| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Sağlık Bakanlığı b) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı d) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu e) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .11.2017 |
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli Başkanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakanım, kıymetli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2018 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Tabii, Sayın Bakanım bir jest yaptı, hepimizi obeziteye karşı, diyabete karşı duyarlı olmaya davet etti ama Sayın Bakanım, Millî Eğitim Bakanlığıyla çok acil ve ivedi görüşüp mutlaka okullardaki beden eğitimi dersi sayısının artırılması lazım. İlkokula başlarken, hatta anaokulunda spor kültürü belli bir eğitimde verilmezse sizin çabalarınızın çok böyle karşılığının olacağını zannetmiyorum.
Sağlığın kıymeti tıpkı gençlik gibi zamanında pek bilinmez ama insan bir düşmeye görsün, o zaman sağlığın yerini ne maddi, ne manevi hiçbir şeyin tutmayacağını anlar. Tabii, ülkemiz sağlık sistemini anlamak için de çok kestirme bir yol var aslında. Bir vekil, bir bakan sağlık konusunda pembe tablolar çizebilir, onların ulaştığı sağlık hizmetlerine toplumun kahir çoğunluğu ulaşamamaktadır. Sağlık emekçileri olsun, sağlık arayışındaki vatandaşları anlamak için bir hastaneye uğramak, gece bir acil servise gitmek yeterlidir.
Sağlıklı yaşam hakkı birçok uluslararası belgede en temel insan hakkı olarak tanımlanmıştır. Sağlığın korunması, hastalık hâlinin tedavi edilmesi de kamu hizmeti olarak devletler tarafından üstlenilmiştir. Bu anlamda sağlık, her insanın eşit ve parasız yararlanması gereken temel bir insan hakkıdır. Anayasamız da bunu güvence altına almış olmakla birlikte, işin realitesi bundan çok farklıdır. Kimliğiniz, statünüz, maddi varlığınız, mevcut durumda aslında sağlıktan ne kadar yararlanabileceğinizin sınırlarını belirlemektedir. Aslında kimliği, statüsü ne olursa olsun her insan için sağlık eşit olmalıdır. Sosyal devlet anlayışının gereği, sağlık hizmetleri, her yurttaşa parasız, eşit ve nicelik, nitelik açısından yeterli ve dengeli bir biçimde sağlanmalıdır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayırımı yapmaksızın halk, eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe, gelirin artırılmasına, yaşam kalitesinin iyileştirilmesine önem verir. İktidarların gücünü belirleyen esas göstergeler de bununla ölçülür. Demokratik ülkelerde seçmen, eğitimin ve sağlığın iyileştirilmesi, sosyal güvenliğin geliştirilmesi, gelirin artırılması, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi noktasında iddiası olan, inandırıcı olan partileri de iktidara taşır.
İnsanların en fazla aidiyet duydukları ve hiç unutamadıkları anlar, zorda oldukları ve acı çektikleri anlarda kendilerine uzatılan yardım elidir. Bu anlamda sağlık hizmetlerinin oy getirisi yüksektir. Böyle olunca da eğitim gibi sağlık da tüm toplumu kapsayan hizmet alanı olduğu için AK PARTİ iktidarı kamu kaynaklarını biraz da plansızca âdeta yapboz tahtasına çevirip bunu oya devşirmeyi başarmıştır.
Sağlık sisteminin planlama, örgütlenme, yönetim ve finansmanı, hasta memnuniyeti esas alınarak yeniden oluşturulmuştur ancak burada sağlık hizmeti temel bir anayasal hak olarak değil, alınıp satılacak ve dolayısıyla pazarlanacak bir hizmet olarak görülmüştür. "Hasta memnuniyeti" kavramı bu iktidarın bu noktada oynadığı çok usta bir duruştur, içerisinde bir alışveriş mantığını barındırmaktadır. Bu noktada devlet, sağlığı pazarlanan; vatandaş da geliri ölçüsünde bu hizmetten yararlanan olarak algılanmaktadır. Bilimselliği ve niteliği öteleyen bu anlayışın, hastanın tedavi olması noktasında yetersiz kaldığı ortadadır. Sağlık kuruluşuna başvuranların sayısının katlanarak artması, doğru tanı konulamayan, doğru tedavi planlaması yapılamayan, iyileşemeyen ve sağlıklarına kavuşamayan hastaların sürekli sağlık kuruluşlarına müracaat etmek zorunda kalması bu niteliksel düşüşün en somut göstergesidir.
Sayın Başkanım, kıymetli arkadaşlar, Sayın Bakanım; ilimiz Tokat, Sayın Bakanım size de yakın, Tokatlısınız.
MUSA ÇAM (İzmir) - Aynı zamanda enişteniz değil mi?
KADİM DURMAZ (Tokat) - Evet.
Orta yaş nüfusuna sahip, bu iktidar döneminde Anadolu'nun çok göç veren bir ilidir ama göç veren illerin de kaderi, orta yaş ve ileri yaştaki nüfus sayısı oldukça yüksektir. Bu anlamda Tokat'ın sağlıklı hayat merkezine ihtiyacı vardır Sayın Bakanım.
Ağız ve diş sağlığı gezici aracımız da yoktur.
Mobil sağlık aracından da yoksunuz.
Yine, Tokat Devlet Hastanesi, yapılmış bir hizmettir, katkı sunanlara ben de teşekkür ediyorum ancak Sayın Bakanım o hastanenin otopark noktasında çok ciddi sıkıntıları vardır, bazen ambulanslar dahi girip çıkmakta zorlanmaktadır. Hemen yanı başında Karayollarının ilave bir arsasına ya da o büyük, gördüğünüz, gezdiğiniz alanın altına yere inen, yan tarafa da çok katlı bir otopark yapılabilir.
Yine, ayrıca, Tokat merkezde Niksar yolu kavşağında bir alan, Sağlık Müdürlüğüne ait, buraya sağlıklı yaşam merkezi ve devamında da 4 büyük ilçemizde Erbaa, Niksar, Turhal, Zile'de de sağlıklı yaşam merkezine ihtiyacın olduğu sizdeki verilerde de görülmektedir.
Yine, Tokat Devlet Hastanesi, bildiğiniz gibi, bölgesel bir hizmet vermektedir. Yozgat Çekerek'ten tutun, Ordu, Akkuş, Ünye'ye ve Amasya'nın bir bölümüne kadar hastalar Tokat'a gelmektedir.
Sayın Bakanım, o güzel hastanenin uzun yıllardır talep etmesine karşın taş kırma makinesi yoktur.
Yine, ultrason ve eko cihazı noktasında ihtiyaçları vardır. Bir bölüm hastalar cihaz olmadığından kulak, burun, boğaz ve göz ameliyatları için mikroskop eksikliğinden farklı illere sevk edilmektedir.
Yine, beyin cerrahı ve kadın doğum hastane uzmanımızda ciddi açığımız vardır.
İlimizde yine, Doktor Cevdet Aykan Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi vardır Sayın Bakanım. Şöyle bir ziyaret edip yetkilileriyle görüştüğümüzde şu sorunu aldık: Hastanede hasta sirkülasyonu olmadığı için ekstra kazanç noktasında hekimleri böyle küçük illerde ve küçük hastanelerde tutmanın çok zor olduğunu söylüyorlar. "Bu hizmetin verilebilmesi için onların katsayı payının artırılması kaçınılmaz." diyorlar. Buradaki doktorlar ne oluyor? Ya büyükşehirlere ya büyük devlet hastanelerine ya da zorunlu hizmeti dolduğunda istifa edip özel hastanelere gitmektedir. Bunun da ülkemize maliyetinin pahalı olduğunu siz de biliyorsunuz. Yine, bizim ruh hastanesinde yatak sayısının artırılmasında yarar var diyorum.
Yine, bu sağlık hizmetlerini veren sevgili doktorlarımızın da sorunları var. Ülkemizde tıp fakültesi sayısı yeterli altyapı, eğitim kadrosu olmadan neredeyse her ile açılmış durumdadır. Bu anlamda hekimlerimizde eğitim noktasında tartışılan bazı eksikliklerin olduğu söylenmektedir ve buna bağlı olarak hastane acillerinde birtakım vakalar, hiç tasvip etmediğimiz, kınadığımız, sağlık çalışanlarına birtakım çirkin saldırıları da televizyonlarda izliyoruz, içimiz acımaktadır. Bu anlamda doktorların bu itibar kaybının spotlarla ya da Bakanlık eliyle yapılacak yayınlarla bunlara duyulması gereken saygının yeniden kazandırılması noktasında Bakanlığın bir eğitim programı yapmasını istiyoruz.
Yine, değerli arkadaşlarımız bir bölümünü söylediler ama kamu kurum ve kuruluşlardan gerek Sağlık Bakanlığında gerekse de üniversitelerde malum terör örgütüyle ilişkili birçok hekimin işine son verildi Sayın Bakanım ama bu, ülkemizde özel hastanelere sanki çok ucuz bir beyin göçü transferi gibi oldu. Bu konuda bir çalışmanız, bir önleminiz var mı? Bu da çok bariz bir şekilde görülmekte. Mesela bakıyoruz suçuna, eğer yargı suçlandırdı, ceza verdiyse itirazımız yok, tabip odaları ve ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşüyle ama bakıyorsunuz, hâkim, savcıya, avukatlık yapabilme hakkı dahi verilmiyor. Bu anlamda bir çalışma olursa tahmin ediyorum olumlu dönüşler olacaktır.
Yine, sağlık sektöründe ülkemiz kaynaklarının büyük bir bölümünü hibe ediyoruz. Bu anlamda, 20/8/2016'da kabul edilen 6745 no.lu Kanun'un 80'inci maddesinde yerli üreticiye...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)
BAŞKAN - Sayın Durmaz, son cümlenizi alıyorum lütfen.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim, topluyorum.
...AR-GE şirketlerine güvenilirliği artırma bazında yatırım desteğinin artırılması lazım. Bu anlamda ülkemiz, yaklaşık olarak belli cihazların alımına yılda 4,5 milyar dolar, birkaç yıllık periyodik bakımlarıyla bir beş yıl sonunda da ayrıca buna yakın ücretler ödemektedir. Bu anlamda yerli, bu tür cihazları üreten firma, kurum ve kuruluşlara da desteğin verilmesinde, bunun bir yasal statüye kazandırılmasında yarar var diyorum.
Tekrar hayırlı uğurlu olsun diyorum, diliyorum başarılarla dolu bir 2018 olur.
Teşekkür ederim.