| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/886) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 19 .10.2017 |
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli hazırun; ben de hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Konuşmayı çok konuşmayı seven bir insan değilim çünkü iş hayatından geldim, üretmeyi seven ve çalışmayı seven bir insanım ama bugün konuşma ihtiyacı hissettim, Kazım Bey bizi biraz buna zorladı.
Şimdi, burada akreditasyon konusunda bir değerlendirme ve çalışma yapıyoruz ama konu üzerinden çıkıp başka alanlara da girince, biz de bu alanlar üzerinde siyaseten rahatsız oluyoruz çünkü elimizde çok verimli doneler var. Bunları da buradaki hazırunla paylaşmak hem de bizim bu çalışmalarımızı yarın torunlarımız, çocuklarımız dinlediği zaman "Ya, bu kadar saldırı var, niye bunlara cevap vermiyor?" diye bizi sorgulamasınlar diye yapıyorum.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Saldırı mı yoksa eleştiri mi? Öneri sunuyoruz size, eleştiri sunuyoruz size. Bunları değerlendirin yani, bunlar basit değil.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Tamam, teşekkür ederim.
Şimdi, bir ekonomik savaşın, bir yarışın olduğu bir dünyada yaşıyoruz, konsept bu. Şimdi 1,8 milyon Müslüman var diyoruz ve bundan pay almak için Müslüman olmayan ülkeler bu alanda bir çalışma yapıyor. Bununla ilgili hiçbir kelime sarf etmiyoruz veya sorgulamıyoruz ama biz bir Müslüman ülke olarak veya toplum olarak böyle bir düzenlemeyi yaparken sorgulanıyoruz ama sorgulama... Tabii, şuna da sevindim: Mesela iki gün önce burada bu değerlendirmeyi yaparken tümüne karşı çıkılıyordu, şimdi içeriğine yani maddelerine biraz karşı çıkılıyor, bu da iyi bir gelişme.
DİDEM ENGİN (İstanbul) - Öyle değil.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Hayır, sizin ifadelerinizden ben bunu anladım ama...
TACETTİN BAYIR (İzmir) - Yanlış anlamışsınız.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Öyle mi? Peki.
O zaman tümüne karşı çıkıyorsunuz.
Ben, detaya girmeyeceğim çünkü arkadaşlar ve sizler de epey detay açıkladınız. Burada, İngiltere ve diğer ülkeler bunu yaparken bizim yapmamamızı sorgulamamız lazım.
Ayrıca, bir de hayatın içinde yaşıyoruz. Bakın, Avrupa'ya gidiyoruz, otellere gidiyoruz, inanın kahvaltı yapacak malzeme bulamıyoruz orada. Yani zeytin arıyorum, zeytin yok. Bunu benim gibi bütün insanlar yapıyor yani 1,8 milyon insan da yapıyor. Dolayısıyla, şimdi böyle bir yapı içinde bir düzenleme yaptığınız zaman, ticaretle uğraşan insanlar mecburen kendisini bu arz ve talep doğrultusunda dizayn edecektir. Onun için, bunu yapan ülkeler yapıyor ama maalesef, Müslüman ülkelerin diğer ülkeler üzerinde ekonomik tahakkümü olmadığı için, tahakküm daha çok "gelişmiş ülkeler" dediğimiz ülkelerin olduğu için bunlar belirleyici ve yönlendirici oluyor. O zaman, Türkiye de burada artık bir küresel güç veya bölgesel güç oluyorsa -bu, tabii, bizim çalışmamız ve iddiamız, siz buna karşı çıkıyorsunuz- burada biz de yönlendirilen ve belirlenen bir ülke değil de yönlendiren ve belirleyen bir ülke olalım dedik. Bu yoldan yola çıkıldığını düşünüyorum.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın Vekilim, hep gıdada takıldık; tekstil, finans, turizm..
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Mesela, şeyi söyleyelim -onun da cevabını bugün arkadaşlar verdi- lojistik yani taşımacılıkta. Şimdi düşünün, siz karkas et getiriyorsunuz bir frigofrik araçla, bunun yanına 10 ton helal et, 10 ton da diğer etten koydunuz. İşte, bunu düzenleyen bir düzenleme olacak. Yoksa, başka bir şey yok.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Hayvan nasıl beslendi, onu nasıl tespit edeceğiz?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Şimdi bakın, eğer bu konuda siz hayvanın beslenmesini...
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Bu sadece taşımayla olmuyor ki.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Bakın, yediğiniz hayvanın bir kere yediğine bir dikkat edin. Ne yiyor? Ot yiyor, şey yiyor. Yani bu otun helali, haramı olmaz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Kusura bakma, orada bir soru soracağım: O zaman ecnebi bir vatandaş ile Müslüman bir arkadaş yan yana gelemeyecek mi, birlikte arabaya binemeyecek mi?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Neyse, karşılıklı konuşmayalım...
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Yani şimdi bu etin taşınmasına gelesiye kadar...
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Şimdi, bakın, burada şunu... Siz üretenin...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, Sayın Aygün, lütfen karşılıklı konuşmayalım, konuşmanızı sürdürün.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Ama sataşma yapılıyor.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Bu kadar...
BAŞKAN - Sayın Arslan, müsaade edin.
Buyurun Sayın Aygün.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Şöyle söyleyeyim: Bakın, burada bir tesisin ürettiği malın üretim süreci içerisindeki helallik derecesine bakıyorlar. Bunu üretenin Hristiyan olması veya olmamasına bakılmıyor, sistemin girdisine ve işlemine bakılıyor. Dolayısıyla, bunu yapacak olan kuruluşları biz oluşturuyoruz. Fakat benim burada esas sormak istediğim şey şu: Şimdi, bunu Genel Kurulda da yapıyorsunuz, burada da yaptınız, işte, "Türkiye yalnızlaşıyor dış politikada ve ülke bu ekonomiyle kalkınamaz." diye böyle bir laflar ettiniz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Evet.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Şimdi, o zaman şöyle söyleyelim: Yani biz şimdi hamaset yapmayalım, şöyle on yıl, on beş yıl geriye gidelim. Yani yetmiş dokuz yıllık Türkiye ekonomisi, 239 milyar dolar gayrisafi millî hasılayla kişi başı geliri 3 bin dolarken, on yıl, on beş yıl içerisinde bunu 820 milyar dolar yapıyorsak ve 10.500 dolar yapıyorsak, herhâlde bu başkasının politikası değil yani Türkiye'nin dış politikası...
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Borcunu da bir söyler misin, nereden nereye geldiğimizi?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Nüfus artışını da söyle.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Borcun miktarını şeye göre söyleyeceksiniz Kazım Bey. Bakın, ticaretten geliyorsunuz; gayrisafi millî hasılanın borca oranı. Bu, yüzde 50'nin üzerinde olduğu zaman Avrupa OECD standartlarının üstünde oluyor.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - OECD referanslarını alırsınız her zaman, bunu da...
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Gayrisafi kalkınmayı nereden sağlıyorsunuz?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Arkadaşlar, sözümü kesmeyin.
BAŞKAN - Sayın Arslan, müsaade edin hatip bitirsin.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Bakın, yüzde 70'lerdeydi geçmiş dönem, şimdi yüzde 30-35'lere düştü, belki daha da azdır, kesin rakamı bilmiyorum. Dolayısıyla, siz rakamlara bakmayın. Rakamlar üzerinden giderseniz yanılırsınız.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Rakam veriyorsunuz zaten.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Hayır, rakam veriyorum ama rakamın büyüklüğünü veriyorum. Siz borcun oranını sorduğunuz zaman bu şekilde cevap...
BAŞKAN - Sayın Aygün, siz konuşmanıza devam edin.
Buyurun.
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Toplam borcu mu, kamu borcunu mu söylüyorsun?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Bakın, dış ticaret 35 milyar dolardı -yetmiş dokuz yıllık ekonomi- on yılda 150 milyar dolara çıktı ve 2008, 2009'da dünyada kriz oldu, tüm gelişmiş ülkelerin dış ticarette ekonomileri yüzde 45 geriledi, Türkiye bunun yüzde yarısı kadardı. Yani rakamı tam hatırlamıyorum ama yüzde 20 civarlarında olması lazım. Bunun sebebi de şuydu: İzlenen dış politikaydı. Geçmişte izlenen dış politika neydi? Avrupa ve Amerika'ya bakıyorduk, onlar ne diyorsa onu yapıyorduk, ekonomimiz de onlara bağlıydı.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - 2008 ile 2017 arasında çok farklı bir durum var.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Ama şimdi Orta Doğu'ya, Orta Asya'ya, Afrika pazarına girdiğimiz için o pazarlar bizi o ekonomik krizde ayakta tuttu, bunu iyi bilmemiz lazım.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Finans sektörü ayakta tuttu, reel sektör.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Sayın Bakanım burada, düzeltir.
Bakın, işte, bu dış politikayı görmemiz lazım ama biz geçmişte hiçbir şey yapmıyorduk tabii. Amerika, Avrupa ne diyorsa, dış politikada onların paralelinde konuşsaydık bizim de hiç sorunumuz yoktu ama biz onların yanında bu kadar... 3 veya 10 Fransız öldüğü zaman Avrupa'yı ayağa kaldıranlar... Bugün Orta Doğu'da ve Ege'de boğulan insanlar için ses çıkarttığımız zaman buna hiç ses çıkartmayan Avrupa'ya veya Birleşmiş Milletlere "Ya arkadaş, 193 tane üyesi olan bir Birleşmiş Milletler niye bunlara ses çıkartmıyor veya bunu niye çözmüyor?" dediğimiz zaman hiçbir etkisi olmayan bu Birleşmiş Milletlerin 5 tane daimi üyesinin sözü geçiyorsa, bunların karşısında "Dünya beşten büyüktür." dediğimiz zaman bu yalnızlaşmaysa biz bu yalnızlaşmayı kabul etmiyoruz, bunu dik durma olarak kabul ediyoruz ama siz bunu yalnızlaşma olarak kabul ediyorsunuz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Güzel de arkası gelmiyor.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Arkası gelmiyor değil, gelecek.
BAŞKAN - Üstat, lütfen salona konuşalım, karşılıklı konuşmuyoruz.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Bakın, yarım saat boyunca on sayfa konuşanın sözünü kesmediniz, benim sözümü kesiyorsunuz.
BAŞKAN - Yok, yok, ben kesmiyorum, cevap vermeyin, devam edin.
Sayın Arslan, lütfen hatibin sözünü kesmeyin.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Şimdi, ben bunun üzerinde durmak istedim. Neden? Çünkü kayıtlara geçsin istiyorum, yoksa hamaset yapmıyoruz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Biraz da tasarının üzerinde durun.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Biz reel ekonomiden gelen insanlarız, siz de öylesiniz. Dolayısıyla, ekonomimizi böyle dış politikaya veya yalnızlaşmaya bağlarsak... Bakın, bin yıl beraber yaşadığımız komşularımızla geçmişte hiç alışverişimiz yoktu. Yüzde 3'tü Suriye'yle dış ticaretimiz, yüzde 35'e çıkardık, Merkel Hanımefendi rahatsız oldu.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Şimdi ne oldu?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Ne oldu? Geldi, orayı karıştırdı. Şii-Sünni kavgası yaptırıyor, onları bölüyor. Bize de otuz yıldan beri Kürt-Türk kavgası yaptıranlar...
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Esad'la niye kavga ettiğimizin bir izahını yapın, gözünüzü seveyim ya.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Yapmayın bunu, Allah aşkında, bu gerçekleri görün.
Neyse, ben fazla uzatmayayım Başkanım, ben burada kesiyorum.
Teşekkür ederim.