KOMİSYON KONUŞMASI

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; çok teşekkür ediyorum, öncelikle bu bütçe görüşmeleri sırasında verilen avanslar dolayısıyla gösterilen bu müsamaha dolayısıyla teşekkür ediyorum. İnşallah, bu Bakanlıkta da elimizden geleni yaparak millete hizmet etme imkânını buluruz. Ayrıca, çok sayıda yapıcı teklifler ve tenkitler oldu; bunlar için de teşekkür ediyorum. Bunların her birisini detaylı bir şekilde not aldık, ben de not aldım, arkadaşlarımız da not aldı. Mümkün olduğu kadar kısa bir süre içerisinde cevaplandırmaya çalışacağım.

Önce sorular kısmında birkaç tanesini cevaplandırayım, geri kalanlarını da yazılı olarak cevaplandıralım.

Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları, vesaire bunların tek çatı altında toplanması gibi herhangi bir çalışmamız yoktur; bu konuya açıklık getirmemiz gerekiyor. Şundan da emin olun, gerek sinema gerek Telif Yasası, diğer hazırladığımız yasalarda mutlaka sektörle ve o konuyla ilgili bütün tarafları bir araya getirerek bir uzlaşı oluşturmaya gayret ediyoruz. Bundan sonraki alanlarda da karşımıza çıkacak olan Bakanlığı ilgilendiren konularda, o konuyla ilgili herkesin, tabii yüzde 100 herkesin ittifakını alamazsınız ama özellikle bu iki yasada neredeyse yüzde 100'e yakın bir büyük ittifakla yasalar hazırlandı ve bunlar zannediyorum önümüzdeki hafta içerisinde Başbakanlığa gönderilerek süratle, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmesi sağlanacaktır.

"Booking.com"la ilgili mahkeme kararı bekleniyor; bununla ilgili olarak böyle bir gelişme içerisindeyiz.

"FETÖ iltisaklı ve geri alımlar ne oldu?" sorusu: Burada hakkında işlem yapılanlar vesaire var ama ihraç edilen 208 kişi var. 208 kişi ihraç edildikten sonra geri alınan 34 kişi var; bu rakamı da sizlerle paylaşmak isterim.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasındaki yolsuzluk için soruşturmayı hemen açıyoruz, bunun planlamasını da bu bütçe görüşmelerinden sonraya bıraktık. Bununla ilgili kabul edilebilecek bir durum değildir yani böyle bir şey var idiyse, ilgililer tarafından saklanmış olması hakikaten kabul edilemez.

Utku Bey'in kaplıca bölgesi İnler'le ilgili... Bu konuda ihaleye çıkılmış, gerekli bir talip olmamış ama sizin de bu konuda yardımlarınız, destekleriniz, yönlendireceğiniz insanlar olursa ona açık olduğumuzu, tekrar bu konuyla ilgili bir ihale yapılabileceğini ifade etmek isterim.

Müsaade ederseniz, tek tek bütün sorulara cevap vermek oldukça zor ama bizim kültür alanımıza bakış açımız bakımından birkaç konunun altını tekrar çizmek isterim. Bizim en büyük gücümüz kültür ve turizm aslında nitelikleri itibarıyla birbirinden farklı. Birisi, tamamen ekonomik gerekler ve birtakım şartlarla hareket edilen bir alan, diğeriyse adı üstünde kültürel bir alan ama her ikisinin arasındaki ilişki birbirini etkiliyor yani kültürel zenginliğiniz ve çeşitliliğiniz sizin turizm alanındaki faaliyetlerinizi etkiliyor, turizm alanındaki gelirleriniz ya da çok sayıda turistin gelmesi de kültürel alandaki zenginliğinizi artırıyor.

Şimdi, bizim ülke olarak, herhâlde bu salonda bulunan herkesin üzerinde ittifak edeceğimiz hususların başında gelen şey, konuştuğumuz kültür ve turzm alanının her ikisiyle ilgili de en büyük servetimiz Anadolu topraklarının, Türkiye topraklarının bu coğrafyanın zenginliği ve çeşitliliğidir. Bu coğrafyada -daha evvel bazı arkadaşlarımız da ifade ettiği için- bu zenginliğin tamamı bizim için yerlidir, millîdir. Bu topraklarda -ben de konuşmamda çok kısa olarak ifade ettim- hem İslam medeniyetinin büyük eserleri, ister binaları, yapıtları, çarşıları, hamamları hem de İslam öncesindeki dönemden eserlerin her birisi bu topraklara aittir, bu coğrafyaya aittir, bu millete aittir ve bu özelliğiyle de yerlidir; bunların her birinin korunması, geliştirilmesi Anadolu'nun zenginliğini gerçekten teyit eden önemli işlerimizin başında geliyor.

Dünyada böyle bir başka ülke yok. Ben geçen yaz sonunda Kütahya Aizanoi'de ve Burdur Kibyra'da "Senfonik Türküler Konseri" diye bir konser yaptık yani nasip olursa yazın hep beraber gidelim. Benim uzun yıllardır çok keyif aldığım önemli konserlerden biriydi. Ben Kibyra'ya katıldım, arkadaşlarımız diğerlerine katıldılar. Bunu bizim diğer bütün antik kentlerimizde yapabiliriz. Kibyra dediğimiz yer, Burdur'un Gölhisar ilçesinde binlerce yıllık geçmişi olan bir yer, Helenistik dönemden, Roma Dönemi'nden kalma. Dünyanın en önemli medusasına sahip olan bir yer ve kazılarda çok önemli ölçüde de bu tarihî şehir günyüzüne çıkartıldı çok şükür. 11 bin koltuk kapasitesi, seyirci kapasitesi olan bir arenada bu konseri yatık. Alan, antik bir şehir; orkestra, senfoni orkestrası formatında; çalınan eserlerse, icra edilen eserlerse Anadolu'nun ezgilerinden oluşan bir kültür dinletisi. Sizi temin derim ki dünyanın hiçbir yerinde bu üçünü bir araya getirebilecek kadar büyük engin bir tarihî çeşitliliğe, kültürel çeşitliliğe sahip olan bir ülke yoktur; bunun farkındayız. Sanatta, kültürde yerli ve millî olmaktan kastettiğimiz şey, bu coğrafya içersinde var olan bütün bu birikimin bütün bu müktesabatın tamamına sahip çıkmaktır. Yani -konuşmalarda geçtiği için ama altını çizmek bakımından söylüyorum- Hazreti Mevlânâ da bu topraklarda, Eyüp Sultan Hazretleri de bu topraklarda, Ahmed-i Hani de bu topraklarda, Aziz Nicholas da bu topraklarda, Meryem Ana da bu topraklarda. Bütün bunların hepsi, bizim kültürel, yerli, millî zenginliğimizin birer parçasıdır. Zaten böyle görmezsek, bu coğrafyadaki bu zenginliği daha ileriye taşamamız hem kültür alanında hem buna bağlı olarak turizm alanında atılım yapabilmemiz mümkün değildir. Tabii ki bu çeşitliliği, tabii ki bu derinliği ve zenginliği korumak en önemli hususlarımızdan biridir.

Bunun altını çizerek, çok vaktimiz müsait olmadığı için daha teferruatlı bir şekilde girmiyorum ama şunun da farkında olmak zorundayız: Bu toprakların yakın dönem siyasi tarihî iki alandaki yerli, millî bağımsızlık mücadelesiyle geçmiştir; Meşrutiyet'ten, Tanzimat'tan itibaren başlatarak bugünlere kadar belki daha da devam edecektir. Bunlardan birisi, kültürel anlamda bağımsızlık; bunu kastederken bize ait olan ne varsa bunların hepsinden beslenmek ama asla başka kültürlerin boyunduruğu altında, başka kültürlerin altında eziklik psikolojisi içerisinde, aşağılık kompleksi içerisinde olmadan bir bağımsızlık mücadelesi vermektir. Diğeri ise, tamamıyla bununla bire bir ilgili görünmese de, tamamıyla yakın ilişki içerisinde olan ekonomik ve teknolojik bağımsızlıktır. Geçmişe baktığımız zaman, kültürel bağımsızlıklarına sahip olmayan milletlerin ekonomik ve teknolojik bağımsızlıklarını da elde ettikleri görülmüyor veya bugün -isimlerini vermeyeyim resmî zabıtlara geçeceği için- dünyanın çok zengin olan ülkelerinin bugün eğer teknolojik ve ekonomik olarak herhangi bir şekilde bağımsızlıkları söz konusu değilse bunun altındaki en temel nedenlerden biri de kültürel bağımsızlıklarını ihmal etmiş olmaları ya da böyle bir konunun farkına dahi varmış olmamalarıdır. Dolayısıyla biz bu topraklara ait, bize ait olan ne varsa hiç ayırt etmeden bu toprakların ürettiği bütün değerlere sonuna kadar sahip çıkacağız, bizden sonraki nesillere bunları aktaracağız; vazifemiz de budur. Bizim millîlikten, yerlilikten anladığımız bu. Herhâlde hepimiz bu görüşleri de bir şekilde benimseriz.

Bir başka önemli konu: Doğrudan kültür ve turizmle ilgili görünmese bile önümüzde çok sert bir siyasi rijit bir alan var; bu da, yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı ve özellikle Türkiye düşmanlığıdır bunun somuta indirgenmiş bir hâli. Bunun temelleri de aslında 1990'ların başındaki Amerika'nın Irak'ı işgaliyle birlikte başlayan bir süreçtir. Hatta biraz daha öncesine giderseniz, Demir Leydi'ye kadar giderseniz, komünizmin çökmesiyle birlikte gelişen süreçte Batı'nın kendisine yeni bir düşman ittihaz etme zorunluluğu dolayısıyla Müslüman dünyasının içinden yeni bir düşman üretilme meselesidir. Maalesef ne acıdır ki İslam dünyası da kendi içerisinden bu gelişen yeni akımlara karşı bol sayıda da bol miktarda da malzeme üretmiştir, çok zengin malzeme üretmiştir. Dolayısıyla karşımızda böyle son derece önemli şekilde var olan, politik bütün araçları da kullanan bir Türkiye karşıtlığı, sonuç olarak Türkiye karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığıyla karşı karşıyayız. Bu, Almanya'daki seçimlerde karşımıza çıkıyor, Hollanda'daki seçimlerde karşımıza çıkıyor. Şuna katılıyorum: Bir etki tepki içerisinde Doğu'da Batı karşıtlığı, Batı'da Doğu karşıtlığı şeklinde ortaya çıkıyor. İşte, tam da bu noktada Türkiye'nin üzerine çok büyük sorumluluklar düştüğünün farkındayım, Kültür ve Turizm Bakanı olarak farkındayım. Biz, elimizdeki bu kültürel zenginliği ve çeşitliliği, Anadolu topraklarında yaşanan bizim büyük medeniyetimizin engin zarafetini, tabiri caizse Türkiye'nin bir "soft power", yumuşak güç unsuru olarak, enstrümanı olarak kullanmayı inşallah başaracağız. Türkiye'nin daha iyi tanıtılması, turizmde karşılaşmış olduğu bu blokajların ortadan kaldırılabilmesi için de bunun önemli olduğunu, olumlu bir Türkiye algısının ortaya çıkması için de önemli olduğunu düşünüyorum.

Yine üzerinde durmamız gereken konulardan birisi turizm alanıyla ilgili, turizm alanlarının restorasyonu meselesi ve arkeolojik kazılar meselesi. Garo Bey de söyledi, hepimiz bu Bakanlıktan çok şey bekliyoruz, her arkadaşımız kendi iliyle ilgili tarihî alanların ortaya çıkarılması ve restore edilmesi için çok şey bekliyor ama elimizdeki kaynak da bu, maalesef bu. Kültür Bakanlığı bütçesinin yeterli olmadığı ortadadır ama biz yeni şeyler bulmak ve gerçekten yeni gelirler elde etmek için de birtakım çabalar içerisine girmek mecburiyetindeyiz.

Bu çerçevede bir başka önemli alan da arkeolojik kazılar. Mesela geçen gün Perge'ye gittik. Perge'deki kazılar 1944 yılında başlamış, hâlâ devam ediyor, herhâlde böyle giderse bir yirmi otuz sene daha gidecek durumdadır. Onun için bizim belli modeller üzerinde durarak kültür sanat alanlarının bir şekilde daha rahat ortaya çıkarılabilmesi için özel sektörün -bunu piyasalaşma anlamında söylemiyorum- bazı sorumluluklarının ortaya konulabilmesi için diyaloglarımızı geliştirmemiz, özel sektörü de bu işin içerisine çekmemiz lazım. Sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde ya da bu alanların ortaya çıkarılması konusunda üretilecek projelerde paydaşlık konusunda özel sektörü düzgün, doğru bir modelle işin içerisine çekmemiz gerekiyor. Bununla ilgili zaten biliyorsunuz özel sektör eğer bu alanlarda herhangi bir şekilde harcama yaparsa bunu tamamıyla gider olarak gösterebilme gibi bir yerde teşvik anlamına gelecek hususlar var ama maalesef çok az sayıda önemli özel sektör kuruluşları dışında bu alanda özel sektörde bir farkındalığın oluşturulması gerekiyor.

Şunu da söylememiz gerekiyor: Kültür, resmî bir alan değildir. Bunu şu anlamda söylüyorum: Biz kültürü bir endoktrinasyon aracı olarak görmüyoruz, böyle olmamalıdır ama her ülkenin özellikle Kültür Bakanlıkları vasıtasıyla kendi millî, yerli kültürlerini zenginleştirecek ve bu alanda yapılacak çalışmaları destekleyecek bir perspektife, bir ana plana, master planına sahip olması gerekiyor. Bu anlamda kültürü sivil bir alan olarak gördüğümüzü de açıkça ifade etmek isterim.

Yine konuşulan konular arasında önemliydi, bazı arkadaşlarımız ifade ettiler, hem kültür varlıklarının korunması hem de kültürel diplomasi kurumlarımızın tek elde toplanmasıyla ilgili bazı görüşler ortaya çıktı. Ben geçmiş dönemde Başbakan Yardımcılığı sırasında kültürel diplomasiyi ilgilendiren mesela TİKA gibi, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı gibi ilgili kuruluşlarla, vakıflar gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı ve özellikle yurt dışı DİTİB teşkilatı gibi kuruluşlarla da çalışma imkânı buldum. Gördüğüm şey şu: Doğrudur, Türkiye'de kültür alanında faaliyet gösteren ya da kültürel diplomasi alanında faaliyet gösteren çok sayıda kurum ve kuruluş var, vakıfları da bu işin içerisine koyun. Bunların arasında bir koordinasyon sağlanması önemlidir ve belki bütün bu kültürel diplomasi kuruluşlarını bir araya getirecek yeni bir yapılanma, belki bir bakanlığın bünyesinde bir yapılanmaya gidilmesi de önemlidir diye düşünüyorum.

Yine konuşulanlar arasında fevkalade yakından farkında olduğumuz iki alanı bilmenizi isterim. Turizm, evet, dış politikadaki gelişmelerle bire bir ilgili bir alan. Bunda hiç tereddüt yok. Bunu gördük, 2014'te Türkiye turizmi bakımından zirveye çıkmış olmakla birlikte, yaşadığımız üç önemli gelişme, bir, Rus uçağının düşmesi, düşürülmesi krizi, aynı zamanda daha öncesinden başlamış olan Türkiye'nin eş zamanlı olarak üç terör örgütüyle mücadele etme zorunluluğu ve çevresinde oluşturulan birtakım terör koridorlarının Türkiye'ye vermiş olduğu yükler ve en sonunda da FETÖ darbe teşebbüsüyle birlikte Türkiye çok önemli bir tehdidin içerisinde, çok önemli bir dış politika sorunlar yumağının içerisine girdi. Bunun tabii ki Türkiye turizminin 2016'da baş aşağı gitmesinde önemli bir katkısı olduğunu biliyoruz. Şimdi amacımız, dış politikada yaşamış olduğumuz maalesef Türkiye'ye de önemli maliyetler ödeten bu gelişmelerin bir şekilde çözülmesini temin etmektir. Bununla ilgili olarak Rusya, İran'la birlikte başlatılan Astana sürecinin önemli bir başarı elde ettiğini ifade etmek isterim. Astana süreci şimdi Cenevre süreçlerindeki gelişmelere de tabiri caizse bir altlık, altyapı oluşturmuş bulunuyor. Ayrıca sahadaki... Şunu artık herkes biliyor, biz bunu uzun süre önce söylüyorduk: Artık Suriye'deki özellikle bu keşmekeşte tek başına kazanan hiçbir devlet olmayacaktır, ne Rusya ne Amerika ne diğer devletler. Dolayısıyla burada sahadaki sorunun çözülmesi için de Türkiye'nin tezlerinin önemli bir şekilde çözüm üretme noktasında geliştiğini görüyoruz. Örneğin İdlib'deki çatışmasızlık bölgelerinin Ruslarla birlikte oluşturulması bunlardan sadece birisidir. Dolayısıyla dış politikadaki etrafımızdaki bu çemberlerden mümkün olduğunca kurtulacak adımları atmaya çalışıyoruz.

Yine, Barzani bölgesinin bağımsızlık talebi, kurulan bir oyunla şimdilik en azından durdurulmuştur. Türkiye, Irak Merkezî Yönetimi'yle ve İran'la -ki bundan bir sene evvel oldukça problemli olduğu iki ülkeyle birlikte, gergin olduğu en azından- belli bir noktaya gelmiş ve Kuzey Irak'taki referandum, bağımsızlık referandumu sonuçları itibarıyla uygulanamaz bir noktaya gelmiştir; birincisi bu. Yani biliyoruz ki turizm belki de hiç olmadığı kadar Türkiye için dış politikayla ilgili bir alan hâline gelmiştir. İkincisi ise güvenlik meselesi yani özellikle terörün etkili olduğu bölgelerde bir an evvel terörün sonlandırılarak o bölgelerin de turizme açık hâle gelmesi. Diyarbakır'ın, demin ifade edildi Sur'un, o canım güzel şehirlerin, Mardin'in, diğer şehirlerin terörden önceki duruma bir an evvel getirilmesini inşallah sağlayacağız ve bu güvenlik meselesi de sağlandıktan sonra turizme önemli bir katkısı olacağı kanaatindeyim.

Bir söylenen yine: "2016'yla kıyaslama yapmayalım rakamları." Doğru yani 2016'yla kıyaslamıyoruz, bizim turizmle ilgili yakın geçmişimizdeki kıyaslayacağımız rakamlar 2014 rakamlarıdır ve veriler böyle giderse, dış politikadan güvenliğe kadar birçok alanda tedbirlerimizi bu şekilde sürdürmeyi başarabilirsek Allah'ın izniyle 2019 yılında 2014 rakamlarına, belki 2018'in sonunda 2014 rakamlarına ulaşmış olacağız.

Gürsel Bey burada yok, KHK'larla da Bakanlığın bazı gelirlerinin artırılmasıyla ilgili bir teklifte bulundu. Bunu da ifade etmek isterim. Turist sayısı ile turizm geliri arasında bire bir ilişki yok. Maalesef işte 640 dolarlar seviyesine düştü, bunu biliyoruz. Şunu da çok açık görmek lazım: Bu yıl biraz da panikle, telaş içerisinde özel sektörün fiyatlarını çok aşağı çekmiş olmasının da payı olduğunu unutmayalım. Elimizden geldiği kadar Bakanlık olarak bir şeyler yapmaya gayret ettik. Ama hedef kişi başına bin dolar hedefidir, bu da hayal değildir. Bu planladığımız işler iyi giderse olacaktır. Bu Turizm Şûrası'nın şöyle bir faydası olacak bunu görüyoruz: Turizm sektörüyle çok iyi bir koordinasyon sağladık, bunu sürdüreceğiz. Büyük bir motivasyon ortaya çıktı ve ilgili hem meslek kuruluşlarımız hem sektördeki arkadaşlarımız, müteşebbisler ciddi bir şekilde bu işe sahip çıkmaya çalıştılar. Biz de Bakanlık olarak her yerde sektörün yanında olacağız. Bir yanlış anlaşılmaya müsait bir alan da "Yeni pazarları açacağız." sözümüzdür. Halbuki biz o maksatla söyle... Bu şu manaya gelmiyor: "Uzak Doğu pazarlarına açılacağız." demek Avrupa pazarlarını ihmal edeceğiz manasına gelmiyor. Avrupa pazarlarını da ciddi şekilde kontrol ediyoruz. En son ben geçtiğimiz hafta Londra'daki Dünya Seyahat Fuarındaydım ve çok başarılı bir fuar yaptık. Sayın Cevheri burada yok, Urfa'yla ilgili orada da çalıştık, Göbeklitepe'yi tanıtmak için orada da ayrı bir standımız vardı, o stantta da iyi bir çalışma oldu. Şunu söylemek istiyorum: Daha şimdiden İngiliz turistlerin o fuar sırasında geçen yıla göre yüzde 20 erken rezervasyon yaptıklarını söylediler, çok memnun olduk. Bu yıl inşallah 2 milyonu aşkın İngiliz turist gelecek 2018'de ve 4 milyonu aşkın da Alman turistin gelmesini bekliyoruz. Bu şu manaya geliyor: Avrupa pazarlarındaki bizim karşılaştığımız bu sıkıntıları bu dönem içerisinde, çok kısa süre içerisinde tekrar geriye almayı düşünüyoruz. Çin'de Çin Kültür Bakanı -orada Kültür Bakanlığı var turizm ise ayrı bir idare şeklinde- son derece derinlikli bir kişiydi. Onunla konuşurken "Ne kadar turist Çin'den geliyor?" 200 bin civarında bir turistten bahsedince "Olmaz, bizim gibi bir ülkeden Türkiye'nin en azından 2 milyon turist alması lazım." dedi. Uzak Doğu'yla ilgili konuştuğumuzda gerekli şartları sağladığımız takdirde milyonlarla ifade edilen turistlerle hemen pazarı açmamız mümkündür. Bununla ilgili de çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Çok kısaca burada bu kadar cevaplar var ama müsaade ederseniz. Zekeriya Temizel Bey bu alan tahsisleriyle ilgili Maliye hazinesi mülkiyetinde olup diğer orman vasıflı taşınmazlar. Bunlarla ilgili taşınmazlar üzerinde yapılacak kullanımlar yine Bakanlığa ait olacak, bunun altını çizmek isterim. Hiçbir şekilde bizim o alanlarda kullanımdaki kontrolümüz bitmeyecek.

Yine, vakıflarla ilgili olarak söylediği bir şey önemli, bu da daha evvel de gündeme gelmişti, yanlış anlaşılan konulardan birisi. Bu, 2863 sayılı Kanun'un 10'uncu maddesindeki yapılan değişikliklerle birlikte vakıflar kendi üzerindeki eserlerin bir şekilde ihya edilmesi meselesini bizim üstümüze atmıyor. Sadece şu geliyor: Birtakım vakıflı mülga ve munzam vakıfların restorasyonu Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olduğu gibi bu konuda eski tarihî eser sahibi olan özel sektör yani özel şahıslar da müracaat edebilecekler. Diğerleri nasıl, hangi hakla yapılıyorsa onlar da öyle yapacak.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Paranız yok Sayın Bakan.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Hayır hayır, biz yapmayacağız özel sektör müracaat edecek başvuru yapacak, başvuru yapmasının önünü açıyoruz yani sadece vakıflar değil başvuruyu özel şahıslar da yapabilecek. Kim söylemişti? Bizim Ekmeleddin Hoca söylemişti, dedesinden kalma konak. Şimdi o da müracaat edebilecek, tescilli bir yapıysa o da müracaat edebilecek. Vakıflar munzam vakıflar ya da mülga vakıflar adına Vakıflar Genel Müdürlüğü zaten bunu yapabiliyordu, şimdi özel şahıslara da bu şeyi veriyoruz.

Efes'te düğün meselesi bu da...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Orada siz yapacaksınız, mevzuat şimdi öyle torba kanunda.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Hayır, biz onlara yapma iznini vereceğiz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Siz yapacaksınız.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Hayır, destek meselesi ayrı ama yapmak...

KADİM DURMAZ (Tokat) - Onlar kaynağı verecek, siz yapacaksınız.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Biz onun şeyini vereceğiz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hayır hayır izni değil, siz yapacaksınız.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Şimdi, Efes'te düğün meselesi... Bu, bir düğün değildir yani oradaki görüntü kruvaziyer gemi programı için gelen bir gruba verilen bir klasik müzik dinletisidir, bunun da tashih edilmesini arzu ederim.

Ekmeleddin Bey'in söylediği, Devlet Tiyatroları Abdülhak Hamit'in "Finten"ini ve Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi'nin "A'mak-ı Hayal"ini... Bunlar 2018 yılı programına alınmıştır ve çıkacaktır, yine bunlar oynanacaktır.

Burada bunların yazılı olarak cevaplarını verelim çünkü çok sorular var.

Şimdi, Garo Bey'in söylediği Edremit'teki kazılarla ilgili şey: "Alanda mevcut bulunan yapılara eklenen işlevin uygun olmadığına -bizim Koruma Kurulu tarafından verilen karar- izinsiz uygulamaların kültür varlığı tabakasına zarar vermeden ilgili müze müdürlüğü denetiminde altmış gün içinde kaldırılmasına karar verilmiştir." Yani o söylediğiniz alanın üzerinde mescit, tuvalet falan yapıldı dediğiniz yerle ilgili yapılan yapıların kaldırılmasıyla ilgili Koruma Kurulu kararı var ve bunu...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ne zaman?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Yeni, 2/11/2017.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kaldırılacak.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Kaldırılacak, altmış gün içerisinde -süre de koymuş- bunu kaldıracak.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Orayı görmeyi hep beraber...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Tamam yani bu kararın siz de takipçisi olun, biz de takipçisi olacağız.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, son beş dakikanız.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Diyarbakır'daki Sur'un yıkılması, o tartışmaya girmek istemezdim ama ben de Sur'u iyi bilen, Diyarbakır'ı iyi bilen birisi olarak söylüyorum. Ermeni mahallesi, Hançepek Mahallesi, Mıgırdiç Margosyan'ın mahallesi ama kusura bakmayın, bu alanların bu hâle getirilmesi, Sur'un içerisindeki kilisenin, Kurşunlu Camisinin ve diğer tarihî eserlerin yıkılması, yakılması maalesef terör örgütü vasıtasıyla olmuştur. Terör örgütü çukur siyaseti sayesinde yani hiç de gereği yokken, hiç de kendi siyasetleri bakımından da hiçbir anlamı olmayan bir süreçte çukur siyasetini başlatarak maalesef Diyarbakır'ı perişan etmişlerdir. Onları tamir etmeye, yeniden canlandırmaya gayret ediyoruz.

Şimdi, "Artık buraya akademisyenler, turizm sektör temsilcileri gelmiyor." falan dendi. 2017 yılında binden fazla kişi ülkemizce davet edilmiş ve Bakanlığımız tarafından ağırlanmıştır. Pazartesi günü Ordu'da uluslararası bir halk kongresini yapacağız. Tabii, bunda şunu da arkadaşlar, görmemiz lazım... Yani özellikle Lale Hanım, Bursa Milletvekilimiz sormuştu. 2015 yılında 2.011 kongreye ev sahipliği yaptı İstanbul, 2016 yılında bu sayı 103'e düştü, 2017 yılında tekrar 117'ye ulaştı. Evet, demin söylediğimiz, işte, terör, Almanya'yla, Avrupa'yla yaşanan gerilimlerin bunda etkisi var ama şunu da unutmayın: FETÖ'nün hâlen devam eden uluslararası şebekesinin de bunda çok büyük etkisi var. Yani böyle benim de bildiğim birkaç tane uluslararası çok önemli, özellikle tıp kongrelerinin tehirinde, adamlar işi gücü bıraktılar, dünyanın her yerinde propagandalarını yaparak oradaki ilgili uluslararası Türkiye düşmanı "network"ü harekete geçirerek onların iptal edilmesini sağladılar.

Turizm Şûrası'nın sonuçları izlenecektir ve bunları takip edeceğiz, büyük bir motivasyon oluşturdu.

Haluk Bey'in söylediği sağlık turizmi, spor turizmi, kongre turizmi bütün bunların hepsinin üzerinde çalışıyoruz. Demin de ifade ettiğim gibi, hedeflere odaklanacağız, yüksek bir motivasyon içerisinde, devlet-özel sektör bir takım oyunu içerisinde bu sonuçları inşallah alacağız.

Yine, yerli film konusunda, yerli film izlenmesi konusunda, evet, 2014 yılına göre bir düşüş var ama 57 milyon, 58 milyonlar seviyesinde, bu da dünya seviyesinde önemli bir şeydir.

Son olarak şunu söyleyip bitireyim çünkü diğerleri epey uzayacak: UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'nde taraf olan ülkeler arasında, 193 ülke arasında Dünya Mirası Listesi'nde 17'nci sıradayız. Türkiye gibi her tarafı tarih fışkıran bir ülke için daha yukarılara çıkmamız gerekiyor ama sözleşmeye taraf olan ülkelerin yılda en fazla iki yeri Miras Listesi'ne alınabiliyor. Şimdi UNESCO Yürütme Kurulu üyeliğiyle birlikte bizim burada çok daha etkin olacağımızı söylemek isterim. Şu anda bizim ayrıca Dünya Miras Geçici Listesi'nde de 71 alanımız bulunmaktadır.

Faruk Bey, sormuştu: "Oyunlarımız alınabilir mi?" Evet, oyunlarımız alınır ve bu anlamda da bizim somut olmayan kültür mirasımızın içerisinde bunlar yer almaktadır.

Evet, çok teşekkür ediyorum bu bütçe görüşmesi dolayısıyla. Daha fazla uzatmak istemiyorum. Hepinize iyi akşamlar diliyorum, sağ olun, var olun.