KOMİSYON KONUŞMASI

LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, ekonomik tabloya baktığımızda çok da olumlu veriler göremiyoruz maalesef. Döviz kurları ve faizlerin yüksek seyrettiği bir dönemdeyiz. Makroekonomik görünüme ilişkin veriler ve beklentiler bozuluyor. Paranın devir hızı geriliyor, enflasyon ve işsizlik oranları yüksek. İç tasarruf oranı çok düşük ve yetersiz, bu konuda da bir mesafe maalesef katedilemiyor. Bu durum da bizim yabancı kaynak olmadan yatırım yapamamamız anlamına geliyor ve yabancı sermaye ve yüksek faize sürüklüyor. Hazinenin borçlanması sınırın üstünde. Yabancı kaynak ihtiyacı had safhada. Şu anda cari açığın finansman kalitesi bozulmuş durumda çünkü artık doğrudan değil dolaylı yabancı yatırım daha fazla geliyor sıcak para şeklinde, bunun da riskinin yüksek olduğunu hepimiz biliyoruz ve bu, bir ödün vermek anlamına da geliyor aynı zamanda. Zaten Hazine gereğinin üzerinde borçlanıyor, bunu anlamak mümkün değil, sınırı limiti aşarak borçlanıyor, bunun sebebini de sormamıza rağmen hiç cevap alamadık şu ana kadar.

Sayın Bakan, faiz lobisine çalışıyoruz, sürekli yüksek faiz ödemeleri söz konusu. Millî gelir toplamının yarısını geçen bir dış borç tutarımız var, 432 milyar dolara yükseldi ve 84,5 milyar dolar faiz ödenecek.

Yine, hazinenin ilk dokuz ayda 79,2 milyar faiz ödediğini de -bunun da 45,8 milyarı ana para, 33,4'ünün de faiz olduğunu biliyoruz 79,2 milyar borç ödediğini şöyle düzelteyim- ifade ediyorum. Yani çok büyük bir faiz yükü sarmalı altında ekonomi.

Şimdi bakıyoruz sabit getirili menkul kıymetlerin getirilerinde özellikle artışlar var, sebebi ne? Risk algısının yükselmesi, kırılganlığın artması. Deniyor ki: "Dışarıda da durumlar pek iyi değil." Ama Sayın Bakan, biz gelişmekte olan ülkelerden de olumsuz ayrışıyoruz. Hani "Elle gelen düğün bayram." diye bir atasözümüz vardır ama öyle değil, bizdeki olumsuz ayrışma çok daha fazla, bizdeki kırılganlık çok daha fazla.

Bakıyoruz eylül ve ekim ayları dış ticaret açığı 15,5 milyar dolar ve içerideki döviz hesapları erimeye devam ediyor. Şöyle komik bir cümle duyuyorum, gerçekten çok komik geliyor bana: "E, Amerika'nın da cari açığı var." Yani Amerika'nın parası zaten konvertibl ve zaten işte bizim açıktan bahsettiğimiz döviz cinsinden. Yani bu açık değil. Bunu kendimizde iyi bir şeymiş gibi göstermeyelim, çok komik.

Cari açığı kapatmak ya da azaltmak maalesef on beş yıldır temel hedef olamadı. Neden temel hedef olamadı? Çünkü sürdürülebilir cari açık en iyi hedef olarak kabul ediliyor. "Sorun yok." deniyor, eğer finanse edebiliyorsanız cari açığı sorun yok. Ama hedef cari açığı küçültmek ya da kapatmak değil, sadece günü kurtarmak. Maalesef birkaç konuşmamda da ifade ettim ki -çünkü buna gerçekten çok üzülüyorum- vatandaş bizi IMF'ye muhtaç filan değiliz zannediyor. Bu kadar cari açık karşılığında bunu sürdürebilme gayreti için bir taraftan yabancı sermayeden borç alıp borçla, açığı kapattığımızı doğru anlatmıyorsunuz. Oysa vatandaşın bunu bilmeye hakkı var.

Yine, herkes hızlı kalkınmak için cari açık vermeye mecburmuşuz zannediyor. Buna inandırıldılar. Böyle bir şey yok. Doğru ekonomi politikası üretilse günü kurtarma anlayışına zaten gerek kalmayacak. Belki bu çok kısa vadede olmayacak ama on beş yıl da çok kısa da bir vade değil Sayın Bakan.

Sanayi üretim endeksine bakıyorum. Eylülden eylüle yüzde 10,4 artış var. Bu artış beklediğimiz bir artış, çok normal. Çünkü referandum nedeniyle verilen krediler var. vergi indirimleri ve teşvikler var burada, tabii ki sanayi üretimi artıyor. Büyüme üzerinde de bu artış etkili olacaktır birkaç puan belki. Ancak önemli olan bunun geçici değil sürdürülebilir olması. Önemli olan doping etkisiyle değil kalıcı büyümeler ve bu büyümelerin yansıması olması. Neden "Sürdürülebilir mi? "diye tedirgin konuşuyorum burada? Çünkü bakıyorum, imalat sanayisi sektörü yüzde 10 artmış, evet, büyümenin motoru imalat sanayisi sektörüdür, orada bir sıçrama olmazsa büyüme ivmelenemez, en önemli sektördür motor olarak. Ama yüzde 10,4'lük artışa karşılık kapasite kullanım oranındaki artış sadece yüzde 1. Yani bu şu demek: Gelecek, hatta yakın gelecek bile flu, çok belirsiz, güvensiz, kapasite kullanım oranı eğer düşük kalıyorsa işsizlik oranı da maalesef iyileşme gösteremez tabii ki.

Ayrıca, sanayide üretim artışı var ama bunun için verilen teşvik ve vergi indirimleri mali dengeyi ve bütçeyi bozdu. Teşvikler güzel ama doping olarak kullanıldığında işte bir yere kadar olumlu etkileyebiliyor üretim ve sanayi artışını, büyümeyi ama bir taraftan da bütçeyi bozuyor çünkü bunlar geçici önlemler çünkü bunlar geçici dopingler ama kalıcı iyileştirmeler değil maalesef. Yani dopingle nereye kadar? Bunu son derece merak ediyorum açıkçası.

Ayrıca, Sayın Bakan, büyüme yoksula yansımıyor, işsize yansımıyor, hane halkı refahına hiç yansımıyor. Refahı bırakın işçi, memur büyümeden pay alamıyor, bundan da geçtim maaş zammını TÜFE'ye göre alıyor ama harcaması gıda enflasyonuna göre ve sürekli bunun altında eziliyor ve refah seviyesi sürekli geriliyor. Bırakın büyümeden pay almayı, aldığı maaş artışı bile kendisine gerçek yansıyan enflasyon oranında asla değil ve bu yıllardır böyle gidiyor. Ondan sonra hane halkının borçları artıyor -burada sürem yok başka bir konuşmamda ifade etmiştim- borçları arttıkça da sosyal bozulmalar etkisi de yaratıyor, bu da çok iyi bilinmesi gereken bir nokta. Çünkü ikisi paralel gidiyor; borçlardaki artış, suçluluk oranlarındaki artış, bunu bir kenarda lütfen dikkatle tutalım.

Sayın Bakan, sanayi ara malı hâlen yüzde 50 oranında; yerli, yabancı tartışması hâlen var. Yani bu nedenle de sanayi üretimi arttıkça cari açık artıyor. Sanayi üretimi tabii artacak, artmalı ama yerli ara malı ve ham madde üretiminin artırılması konusunda çabaların kesinlikle daha fazla artması gerekiyor, bu konuda yoğunlaşmak gerekiyor.

Kayıt dışı ekonomiye bakıyorum. Kayıt dışı ekonominin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 25-30'larda. Zaten TÜİK kayıt dışı istihdam oranını da yüzde 35 olarak açıkladı. Bu, tabii, vergi yüklerinden de kaynaklanıyor, bir de 3,5 milyon Suriyelinin olması da tabii burada etken ama Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; bu kayıt dışılığın zararları var yani vergi kaçıranlar lehine bir kere haksız rekabet yaratıyor. Böylece vergiye karşı tepkileri artırabiliyor ve vergi geliri azaldıkça yeni yeni tüketim vergileri getirip vergi verenin sırtına yüklemek gerekiyor; işte, son torba yasada da olduğu gibi. Aslında istihdam üzerindeki vergi yükü de kayıt dışı istihdamı artırmada önemli bir etken.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karabıyık, toparlayın lütfen, son cümlelerinizi alalım.

LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler.

Bakın, bu yük yüzde 40 bizde ama OECD ortalamalarında yüzde 25'lerde.

Yine, uluslararası rekabet desteği verdiğinizi söylüyorsunuz Sayın Bakan ama bu rekabet nasıl sağlanacak? Yani olumsuz gelişen koşullarda, OHAL henüz devam ederken, OHAL ortamında, dış politikada olumsuzluklar varken, hukuk ve adaletin eksikliği ortamında hangi uluslararası rekabetçiliği, nasıl artıracağız? Bunu da gerçekten çok merak ediyorum.

Yine, hep Merkez Bankası faiz düşürsün ya da faizler düşmeli ama hazine rakip zaten, hazinenin bu kadar borçlanma ihtiyacıyla bu faizler nasıl düşecek?

Bakın, TL'nin değeri ekim ayında en düşük olan ikinci düzeyine indi, reel efektif döviz kuru ocakta 87,55'ti; ekimde 87,96 oldu yani yılın en düşük iki seviyesi. Biliyoruz ki bu kur dış ticaretimizdeki ağırlıklardan dolayı büyük ölçüde dolar ve euro dikkate alınarak hesaplanıyor, hatta dün de Merkez Bankası bu konuda bir hamle yaptı, bunu da aslında biliyoruz fakat ekim ayı sepet kuru 3,99; şimdiden kasım sepet kuru 4,12 düzeyinde yani kasım ayının reel efektif kurunun daha da kötü bir seviyeye geleceğini aslında söylemek istiyorum.

Son olarak şunu ifade edeceğim, daha çok şey vardı ama zamanım kalmadı: Dolar değer kazandı, TL dolar karşısında yüzde 19,6; euro karşısında 15,5 oranında değer kaybetti. Bu, şu demek: İşletmeler yabancı para yükümlülüklerini karşılayabilmek için, 1 dolar borcu ödemek için 19,6 liralık daha ek kaynağa ihtiyaç duyuyorlar.

BAŞKAN - Lütfen toparlar mıyız.

LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkür ederim, daha sonra sorularda devam ederim.

Teşekkürler.