| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı b) Avrupa Birliği Bakanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 13 .11.2017 |
LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, öncelikle hediyenize çok teşekkür ederim çünkü bir küçük çocuğun yaptığı bu güzel resim çok kıymetli benim için ve en güzel yerde saklayacağım.
Sayın Bakan, aynı zamanda, ben de partimin sosyal politikalardan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olduğum için sizinle zaman zaman istişarede bulunuyoruz, görüşüyoruz. Sizi bir bakan ama aynı zamanda bir anne ve kadın olarak düşünerek bu konuşmamı yapacağım.
Çeşitli başlıklar var tabii alanınıza çok konu girdiği için. Öncelikle kadın istihdamından başlamak isterim. Ülkemizde kadın istihdamı maalesef çok düşük düzeyde. Genç işsizler içerisinde de kadın cinsiyete bakıldığında son derece yüksek bir oran var. "Ne evde ne işte" olarak tanımladığımız grubun içerisinde de kadın cinsiyet maalesef çok daha yüksek düzeyde. Bununla ilgili mücadele veriyorsunuz, bunu biliyorum ama şöyle de bir durum var; bakın, geçen gün basında çıktı -yani bu gibi anlayışları değiştirmek lazım aile yapısı içerisinde- sübyan mekteplerinden bir çocuk şöyle diyordu: "Annecim, bugün öğretmen söyledi, kadınların çalışması günahmış, lütfen sen günaha girme, evde otur, çalışma." Bu, basına yansıdı. Yani aslında bu düşünce tarzlarını değiştirmeye çalışırken bir taraftan da sübyan mektepleri gibi okullarda birtakım yanlış bilgilerin, hurafelerin verilmiş olması son derece üzücüdür. O sübyan mektepleri konusuna ayrıca geleceğim.
Yine, aynı zamanda, kadın istihdamında vasıflı iş gücünü artırmak ve bunu destekleyecek çalışmalar, politikalar yürütmek gerekiyor. Yine, en düşük kadın iş gücü katılımına sahip ülkelerin başında geliyoruz, bunu da unutmamamız gerekiyor.
Sayın Bakan, engelli kadroları tasarruf aracı olarak kullanıldığı zaman bundan çok büyük üzüntü duyuyorlar. Son kadro verilmesi sırasında, EKPSS sonrasında tasarruf sebebiyle şu kadar denmişti, söz verilen miktar yapılmamıştı. Tasarruf tedbirlerinin kendilerinde uygulanmasından çok büyük üzüntü duyuyorlar, bunu belirtmek isterim.
Bir başka nokta, yine benzeri bir konu, mesela, özel eğitim kurumlarında verilen yemek desteği tasarruf sebebiyle kesildi, işte, elimde bunun belgesi, 31/7/2017 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığından geliyor. Yani, bakanlıkların da yani bu konuda birbirlerini tamamlayıcı olmasını tabii ki arzu ederiz, bir taraftan farklı uygulamalarda bulunmamaları gerekiyor. Bakın, "'Özel eğitim okul ve kurumlarında gündüzlü olarak okuyan ve parasız yatılılık şartlarını taşıyan öğrencilere genel bütçeden karşılanan ödenekle ücretsiz olarak öğle yemeği verilir.' denilmektedir. Ancak, öncelikle yemek hizmetinin ilçede bulunan belediye, aşevi, vakıf, dernek ve benzeri hayırseverler aracılığıyla bağış veya hibe olarak karşılanması sağlanmalıdır." Neden? Kaynak israfının azaltılması, tasarruf sebebiyle. Bu şekilde karşılanamadığı durumlarda işte, ihale yoluyla ve birim yemek ödeneğinin kişi başı birim fiyatı KDV dâhil 5,50 lirayı geçmemesi gibi. Şimdi, 5,5 liranın altına düşürülen ve bunlar, bu öğrenciler özel eğitim almak zorunda kalan engelli öğrenciler yani tasarrufların buralara kadar işliyor olması gerçekten kaygı verici ve üzüntü yaratıyor Sayın Bakan.
Gaziler konusunda yine, arkadaşlarımız da değinecektir ama burada en önemli faktör, 15 Temmuz gazileri ve güneydoğu gazileri yani tüm gaziler arasında hiçbir fark gözetilmemesi gerekiyor çünkü bu da gazilerimizi yaralayan en önemli noktalardan bir tanesi.
Yine, bu ÖTV muafiyeti biliyorsunuz ki, torba yasada 1600 cc araç önce 60 bindi, sonra KDV, ÖTV hariç 90 bin liraya kadar olan bir araç alınması kabul edildi. Ancak, bu, öncelikle bedensel engellilerinin ihtiyaçlarını ne ölçüde karşılayabilecek? Burada bedensel engellilerle ilgili belki başka bir rakam telaffuz edilebilirdi, bunu da belirtmek isterim.
Yine, Sayın Bakan, engellilerin yaşamını kolaylaştıracak birtakım çalışmaları belediyelerle de ortak yürütmek gerekiyor çünkü yetersiz gerçekten ya da her ilde aynı şekilde değil. Bir örnek vereceğim sadece, çok zamanım yok, örneğin, görme engelliler için otobüs duraklarında sinyalizasyon sisteminin yapılmış olması bu ortak çalışmayla, bir sesli uyarı sistemi, sinyalizasyon sistemi duraklarda -nerede ineceğiniz, nerede bineceğiniz zaten bilemeyebilir- çok büyük fayda sağlayacaktır; bu verdiğim örneklerden bir tanesi olsun.
Bir başka konu, Sayın Bakan, Ensar Vakfı ve diğer vakıflara Millî Eğitim Bakanlığı çok büyük yetkiler verdi ve burada denetimden eksik birtakım vakıfların daha önceki olaylarını da biliyoruz. Bir taraftan da sübyan mektepleri var. Millî Eğitim Bakanlığıyla birlikte yani görüşlerinizi burada ifade ederek siyasetin okullara girmemesi konusunda etkili olmanızı sizden bir anne olarak bekliyorum, siz bir annesiniz sonuçta. Maalesef, burada çok kötü uygulamalara da şahit oluyoruz, örneğin, sübyan mekteplerinde gerçekten göz teması kuramayan çocuklar hurafelerle eğitiliyor, buradan çok şikâyetler geliyor.
Yine, Ensar Vakfı ve diğer yetki verilen vakıflar örgün eğitimle değil, örgün eğitimin yanı sıra daha doğrusu yaygın eğitimle de hanelere ulaşma çabası içerisinde. Ama, burada alınması gereken çok önemli tedbirler var yani Ensar Vakfı her şeye ilaç gibi kullanılan bir vakıf hâline geldi. Bu konuda özenli olmanızı aileler ve çocuklar açısından, Millî Eğitim Bakanlığının bu konudaki girişimlerini, sizin de lütfen görüşlerinizi iletmenizi isterim çünkü doğru bulmuyorum.
BAŞKAN - Sayın Karabıyık, müdahale etmek zorundayım.
Millî Eğitim Bakanı cevap kısmında bununla ilgili açıklama yaptı maalesef siz yoktunuz ama sizin olmadığınız bir ortamda cevap kısmında bununla ilgili cevabı verdi. Bu bütün sivil toplum örgütlerine açık olan ve valilikler üzerinden yürütülen bir proje. Her sivil toplum örgütüne açık, projelerini getiriyorlar, valiliğin oluşturmuş olduğu bir kurulda bu projeler değerlendirilerek sonuç itibarıyla sunuma, Millî Eğitim Bakanlığına sadece onaya gönderiliyor. Bu şekilde de Ensarın sadece bir ilde getirmiş oldukları bir güdümlü projeyi uygulamaya soktuklarını ifade ettiler. Yani, "Sanki onlara bir ayrıcalık tanınmış, bir özerklik verilmiş." dersek...
LALE KARABIYIK (Bursa) - Yani son protokoller öyle.
BAŞKAN - ...ki geçen gün bu açıklama yapıldı, bu bizi yanlış bir noktaya götürür.
Buyurunuz.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Sayın Başkan, ben Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinde sorular kısmında da, cevaplarda da buradaydım sonuna kadar. Sanırım Kalkınma Bakanlığına sorduğum bir sorunun cevabını verdi, o zaman yoktum Kalkınma Bakanlığında, Millî Eğitim Bakanlığında buradaydım.
BAŞKAN - Yok, bu konuyu cevaplandırdı.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Onu, bazılarını daha sonra yazılı cevaplayacağına da ifade etmişti.
Evet, kadına yönelik şiddet konusu var Sayın Bakan. Burada, öncelikle, kadına bakış açısının değiştirilmesi konusunda mücadele verilmesi gerektiği zaten aşikâr. Mesela, son verilere baktığım da, kadınların hangi bahanelerle öldürdüğü rakamlarına baktığımızda şüpheli ölümlerin ardından ekonomik sorunlar geliyor, zaten o konuya da gireceğim, ekonomik sorunlar çok önemli burada. Ama, daha sonra barışma isteğini reddetme, evliliği sonlandırma gibi sebepler var. Kadınları kim öldürdü diye baktığınızda tespit edilemeyen oranların ardından en büyük oranda yüzde 27'yle koca geliyor, sonra akraba, sonra erkek arkadaş, sonra eski koca, ağabey ve oğul yani kadınlar erkekler tarafından öldürülüyor sonuçta. Bu konuda mücadeleniz olduğunu biliyorum ama özellikle bakış açısının değiştirilmesi konusundaki mücadelelerin de artırılması gerektiğini düşünüyorum.
Tabii, eğitimle son derece alakası var bu konunun. Şimdi, Türkiye'de nüfusun yüzde 29'u zaten kız çocukları, son altı yılda evlenmek zorunda kalan kız çocuklarının sayısı -tespit edilebilen tabii, resmî rakamlara göre bunlar- 232 bin. Yani, son altı yılda 142 bin çocuk anne oldu aynı zamanda bu verilere göre. Yine, ilköğretim çağında olup okula gitmeyen kız çocuklarının sayısı aynı durumdaki erkek çocuklarından da maalesef 6 kat daha fazla ki bunların da önemli sebepleri var.
Aile yapısı araştırması var bildiğiniz gibi 2016 yılında. Bunun sonuçlarına göre, eğitime devam etmek istemesine rağmen eğitimini yarıda bırakan 15 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı -yani kız, erkek- yüzde 18,3, eğitimin yarıda bırakılmasının nedenleri ise ekonomik nedenler yüzde 45'le ön sırada, ailenin izin vermemesi yüzde 22,7. Ama, cinsiyet olarak baktığınızda erkek çocuklarında bu neden, ekonomik nedenler öne geçerken ailenin izin vermemesi oranı kız çocuklarda had safhada öne geçiyor. O zaman demek ki biraz bakış açısıyla aile içi birtakım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Biraz torpil bekliyorum kadın olarak Aile Bakanlığından.
Şimdi, yoksullukla ilgili...
MUSA ÇAM (İzmir) - Evet, torpil...
LALE KARABIYIK (Bursa) - Evet, yani birazcık torpil bekleyebilirim, pozitif ayrımcılık olsun.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinden sayın vekil, sanıyorum şu anda burada yok, ak tarihten bahsetmişti. Adalet ve Kalkınma Partisinin on beş yıllık tahrifatı sonucunda birtakım verileri vermek isterim. Biz birimimizde, ben bu birimde görevli olduğum için... Şimdi sosyal politikalar olarak araştırmalar yapıyoruz, sosyal bozulmaları tespit ediyoruz. Bunlar bizim uydurduğumuz veriler değil, kurumların verilerinden yıllık bazlarda, aylık bazlarda alıyoruz, tüm bağımlı ve bağımsız değişkenleri dikkate alıyoruz, nüfus artışını da dikkate alarak ortaya çıkarıyoruz. Bakın, ak tarihten bahsetmişlerdi, on beş yıllık tahrifat sonucunda boşanmalar yüzde 37 arttı, fuhuş yüzde 790, adam öldürme yüzde 261, çocukların cinsel istismarında yüzde 434'lük artış var, uyuşturucu bağımlılığında yüzde 678, cinsel tacizde yüzde 449, kadına şiddette yüzde 1.400 artış var bu ak tarihte. Onun için, bu verilerin bir daha gözden geçirilmesini dilerim.
Bir başka nokta, yoksulluk, yoksullukta veriler gerçekten yüksek, açlık sınırı, yaşam sınırı artık asgari ücretin çok üzerinde. Maaş zammı TÜFE'ye göre yapılıyor ama aslında gıda enflasyonunun çok altında eziliyor bu kişiler.
Şimdi, önümde yine bir çalışma var; bizim yaptığımız, akademisyenlerin de yaptığı teknik bir çalışma: Mesela Adalet ve Kalkınma Partili yıllarda sınıfsal yapıya baktığınızda kırsal mülk sahiplerinde bir azalma var, toprağı olan köylülerde azalma var, çalışmayanlarda artış var.
Yine, bir başka nokta, tabii, yoksulluk. Hani "Her şeyin, kötülüklerin anasıdır." diyoruz ya, "Yoksulluk sosyal bozulmaları, şiddeti, her şeyi meydana getiriyor." diyoruz ya; mesela, baktığımızda, toplumsal sınıflara göre yoksulluk oranını incelediğimizde yoksulluk oranının arttığını görüyoruz, yani sizin bize sunduğunuz Gini katsayısı ile dağıtılmamış kârları da içeren Gini katsayısı arasında gerçekten çok önemli bir fark var çünkü yeni serilere, yeni yöntemlere göre hazırlanan yoksulluk verileri var elinizde; bunu zaten inkâr etmiyor, TÜİK de söylüyor. Mesela yoksulların oranına baktığınızda, son yıllarda yoksulların sınıfsal kimliği içerisinde yüzde 68'i emekçiler, ondan sonra toprağı olmayan köylüler ve köyde çalışanlar, tarım çiftçisi. Yani, bu oranlar gerçekten ciddi rakamlar.
Hane halkının gelir/harcama açıkları var. Hane halkının gelir/harcama açıklarında en çok açık ortaya çıkanlar, daha doğrusu geliriyle harcamasını örtemeyenler öncelikle emekliler -ve bunda artış var yıllar bazında- ardından emekçiler, işsizler; aslında biz bunları "mülksüz emekliler", "mülksüz emekçiler" olarak da alt sınıflara ayırmıştık. Tabii, toplam harcamalarını gelirleriyle karşılayamayan hane oranlarına baktığınızda, yine işsizlerden sonra emekliler ve emekçiler çok yüksek durumda. Bunların da dikkatle izlenmesini arzu ederim.
Sosyal yardımlar... Sosyal yardımlar sosyal güvenlik kurumlarının açıklarının kapatılmasında da belki bir fayda sağlayabilir Bakanlık nezdinde ama ben özellikle şuna değineceğim: Sosyal hizmetler il müdürlükleri seçimlere iki üç hafta kala -benim ilimde de böyle- 3 vardiya çalışıyorlar -belediyelerle iş birliği yaparak 3 vardiya- ve yardımlar dağıtılıyor. Yani, bu hiç demokratik yaklaşım değil diye düşünüyorum, adil bir yaklaşım değil, bunu belirtmek isterim.
Bir de, illere giden, illere gönderilen, yani daha doğrusu illerdeki vakıflara -yani size bağlı vakıflara- gönderilen miktarları, il ve ilçelerde bunları, tabii, özellikle bilmek isterim.
Son olarak şunu söyleyeceğim: Aile kurumu... Az önce de çok geçti, aile kurumunun giderek zayıflamasında yoksulluk ve göçün en önemli faktör olduğunu bize veriler gösteriyor. Ekonomik ve sosyal olarak gelişmiş illerde aile kurumu daha dirençli görünüyor; yani, bunu da yine verilerden görüyoruz.
Bir de, yine verilerde -veriler de elimizde zaten- aynı zamanda muhafazakâr iktidarın da, varsayıldığının aksine, aile kurumuna pek yansımadığını görüyoruz. Yani, muhafazakâr iktidarın, varsayıldığı gibi aile kurumuna çok faydasının olmadığını, daha çok dağılımın, göçün gerçekleştiğini de bu rakamlardan görüyoruz.
BAŞKAN - Son cümlenizi de alabilir miyim lütfen.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Peki, aslında konuşacağım çok şey var ama daha sonra, sorularla...