| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 16 .11.2017 |
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Çok teşekkür ederim Değerli Başkan.
Öncelikle sizi ve Komisyonunuzun üyesi çok değerli milletvekillerimizi ve çalışanları saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce arkadaşlarımız kendilerini tanıttılar. Esasen, genel müdür düzeyinde ve diğer üst düzeyde çok daha kadın arkadaşımız vardı ama yeni Müsteşarımız onları davet etmemiş toplantıya, suçu ona atacağız. Çünkü sıralamayı onlar yapıyorlar, ben karışmıyorum. Geçen sene daha fazla vardı, arka sıralarda oturan arkadaşlarım daha fazla vardı.
Öncelikle, on dakikalık gecikmeden dolayı da özür diliyorum. Hırvatistan Dışişleri Bakanı ve şu anki Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı ve AB Komisyonu Başkanını biraz önce Başkanımızın odasında kısa bir ağırladık.
Bugün sizlere dış politikamızın önceliklerini ve geçen seneden bu yana ne yapmaya çalıştık, onları anlatmaya çalışacağız, elbette bütçemiz için de destek isteyeceğiz.
Bizim önceliklerimiz nedir? Her şeyden önce, dış politikamızın temel prensibi, girişimci ve insani dış politikadır. Girişimci anlayışımızla dünyanın her yeriyle ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz, ekonomik ilişkilere öncelik veriyoruz, uluslararası örgütlerde daha aktif rol oynamaya çalışıyoruz ve açılım politikalarımızı sürdürüyoruz, temsilcilik sayımızı artırıyoruz. İnsani politika anlayışımızda da zor durumda olan insanların yardımına koşuyoruz. Girişimci anlayışımızda var olan çatışmaların çözümü için, sorunların çözümü için de gerekli çalışmaları diğer ülkelerle ya da örgütlerle iş birliği içinde çalışıyoruz.
Elbette terörizmle mücadele, önceliklerimizden bir tanesi olmuştur. Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra ve Türkiye'nin maruz kaldığı terör saldırılarından dolayı terörle mücadele yurt dışında da bizim önceliklerimizden birisi olmuştur.
Bölgesel istikrar için son bir yıldır -biraz sonra detaylarına gireceğiz- çok çaba sarf ettik. Barışın sağlanması, aynı şekilde, bizim önceliklerimizden bir tanesidir özellikle Suriye'de. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın haklarının korunması, onlara verdiğimiz hizmetin kalitesinin artması ve sürecin hızlandırılması gibi önceliklerimizi zaten her toplantıda sizlerle paylaşıyoruz.
Ekonomik iş birliğinin derinleştirilmesi, yine, diğer coğrafyalardaki varlığımızın pekiştirilmesi de bizim önceliklerimizdir. Son bir yıldır bu konuda da ciddi çabalar sarf ettik. Uluslararası kurumlarla ilişkilerimizin güçlendirilmesini de yine önceliklerimiz olarak belirlediğimiz için bu alanda da yoğun çalışmalarımız oldu.
Elbette, biraz önce söylediğim gibi, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra içeride olduğu gibi dışarıda da FETÖ'yle mücadele, Bakanlığımızın önceliklerinden bir tanesi olmuştur ve FETÖ terör örgütünü terör örgütü ilan ettirmek için yoğun çabalar sarf ettik. FETÖ, İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı'nda bu senenin başında terör örgütü olarak ilan edildi. Aynı şekilde, İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği, İSİPAB'da terör örgütü olarak ilan edildi, Asya Parlamenter Asamblesinde de terör örgütü olarak ilan edildi. FETÖ'nün, BM'den ve diğer uluslararası örgütlerdeki kuruluşlardan çıkarılması konusunda da çabalar sarf ettik. Özellikle BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından yani ECOSOC'ta resmî olarak tanınan bazı FETÖ kuruluşlarının bu statüleri girişimlerimiz sonucunda geri alındı. Tabii,
FETÖ'nün yurt dışında diğer örgütlerle de temasları var AGİT, Avrupa Konseyi gibi. Karalama kampanyaları devam ediyor ve bunların önünü kesmek için gerekli çalışmaları da arkadaşlarımızla beraber yürütüyoruz.
Diğer taraftan, FETÖ üyelerinin, özellikle bazı ülkelerdeki liderleri dâhil ülkemize iade edilmesi konusunda da yoğun çaba sarf ettik ki birçok ülkeden FETÖ teröristlerini geri aldık, yargıya teslim edildi ve bu süreci takip ediyoruz ve bu çalışmalarımız neticesinde FETÖ üyelerine "Artık Schengen bölgesinden çıkmayın." talimatı verildi, Afrika'da da "Bazı ülkelerden dışarı çıkmayın..." Yani FETÖ'yü Avrupa'da hangi ülkelerin Şengen bölgesinde koruduğu ve Afrika ülkelerinde de hangi ülkeleri üs olarak seçtiğini de açıkça görüyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hangi ülkeler Bakanım?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Avrupa'da en çok hangi ülkeye gidiyorlar, bunları zaten sizler biliyorsunuz. Belli başlı Avrupa ülkelerinde, Afrika'da da yine 4-5 tane ülke var. Bu ülkeleri kendilerine mesken tutmuşlardır. Bu ülkeler nezdinde de çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Diğer taraftan, Türk ismini ve özellikle bayrağımızı istismar etmelerini de engelliyoruz. Sembollerimizi istismar ediyorlar, sanki Türkiye'nin temsilcisi gibi davranıyorlar. Aynı şekilde, FETÖ iltisaklı okulların birçok ülkede kapandığını görüyoruz. Bu darbe girişiminden sonra bazı ülkeler, özellikle Afrika'da birçok ülke bu örgütün ne kadar tehlikeli bir örgüt olduğunu görmeye başladılar ve okullarını ve oradaki dernekleri ve diğer kuruluşlarını kapatmaya başladılar. 15 ülkede FETÖ iltisaklı okul ve dil kurslarının faaliyetleri sonlandırıldı. 7 ülkede Maarif Vakfına bu okullar devredildi. 3 ülkede okulların Maarif Vakfına devredilmesi konusunda mutabık kalındı. Şimdi işlemler sürdürülüyor.
Diğer taraftan, FETÖ, biliyorsunuz, tüm kurumlara olduğu gibi bizim Bakanlığımıza da maalesef girmiş. Bakanlığımızda da yine ciddi bir temizlik yapıldı. Hem konsolosluk ihtisas memurlarımızın hem de meslek memurlarımızın aşağı yukarı yüzde 25'i Bakanlıktan uzaklaştırıldı. Bunların hepsi ciddi bulgu ve belgeler neticesinde gerçekleştirildi. Bakanlığımızda da bir komisyon oluşturduk. Tüm itirazlar dâhil hepsi arkadaşlarımız tarafından titiz bir şekilde değerlendiriliyor ki hata da yapılmasın.
Geri dönme oranına baktığımız zaman da Bakanlığımızın bu anlamda hata yapmadığını yani bize gelen bilgi ve belgeleri iyi değerlendirdiğini de görüyoruz. En son yine birkaç gün önce bir misyonumuzdan... FETÖ'yle iltisaklı olduğunu düşündüğümüz bir memurun da yine kaçtığını gördük ki onunla ilgili henüz bir yasal işlem yoktu ve Bakanlığımızın bu terör örgütünden tamamen arındırılması için titiz çalışmalarımızı da sürdürüyoruz.
Tabii, terör örgütü sadece FETÖ değildir. Bize yönelik terör saldırılarını sürdüren DAEŞ'le de mücadelemizi en etkin şekilde sürdürüyoruz ve DEAŞ'tan temizlediğimiz alanlara Suriyelilerin dönmeye başladığını görüyoruz. Özellikle Fırat Kalkanı operasyonuyla DAEŞ'ten geri alınan bölgelere 70 binden fazla Suriyelinin Türkiye'den döndüğünü ama 150 bin Suriyelinin de Suriye içinde değişik şehirlerden oraya döndüğünü, şehirlerine döndüğünü de görüyoruz. Buralar biraz kalkındırılırsa ve yaşam koşulları iyileştirilirse çok daha fazla kişinin hem Türkiye'den hem de diğer şehirlerden bu bölgeye geçeceğini görüyoruz. Ve DEAŞ'ın ideolojisini öldürmek için de yoğun mücadele sarf ediyoruz. Yani DEAŞ terör örgütünün, bizim dinimiz, barış dini İslam'la bir ilgisinin olmadığını ve bunların terörist olduğunu, terör örgütü olduğunu her yerde anlatıyoruz. Benzer yöntemin, tabii DEAŞ'la mücadeleyle ilgili Rakka'da ve DEAŞ kontrolü altındaki diğer bölgelerde uygulanabileceğini biz başından beri müttefiklerimize -başta ABD olmak üzere- anlatıyoruz. Ancak, ABD, terör örgütü YPG ve PYD'yle iş birliğini maalesef tercih etti, bu hatasını da sürdürüyor. Bu tercihin taktiksel gerekçeyle olduğunu söylüyorlar ama biz bu izahı kabul etmediğimizi kendilerine de söyledik. Ve Irak'ta yapılan hataların Suriye'de de tekrarlandığını görüyoruz. İki ülkenin istikrarı ve geleceği bizim için de önemli. Dolayısıyla, burada terör örgütleriyle değil gerçek Suriye halkıyla iş birliği yapılması ve siyasi çözüme odaklanması gerektiğini her platformda söylüyoruz.
Diğer taraftan, YPG'nin bugüne kadar DEAŞ'la mücadele ettiği için desteklendiği söyleniyordu ama Rakka'da gördük ki YPG esasen DEAŞ'la mücadele için değil buraları ele geçirmek için ve bir terör kantonu oluşturmak için çaba sarf ediyor ve bu bölgede de DEAŞ'la çok yakın bir iş birliği içine girdiler ve bu ortaya çıktı, ABD başta olmak üzere koalisyonun içindeki bazı ülkeler de bunu inkâr edemediler. Dolayısıyla, terör örgütleri işine geldiği zaman iş birliği yapıyorlar, işine geldiği zaman çatışıyorlar ya da çatışıyor görünüyorlar ve terör örgütleriyle iş birliği yapmanın ne kadar riskli olduğunu, tehlikeli olduğunu anlatmaya devam edeceğiz.
Yine, Irak Başbakanı İbadi'nin Türkiye ziyaretiyle, PKK'yla Irak'ta birlikte mücadele konusunda mutabakat sağladık. Irak'ın tüm terör örgütlerinden, DEAŞ'ten, PKK'dan ve diğer terör örgütlerinden temizlenmesi gerekiyor ve bu konudaki mutabakatımızı da önümüzdeki süreçte birlikte çalışarak uygulamaya koyacağız. Yanı başımızda, sınırımızın öbür tarafındaki terör örgütlerinin mevcudiyeti bizim için her zaman tehdit oluşturmaktadır ve bu terör örgütleriyle tüm unsurlarımızla -İçişleri Bakanlığımız da sizlere anlatmıştır mutlaka- içeride ve dışarıda mücadelemizi sürdüreceğiz. Ama sadece DAEŞ'le mücadele etmek yetmez. DAEŞ'i oluşturan sebepleri de ortadan kaldırmak lazım. Yani Suriye'deki bataklığı kurutmak lazım. Son bir senedir, Suriye'deki bataklığı kurutmak için yoğun çaba sarf ediyoruz. Geçen sene bütçe görüşmelerimizde Suriye'deki bombalamaları, Halep'te ölen çocukları, okullarda, hastanelerde hayatını kaybedenleri, saldırıları konuşuyorduk ama bugün "Ateşkesi nasıl sürdürebiliriz, nasıl genişletebiliriz ve siyasi süreci nasıl zorlayabiliriz?" Bunları konuşuyoruz. Özellikle Astana süreci, önce Rusya'yla başlattığımız süreç, daha sonra İran'ın da dâhil edilmesiyle, son bir yıldır sürdürdüğümüz süreç gerçekten sonuçlar doğurmaya başladı ve şimdi, siyasi çözüm için ne yapabiliriz? En son İdlib'deki gerginliği azaltma bölgelerinin oluşturulmasından sonra da bunun üzerinde duruyoruz ve önümüzdeki günlerde, haftalarda bu konulardaki çabalarımızı yoğunlaştıracağız. Amacımız, Suriye'de kalıcı bir siyasi çözüme ulaşmak, Suriye'nin sınır bütünlüğünü korumak ve istikrarını, güvenliğini tesis etmektir.
Aynı çabamız Irak için de geçerlidir. Barzani'nin organize ettiği referandumun geçersiz olduğunu, gayrimeşru olduğunu, Irak Anayasası'na da aykırı olduğunu zaten başından beri söyleyegeldik. Maalesef, bizim çok yapıcı, dostane uyarılarımız da dinlenilmedi. Esasen bugün Kuzey Irak'ın, Kuzey Irak Yönetimi'nin karşı karşıya kaldığı durumun aynen gerçekleşeceğini kendisine dostane bir şekilde bizzat ben anlattım Erbil'e kadar giderek. Çünkü bunları görmemek için aptal olmak gerekiyor. Kime inandı, kim kullandı, kim yönlendirdi bilmiyoruz ama şimdi hata yaptıklarını da anlamaya başladılar. En son, Irak Anayasa Mahkemesi hiçbir bölgenin ülkeden ayrılamayacağına hükmetti ve İKBY Hükûmeti yönetimi de bu karara saygı duyduğunu açıkladı. Bu önemli bir gelişme ama esası, tamamen bu süreçten vazgeçilmesidir. Irak'ın birliği, bütünlüğü önemlidir. Sonuçta "Daha fazla hak elde edeceğiz." denildi, mevcut defakto kullanılan haklar da gitti. "Kürtleri birleştireceğim etrafımda." dedi Barzani, Kürtleri böldü, parçaladı. Maalesef, bunların da başına geleceğini biz söylemiştik. "Daha fazla güç elde ederim, masada güçlü olurum." dedi, masaya bile oturamadı. Oysa biz bu süreçten vazgeçerse Kürt kardeşlerimizin hakları için kendilerine en çok destek veren ülke olacağımızı ve ara buluculuk yapacağımızı, hatta onların arzu ettiği ülkelerle de garantör olabileceğimizi de kendilerine açıkça söylemiştik.
Çok değerli arkadaşlar, Değerli Başkan; ABD'yle sorunlu bir dönem yaşadığımız bir sır değil. Maalesef, ilişkilerimizde sorunlu bir dönemi yaşıyoruz. Bunun iki sebebi var: Bir tanesi, ABD'nin YPG'ye, terör örgütlerine silah vermesi ve onlarla iş birliği yapması ve bu silahların da PKK'nın elinde, Türkiye'de sürekli yakalanması yani bu silahların bize yönelik kullanılmasıdır. Defalarca uyarmamıza rağmen maalesef ABD bu politikasını sürdürdü. Diğer taraftan, yine FETÖ'nün ABD'deki faaliyeti ve bugüne kadar FETÖ'yle ilgili bir soruşturmanın açılmaması, iade taleplerimizin bugüne kadar tam anlamıyla yani talebimiz için gerekli çalışmaların yapılmaması, Türk halkının da ABD'ye olan hislerini de etkiledi, ilişkilerimizde de bir gerginlik yaşandı. Ama biz bu sorunları diyalog yoluyla çözebileceğimize inanıyoruz. Bu konuda Cumhurbaşkanımızın Sayın Trump'la temasları sürekli şekilde devam ediyor ve en son eylülde, New York'ta bir araya geldiler, sık sık telefonda da görüşüyorlar. Aynı şekilde, Sayın Başbakanımız da en son yaptığımız ziyarette de görüşmelerimiz verimli geçti.
Vize konusunu da yine diyalog yoluyla bir noktaya koyduk. Esasen, bu vize sorunu çok gereksiz bir sorundu ve diplomaside olgun bir tavır değildi. Bunu da açık ve net bir şekilde Amerikalılara da söyledik. Yani "Ben oynamıyorum." şeyi diplomaside olgun bir tavır değildir. Vatandaşların ne suçu var? İki hükûmet arasında ya da devletler arasında bazen sorunlar olabilir ama sivil insanların, vatandaşların cezalandırılması hiç olgun bir tavır değildi ve bunu kendilerine de anlattık. Önemli bir gelişme katettik yani sorunun büyük bir bölümü çözüldü. Diğer küçük detayları da ileride halledeceğimizi düşünebiliyoruz.
Biz, aynı anlayışı Avrupa Birliği için de sürdürüyoruz. Avrupa Birliğiyle de diyalog yoluyla var olan sorunları ya da yaşadığımız tıkanıklığı çözmek istiyoruz. Şimdi, Avrupa ülkelerinde seçimler bitti. Dolayısıyla, buralarda da sağduyu hâkim olmaya başladı. Almanya'yla yürüttüğümüz süreci sizler de takip ediyorsunuz, en son Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel Antalya'ya geldi ve önümüzdeki süreçte hangi adımları beraber atabiliriz ki bu güveni tekrar tesis edelim ve tekrar ilişkilerimizi yoluna koyalım? Tabii, Avrupa da kendi içinde zor bir dönemi yaşıyor. Artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı gerçekten merkez partilerini de zora düşürüyor, bocalatıyor. Çünkü, bir taraftan ırkçı partilerin desteği artıyor, diğer taraftan merkez partilere güven azalıyor. Merkez partiler, tekrar o kaybettikleri oyu alabilmek için nasıl bir politika izleyeceklerini gerçekten âdeta şaşırıyorlar ve bugüne kadar attıkları adımlar da o ırkçı partilerin daha da güçlenmesine sebep oldu. Avrupa'nın, bu Avrupa'yı tehlikeli bir sürece doğru sürükleyen bu yabancı düşmanlığı; ırkçılık, kendisinden başka, kendisinden farklı olan herkese yönelik düşmanlık ve aşırıcılık gibi akımlardan mutlaka kurtulması lazım. Aksi takdirde Avrupa çok tehlikeli bir noktaya doğru gidiyor. Hatta İkinci Dünya Savaşı öncesi günleri hatırlatmaya başladı, bunu da Avrupalılara aynı şekilde söylüyoruz.
Diğer taraftan...
BÜLENT KUŞOĞLU(Ankara) - Sayın Bakan, bu nota meselesiyle ilgili merak edilenler var.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Onu isterseniz soru-cevap kısmında sorun.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ama siz bahsedin, sorularımızı ona göre belirleyelim. Biraz bilgi verirseniz neresini soracağımızı biliriz.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, siz sunumunuza devam edin, soru bölümünde sorarlar onu da cevaplarsınız.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ben sunumumu yapayım, sonra siz soru bölümünde sorun, her türlü soruyu sorun, ben de cevap vereyim o konularda çünkü her konunun detaylarına girmeye başlarsak burada iki saat sunum olur. İlk Bakanlığımda fazla oldu sunum, şimdi ben mümkün olduğu kadar sizlerle interaktif bir şekilde yani soru-cevap şeklinde -sizlerin yorumları da önemli, sizlerden gelecek eleştirilerde önemli- sürdürmeyi tercih ederim.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Herkes o konuyu merak ediyor, güncel bir konu olduğu için.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Sorduğunuz zaman onu da cevaplarız.
Diğer taraftan, Türkiye'nin bölge için Avrupa'nın güvenliği için önemini vurgulayan Avrupa Birliği üyesi ülkelerin sayısı çok daha fazladır. Yani biz hep olumsuzları yansıtıyoruz, Türkiye'de basın veya kamuoyu ama Türkiye'nin önemini her platformda vurgulayan ülke sayısı çoktur. Esasen NATO'daki rolümüz ve buradaki tavırlarımız da politikalarımız da Türkiye'nin Avrupa ve Avrupa Atlantik bölgesinin güvenliği için ne kadar önemli bir ülke olduğunu gösteriyor.
Rusya Federasyonu'yla ilişkilerimizi normalleştirdik. Artık, kriz öncesi, kriz sonrası demeye gerek yok, şimdi daha ileriye nasıl götürebiliriz, bölgesel konularda da iş birliğimizi nasıl güçlendiririz bunun çabası içindeyiz. En son Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığımız Sochi ziyareti de bu anlamda son derece faydalı bir ziyaret oldu. Tabii, Suriye'den Kırım'a, Kafkasya'dan Balkanlara pek çok konuda fikir alışverişinde bulunuyoruz. Bazı konularda da Kırım konusunda, Ukrayna konusunda Rusya'yla da farklı düşünüyoruz. Esasen Suriye'de de bazı konularda görüş ayrılığımız var, olabilir ama Suriye'de ateşkesin sağlanması ve siyasi süreç için ortak çalışıyoruz. Bu görüş ayrılıkları bu iş birliğimize engel değildir. Aynı şekilde, yine, Kırım'ın haklarını ve Kırım Tatarlarının durumunu da yakından takip ediyoruz. En son yaptığımız girişimlerle, biliyorsunuz, Kırım Tatar Meclisi Başkan Vekilinin ve Yardımcısının serbest bırakıldığını sizler de takip ettiniz.
Çok Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; 2016 yılında, esasen, Kıbrıs sorununu biz çözmek istedik ama mümkün olmadı, 2017 yılına sarktı. 2017 yılında da KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti olarak aynı yapıcı tavrı sürdürdük ve samimi yaklaşımımızı tüm dünya gördü. Crans-Montana'ya da kalıcı bir çözüm için gittik fakat Rum tarafının esasen bu parametrelerde bir çözüm istemediğini biz de gördük, Birleşmiş Milletler de gördü; en iyi gören de Avrupa Birliği oldu çünkü onlar da bu toplantılara katıldılar ve İngiltere dâhil diğer ülkeler de gördüler ve bunu samimi bir şekilde de... Tabii ki raporlara yansımadı yani rapor suya sabuna dokunmayan bir rapor ama BM Genel Sekreteri de dâhil özellikle Avrupa Birliği -bu konuda onların sergilediği dürüst tavır için de teşekkür etmek istiyorum- Crans-Montana'da kim çözüm istedi, kim istemedi bunu açık bir şekilde her yerde söylüyorlar, Avrupa Birliği içinden de duyuyorum, dışarıdan da duyuyorum, biz çözüm istedik Rum tarafı çözüm istemedi. Şimdi, bu meselenin çözülmesi için neler yapacağız? Elbette bunu da KKTC'yle birlikte görüşüyoruz, kendi içimizde de değerlendiriyoruz, mutlaka bu konuyu kendi aramızda, hep beraber, iktidarıyla muhalefetiyle değerlendirip seçimlerden sonra tavrımızı da mutlaka net bir şekilde belirleyeceğiz. Biz ama hep diyalog ve diplomasi yoluyla bu sorunun çözülmesini arzu ettik. Tabii bundan sonraki süreçte de garantör ülke olarak yükümlülüklerimizi de yerine getirmeye devam edeceğiz.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, bir taraftan çözüm isterken tabii KKTC üzerindeki izolasyonların kaldırılması için, KKTC'nin daha fazla temsilcilik açması için, KKTC pasaportunun daha fazla ülkede geçerli olması için de çabalarımızı sürdürüyoruz ve dün Doha'ya vardığımızda bizi karşılayanlardan bir tanesi de Doha'daki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Büyükelçisiydi.
Çok değerli milletvekillerimiz, Değerli Başkanım; elbette Filistin davasını geçtiğimiz bir yıl içinde de yakından takip ettik. Harem-i Şerif'te yaşanan sorunları siz bizlerden daha fazla takip ettiniz ve biz sadece İsrail'le diyalog kurmadık, Cumhurbaşkanımız İsrail Cumhurbaşkanıyla telefonla görüştü, arkadaşlarımız İsrailli muhataplarıyla bu sorunun aşılması için ve oradaki politikalarına son vermesi için gerekli girişimleri yaptı, temaslarda bulundu, biz de İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanlarını İstanbul'da topladık ve Filistin'e desteğimizi burada bir kere daha vurguladık. Filistin'in kendi içindeki birlik beraberlik de çok önemli. El Fetih ve Hamas'ın birleşmesi konusunda yıllardır sürdürdüğümüz bir çaba vardı ve bu çabaların neticesini de almaya başladık, bu sene vardıkları mutabakat Filistin'in geleceği bakımından, birliği beraberliği bakımından önemli.
Körfez bölgesinde ortaya çıkan krizin çözümü için biz hem Kuveyt'in ara buluculuğunu destekledik hem de İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde kendimiz de çabalar sarf ettik, Suudi Arabistan nezdinde, Kuveyt nezdinde, Katar nezdinde ama hâlâ bu sorun maalesef çözülmedi, umuyoruz ki önümüzdeki kısa süre içinde bu sorun çözülür. Elbette Körfez İşbirliği Konseyinin stratejik ortağı olarak Türkiye'ye de önemli görevler düşüyor, biz bu rolümüzü, pozitif rolümüzü, yapıcı rolümüzü oynamaya devam edeceğiz. Katar'a karşı haksız yaptırımlara da "yanlış" dedik çünkü sorunlar bu şekilde çözülmez, yaptırımlarla çözülmez fakat Katar'ın içinde yaşadığı bu sıkıntılı dönemde her türlü desteği de verdiğimizi burada vurgulamak isteriz. Keza, Suudi Arabistan'la ilişkilerimiz de çok iyi düzeyde ve bunu daha da güçlendirmek için birlikte çalışıyoruz. Hem Katar'la hem de Suudi Arabistan'la ilişkilerimizi bu dönemde stratejik düzeye çıkardık. Dün, Katar'la Üçüncü Yüksek Stratejik Komite Toplantısı'nı gerçekleştirdik.
Komşumuz İran'la da bazı konularda görüş ayrılığımız devam etse de gerek ikili ilişkilerimizi geliştirmek için gerekse Suriye başta olmak üzere bölgesel konularda birlikte hareket edebilmek için temaslarımızı yoğunlaştırdık ve neticelerini de aldığımızı size söyleyebiliriz. Açık, net bir şekilde söyleyelim: İran'ın bazı politikalarına karşıyız ama İran'la varılan nükleer anlaşmanın devam etmesinden yanayız. Bu konuda Avrupa Birliğinin açıklamasına biz de katıldık; diğer taraftan, İran'ın izole edilmesine ve köşeye sıkıştırılmasına da karşı olduğumuzu söylüyoruz çünkü bu çok tehlikeli bir yaklaşımdır, bizim bölgemiz için de bölgemizin istikrarı için de bir tehdit oluşturur.
Diğer taraftan, Lübnan'daki gelişmeleri yakından takip ediyoruz, arkadaşlarımız, bizler yakından takip ediyoruz. Cumhurbaşkanımız Lübnan Cumhurbaşkanıyla görüştü. Bu akşam Lübnan Dışişleri Bakanı Cibran Basil'i Ankara'da ağırlayacağız, Sayın Cumhurbaşkanımız kendisini kabul edecekler, biz de ikili görüşmemizi yapacağız ve Lübnan'daki yaşanan krizin aşılması için ne yapabiliriz bunları değerlendireceğiz.
Balkan ülkeleri arasındaki sorunların yine diyalog yoluyla çözülmesi için gerçekten çok çaba sarf ediyoruz. Aynı zamanda, ekonomik ilişkilerle güçlerin bağlanması için de arkadaşlarımızla birlikte çalışıyoruz, üçlü mekanizmamızı işletiyoruz. Aralık ayında Sırbistan-Bosna-Türkiye üçlü toplantısını Sırbistan'da yapacağız, şubat ayında yine Bosna-Türkiye-Hırvatistan toplantısını da Mostar'da gerçekleştireceğiz ve üçlü liderler toplantısını da önümüzdeki yıl içinde gerçekleştireceğiz. Bölgenin istikrarı, ekonomik kalkınması önemli. En son, Sırbistan'a yaptığımız ziyaret de son derece başarılıydı.
Yine, Güney Kafkasya'da sorunların çözülmesi için de çaba sarf ediyoruz. Üçlü mekanizmalarla ve somut projelerle bölgeyle bağımızı da güçlendiriyoruz, bölgedeki sorunların yine aşılması için yoğun çaba sarf ediyoruz. En son Türkiye-Pakistan-Afganistan üçlü mekanizması çerçevesinde yaptığımız çalışmaların neticesini görüyoruz. Şimdi Pakistan-Afganistan arasında diyalog tekrar kuruldu, kendi arasındaki sorunların bu iş birliği çerçevesinde çözülmesini de istiyoruz.
Yine, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi'ni açtık ve Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan üçlü mekanizması bugüne kadar en somut neticeler aldığımız mekanizmadır. Bu ayın sonunda Türkiye-Azerbaycan-Pakistan üçlü toplantısını yapacağız, ilk defa yapacağız. Aynı şekilde Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan üçlü mekanizmasını da aynı şekilde kurma konusunda prensip anlaşmasına vardık.
Yukarı Karabağ ve Azerbaycan'ın işgal edilmiş topraklar sorunu çözümü için de çaba sarf ediyoruz. Ve son Soçi ziyaretimizde Sayın Cumhurbaşkanımız bu konularda Putin'le görüştü. Biliyorsunuz Minsk üçlüsü içinde Rusya da var. Rusya, ABD ve Fransa ve bu ülkelerin buradaki tavrı çok önemli. Ve özellikle her iki ülkeyle yakın bağı olan Rusya'yı bu konuda teşvik etmeye çalışıyoruz. Ve bu konuda atılacak adımlara da Türkiye'nin yapıcı politikalarla destek vereceğini de söylüyoruz. Elbette burada Azerbaycan'ın öncelikleri bizim önceliklerimizdir, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü de bizim her zaman prensip olarak desteklediğimiz ve bu süreçte ilke olarak kabul ettiğimiz bir durumdur.
Diğer taraftan, Orta Asya ülkeleriyle de bağlarımızı güçlendiriyoruz. Türk Konseyi bugüne kadar çok önemli bir fonksiyonu yerine getirmeye başladı. Şimdi, Özbekistan'daki seçimlerden sonra Özbekistan'ı da Türk Konseyine dâhil etmek için süreci başlattık.
Yine, sadece kendi coğrafyamızda değil dünyanın her bir yanına yani diğer kıtalara da açılım politikalarımızı sürdürüyoruz. Asya, Latin Amerika, Afrika'yla iş birliğimiz gerçekten çok ileri noktalara ulaştı ve bu kıtalardaki, bu bölgelerdeki ülkelerle ikili bağlarımızı da güçlendiriyoruz, bölgesel ekonomik örgütlerle yine çok iyi iş birliği içindeyiz, serbest ticaret anlaşmalarını müzakere ediyoruz birçoğuyla, diğer taraftan uluslararası...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Süre bitti mi Sayın Başkan? Hemen toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bu yıl içinde biliyorsunuz Güneydoğu Asya ülkelerinin ya da uluslarının örgütü olan ASEAN'da da sektörel diyalog ortaklığı statüsü elde ettik. Ve çok önemli bir bölgede yaklaşık 2,6 trilyon ekonomik büyüklüğe sahip bir bölgede de bir statümüz oldu ve bundan sonra ASEAN toplantılarına düzenli bir şekilde katılacağız ve iş birliğimizi bu bölgelerle güçlendireceğiz. Ve ASEAN bölgesinde sadece Laos'ta büyükelçiliğimiz yoktu, yeni büyükelçimizi atadık. Ve büyükelçimiz Laos'ta büyükelçilik hizmet binamızı gidip açacak ve tüm ülkelerde büyükelçiliğimiz olmuş oluyor.
Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizi eşit ortaklık temelinde yürütüyoruz. Ve Afrika Birliğinin stratejik ortağı olarak ortak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bir sonraki zirve toplantısının hazırlıklarını sürdürüyoruz. Bu bölgeler TİKA, AFAD, Kızılay gibi kurumlarımızla da gidiyoruz. Yani yumuşak gücümüzü çok iyi kullandığımızı söyleyebiliriz. Türkiye burslarıyla tüm dünyadan öğrencileri Türkiye'ye getiriyoruz ve Türk Hava Yollarının uçuş sayısı, destinasyon sayısı tüm dünyada ağı, "network"ü giderek artıyor ve bundan da büyük bir mutluluk duyuyoruz.
Büyükelçilik sayımızı da bu anlayış içinde sadece Güneydoğu Asya bölgesinde değil tüm dünyada artırıyoruz. Afrika'da 2 tane büyükelçilik açacağız Ekvator Ginesi ve Sierra Leone. Aynı şekilde Burundi'ye açmak için de Bakanlar Kurulu kararı çıktı. 39'dan 42'ye çıkıyoruz. 54 Afrika ülkesinin 50'sinde büyükelçilik açmış olacağız.
Latin Amerika bölgesiyle bağlarımız da kuvvetleniyor. "Gitmediğimiz yerde yokuz" anlayışıyla hareket ediyoruz. Ve Trinidad and Tobago ve Bolivya'ya da büyükelçilik açma kararı aldık, büyükelçilerimizi atadık, arkadaşlarımız gidip burada büyükelçiliklerimizi açacaklar.
Uluslararası ve bölgesel kuruluşlarda da etkin rol oynadığımızı biraz önce vurgulamıştım. Bölgesel örgütleri tekrar canlandırmaya çalışıyoruz. İİT zirve Dönem Başkanlığını yürüttüğümüzü söylemiştim, KEİ'nin Dönem Başkanlığını Ukrayna'ya devrettik. KEİ'nin reformu için çalışıyoruz. MIKTA'yı bilmiyorum duydunuz mu, Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya'nın oluşturduğu bir örgüttür, Dönem Başkanlığını sürdürüyoruz ve MIKTA'yı da kurumsal bir örgüt hâline getiriyoruz. Ve bu aralık ayı içinde yine Dışişleri Bakanları toplantısını Türkiye'de gerçekleştireceğiz.
Biraz önce insani dış politikamıza vurgu yapmıştık ve insani yardımlarda rakam olarak ABD'den sonra ikinciyiz, 2016 rakamlarını söylüyorum. 6,3 milyar onların yaptığı yardım miktarı ve 6 milyar dolar bizim yaptığımız insani yardımın toplam miktarı. Arada 300 milyon dolar var. Bu rakamı da bu sene kapatacağımızı düşünüyoruz. Amerika'da biraz kesinti var, biz ise tam tersi insani yardımlarımızı artırıyoruz. İşte kuraklık olan yerlerde, kıtlık olan yerlerde, Afrika'da, Asya'da, yine felaketlerin olduğu yerlere insani yardımlarımızı ulaştırıyoruz. En son tüm ekiplerimizle Kuzey Irak'ta deprem bölgesindeyiz. İran'a da gitmek istedik ama İran "Yurt dışından herhangi bir yardım talebimiz yok." diyerek teşekkür ettiler, kamuoyuna da bu şekilde açıkladılar.
Rohingya Müslümanlarını yalnız bırakmadık. Esasen bizden daha fazla duyarlılık gösteren bir ülke de olmadı. Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi'yle Bangladeş'e yaptığımız ziyareti takip etmişsinizdir. Çok zor şartlar altında yaşıyorlar. Kendilerinden bir alan tahsisi istedik ki buraya kamplarımızı kuralım. Yine sahra hastanemizi kuralım. Orada mutfaklarımız var ve AFAD'ımız, TİKA'mız ve Kızılayımız her türlü yiyecek, içecek, gıda, ilaç yardımı yapıyorlar. Ama daha iyi şartlarda yaşamasını arzu ediyoruz. Ama Myanmar'la da temasımız devam ederek bu insanların esasen normalleşen bir Myanmar'a da dönmesini istiyoruz.
En az gelişmiş ülkeler için teknoloji bankasını Gebze'de kuruyoruz ve bunun anlaşmasını New York'ta BM'yle ve en az gelişmiş ülkelerin temsilcileriyle imzaladık ve yer tahsisi yaptık, binamız var, personel tahsisi yaptık, bütçe yine tahsisi yaptık. Ve burada geliştirilen teknolojilerin de en az gelişmiş ülkelere transferi için de BM ve ilgili kuruluşlarla birlikte çalışacağız.
Çok değerli arkadaşlar, yurt dışındaki vatandaşlarımızın çıkarını korumak bizim önceliğimiz dedim sözlerimin başında. Ve vatandaşlarımıza hizmetin hızını artırmak için ve kalitesini artırmak için arkadaşlarımızla yoğun çaba sarf ediyoruz.
Şimdi, bir iç denetim mekanizması da kurduk. Hangi misyonda aynı işlem ne kadar sürede yapılıyor. Hangisi daha hızlı yapıyor, hangisi daha yavaş yapıyor. Aynı misyon içinde de hangi personel bu işlemi hangi sürede yapıyor. Çünkü gördük ki randevu süreleri uzuyor. Yabancılar da şikâyet ediyor bizim vatandaşlarımız da. Şimdi, bir haftayı geçmiyor randevu da geçmiyor, işlem süresi de geçmiyor. Personel takviyesini de elbette yeni aldığımız personellerle yapacağız. Biraz FETÖ'den attığımız kişiler sebebiyle Bakanlığımız arındı, temizlendi ama personel sayımızda da ciddi bir düşüş oldu. Yedi gün yirmi dört saat hizmet etme anlayışımızla yine vatandaşlarımızın her zaman yanındayız. Bunu daha önce de vurgulamıştım.
Misyon sayımız 236'ya çıktı. Hedefimiz bu yıl içinde 240'lara ulaşmak yeni büyükelçiliklerimizle ama önümüzdeki yıl içinde de 250'ye ulaşmak. Ama misyon sayımızı artırmak yetmez hizmet binalarımızın büyük olması lazım, ülkemize ve vatandaşlarımıza yakışır bir şekilde olması lazım, vatandaşlarımızın iyi hizmet alabileceği ve 29 Ekim resepsiyonu dâhil -en son 29 Ekim kutlaması yaptığımız için söylüyorum- millî günlerimizde vatandaşlarımızı ve misafirlerimizi ağırlayabileceğimiz büyüklükte olması lazım. Bunun için de çok çaba sarf ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyaretlerimizde yaptığı bir pazarlık vardır: Büyükelçilik binamız için -rezidans dâhil, yine lojmanlar dâhil- ne kadar yer vereceksiniz. Bunun pazarlığını her zaman Sayın Cumhurbaşkanımız -sağ olsunlar- yaparlar çünkü misyonlarımızın ülkemize, milletimize yakışır bir şekilde olması lazım.
İşte, İhsan Sabri Çağlayangil -Allah rahmet eylesin- onun inisiyatifiyle New York'ta bir Türkevini satın almışız. 10 katlı bir binaydı. Ama eski ve bize artık yetmeyen bir binaydı. Şimdi, bu binayı yıktık. Hemen arkasında küçük bir bina daha vardı, onu da satın aldık. Yine bir park yeri vardı, onu da satın aldık. Ve bazı komşu ülkelerden hava hakkını -New York'ta böyle bir uygulama var, kendi kat yüksekliğini size satabiliyor- satın alarak şimdi 32 kat yerin üstünde, 3 kat da yukarıda var -ama yine onlar teknik şeyler için- ve eksi 4 kat, toplamda hizmet verecek 36 katlı bir Türkevi binasını inşa ediyoruz. Temelini de Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte New York ziyaretimizde BM Genel Kurulu kapsamında, marjında attık. Üç sene içinde inşallah bu hizmet binamızı kazandıracağız ve New York'un en görkemli binalarından birisi olacak.
Değerli arkadaşlar, tabii, tüm bu faaliyetler parayla olur, paramız olmazsa yapamayız. Bakanlığımızın bütçesinin miktarı bu yıl 3 milyar 310 milyon 380 bin TL olarak belirlenmiştir. Elbette Komisyonumuzun onayına sunuldu.
GARO PAYLAN (İstanbul) - 1 milyar dolar değil yani Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - 1 milyar dolar değil, doğru söylüyorsunuz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Dolar yükseldi.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Dolar yükselmesinden dolayı yıl içinde kaybımız oluyor bizim ama bu kaybımızı sağ olsun Maliye Bakanlığımız da hemen gideriyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama bizim de vergilerimizden gidiyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Yani ülkenin itibarı için bütçeden her zaman, tüm çalışmalarımızda, Hükûmetimizden, Cumhurbaşkanımızdan, Başbakanımızdan ve Maliye Bakanımızdan, ilgili arkadaşlarımızdan destek görüyoruz. Bu konuda hiçbir sıkıntımız yok.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Sayın Bakan, Strateji Başkanını tebrik ediyorum. Yani bu dövizi de dikkate almış, neredeyse kuruşu kuruşuna tutturmuş bu anlamda.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Evet, arkadaşlarımız da gerçekten... Yani biz daha fazlasını arz ederiz ama ülkemizin bir bütçesi var, bu bütçe içinde de bize düşen bir pay var ama bize ayrılan bu bütçeyi gerçekten arkadaşlarımız çok etkin kullanıyor, çok titiz bir şekilde bütçe dengesini sağlıyorlar. Huzurlarınızda tüm çalışma arkadaşlarıma bu konudaki hassasiyetleri için de çok teşekkür ediyorum.
Bütçemizin yüzde 57'sini yurt dışında teşkilatımızın ihtiyaçlarının karşılanması için kullanıyoruz, bunu da söylemek isterim.
Elbette bu kadar aktif bir dış politika tek başına yürütülmez. Tüm Hükûmetimizin, diğer bakanlıklarımızın ve ilgili kuruluşlarımızın desteği var ama benim en büyük gücüm benim çalışma arkadaşlarımdır. Bugün kadın sayısı olarak -haklı olarak- bir eleştiride bulundunuz ama biz, esasen, burada, gerçekten, yani illa da kadın olsun ya da erkek olsun değil, arkadaşlarla oturuyoruz, objektif kriterler koyuyoruz: "Kim daha iyi yapabilir?" Hiç duygusal şeyler olmuyor; öyle arkadaş dayanışmasıymış, oymuş, buymuş. Bu Bakanlıkta bu tür şeyleri...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Liyakat mı esas alınıyor?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Tamamen liyakat meselesi ve kadın büyükelçi sayımız gerçekten şu anda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde olmadığı şekilde artmıştır, onu da vurgulamak isterim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Kadın olmadığından bütün işleri erkekler yapıyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Yok, kadın olmadığından değil ama geçen sene burada çok daha fazla kadın arkadaşımız vardı.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hep müsteşar yüzünden.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Yani geçen sene de ben bakandım, o yüzden suçlu müsteşardır.
Ve son terfilerde de baktım şöyle, gerçekten en çok kadın arkadaşlarımız terfi almış. Neden? Çünkü çalışmalarına bakıyoruz, verimli bir şekilde çalışıyor arkadaşlarımız. Benim kendi Kabinemde de yani Bakanlık katında da yine kadın arkadaşlarımız da var, erkek arkadaşlarımız da var. Biz böyle bakmıyoruz ama liyakat bizim için çok önemli.
Huzurlarınızda tüm çalışma arkadaşlarıma gerçekten bir kere daha teşekkür ediyorum.
Şimdi sizlerin değerlendirmelerini ve sorularını almak isteriz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.