| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Kalkınma Bakanlığı b) Türkiye İstatistik Kurumu c) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ç) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı d) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı e) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı f) Kalkınma Ajansları |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 10 .11.2017 |
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Sayın Bakanım, Değerli Başkanım, kıymetli hazırun; öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Kalkınma, genel anlamda bir ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel alanda ilerlemesini, kurumsal kapasitesinin güçlenmesini, insan kaynakları niteliğinin artmasını, çevreye duyarlılığın gelişmesini ve bireysel refahın yükselmesini ifade eden çok boyutlu ve kapsamlı bir kavramdır. Gelişme, ekonomik büyüme, gelir dağılımı, eğitim düzeyi, sağlık hizmetleri, beslenme düzeyi, iletişim ve kadının statüsü gibi kapsadığı unsurlar nedeniyle de çok boyutlu bir olgudur.
Bakanlıkça çalışılan Sosyal ve Ekonomik Gelişmişlik Endeksi 2011 çalışması, 2012 yılında uygulamaya konulan yeni teşvik sisteminin mekânsal boyutuna temel oluşturmuştur. Yeni teşvik sisteminde yer alan bölgesel teşvik uygulamaları, SEGE-2011 çalışması kapsamında üretilen il sıralamalarını esas almaktadır. Burada teşvik sistemi genel, bölgesel ve büyük ölçekli ve stratejik yatırımların teşvik uygulamalarından oluşmaktadır.
Bölgesel teşvik uygulamalarının temel hedefi, illerin üretim ve ihracat potansiyellerini artırmak suretiyle iller arasındaki gelişmişlik farkını en aza indirmektir, amacı budur. Bu hedef doğrultusunda Türkiye'deki tüm iller, Kalkınma Bakanlığının 2011 yılında yapmış olduğu Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksi çalışması çerçevesinde, ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeylerine göre aşağıda gösterildiği gibi 6 farklı bölgeye ayrılmıştır. Tabii, burada, kitapta böyle yazıyor ama ancak uygulamanın sonuçlarına baktığımız zaman, cari teşvik sisteminin eksikleri ve mahzurları var. Benden önceki arkadaşlar da buna değindi.
Zonguldak ilimiz açısından baktığımız zaman, ilimizin 3'üncü böIgede olması öngörülmüş, 2012 yılından beri de bu şekilde uygulanmış. Teşvik uygulamaktan maksat, o ilin yetersiz olan sosyoekonomik göstergelerini daha iyi noktalara getirmek kabaca söylediğimiz zaman. Peki, ne olmuş Zonguldak'a? Önemli parametrelerden biri olan nüfus projeksiyonuna baktığımız zaman göç hızlanmış, nüfus 600 binin altına düşmüş. BöyIe giderse 2023 yılı nüfus projeksiyonu 539 bin olarak tahmin edilmiş.
Göçün nedenleri araştırıldığında, birinci sırada yaşam şartlarının kötü olması, ikinci olarak gelir yetersizliği, üçüncü olarak iş bulmanın zorluğu, dördüncü olarak şehrin pahalı oluşu, altıncı olarak iklim koşulları ve çevre kirliliği gibi liste böyle uzayıp gidiyor. Bu araştırmanın sonucundan çıkarmamız gereken: Şehrin sosyoekonomik açıdan yetersiz olduğu ortaya çıkıyor. Buna rağmen teşvik sisteminin mekânsal boyutuna temel teşkil eden SEGE endeksleri bunu gerçek durumdan çok farklı gösterebiliyor. Çünkü endeksi etkileyen bu temel parametrelerin dışında birçok farklı parametre mevcut.
İstihdam göstergelerine baktığımız zaman da, buna ölçü olabilecek aktif çalışanların toplam nüfusa oranı yüzde olarak yıllar itibarıyla sürekli aşağıya doğru düşmüş. Eğitim göstergeleri, mali göstergeler, tasarruf göstergeleri de aşağıya düşmüş ama maalesef bir şey yükselmiş; o da kişi başına borçlardaki takipte Türkiye birincisi olmuşuz 2015 yılında. Yani kısaca, Zonguldak'ta uygulanan il bazlı bölgesel teşvik sistemi başarılı olmamış. Buradan anlaşılması gereken hadise bu.
Avrupa Birliği müktesebatı gereği kömüre ve çeliğe de teşvik uygulanamadığı için, bu da ayrı bir handikap oluşturmuş.
Şimdi, tabii, burada ne yapmamız lazım? Ürün bazlı, sektör bazlı, ilçe bazlı teşviklere geçilmesi gerekiyor. Bir ara, 1990'lı yıllarda ilçe bazlı teşvikler uygulanmıştı çünkü ilin içerisinde de ilçeler arasında farklılıklar var ve benim ilçemde o zaman büyük bir yatırım yapılmıştı. Ve o yapıldığı yatırımla kaldı, ondan sonra da herhangi büyük bir yatırım yapılmadı.
Şimdi, her bölgede olduğu gibi ilimizde de öne çıkan sektörler, ürünler ve projeler var. Teşvik sistemini buna göre revize etmemiz lazım. Yani sadece SEGE endeksi göstergelerine bakarak bunu teşkil ettirmek sonuçları itibarıyla doğru bir yere bizi ulaştırmamış, ulaştırmıyor. GeneI teşvikler artık istenen sonucu vermiyor. Burada, tabii, sözü edildiği için değinmek istiyorum, yerli otomobile sağlanacak olan teşviklerin gerekli olduğunu, hatta bunun havacılık, savunma, uzay, yapay zekâ vesaire gibi yüksek teknoloji geliştiren bütün alanlarda gelişmesi gerektiği kanaatindeyim çünkü önümüzde bir Kore örneği var. Kore teknoloji şirketlerine vermiş olduğu desteklerden dolayı şu anda 100 tane büyük firma içerisinde Kore'nin 10 tane dünya çapında firması var.
Peki, biz bu durumda kendi ilimiz için ne yapabiliriz? Bundan önceki bütçe sunumlarında da bahsettim, yine bahsedeceğim. Bu Zonguldak'ın başına gelen sorun yani kömürün ve çeliğin katma değerinin azalması dünyada tek örnek değil, bunun bir sürü örneği var. Ama en önemli örneği de bizim Zonguldak'ımıza benzeyen, bu havzaya benzeyen Almanya'daki Nordrhein Westfalen eyaletidir, kısaca Ruhr havzası olarak bilinmekte. Burada bir proje üretilmiş. Bu projeyle bölgenin ekonomik faaliyetleri sadece kömür ve çeliğe bağlı olmaktan çıkarılmış... ZonguIdak'ımız şu anda bu durumda, Erdemirin özelleşmesi, kömür madenlerindeki istihdam ve üretimin sürekli azalması ve zararın artması büyük bir problem olarak karşımıza çıkmıştır. Ama hâlâ bu iki sektör yani kömür ve çelik sektörü Zonguldak'ın can damarıdır. Ruhr havzasında ekonomik faaliyetler çeşitlendirilmiş, lojistik merkezler, teknoparklar, büyük alışveriş merkezleri kurulmuş, eğitime büyük önem verilmiş, neredeyse her ilçeye müstakil üniversiteler kurulmuştur, turizm teşvik edilmiş ve yatırım yapacaklara bedava arazi, hibe veya düşük faizli krediler tahsis edilmiş. Bunun sonucunda bölgenin ekonomisi yeniden eski hâline gelmiş, hatta daha da iyi duruma gelmiştir. Şimdilerde ise sosyoekonomik dönüşümünü sağlayan bölgede kültürel ve kentsel dönüşüm başlatılmış ve hâlen devam etmektedir. Almanya'nın en büyük 10 şirketinden 3 tanesi bu eyalettedir, isimlerini saymaya gerek yok onlar da var burada gerçi de.
Bir tabir var: "Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok." Bizim de bu örneği tıpatıp almamıza gerek yok, bunu kendimize uyarlayarak Zonguldak havzamızla ilgili de bu çalışmayı yapabiliriz. Çünkü Zonguldak ve havzasında sıkıntı var. Komisyonumuzdan kısa bir süre önce 58'inci madde olarak geçen ve şu anda Genel Kurulda görüşülmekte olan torba yasanın 51'inci maddesiyle kömür madenciliğinde istihdam ve üretim artışına yol açacak bir değişiklik yapılmak istenmiş ancak bu bölgede çok olumsuz bir şekilde karşılanmış. Neden? Çünkü insanlar korkuyorlar. Çünkü insanlara verdiğimiz bir seçenek yok. Sadece kömüre ve çeliğe bağımlı olarak yaşamaya alışmışlar. Oysa bizim onlara güven vermemiz lazım ve onlara Almanların Ruhr havzasında yaptığı gibi seçenekler sunmamız lazım. Bunu başardığımız zaman buradaki sıkıntının da giderileceğine canıgönülden inanmaktayız.
Burada, tabii, sadece işi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bırakmamamız lazım, bunun içerisinde Kalkınma Bakanlığımızın mutlaka olması lazım, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız, Ekonomi Bakanlığımızın da içinde bulunduğu bir projeyi burada uygulayabiliriz. Bunu düşünmek, hatta düşünmekten ziyade behemehal uygulamak zorundayız. Bu projeyi yapar ve uygularsak cumhuriyetin ilk ağır sanayi şehri olan ve yer altı madenlerinde binlerce şehit veren Zonguldak bölgemize de ahde vefamızı Cumhuriyet Hükûmeti olarak ödemiş oluruz.
Sözün burasında, benden önce söz alan arkadaşlarımızın GAP, DAP, KOP, DOKAP gibi bölgesel kalkınma idarelerinin illerine ve bölgelerine yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür ettiklerine şahit oldum. Bu idareler bölgeler arasındaki gelişmişlik ve sosyoekonomik farklılıkları gidermek için kurulmuş idarelerdir. Özelleşen Erdemiri ve sürekli zarar eden TTK'yı bölgesel denklemden çıkardığımızda, ilimizin ve bölgemizin, bölgesel kalkınma idareleri kurulan illerden ve bölgelerden hiç farkının olmadığı apaçıkça görülecektir. Buraya içerisinde "eski Zonguldak" dediğimiz Bartın ve Karabük gibi illeri de alarak bir Batı Karadeniz bölgesel kalkınma idaresinin kurulmasını talep ettik. Yine diyoruz ki BAKAP'ın kurulması elzemdir, öncelikli talebimizdir. Bölge insanının, bölgedeki bütün faktörlerin talebidir.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi havza bazlı kalkınma projesinin kurulduğu takdirde, bu demin bahsettiğimiz Zonguldak havza projesinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Mehmet Şükrü Erdinç geçti)
BAŞKAN - Sayın Çaturoğlu, tamamlamanız için iki dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Evet, ben kısaca bunları arz etmek istiyorum, üzerine bastıra bastıra bunları söylemek istiyorum. Yani bizim Zonguldak ve havzasında mutlaka insanlara alternatif verecek, sunacak birtakım çözümlere ihtiyacımız var, ortaya bir proje koymamız lazım. Bunun önemini -bu üçüncü bütçe, dördüncü bütçe- her seferinde de söylüyorum, artık sonuç almak istiyoruz.
Son olarak Sayın Bakanım, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Karadeniz Ereğli kampüsünün önemine binaen -her seferinde söylüyorum- 2017 ek projesine veya 2018 yılı yatırım programına mutlaka alınması gerektiğini tekrar ifade etmek istiyorum çünkü bizim sunacağımız çeşitliliklerden bir tanesi de eğitim ve üniversite noktasındaki çeşitlendirmeden geçiyor. Bu bizim için çok önemli bir proje. Ereğli, Alaplı'yla birlikte düşünüldüğü zaman 250 bin nüfusa hitap eden bir yer. Fakülteler var, yüksekokullar var; dağınık dağınık bir yerlerde duruyor. Avan projesi yapılmış durumda. Şu anda bunu sizinle de önemine binaen paylaşıyorum, lütfen dikkate alınmasını talep ediyorum.
Sayın Bakanım, bu vesileyle, Bakanlığınızın 2018 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyor, şahsınızda tüm Bakanlık çalışanlarımıza başarılar diliyor, saygılar sunuyorum