KOMİSYON KONUŞMASI

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Çok değerli Başkan, Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bazı eleştirilerde bulunacağım ama bu eleştirilerim helal gıdaya karşıyız diye anlaşılmasın. Bu kanunu yaparken biraz daha tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Öncelikli olarak, çok kısa süre içerisinde Komisyona gönderilerek, kırk sekiz saat içinde hemen Komisyonun toplanmasını doğru bulmuyorum.

Sayın Bakan, öncelikli olarak, hep yanlışlarla başlıyoruz. İsmi İngilizce, "akreditasyon" İngilizce bir kelime ve helalden bahsediyoruz, öncelikli olarak burada yanlış başlıyor. Bugün bizim, Türkiye'nin ekonomi politikalarını ve aynı zamanda bölgedeki siyasi gelişmeleri konuşmamız gerekirken önümüze helal gıdayla ilgili öyle rakamlar sunuluyor ki dudağım uçukladı yani. 4 trilyon gibi bir pazara sanki yarın girecekmişiz gibi bu kanun çıkınca, bu algı yaratılıyor. Düne kadar AB uyum yasaları adı altında geceleri sabahlara kadar çalıştık ve bugüne geldiğimiz zaman, bugün de Orta Doğu'da, bölgede, Müslüman ülkelerdeki pazarı nasıl elde edebiliriz bunu tartışıyoruz ama dönüp siyasi gelişmelere bakmıyoruz ve Türkiye'nin ekonomik durumuna bakmıyoruz. Bugün Türkiye, Müslüman ülkelere baktığımız zaman, Suriye, Irak, Mısır, Libya bütün ülkelerle siyasi problemler yaşıyor. Ekonomiye baktığımız zaman, en fazla ihracat yaptığımız ilk 5 ülkenin 3'üyle siyasi sorunlar yaşıyoruz; Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, aynı zamanda Irak'la bugün siyasi sorunlar yaşıyoruz. Bugün, aynı gün başka komisyonlarda, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sanayi Komisyonunu ilgilendiren maddeler tartışılıyor, oraya gidiyoruz, oradaki maddeleri tartışıyoruz, aynı anda Sanayi Komisyonuna kanun teklifi geliyor, onu tartışıyoruz.

Çok değerli arkadaşlar, bu pazar payına baktığımız zaman, ekonomik anlamda, gerçekten, "Bu pazarı acilen ele geçirmeliyiz, bu pazardan pay almalıyız." diyoruz ama kanun metnine baktığımız zaman, altyapısı hazırlanmamış, tartışılmamış, fizibilite çalışmaları yapılmamış, ticaret odalarının, borsaların bilgileri alınmamış ve direkt Komisyonumuza taşınmış. Öyle alanlar var ki bu işin içinden nasıl çıkacağımızı bilemiyoruz. Evet, gıda, öyle veya böyle çözülür, tartışılır ama kozmetiğe girdiğimiz zaman, tekstile girdiğimiz zaman, turizme girdiğimiz zaman, lojistik taşımaya girdiğimiz zaman, finansa girdiğimiz zaman olayın rengi değişir. Onun için, bana göre, eğer ısrarla "Biz bu kanunu çıkaracağız." diyorsanız öncelikli olarak "helal" adı altında bir bakanlığın oluşması lazım. Bakanlık oluşsun ve onun altında planlarımızı yapalım. Helal borsa kurulsun, helal ticaret odası kurulsun -çünkü baktığınız zaman çok büyük bir pazar - helal banka kurulsun. Çünkü bunun finansmanı var, bu paraya nasıl yön vereceğiz? Karşımıza yarın marketler çıkacak, helal market, rekabet açısından diğer market zorda kalacak. Öbürü diyecek "Benim ayakkabım helal ayakkabı, onun ayakkabısı helal değil." Helal üzümü nasıl belirleyeceğiz, helal muzu nasıl belirleyeceğiz? Yani bunun içinden çıkmamız oldukça zor, ancak özel sektörün önünü açarsınız. Zaten marketlerde satılıyor, üzerinde etiketi de var. Türkiye'de bunlar üretiliyor, üretilmeyen ürünler değil ki. Bütün marketlere gidip baktığınız zaman, her yerde bunu görebilirsiniz. Biz o zaman şunu da belirleyeceğiz: Bu akreditasyon komisyonuna gidip, işte, haram yemeyen siyasetçi, helal yemeyen siyasetçi belgesi de isteyeceğiz ondan sonra. Helal siyasetçi, helal olmayan siyasetçi. Diploması helal mı, haram mı bunu tartışmaya başlayacağız. Onun için, inanın, anlayamadık bugünkü Türkiye'nin ortamında bu kanun metninin bizim önümüze gelmesini. Aynı zamanda, Sayın Bakan öyle güzel rakamlar açıkladı ki gerçekten bugünkü ekonomik sıkıntılardan pazar anlamında bizi çıkaracak rakamlar. Sayın Bakan konuşmasının içerisinde zaten söyledi, "Senin helalin, benim helalim." dedi. Yani bu tartışma Türkiye'de yaratılacak, ne olursa olsun yaratılacak. Bunun önüne nasıl geçilecek, bu akreditasyon merkezi bunun önüne nasıl geçecek? İşte, adam taşımacılık yapıyor, ya, özel olarak bu şirketler mi kurulacak? Helal taşıma, işte, "Benim tırım helal ürün taşıyor." Bunun şoförünü nasıl denetleyeceğiz? Nereden gelmiş, kimliğine mi bakacağız? Ya, böyle baktığınız zaman bunun içinden çıkamayız diye düşünüyorum. Sayın Bakan diyor ki "Bu kanun helale karar vermeyecek, böyle anlaşılmasın." O zaman neye karar verecek bu kanun? Helale karar vermeyecek veya bu akreditasyon merkezi buna karar vermeyecek, neye karar verecek o zaman? Yani bunu biraz daha açıklamanız gerekiyor. Benim önerim, ticaret odalarının, borsaların gelip burada bize bilgi vermeleri gerekir, anlatmaları gerekir. Buna karşılar mı, destekliyorlar mı, desteklemiyorlar mı bunu görmemiz gerekiyor çünkü bu, Türkiye açısından, halkımız açısından farklı alanlara çekilebilir. Tabii ki Müslüman ülkelere ihracat yapmamız gerekiyor, iyi bir pazar var, tabii ki orada satışlarımız açısından gereken neyse yapmamız gerekiyor. Benim önerim, bu kanunu biraz daha tartışalım. Kanun yapacaksak on yıl, yirmi yıl, otuz yıl, elli yıl tartışılmasın ve değişmesin diye düşünüyorum

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.