KOMİSYON KONUŞMASI

KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Başbakan Yardımcısı, kıymetli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; 2018 yılı bakanlık, ilgili bağlı kurum ve kuruluşlarının bütçelerinin ülkemiz için hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Tabii, vakıflardan başlamak lazım. Vakıflar, gerçekten, adı geçtiği zaman herkesin şöyle bir kendisine çeki düzen vermesi gereken bir kurum ve kuruluş. Bunun her bir kaynağının harcanırken çok daha dikkatli, daha özenli, daha şeffaf, daha kontrol edilebilir olması ve herkesin de bu hassasiyeti her kademesinde hissetmesi gereken bir kurum ve kuruluş.

Şöyle de bir anım var: 90'lı yıllardaydı, rahmetli babamla birlikteydik ticaret yaparken. Vakıfların bir yeri vardı, işte, kiralamak istiyorduk. Rahmetli babam şunu dedi: "Oğlum ekmek topla ama vakıflar kıymetlidir, dikkatli dur. Yarın bir şey olur, vicdanen hepimizi ezer bu." Ben inanıyorum, diliyorum ve öyle olmasını da arzu ediyorum ki her yöneticinin bu sorumluluğu hissederek orada görev yapması gerekiyor ama harcamalarına bakıyoruz, çok olumlu rapor almamış. Vakıflar Genel Müdürlüğü kamu kaynağını kullanan, özel bütçeli bir idare ama Vakıflar Genel Müdürlüğünün mali kaynaklarının kamu bankalarında değerlendirilmeyişini birçok arkadaşımız söyledi ama ben hatırlatmak istiyor, herkesin de bu konuda hassas olmasını bekliyorum. Mevzuatına göre de bütçesinde ve tasarrufunda bulunan bütün mali kaynaklarını kamu bankalarında tutmak zorundayken özel bankalarda tutması son derece manidar. Bu anı da... Bu konuda da herkesi duyarlı olmaya davet ediyoruz. Ve ortaöğretim yurtları yapıyor, bu konuda Anadolu'da şiddetle de ihtiyaç var.

Arkadaşlar, bir 15 Temmuz yaşadık. Her fırsatta konuşuyoruz. Bunun da yarattığı tahribatı onarmak için de çok büyük bütçeler, büyük projeler... Ve milyonlarca insanı da meşgul ediyoruz. Biz bu noktada vakıfların, bu cemaat yurtlarının a, b, c, d, e demiyorum, tamamından yoksul kesimlerin çocuklarını kurtarma adına bir projeyle illerdeki yurt sayısını artırıp ilçelerde ortaöğretim yurtları yaparak hem kız çocuklarının okumasını hem de denetlenebilir, sorumlu, kontrollü olarak bu yurtların öne çıkmasını isteyen bir proje yapmasını arzu ediyorum. Çünkü bu Hükûmetin çok iddialı olarak ortaya sunduğu 4+4+4 projesinde 2015 yılı istatistiklerine göre, TÜİK verilerine göre yaklaşık 1 milyon 687 bin öğrenci ilk 4'ten sonra öğrenimini doğrudan devam ettirmekten ıraklaşmış. Yine acı olan, ne yazık ki, 1 milyon 200 bini bunun kız çocuğu.

Şimdi, bu noktada daha hassas olmanın yeri ve yolu, vakıfların o güzel ismi, tarihten gelen sıcaklığıyla bu çocuklara bir kucak açıp, el açıp eğitim ve öğretimlerini sürdürmeleri için bu yurtları geliştirmesinin ve cemaat yurtlarının tamamından Anadolu'nun güzel insanlarını, bu ülkenin yurttaşlarının çocuklarını kurtarmasının doğru olduğuna inanıyorum.

Eğitim ve araştırma burslarının takibini yapmak ve yürütülmesini sağlamak üzere görev yapan Yüksek Kurul 2016-2017 döneminde... Rakamları verdiniz ama bunları böyle sitelerden görüp kimlere verilmiş, bir takip etme, edebilme şansımız varsa bunu da öğrenmek isterim. Geçtiğimiz yıl 20 lisans, 55 yüksek lisans, 41 doktora, 10 doktora sonrası araştırma bursu olmak üzere 126 bursiyere daha destek verileceğini duyurmuştunuz. Bu burslar dağıtıldı mı? Bütçede görülüyor ama ilan edilirse vakıfların o geleneksel kutsiyetine de bir hizmet etmiş oluruz.

2016-2017 yılları arasında vakıflar aracılığıyla sosyal yardım talebinde bulunan kaç yurttaşımız olmuştur? Bu kişilere neye göre, hangi kriterde yardım yapmışız, bunu da öğrenmek isterim Sayın Başbakan Yardımcım ve bunların içeriklerini.

Yine, Atatürk Araştırma Merkezince 2017 yılında 5 bilimsel etkinlik düzenleneceği planlanmıştı geçtiğimiz yılda. Geçen yıldan da ben not almıştım. Bu etkinlikler gerçekleşti mi? Bu bilimsel etkinliklerin içerikleri hakkında bir bilgi verebilir miyiz?

Yine, yeni kurulmuş, birazcık da mazisi olan RTÜK... Değerli milletvekili arkadaşlarım, artık bu televizyon kanallarında canlı bağlantılarla ağlayarak yarı vaiz, yarı din sömürüsü yapıp insanları somut bilimden uzaklaştıran, hurafelere yönlendiren televizyon programlarına yönelik -çok somut- yaptığı çalışmaları bize bildirirse seviniriz. RTÜK'ün ayrımcı ve sahibinin sesi bir kurum olmaya başladığını gösteren birçok emareyi görüyoruz ve izliyoruz içimiz acıyarak. Hem ülkede medya yayınları konusunda ayrımcı tutumları hem de Sayıştay raporları kuruldaki keyfiyeti, başıbozukluğu gözler önüne serdiği zaman her şey ortada görülmektedir.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde FOX TV kanalında bir bakanla ilgili bir iddia ortaya atılmıştı. İddia, devletin tüm mercilerinden "Hesap verecekler." nidaları eşliğinde karşılandı. İddianın doğru olup olmadığı bir yana, devleti temsil makamında oturanlar kendilerini yargı makamları yerine koyarak dehşetle demeçler verdiler. Bu yaklaşımdan vazife çıkaran Üst Kurul kanala en üst seviyeden ceza verdi. Aynı RTÜK dört yıl önce Gezi olayları ve benzeri sırasında TV programlarında günlerce dönen yalan, toplumu âdeta infiale uğratmayı hedefleyen meşhur Kabataş yalanı gibi birçok konularda aynı hassasiyet ve duyarlılığı gösterdi mi? Gösterdi, gözümüzden kaçtı ise bir yenilesin, biz de belleklerimizi tazeleyelim. Bu farklı tutumları nasıl açıklamalı?

Bunlar devletin her kademesinde toplumu ayrıştırmaya dönük yaklaşımların artık ete kemiğe bürünmüş hâlidir. RTÜK, bu ülkede saygın bir kurum olacaksa yaptıklarını bir gözden geçirip etik değerlere uygun bir rotayı belirleme zamanı da geçmiş durumdadır. Kurumdaki mali sorunlar da son Sayıştay raporunda gayet açık yansımıştır. RTÜK'ün 2016 yılı hesaplarını inceleyen Sayıştay, kesilen cezaları, vadesi gelen ve geçen alacakların muhasebeleştirilmediğini, kayıt altına alınmadığını net bir şekilde saptamıştır. Kurumun 2016 faaliyet döneminden sonraki dönemlerde tahsili gereken 12 milyon TL'yi aşan alacağı bulunmasına rağmen gelirlerden alacak hesabına hiç kayıt yapmadığı ortaya çıkmıştır. Sayın Başkan, bu para, tüyü bitmemiş yetimin hakkı, siz o makamdasınız ama. Böylesi bir anlayışın sizce herhangi bir etkisi ya da caydırıcılığı olabilir mi? Bu tahsil edilmeyen borçlar hangi borçlardır, bunların ortaya konulması gerekmektedir. Sadece bu durum, alacaklara ilişkin sağlıklı bilgiye ulaşmada bir zaaf, insanların belleğinde de bir kuşku yaratmaktadır.

Ayrıca 2016 yılına ait 124 milyon 542 bin 998 lira olan gelirin de hesaplara yansıtılmadığı gerçeği de ortada duruyor. Tüm bunları bir araya getirdiğimizde bir sansür kurumundan öteye gitmeyen, keyfiyete, denetimsizliğe terk edilmiş bir kurum manzarası bu ülkede yaşayan herkesin yüreğini incitmektedir.

Atatürk Araştırma Merkezi ile Atatürk Kültür Merkezini de kapsayan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu... Bu kurum, Cumhurbaşkanının himayesinde Başbakanlığa bağlanmıştır. Kurumun başkanı ve yönetimi, Cumhurbaşkanı, Başbakan, ilgili bakanlıkça seçilmektedir. Yani Atatürk zamanında tamamen bağımsız ve siyasi iradenin etkisinden uzak olan bu kurum, şimdiyse tamamen siyasi iradenin güdümü altında bağımlı bir kurum olarak yoluna devam etmektedir. Atatürk tarafından kurulan Türk Dil ve Tarih Kurumları hiçbir siyasi iktidara tabi olmayan, siyasi iktidarların müdahalesine kapalı olan ve tamamen bağımsız bir biçimde bilim üreten ve bilim üretenleri destekleyen birer kuruluştu. Bu kurumların bütçesi Atatürk zamanında bizzat...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - Ek süre vereceğim, buyurun.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.

Bu noktada, İş Bankasında Atatürk'ün hisselerini temsil eden oradaki yöneticilerle iletişime geçip gerçekten onların da özleminde olan Mustafa Kemal Atatürk'ün bu kıymetli emanetinin verimli kullanılması noktasında hiç görüş almayı düşündünüz mü?

Türk dilinden bahsederken bir anekdotu da paylaşmak isterim. Bir Sayın Bakan, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu "Türkçemiz elden gidiyor, farkında değiliz." diyerek bir tespit yapıyor ve devamında "Siz dışarıdan köprü yapacak mühendis getirirsiniz ama kalkıp da kendi tarihinizi yazdırmak için dışarıdan bir kişiyi getiremezsiniz." diyor. Peki, tam da bu durumda biz bunun neresindeyiz, neler yapıyoruz, nasıl önlem aldık? Sayın Cumhurbaşkanımız da dile getirdi: Beyin göçü, çok önemli bir konu, hatta bir ülkenin geleceği diyebiliriz. Akademisyenleri işten çıkardınız, çalışanların motivasyonlarını artırmak için ise yeterli derecede kaynak aktarılmadı. Nasıl mutlu olsunlar, nasıl üretsinler? Bir başka konuşmasında da yine Sayın Bakan, Türkiye'de tarih ve felsefe gibi sosyal bilimlere ilginin fazla olmadığını söylüyor. Dilimizi geliştirmek için neler yaptık, neler yapıyoruz? Bu ilgiyi nasıl artıracağız diye bir çalışmanın yapıldığını merak ediyoruz ve öğrenmek istiyoruz. Buradaki sunumları dinlediğimizde, tüm tablodan, gayet güzel, toz pembe, somut, bilim, akıl, çağdaş, evrensel değerlerden yola çıkan bir kurum gibi görülüyor ama ülkemize yansıması hiç de öyle değil.

Yine, ülkemizde yurt dışı Türkler ve akraba topluluklarıyla ilgili bir bütçe konuşuluyor. Bu anlamda verilecek ve verilmiş olan hizmetlere teşekkür ediyoruz. Ancak, yurt dışında yaşayan hemşehrilerimiz, yurttaşlarımız mutlu değil. Bunun da temel nedeni, Hükûmet yurt dışındaki ilişkilerde diplomasi dilinden, bu ülkenin tarihten gelen "Yurtta ve dünyada barış!" ilkesinden uzaklaşıp keyfiyete dayalı, âdeta bir kişinin üzerinden yürütülen ilişkilerle -ne zaman kopacağı, ne zaman yoluna devam edeceği- birtakım çalışmalarla gidiyor ve oradaki insanların sorunları çok. Birçok ülke noktasında ilgili kurum ve kuruluşlarımız yatırım yapabilir okullar, farklı kurumlar, kuruluşlar, sosyal aktiviteler gibi. Ama bunların temeli, o ülkede yaşayan yurttaşlarımızın mutlu olması için... Tıpkı -birazcık benziyor- bir eve bir kız veriyorsunuz, gelin ediyorsunuz ya da kız alıyorsunuz. Bu dünürlerin ilişkileri o evdeki gelin ve damadın mutluluğuyla eş değerdir ama bizim oradaki yurttaşlarımız bu anlamda AK PARTİ iktidarlarının ilişkiler noktasındaki zafiyetinden ötürü mutlu değil. Bu anlamda da ilişkilerin tekrar normalleşmesi, bizim geleneksel çizgimizden de uzaklaşılmamasını bekliyoruz.

Bu anlamda, 2018 yılı bütçesinin hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.