çalışacağım.
Dünya ekonomisine, dünyaya, ticaret kurallarına baktığımız zaman hakikaten "kuralı koyanlar" diye bir şey var. Bunu da İngilizlerin söyledikleri çok belki "vahşi bir kapitalizm" sözü gibi anlaşılabilir ama "Altını koyan kuralı koyar, kuralı koyan altını alır." derler. Kuralı koymakla ilgili de sadece altın koymak değil aslında, bilgiyi koymak, "knowledge"ı koymak, patenti koymak, tasarımı koymak, bütün bunların hepsini de altını koymak olarak da algılayabiliriz. Onun için Türkiye olarak önümüze çok önemli bir fırsat geldi. Türkiye'nin önüne gelen bu fırsatta standardizasyon ve akreditasyon faaliyetleri de kural koyma faaliyeti olarak artık dünyada geçiyor. Bu nedenle Türkiye olarak dünyadaki teknik düzenlemeleri çok yakından da takip ediyoruz ve bunun da öncülüğünü yaptığımız kurumlar var ki bunlardan bir tanesi de Değerli Başkanın da bahsettiği SMIIC. Müslüman nüfusun yoğun olduğu ülkeler helal belgelendirme konusunda maalesef hem gecikmiş hem de yeterince ortak hareket edememiştir bugüne kadar. Oysa helal ürünler ve hizmetler alanında çok büyük bir potansiyel mevcuttur. Bu pazar her geçen yıl genişlemektedir. Helal belgelendirme konusu, dünyada yaşayan 1,8 milyar, hatta 2 milyar Müslüman tüketiciyi yakından ilgilendirmektedir.
Bunun yanı sıra bugün, helal sertifikalı ürünler başta Avrupa, ABD ve Uzak Doğu ülkeleri olmak üzere özellikle gıda kalite ve hijyenine önem veren bilinçli tüketiciler tarafından da tercih edilmektedir. Dolayısıyla helalin kapsamı sadece Müslüman topluluklar değildir. Helal konusu bir zamanlar yalnızca gıda ile ilişkilendirilirken artık kozmetik, tekstil, turizm, finans ve tedarik zinciri gibi, hatta sigorta gibi birçok alanı da kapsamaktadır. Rakamlara göre, günümüz itibarıyla Müslümanların, sadece Müslümanların helal gıda ürünlerine olan harcamaları 1,17 trilyon dolara tekabül etmektedir. Helal belgesini almış olup da tüketilen ürünlerin toplam tutarı da 415 milyar dolardır. Gıda, tekstil, eczacılık ürünleri, kozmetik gibi ürünler ile turizm ve seyahat gibi hizmetleri de buna eklersek 1,9 trilyon dolarlık bir pazara ulaşılır. Diğer taraftan, ürün ve hizmetlere finans sektörünü de, sigortacılığı da eklersek ki sigortacılıkla beraber bunun 4 trilyon doların da üzerine çıktığını, çıkabileceğini hep beraber görürüz. Artık, helal, bugünün ve geleceğin yüksek potansiyelli pazarıdır. İşte, hepimiz bu ciddi eğilime çok yakından şahit olduğumuzu da bugünlerde yaşıyoruz. Ancak İslam dünyasında helal alandaki çok parçalı yapı, helal belgeli ürün ve hizmetlerin ticaretinin önünde bir engel oluşturmaya başladığını da görüyoruz. "Senin helalin." "Benim helalim." gibi bazı şeyleri de yaşıyoruz. Farklı standartlar ve belgelendirme kuruluşları güvene dayalı küresel bir sistemin oluşumuna da engel oluyor. Bu alanda tam bir kargaşa hüküm sürüyor şu anda. Üreticilerimiz farklı ülkelere mal göndermek için birden fazla helal belgesi almak zorunda kalıyor. Yani A ülkesine bir helal belgesi, B ülkesine bir helal belgesi, C ülkesine farklı helal belgesi gibi zorunluluklar ortaya çıkıyor. Bu da tarife dışı engeller gibi ürün ihracatımızda ve ürünlerimizin önünde teknik engel oluşturuyor, ayrıca firmalarımıza da gözden kaçan önemli bir ilave maliyet yüklüyor.
Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri; dünyada, hâlihazırda -Değerli Başkanımın da biraz önce bahsettiği gibi- helal ürün sertifikalı üretilen ürünlerin yüzde 80'i gayrimüslimler yani İslam ülkeleri dışındaki ülkeler tarafından üretiliyor ve üzerine de helal belgesi konuyor. Bu durum hakikaten İslam dünyası açısından da pek kabul edilebilir değildir. Bir an önce helal sistemini bir kalite altyapısı üzerinde yapılandırmak ve baştan sona tüm seçenekleri ve süreçleri kapsayan bir kalite algısını sunmamız gerekiyor. Tıpkı gelişmiş ülkelerin kural koyup ticareti yönlendirmesi gibi, bunu da İslam dünyasında gerçekleştirebilecek az sayıdaki ülkelerden birisi de Türkiye'dir.
Türkiye olarak sahip olduğumuz gelişmiş kalite altyapımız, dünyanın her ülkesine helalle ilgili alana konu olabilecek tüm ürünleri üretip ihraç eden, tüm hizmetleri sunan bir ülke olarak düzenleme sistemimiz son derece uygundur ve ürünlerimizin güvenli, sağlıklı, hijyenik ve helal olmasını da garanti ediyor. Dolayısıyla Türkiye'nin bu pazardaki payını artırarak ihracatımızın sürdürülebilir gelişimine de önemli bir katkı sağlamayı amaçlıyoruz.
İşte bu noktada ülkemizin bir projesi olan SMllC misyonuna dikkatinizi çekmek istiyorum. SMIIC, yani İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü, İslam İşbirliği Teşkilatının bağlı kuruluşudur ve merkezi İstanbul'dadır. Şu anda Türkiye dönem başkanlığını yapmaktadır.
Biz de SMllC'i bu alanda en temel çatı kuruluş olarak görüyor ve destekliyoruz. SMIIC hâlihazırda ortak bir helal belgelendirme sistemine esas teşkil edecek standartları oluşturmuştur. Artık ihtiyaç duyulan helal belgelerinin tüm dünyada kabulünü sağlayacak bir helal akreditasyon sisteminin Müslüman ülkelerde ve SMIIC bünyesinde oluşturulması söz konusudur. İslam dünyası bu uluslararası sistemin kurulması için ülkemizin öncülüğünü beklemektedir.
Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri; trilyonlarca dolarlık helal ürün ve hizmet ticaretinin yanı sıra bir de helal belgelendirme pazarı oluşmuştur. Helal belgelendirmenin yıllık maliyeti, daha doğrusu yıllık pazar büyüklüğü... 6 milyar dolar civarında bir büyüklükten bahsediyoruz. Ne yazık ki helal belgelendirmesi gibi dinî temelleri olan bir konuda ürün ve hizmetlerin helal olup olmadığına gayrimüslim belgelendirme kuruluşları karar veriyor.Müslüman ülkelerin bu alandaki teknik altyapı eksikliğini bu kuruluşlar dolduruyor. İngiltere gibi ülkeler bazı Müslüman ülkelerle iş birliği içerisinde helal pazarında ve belgelendirme alanında kural koyucu hâle geliyor. Birleşik Arap Emirlikleri'nin öncülüğünde kurulan IHAF, Uluslararası Helal Akreditasyon Forumu, bunun en güzel örneklerinden bir tanesidir. Türkiye gibi teknik, kalite ve personel altyapısına sahip olmayan bu ülkeler helal belgelendirme ve akreditasyon sistemini gayrimüslimlerin egemenliğinde kurmaya çalışıyor. Biz bu alanda harekete geçmediğimiz takdirde bu tür alternatif oluşumlar da her geçen gün güç kazanacaktır.
Bir hususun altını önemle çizmek istiyorum: Biz bu işe girsek de girmesek de dünyada bir helal pazarı var. Ve hangi ürünlerin helal olup olmadığına yönelik standartları belirleyecek ve belge verecek kuruluşlar da var olacaktır. Türkiye olarak tarihten gelen itibarımız, geniş kültür coğrafyamız ve gelişmiş kalite altyapımız ve küresel helal pazarında lider, kural koyucu ve yönlendirici ülke olabiliriz ve hatta olmalıyız. Çünkü ihracat yapacağız ve ülkemize döviz kazandıracağız. Ayrıca kuralları belirleyen ve helal ürünleri belgelendiren ülkeler arasında da lider olmalıyız. HAK yani Helal Akreditasyon Kurumuyla bizim de başarmak istediğimiz, ön almak istediğimiz alan da budur.
Helal Akreditasyon Kurumunun itibarından yararlanmak isteyecek yerli ve yabancı belgelendirme kuruluşları HAK'a başvuracak ve akredite olacaklardır. Helal ürün talep eden tüketiciler de HAK'a akredite olmuş belgelendirme kuruluşlarınca düzenlenen helal belgelerini tercih edeceklerdir. Düzenlenen belgelere akreditasyon suretiyle güven duyulması neticesinde helal belgelerinin karşılıklı tanınması da sağlanacaktır. Sonuç olarak, bu sistem ve uygulama, ürünlerimize, kuruluşlarımıza ve neticede ülkemize itibar kazandıracaktır.
Ekonomi Bakanlığının sürecin başından itibaren üstlendiği rolle konunun uluslararası ticaret ve ihracatımız açısından önemi dikkate alınarak Helal Akreditasyon Kurumunu, Ekonomi Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak tasarlandı. HAK bir kamu hizmeti verecektir, dolayısıyla kamu kuruluşu olması gerekmektedir. Ancak uluslararası alanda kabul görmesi için HAK'ın idari bağımsızlığını da kanunla garanti altına almayı öneriyoruz.
HAK'ın danışma kurulu, yönetim kurulu, genel sekreterlik ve hizmet birimlerinden oluşmasını öngörüyoruz. Danışma kurulu, özel sektör ve kamudan geniş bir temsil ile kurumun politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasına katkıda bulunacaktır. Yönetim kurulunun ise, yönetim kurulu başkanı ile danışma kurulu üyeleri arasından atanacak kamu ve özel sektör temsilcilerinden ikişer üye olmak üzere, toplam 5 üyeden oluşması önerilmektedir. Genel sekreterlik, genel sekreter ve genel sekretere bağlı 3 daire başkanlığı da önerilen kurumdur. HAK'ın personel sayısını 50'yle sınırlandırmayı öneriyoruz yani kanunla "50" diye sınırlayıcı bir şey getirmeyi öneriyoruz. Çünkü akreditasyon hizmeti için denetçi havuzunda yer alan denetçiler kullanılacaktır. Bu iş için tam zamanlı personel istihdam edilmeyecektir. HAK, faaliyetlerinden gelir elde edecektir. Dolayısıyla bütçe üzerinde bir yük oluşturmayacaktır. Ancak, ilk kuruluş aşamasında kuruluş masraflarını karşılamak üzere genel bütçeden yardım alması gerekecektir.
Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; "helal" gibi hassas bir konuda yanlış anlamalara meydan vermemek açısından bazı açıklamaları yapmakta da fayda görüyorum. Öncelikle bu kanun neyin helal neyin haram olduğuna karar vermeyecektir. Zaten, tüm Müslümanların üzerinde mutabakat sağladığı ortak standartlar, İslam İşbirliği Teşkilatı koordinasyonunda 2010 yılında belirlenmiştir. Dolayısıyla HAK bu standartları esas alacaktır. Üreticiler açısından, helal belgesi almak zorunlu olmadığı gibi helal belgelendirme kuruluşları açısından da HAK'a akredite olmak gibi bir zorunluluk olmayacaktır. Dolayısıyla ülkemizde üretim süreçlerinde, tüketim alışkanlıklarında veya ihraç pazarlarımızda bir değişiklik olmayacaktır. Tekrar altını çizmek isterim ki hâlihazırda zaten bir küresel helal ürün ve hizmet belgelendirme pazarı vardır. Amacımız, Türkiye'nin bu pazardan daha fazla pay alması ve bu pazarın liderliğine soyunması. Helal Akreditasyon Kurumu helal belgeli ürün ve hizmet ihracatımızın artmasına, ürün ve hizmetlerimizin marka algısının güçlenmesine, yabancı firma ile kuruluşlara yönelik helal belgelendirme ve akreditasyon faaliyetleri suretiyle hizmet ihracatımızın da gelişimine katkı sağlayacaktır.
Değerli Başkanım, değerli Komisyon üyeleri; bu vesileyle, Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nı sizlere arz ederek hayırlara vesile olmasını temenni ederim. İnşallah "helal" gibi önemli bir konuda sadece ülkemiz için değil, tüm dünyaya yansımaları olacak önemli ve gerekli bir icraata imza atılacaktır. Bu vesileyle değerli Komisyonumuzu sizlerin şahsında saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.