KOMİSYON KONUŞMASI

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Değerli katılımcılar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakana da görevinde başarılar diliyorum.

Sayın Bakan konuşmasında AKP döneminde çalışma yaşamında işçinin haklarının korunduğunu söyledi. Bundan önceki bakanlar da böyle söylüyordu ama gerçekten onu göstermiyor. Örneğin, istihdam seferberliğiyle ilgili eğer bir değerlendirme yaparsak... Bakın, şöyle bir ilan basılmıştı "Tarihin En Büyük İstihdam Seferberliği" diye ve burada da şu yazıyordu: "Çalışanların tüm vergileri devletten." Bir manipülasyondu, kandırmacaydı çünkü bu çalışanların vergileri devletten değil, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılandı. Dolayısıyla işçinin cebinden kesilen paralarla yapılan bir ödemeydi ama bu bütün ilanlarda yer aldı. Kaldı ki bununla ilgili yapılan masrafları Çalışma Bakanlığınıza sorduğumuzda ve sorduğumuz günden bugüne kadar da reklam paralarıyla ilgili bir milletvekili olarak şahsıma, bana bir bilgi gelmedi. Aynı zamanda Çalışma Komisyonunun bir üyesi olarak bunu sormuştum. Ayrıca, verilen rakamla 1 milyonun üzerinde olduğu söyleniyor -istihdamla ilgili- çok doğru değil. Niçin doğru değil, biz bunu nereden öğreniyoruz? Sosyal Güvenlik Kurumu bilgilerinden öğreniyoruz yani biz başka bir yerden almıyoruz bu rakamları. Örneğin, Aralık 2016 ile Ağustos 2017 arasında daimî işçi kadrolarına istihdam edilen işçi sayısı 292.996. Yani "1 milyonun üzerinde istihdam yarattık." deniyor ama bu Sosyal Güvenlik Kurumu verilerinden, İŞKUR verilerinden... O çarpıtıcı bir şey, bunu size ispat edebiliriz. Burada ne yapıyorsunuz siz? Stajyer sayısını, kursiyer ve bursiyerlerin sayısını da ilave ederek burada sanki istihdamda 1 milyonun üzerinde işçi istihdam edildiğini söylüyorsunuz, doğru değil. Hepiniz biliyorsunuz ki stajyer, kursiyer ve bursiyerler işçi statüsünde sayılmıyorlar. Aynı zamanda siz toplum yararına çalışma programında çalışanları da 4/A kapsamına alarak onları da sigortalı kabul ediyor ve sanki istihdama yeni kazandırılan işçiler olduğunu burada iddia ediyorsunuz, doğru veriler değil bunlar. Nitekim bu İşsizlik Sigortası Fonu'ndan kullanıyorsunuz. Biliyorsunuz mevcut kanuna göre bu tür uygulamalara İşsizlik Sigortası Fonu'nun yüzde 34'ünü geçmeyecek şekilde bir düzenleme vardır. Buradan en son ocak ile eylül döneminde 19,5 milyar İşsizlik Sigortası Fonu'na para birikmiştir, bunun 6,7 milyarı buraya harcanmıştır yani yüzde 34'ten de fazladır, burada da usulsüzlük olduğunu söyleyebilirim.

İş cinayetleriyle ilgili benden önceki arkadaşlarım da söylediler, ne yazık ki bu 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarken biz bu kanunun iş cinayetlerini önlemeyeceğini söylemiştik. Çünkü burada piyasaya terk edilen bir denetimin "Parayı veren, düdüğü çalar." mantığıyla olabileceğini söyledik, dinlemediniz ama geldiğimiz nokta onu gösteriyor.

Sayın Bakan, bir şey daha söylemem lazım. Üzüldüm çünkü burada İş Mahkemeleri Kanunu çıktı, İş Mahkemeleri Kanunu çıkarken Çalışma Bakanlığından hiç kimse yoktu. Orada bir kanun çıktı, itirazımız bile olmadı ve işçinin işten ayrıldıktan sonra şikâyet etme hakkını ortadan kaldırdı bu kanun. Hâlbuki bir iş yerindeki yapılan usulsüzlükleri işten çıkan işçiler ancak belirtebiliyorlar, işte çalışanlar belirtemiyorlar çünkü işten çıkartılma korkusu vardır. Ama bunu görmezden gelerek ne yazık ki bu kanunun çıkmasına sebep olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıdır.

İkincisi: Kayıt dışılık ve yabancıların çalışma izinleriyle ilgilidir. Bakın, bundan önce, geçen sene -Türkiye'de çalışan nüfusun yüzde 35,1'i kayıt dışı çalışıyor- burada bir önceki Bakan -bir yıl önce- bu rakamı yüzde 33,6 olarak açıkladı burada ama geldiğimiz nokta 35,1; burada da sizin Bakanlığın büyük bir sorumluluğu var. Uluslararası İşgücü Kanunu çıkartılmasına rağmen, Karadeniz'de fındık ve çay toplama döneminde Gürcü işçilere bu kanuna muhalif olarak Çalışma Bakanlığı ekstra bir çalışma izni vermiştir, bu da doğru bir yaklaşım değildir.

Kamudaki taşeron; bakın, 3 Çalışma Bakanı, 2 Maliye Bakanı, 2 Ekonomi Bakanı, 2 Başbakan bu konuyla ilgili söz verdi. Aynı televizyonlarda "az sonra" dendiği gibi "az sonra taşerona kadro" diye, şimdi...

BAŞKAN - Az sonra süreniz bitecek.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Son cümlemi söyleyeyim.