| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu c) Türkiye Adalet Akademisi ç) Anayasa Mahkemesi d) Yargıtay e) Danıştay f)Hâkimler ve Savcılar Kurulu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 23 .11.2017 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bütçesini görüşeceğimiz kurumlar Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Adalet Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları, Tutukevleri İşyurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi. Daha doğrusu bütçesini görüşeceğimiz değil de, görüşecek gibi yaptığımız kurumlar oluyor kendileri, daha fazla bir şey yapma olanağımız yok. Kurumların çokluğu, süremizin azlığı ne yazık ki bu konularda verimli olmamızı da engelliyor. Devletin işlemesinde de sekte yaratmaya başlıyor.
Sayın Bakan, biz burada yıllık bütçelerimizi yapıyor ve Meclisin bütçe hakkının ilk adımını iktidar partisi aracılığıyla burada kullanıp sonra da bütün bir yıl boyunca bu yatırımların gerçekleştirilmesinin sağlanmasına aracılık ediyoruz, tanımımız bu. Buradaki tartışmaların büyük bir kısmı etkinlik üzerine, bir kısmı da hukukilik üzerine biliyorsunuz. Özellikle getirilen düzenlemelerin Anayasa'ya aykırılığı söz konusu oluğunda öncelikle burada değerlendirmeye çalışıyoruz. Burada değerlendirip de sonuç alamadıklarımızı da Anayasa Mahkemesine götürüyoruz. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesiyle Plan ve Bütçe Komisyonu arasında doğrudan bir ilişki var. Zaten bu tür kanunların Anayasa'nın 148'inci maddesine göre Anayasa Mahkemesine götürülmesi yetkisi de sınırlı tutulmuş, iktidar partisi grubuna, ana muhalefet partisi grubuna ya da Meclisin beşte 1'inin imzasına, yani 110 milletvekiline verilmiş. Dolayısıyla Anayasa'yla verilen bu yetkiyi burada yapılan düzenlemelerin Anayasa'ya aykırılık iddialarını Anayasa Mahkemesine götürerek kullanmaya çalışıyoruz, bu bir görev, bu bir zorunluluk.
Şimdi, bu çerçevede, bir de süreli olan yasalarımız var, şu anda yaptığımız yasa gibi, görüştüğümüz yasa gibi, bütçe yasası, bir yıllıktır. Bir yıl içerisinde Anayasa'ya aykırı olan hükümleriyle ilgili herhangi bir Anayasa Mahkemesi kararı çıkmazsa uygulanır biter. Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez. Dolayısıyla yılı geçtikten sonra verilen Anayasa Mahkemesi kararlarının kültür olarak gelecek yıl bütçelerinin düzenlenmesi sırasında dikkate alınabilir ya da alınmayabilir şeklindeki bir sonucundan başka sonucu olmaz. İşte bu bütçe hakkının ve özellikle de burada yapılan düzenlemelerin Anayasa'ya uygunluğuna inanılmaz bir darbe vurur.
Anayasa Mahkemesinin bütçe kanunları üzerinde verdiği en son karar 2015 Yılı Bütçe Kanunu'yla ilgili, 2015 Yılı Bütçe Kanunu. 2015 Yılı Bütçe Kanunu'nda, kanunu için ana muhalefet partisi 13 maddeyle ilgili Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulunarak Anayasa Mahkemesine gitmiş, 9 tane madde, fıkra iptal edilmiş, 4 tanesi de uygun görülmüş, 2015. Ancak 2015 yılı bütçesiyle ilgili olarak verilen bu karar 2016 yılının ortasında hatta ortasını geçtikten sonra yayınlanmış, yani 2015 bütçesi uygulanmış ve bitmiş. Bu arada 2016 yılı bütçesi yapılmış, 2016 yılı bütçesine de Anayasa Mahkemesi bu konuda karar vermediği için maddelerin aynısı birebir konmuş, birebir konmuş.
Değerli arkadaşlar, arkasından daha önceden Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği maddelerle ilgili olarak yeniden Anayasa Mahkemesine gidilmiş. Hatta ilave olarak bazı maddelerin de Anayasa'ya aykırılığı iddia edilerek 29'a yakın madde için Anayasa Mahkemesine gidilmiş ve ne 2016 yılı bütçesi -2017 yılı bütçesinde de devam etmiş bu Anayasa'ya aykırı hükümlerin konulmasına- ne de 2017 yılı bütçesiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi karar vermemiş.
Bir devletin yıllık olan bir yasasısın Anayasa'ya aykırılığını bile değerlendiremeyen bir kurum nasıl değerlendirilir performans açısından takdirlerinize bırakıyorum. Bu, olmaz. Bu, suyun bittiği yerdir, denizin bittiği yerdir bu olay. Bütün yöntemler biterse Anayasa Mahkemesine gidersiniz, Anayasa Mahkemesinde deniz bittiyse ne yaparsınız?
Bütçe yasalarının değerlendirilmesi o kadar önemli bir olay değildir. Yıllardan beri yıllardan beri yapılır, büyük bir hızla yapılır üstelik de. Hele bir de daha önceki kararında neredeyse aynı üyeler tarafından verilmiş karar ve ilgili maddeler varsa da onlarla ilgili de ivedi olarak bir karar verilir, biter bu olay. Bu konuda değerlendirme yapmak istemiyorum, benim o kurumlara kurumsal olarak saygım var. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin bizim bütçe kanunlarımızı bile değerlendirmemek suretiyle, Anayasa'ya aykırılıklarını değerlendirmemek suretiyle yıllık olan bu kanunların Anayasa'ya aykırı uygulamalarına neden olması nedeniyle sorumluluğunu tamamen onların vicdanlarına bırakıyorum, çünkü kararlarına zaten karışamıyor imişiz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ülkemiz, bu bütçe görüşmeleri sırasında defalarca lanetlediğimiz iğrenç bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Bu durum devletin ve toplumun varlığı ve güvenliği demokrasimiz açısından büyük bir tehlike oluşturması nedeniyle büyük bir hızla olağanüstü hâlin ilanını gerektirdi. Çünkü olağan yöntemlerle böyle bir belanın altından kalkmanın mümkün olmayacağı kabul edildi, Meclis de o kararı onayladı. Kuşkusuz, hepimiz kabul ediyoruz veya en azından bireysel olarak ben olağanüstü hâllerde olağan yöntemlerle o olağanüstü hâle neden olmuş olayların kolay kolay çözülemeyeceğini kabul ederim, zaten Anayasa'mızın da söylediği bu. Anayasa'nın ilgili maddesinden başka söylediğimiz bir şey yok. Olağanüstü yöntemlerde yönetime, yürütmeye olağanüstü yetkiler verilir ama bu yetkiler sınırsız değildir, bu yetkiler kesinlikle sınırsız değildir. Nitekim, Anayasa'mızın, olağanüstü hâl sürecinde Cumhurbaşkanının Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararnameler çıkartacağına ilişkin hükmü var. Yani olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konular, bunun altını kalın kalın çizin, olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konular. Doğal olarak bu şekilde yani olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda çıkartılmış olan kanun hükmündeki kararnamelerde konu sınırlaması yok, yok, olağanüstü hâlin gerektirdiği konu olduğunda konu sınırlaması yok. Anayasa'nın yazdığı konu bu ancak bu, olduğu gibi sınırsız bir şekilde, her alanda olağanüstü hâl kararnamesi çıkartılacağı anlamına gelmiyor. Özellikle, olağanüstü hâlin gerekli kılmadığı konularda düzenleme yapılmaya kalkılması, biraz önce Sayın Bakanın altını çizerek söylediği, kuvvetler ayrımı ilkelerine zaten aykırı düşüyor çünkü Anayasa'nın başlangıcında belirtilen kuvvetler ayrımı, devlet organları arasındaki üstünlük sıralaması anlamına gelmiyor, belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret olduğu çok net olarak belirtiliyor ve "Bu konuda yapılmış medeni bir iş birliğidir bu olay." diyor. Olay öyle olunca, olay bu şekilde değerlendirilince bunun tersine uygulama yapılması çok açık bir şekilde Anayasa'ya aykırı bir değerlendirme oluyor.
Şimdi, hangi konular olağanüstü hâlin kapsamında değerlendirilmez? Bu, olağanüstü hâl kararında zaten belirlidir, net şekilde belirlidir. Şimdi, sizlere olağanüstü hâl kapsamında alınması gereken olağanüstü hâl kararlarından bazılarına örnekler vermek istiyorum, sürekli olarak veriyorum da zaten. Kısa süre içerisinde neredeyse 1.046 tane maddede değişiklik yapılmış -daha önceden de konuştuk burada- 472 madde olağanüstü hâlle uzaktan yakından ilgilendirilmeyecek konularla ilgili olmuş. Şuradan birkaç tanesini yeniden hatırlattığımda ne demek istediğim çok daha net anlaşılacak: Olağanüstü hâl kararnamesiyle cazibe merkezleriyle ilgili düzenleme yaptık, Olağanüstü hâl kararnameleriyle kamu arazilerinde irtifak hakkı kullanımı ve kullanma izni verilirken tersane yatırımlarıyla ilgili düzenleme yaptık, tersane, at yarışları lisanlarının Varlık Fonu'na devrini yaptık olağanüstü hâl kararnamesiyle, Millî Piyangoya ait piyango düzenleme haklarını Varlık Fonu'na devrettik, Merkez Bankasının bazı alımlarının Kamu İhale Kanunu kapsamının dışına çıkartılmasını düzenledik olağanüstü hâl kararnamesiyle, bazı iktisadi devlet teşekküllerinin Varlık Fonu kapsamına alınmasıyla ilgili düzenleme yaptık -ki ona geleceğim ayrıca, başka bir şeyimiz var- kış lastiği kullanımıyla ilgili düzenleme yaptık, muhtarların sigorta primlerinin hazineden karşılanmasıyla ilgili düzenleme yaptık, Resmî Gazete'nin basımıyla ilgili düzenleme yaptık, gayrimenkul sertifikası ihracına ilişkin düzenleme yaptık, işsizlik sigortası prim borçlusu kurumların taşınmazlarının takasıyla ilgili düzenleme yaptık, arkadaşlık siteleriyle ilgili düzenleme yaptık, Odalar ve Borsalar Birliğinde oy kullanacaklarla ilgili düzenleme yaptık, yaptık da yaptık değerli arkadaşlar.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Devlet alacaklarında kuru sabitledik.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Evet, yaptık da yaptık.
Şimdi, bu konularla ilgili olarak yapılmış olan düzenlemeleri fiilî olarak, yasal olarak buralarda görüştük, buralarda kabul etmediğimiz maddeler de geldi girdi bunların içerisine. Bunun için Anayasa Mahkemesine gittik, dedik ki: "Olağanüstü hâl kararnameleriyle sınırsız değildir bunların yetkisi ancak olağanüstü hâlin gerekli kıldığı alanlarla sınırlıdır." Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 1990 yılında vermiş olduğu bir kararla da bu olay net olarak kabul edilmiş.
Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu kararda "Bizim kesin olarak öyle bir yetkimiz metkimiz yok arkadaşlar." diyor. Açıkça, net olarak olağanüstü hâllerde, sıkıyönetim ve savaş hâllerinde çıkarılan kanun hükmündeki kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasa'ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz. Peki, nerede açılacak şimdi bu dava, nerede açılacak? Ne olacak bu olay? Olağanüstü hâlle ilgili mi? Hayır, değil. Doğurduğu sonuçlar itibarıyla bırakın olağanüstü hâli, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini etkileyecek kararlar var buralarda. Bunların hepsi yasal olarak çıkartılabilir belki de değerlendirilebilir de. İyi ama bu, Meclisin görevidir biraz önce okuduğumuz çerçeve içerisinde, kuvvetler ayrılığı ilkesinin çok somut olarak göstergesidir.
Bir anayasa mahkemesi bu olaylar karşısında kapısını nasıl kapatabilir değerli arkadaşlar? Anayasa'nın maddeleri yazıyor, olağanüstü hâli gerektiren konulardaki sınırsızlık söz konusudur. Tamam, o konularda şekil ve esas olarak inceleme yapmaz. Peki, olağanüstü hâli gerektirmeyen konularda ne olur? Böyle bir boşluk olmaz Sayın Bakan, böyle bir boşluk gerçekten olmaz. Yani tuz kokması gibi bir olay bu. Geri dön, şimdi "Anayasa Mahkemesi bunu reddederse, kabul etmezse ne olur?" diyorsunuz. Çok daha önemli bir konuya değinmek istiyorum burada.
Biliyorsunuz, burada bir Varlık Fonu Kanunu çıkardık. Varlık Fonu'yla ilgili olarak hepimizin aşağı yukarı tereddütleri vardı, bizlerin ciddi anlamda tereddütleri vardı çünkü çok net bir şekilde bazı olaylar nedeniyle Türkiye'nin ciddi olarak bu konularda sıkıntıya gireceğini tahmin ediyor idik. Şimdi, Varlık Fonu'nu kurduk, Varlık Fonu'nda iki madde nedeniyle de Anayasa Mahkemesine gittik, dedik ki: "Bu, Anayasa'nın 2, 6, 7, 8, 87, 160, 161 ve 163'üncü maddelerine aykırıdır." Çok basit aslında, burada çok tartıştığımız için hatırlarsınız, Bakanlar Kuruluna hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın kamu kurum ve kuruluşlarının tasarrufu altında bulunan ihtiyaç fazlası gelir, kaynak, varlık, her şeyi Varlık Fonu'na devretme yetkisi verdik, Varlık Fonu'nda bu vardı. Dedik ki: "Olmaz, Bakanlar Kuruluna altı, üstü, sınırı, ne olduğu belli olmayan bu kadar büyük bir yetki verilmez. Bu olmaz. Bu, bütçe hakkına da aykırıdır, Anayasa'ya da aykırıdır." Nitekim, maddelerinin hepsi sayıldı. Yine aynı şekilde, Anayasa Mahkemesindeki merkezi bütçeyle yani burada verdiğimiz bütçe ödeneklerinin yine Bakanlar Kurulu kararıyla istenildiği gibi değiştirilmesi sonucunu doğuran yetkiler de verdik, "Bu da Anayasa'ya aykırı, bu ikisi Anayasa aykırıdır." dedik. Varlık Fonu'yla ilgili Anayasa aykırılık iddiamız devam ediyor. Varlık Fonu'yla ilgili Anayasa Mahkemesi karar verdi mi? Hayır, vermedi. Varlık Fonu'yla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi karar vermedi ama bu arada, olağanüstü hâl kararnameleriyle biz burada kanundan çıkarttığımız varlıkların hepsini devrettik. Devrettiğimiz şeyler öyle sıradan şeyler falan değil değerli arkadaşlar. Biraz önce söylediğim, at yarışlarıyla ilgili Varlık Fonu'na devir kanun hükmündeki kararnameydi, Millî Piyango o şekildeydi ama onun ötesinde, yine BOTAŞ, Ziraat Bankası, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, PTT, Borsa İstanbul, TÜRKAST, bunların hepsi Varlık Fonu'na devredildi olağanüstü hâl kararnamesiyle, ÇAYKUR, Eti Maden. Yani bu kurumların, sermayesinin yüzde 100'ü devlete ait olan bu kurumların olağanüstü hâlle ilgisi konusunu burada değerlendirmiyorsa eğer bir kurum ve bununla sınırsız bir şekilde olduğu gibi kurduğumuz ve Sayıştay denetimi konusunda, sermayesinin tamamı devlete ait olan kurumların Sayıştay denetimine tabi olmasına ilişkin hüküm de zorlanarak yani o da atlanarak devredilmesi konusunu takdirlerinize sunuyorum. Ne diyebilirim? Yani hem kurulmuş olan kurum Anayasa'ya aykırı diye iddiada bulunulmuş, Anayasa Mahkemesine gidilmiş hem de olağanüstü hâl kararnamesiyle Anayasa'ya aykırı bir şekilde Anayasa'ya aykırı olarak faaliyette bulunacak bir kuruma yetkiler devredilmeye başlanmış.
Değerli arkadaşlar, demokratik bir ülkede bu olay o kadar kolay bir olay değil. Bu işin en zirve noktası da yine olağanüstü hâl kararnamesiyle Savunma Sanayii Destekleme Fonu'ndan Varlık Fonu'na 3 milyar lira borç verdirmek olmuş. İşte bu sözün bittiği yer oluyor. Yani olağanüstü hâl kararnamesinde diyorlar ki Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na: "Sen Varlık Fonu'na 3 milyar lira borç ver." Bağışlayın ama gerçekten hazmedilemiyor, bizim devletimiz güçlü bir devlet, geleneği olan bir devlet, genç cumhuriyet yüz yılını doldurmuş ama Osmanlı'dan beri gelen bir tür gelenekleri var. Koskoca Bakanlar Kurulu bir kamu kurumuna öbür kamu kurumuna borç verdirmek için olağanüstü hâl kararnamesini kullanıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu koşullar altında biz Anayasa Mahkemesinin bütçesini görüşüyoruz. Dolayısıyla bu tartışmaların hepsinin burada yapılması elbette mümkün değil ama benim çok somut olarak bildiğim bir şey var, daha önceden Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara dayanaraktan var. Olağanüstü hâlle yönetiliyor olmak hukuk devleti ilkelerini dışında yönetiliyor anlamına gelmiyor. Nitekim Anayasa çok net olarak bunu söylüyor. Bireysel hakların korunmasıyla ilgili düzenlemelerde de bunu söylüyor. Biz o nedenle Anayasa Mahkemesinin performans denetimini ön sırada değerlendirmeye çalıştık, biz daha buradan yani Bütçe Komisyonundan, Parlamentodan çıktıktan sonra ilk kapısı Anayasa Mahkemesi oranın. "Bir dakika, durun Anayasa'ya aykırıdır." diyecek. Demezse ne olacak? Onu bilmiyorum değerli arkadaşlar, bilen varsa söylesin. Anayasa Mahkemesi görevini yapmadığı zaman ne yapacağız? Ha, bunları ayrıntısıyla inceler sadece şöyle bir kanun maddesini yazmaktan ibaret 148'inci maddedeki ifadeyi değil de daha önce Anayasa Mahkemesinde yapılmış olan tartışmaları çürüterek ve Anayasa'daki sadece o olağanüstü hâlle ilgili olan konulardaki açıklığa kavuşturarak bir düzenleme yaparsa biz de rahatlarız ve ne olduğunu biliriz en azından, bu düzenlemeyi yapanlar da bilir. Yapılmıyor, birileri bar bar bağırıyor, bu, karşıtlık olayı değil, bu, ülkenin hukukunu savunmak olayı. O nedenle yeteri kadar sıkıntısı olan bir ülkeyiz ve bu sıkıntıların daha da büyüyeceğini biliyoruz. Ancak öncelikle biz hukuk tartışmalarında ayaklarımızı sağlam basıp göğsümüzü gere gere "Biz hukuk devletiyiz." demek zorundayız. Bu olanağın yeniden devlete tanınması gerekiyor bütün kurumlarıyla beraber.
Yine de bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.