| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Cumhurbaşkanlığı c) Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ç) Sayıştay Başkanlığı d) Kamu Denetçiliği Kurumu e) Başbakanlık f) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği g) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ğ) Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanlığı h) Başbakanlık Tanıtma Fonu Genel Sekreterliği ı) Diyanet İşleri Başkanlığı i) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı j) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 31 .10.2017 |
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Meclis Başkanı, Millî İstihbarat Teşkilatı, Sayıştay ve Kamu Denetçiliği Kurumunun sayın başkanları, Cumhurbaşkanını temsilen Sayın Genel Sekreter, değerli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; 2018 yılı bütçesinin ülkemize ve tüm kurum ve kuruluşlarımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
2018 yılı Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi görüşülürken ben Sayın Başkanımızdan Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bir talepte bulunuyorum. Görev yaptığınız süre içerisinde bu Parlamentoya hak ettiği saygınlığı kazandırma adına, uluslararası demokrasisini kurumsallaştırmış, övgüyle söz edilen ülkelerdeki gibi bir çalışma takvimi koydunuz. Bu hedeflerden ne kadarını gerçekleştirdiniz? Bu konuda heyetimizi aydınlatırsanız sevinirim.
Bir ülkedeki parlamenter işleyiş o ülkenin demokrasisinin en temel yansımasıdır. Demokrasinin temel dayanağı olan halk iradesinin tecelli etmesiyle şekillenen parlamentolar sadece basit birer yasama organı değil, ülkenin eşitlik, özgürlük, adalet mekanizmalarının da teminatı olarak değerlendirilmelidir.
Meclisimiz, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarıyla birlikte millî iradeyi esas alarak Kurtuluş Savaşı'nı dahi Türkiye Büyük Millet Meclisinden yöneterek ülkemizin kuruluş temellerini bu çatı altında atmıştır. Ne yazık ki Gazi Meclisimiz bugün tarihinde hiç olmadığı kadar itibar kriziyle karşı karşıyadır ve yaşamaktadır. Son on beş yıldır ülkemizdeki eşitsizliklerin, adaletsizliklerin, keyfî uygulamaların tam da merkezi ne acı ki Gazi Meclis olmuştur. Muhalefetin sesinin kısıldığı, milletvekillerinin hukuku yok sayan anlayışıyla hizaya sokulmaya çalışıldığı, hatta hapishanelere kapatıldığı bu süreçte Meclisimizin saygınlığı, güvenirliği ve temsil gücü telafi edilemez yaralar almıştır.
15 Temmuz 2016'da Türkiye Büyük Millet Meclisine ve cumhuriyetimize kasteden karanlık bir darbe girişimi olmuş ve ülke tarihinde ilk kez Meclisimiz bombalanmıştır. "Karanlık" diyorum çünkü bu darbe süreci tüm yönleriyle henüz aydınlatılamamıştır. Bu Meclis çatısı altında kurulan araştırma komisyonu ise tartışmalı bir rapor hazırlayarak âdeta bu karanlık sürecin aydınlatılmaması için yolları döşemiştir. 15 Temmuz darbe girişiminin en önemli iki aktörü olan Genelkurmay Başkanını, MİT Müsteşarını ifadeye çağırmayacak kadar olayı ciddiyetten uzak yönetiyorsunuz. Bu durumu ülkem adına esefle karşılıyorum.
Daha da kötüsü, demokrasimizi ve Anayasa'mızı askıya almayı hedefleyen bu darbe girişiminin hemen ardından OHAL ilan edilmiştir. OHAL nedir sayın arkadaşlar? OHAL, tek adam yönetiminin kapısının aralanması ve açılmasıdır. OHAL, Anayasa'yı yok saymaktır. OHAL, hukuku ayaklar altına almaktır. OHAL, özgürlükleri keyfiyetle sınırlandırmaktır. OHAL, halkın iradesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini gasbetmektir. Bu kabul edilemez gidişat sona erdirileceği yerde beşinci kez OHAL uzatılarak âdeta hukuksuzluğu, kural tanımazlığı olağan kılmak amaçlanmaktadır.
Şu an içinde bulunduğumuz OHAL süreci demokrasiyi ve bizlerin yasama hakkını da yok etmiştir. OHAL süreci ve kanun hükmünde kararnamelerle Meclisin yasama yetkisi fiilen elinden alınmıştır. Kanun hükmünde kararnamelerle tüm yetkiler artık OHAL'indir ama Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bu konuda atmış olduğu bir adım ne yazık ki yoktur.
Değerli arkadaşlar, taşeron çalışmayı ortadan kaldıracağını söyleyen Hükûmet, taşeron cennetinin en büyüğünü Gazi Meclisin çatısı altında barındırmaktadır. Son olarak geçtiğimiz günlerde Başbakanın da bakanların ağzından da 2017 yılının sonuna kadar bu taşeron meselesinin çözümleneceği sözü verilmişken Meclis Başkanımızın bu konuda göreve müdahil olup bir an önce ülkedeki bu eksikliğin giderilmesi için gereğini yapmasını beklemekteyiz. Çaycısından aşçısına, temizlikçisine kadar personelinin neredeyse tamamı taşeron firmaların elemanı olan Meclis ülkemiz adına iyi bir örnek olmamaktadır. Meclisin öngörülen bütçesine baktığımızda personel giderleri bütçe teklifinin 614 milyonluk bir bölümünü oluşturmaktadır. Sözleşmeli personel ile memurları çıkardığımızda üçüncü en büyük dilimi geçici personelin oluşturduğu görülmektedir. Başka bir deyişle, esnek çalışmanın en yoğun yaşandığı iş alanı olan geçici personellik hâlen varlığını sürdürmektedir. Bu geçici personel Meclisin yoğun sömürü alanı olarak tanımlanmaktadır. Meclis kendi bünyesinde tek bir kadrolu işçi çalıştıramazken hizmetleri satın alma yoluyla taşeronlar eliyle gerçekleştiriyor. Bu da 2019 ve 2020 yıllarında da kalemin artarak devam edeceğini göstermektedir. Bu demek oluyor ki ısrarla belirtmemize ve Hükûmet kanadından da defalarca "Taşeronu bitireceğiz." sözü verilmesine rağmen Mecliste dahi bu anlamda adım atılmayacağı ortadadır.
Taşeron kadar vahim bir başka uygulama da kıdem hakkı olmadan çalıştırılan danışmanlarımızın iş koşullarıdır. İşsiz kaldıkları an devletin herkese tanıdığı işsizlik maaşından dahi yararlanamayacaklar. Bu nasıl adalettir? Kısacası, dibine ışık vermeyen muma dönmüş Meclis yani adaleti inşa edecek bir kurumuz ama önce kendi içinde adaletsizlikler diz boyu yaşanırken seyretmektedir. Sayın Başkan, kronik birkaç sorundan biri olan bu sorunu artık bu yıl çözmek zorunda olduğumuzu size bir kez daha yeniliyorum.
Bu çalışma anlayışı demokrasiye, işçi haklarına ve ülkemizin altına imza attığı ILO sözleşmesinin ilgili hükümlerine de aykırıdır.
Adaletsizlikler bunlarla sınırlı değil. Mecliste aynı işi yapan, aynı ücreti alamayan birçok insan var. Meclisin kadrolu personeli unutulmuştur, ikinci sınıf personel statüsüne taşınmıştır. Son zamanlarda sayısı artan polis memurlarıyla bir araya gelip konuştuğumuzda, onlar da dışarıda çalışan meslektaşlarından daha zor şartlarda, mesai kavramından uzak bir şartta Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalıştırıldıklarını ifade etmektedirler.
Meclis, kendi çatısı altında istihdam edilen bir bireyin haklarını mutlak korumalı ve geliştirmelidir. Bütçelendirme bu çerçevede yapılmalı. Eşitsiz uygulamaların kaldırılması için bugünü bir fırsat olarak görüp, Sayın Başkan, müdahil olmalısınız. Boşalan kadrolara artık, böyle, sözlü sınavlarla, mülakatla alınan uygulamalar da ayrıca içimizi incitip rahatsız etmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi yerleşkesi içinde AKP iktidarı döneminde yapılan ve "akıllı bina" diye tanıtılan mevcut hizmet binasının sıradan bir binadan ne kadar akıllı olduğu ayrı bir tartışma ama bu da yetmemiş olacak ki yıkılırken yeşil alan olarak değerlendireceğiniz sözü verilen eski binanın yerine yeni hizmet binası yapımı için 2018 yılı bütçesinden 153 milyon TL bütçe ayrılması son derece manidardır. Mevcut Halkla İlişkiler Binası eski Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç döneminde projelendirilmiş, Mehmet Ali Şahin ve Cemil Çiçek döneminde de kullanıma açılmıştır.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, daha üç buçuk yıldır kullanılmakta olan bu binaya milyonlarca lira harcanmışken yeniden böyle bir binanın yapılmasına şu andaki ülkemizin şartları uygun mu? Tabii ki değil. Bu emanet edilen paraları pulları, beytülmal olduğunu unutmadan, vicdani, hakkaniyetli ve sorumluluk duyarak harcamamız lazım.
Meclisin işleyişindeki sıkıntıları hepimiz yaşıyoruz. Yıllardır toplanamayan komisyonlar var. Yasama süreci torba anlayışıyla idame ettirilmekte. Bakınız, bu yasama yılının açılışını da yeni bir torbayla yaptık. Bütçe Komisyonunda görüşülen torba yasalar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gece yarısı darbeleriyle çıkan kanunlar; bunların hepsi temsil yetkimizin de darbelenmesinden başka bir anlam ifade etmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Durmaz, ek süre veriyorum.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.
Çoğu kez vatandaş o torbalarda ne olduğunu ancak yasal süreç karşısına çıkınca anlıyor, tabii bunu değiştirmek de mümkün olmuyor. Hükûmet çoğunluğu elinde bulundurmanın öz güveniyle toplumun geniş kesimlerinin beklenti ve isteklerini yok sayıyor ya da görmezden geliyor. Bu anlayış demokratik bir teamüle asla uymamaktadır ve parlamentolar çıkardığı yasalarla, çağdaş hukuk normlarıyla ülkelerine ve parlamentolarına itibar kazandırırlar fakat bu konuda Sayın Meclis Başkanımızın yeteri kadar gayretli olmadığını yaşayarak gördük.
Yine, Cumhurbaşkanlığı bütçesi bu yılın en tartışmalı bütçelerinden biri kuşkusuz. Önce, eski Cumhurbaşkanlarına şöyle bir dönüp baktığımızda -rakamları tek tek vermiyoruz ama- bu konuda, ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamlarına saygınlığın sırça saraylarla değil, orada yaşayan insanların ülke demokrasisine, ülke gelişmesine, bu ülkedeki 81 milyon yurttaşın her birini kucaklama noktasındaki, kinden, nefretten, ötekileştirmeden uzak söylemleriyle akıllarda kalmasının daha doğru olacağına inanıyorum.
2016 Sayıştay Denetim Raporlarından bazı kalemlerin çıkarılmasından araç filosuna, mutfak giderlerinden savunma giderlerine kadar birçok kalemde dikiş tutmayan ve vatandaşın sırtına bindikçe bindirilen bir bütçe Cumhurbaşkanlığı bütçesi. Dikiş tutmayan diyorum çünkü neredeyse her yıl ek bütçe talebi söz konusu oluyor. Vatandaşa en üst perdeden tasarruf nasihat edilirken "İtibardan tasarruf olmaz." denilip nokta konuluyor. İsrafın gerekçelendiği bu bütçeye yönelttiğimiz eleştirilerse hamasi söylemlerle karşılık buluyor. Cumhurbaşkanlığı bütçesinin katlanarak büyümesinde saraya evrilen bir sürecin olması etkili olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Durmaz, lütfen toparlayalım.
KADİM DURMAZ (Tokat) - O saray ki yapım süreci olsun, Atatürk'ün mirası olan Orman Çiftliği'ne inşa edilmesi olsun, arsa tahsisindeki usulsüzlükler olsun, yapının büyüklüğü, lüksü, şatafatı dün olduğu gibi bugün de tartışma konusu olmaya devam ediyor, gelecekte de devam edecektir.
Rekora doymuyor Sayın Cumhurbaşkanı. 2015'te 471 milyon harcama tutarı, 2016'da yaklaşık 3 katına çıkıyor ve şimdi daha da artırılarak devam ediyor. Şu andaki resmî rakamlar da 1 milyar 370 milyon TL olarak açıklanıyor.
Önceki yıllarla karşılaştırmalı olarak bütçe kalemlerine yakından baktığımızda ciddi artışlar hepimizin de içini incitmektedir. Personel giderlerinde katlanarak bir büyüme... Örneğin, sözleşmeli personel giderleri 2017 yılı için 43 milyon 751 bin lira, bu yıl için 65 milyon 857 bin lira ya da garajda 268 araçlık dev araç filosu dururken bu daha da artıyor, 38 yeni araç alımı gündeme geliyor.
Hükûmetin Meclise sunduğu 2018 Yılı Bütçe Yasa Tasarısı'ndan anladığımıza göre, Cumhurbaşkanlığının mevcut filosu yeterli gelmemiş olacak ki önümüzdeki yıl bu araç filosunu daha da büyütmeyi planlıyor. Elbette bütçede taşıt alımlarında bir fiyat sınırlaması bulunuyor ama ne hikmetse, alınacak araçlardan 8 tanesi bütçedeki fiyat sınırlamasından çıkarılmış durumdadır. Sadece içinde bulunduğumuz yıl içerisinde Cumhurbaşkanlığı bütçe kaynaklarından 46 adet yeni taşıt satın alınmıştı. Önümüzdeki yıl alınacak 38 yeni araçla birlikte Cumhurbaşkanlığının -sadece açıklanan ve bizim bilebildiğimiz kadarıyla- araç filosundaki taşıt sayısının 306'ya çıkacağını öğrenmiş durumdayız. Genel olarak bütçe verileri kamunun bu yıl araç alımında kısmi bir daralmaya gideceğini gösterse de bu durumun Cumhurbaşkanlığı için geçerli olmadığı görülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Durmaz, toparlar mısınız lütfen.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Yine, Sayıştaydan bu raporların daha öncelikli gelmesi ve köşeli bir şekilde, denetim sonucu verilen raporları komisyonlara zamanından önce gönderilip kamuoyuna da doğru bilgi vermemiz adına çalışma fırsatı verilmelidir diyorum. Sayıştay denetim görevini yaparken 80 milyonun hakkını, doksan dört yıllık da Türkiye Cumhuriyeti'nin vebal ve sorumluluğunu unutmamalıdır diyorum.
MİT ülkemizin en önemli, en köklü kurumlarından biri. Politik öngörüsüzlük, dış politikadaki zikzaklar, ülkemizin yanı başında bulunduğu kaos ve çatışma ortamı bu yılın bütçesi üzerinde önemli anlamda etkili olmuştur. Bu iktidarla birlikte barışçıl dış politikamız terk edilmiş, komşularla çatışmalı bir dil ve siyaset ülkeye egemen kılınmıştır. İktidar, şahsi menfaati adına ülkenin kuruluş felsefesini bütünüyle altüst ederken ortaya çıkan fatura bir bütün olarak toplumca ödenmiştir. Bu konuda bir siyaset değişikliğine gitmek yerine aynı siyaset tarzının, hatta sertleştirilerek sürdürülmesi bizi üzmektedir.
Millî İstihbarat Teşkilatının bütçesi bu yıl 1,9 milyar liraydı, 2018 ödeneği 2,3 milyar lira oldu. Bütçeden aldığı pay önceki yıla göre yüzde 20'den fazla artmıştır. Birçok açıdan bu bütçe sanki bir savaşa gireceğimiz izlenimini vermektedir, bundan da üzüntü duymaktayız.
İktidarın hem iç siyasette hem de dış siyasetteki karnesi savunma ve silahlanmaya ayrılan bütçelerin büyüklüğüyle beraber ele alındığında ciddi bir anlamda kaygı duymaktayız. Örneğin, Hükûmet dillendirmese de medyada yeterli yer bulmasa da MİT son dönemde başarısız operasyonlarla gündeme gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Durmaz, son cümlelerinizi alalım, lütfen.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlıyorum Sayın Başkanım, son iki cümlem.
Uluslararası platformlarda MİT'in nasıl değerlendirildiğine baktığımızda pek olumlu bir tablo görmüyorum ve diyoruz ki: Yaşadığımız ülkede darbeyi, kalkışmayı fark edemeyen yüz yetmiş sekiz yıllık bu saygın kurumdan itibarlı bir idarecinin "Ben ülkeme karşı sorumluluğumu yerine getiremedim." deyip -harakiri demiyoruz da- istifa ettiğine de tanık olmadık; bu da bizi son derece üzmektedir.
Kamu Denetçiliği Kurumu çok yeni, oturmuş bir kurum değil. Sayın Malkoç'un bu konuda ülkemize, az önce örnek verdiği uluslararası toplantılarda itibar kazandıracak bir yola girmesi için çaba sarf edeceğine inanıyoruz, başarılar diliyoruz. İnşallah, yaşadığımız olumsuzlukları bu sene yaşamayız