KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bugün, Hükûmetimize muhalefet tarafından en yoğun eleştirilerin yöneltildiği alanların başında adalet gelmektedir. Adalet sistemimizin büyük badirelerden geçtiği doğrudur. Ülkemize kurulan tezgâh ve ihanetlerden adalet sistemimiz de payını almıştır hem de aslan payını almıştır. Bu ihanet ve tuzaklara karşı topyekûn mücadele ettiğimiz bu dönemde sorulması gereken temel soru aslında şudur: Biz hangi taraftayız? Gerçekten adaleti mi istiyoruz yoksa başka bir şeyi mi? Pensilvanya'daki "adalet" diye bağırıyor, İmralı'daki de adalet istiyor, onlarla savaşan şehitler, gaziler de. Kastettikleri adalet adeletse taban tabana zıt. Pensilvanyalı adına, İmralı'daki adına değil, mahkemelerimizde adaletin hükmü Türk milleti adına verilmektedir. Türk milleti adına demek, bağımsız ve tarafsız demektir. Eğer "tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet" diyorsanız her konuda anlaşırız zira bunlar ortak değerlerimizdir. Niyetimiz bir, hedefimiz aynı demektir. Ayrı yollardan da gitsek buluşuruz. Kalbi doğru olanın eleştirisinin de başımızın üstünde yeri vardır. Bir ağacı kesebilirsiniz ama öldürmek için mi, budamak için mi kesiyorsunuz, mesele budur. Biz bu yüce ağacın dallarını göklere yükseltmek isteyenlerle her şeyi konuşuruz. Demek istiyorum ki gündelik tartışmalara, siyasi komplekslere kapılmadan, ucuz hesaplara kurban etmeden Türkiye'de adaletin yürüdüğü yolu insafla ve iyi okuyalım.

Bakınız, Türkiye, tarihi boyunca zaman zaman olağan dışı hukuk ülkesi olarak ömür sürmüştür. Geçmişe şöyle bir bakınız. Milletimizin adaletle imtihanı pek çetin geçmiştir. İstiklal mahkemeleri gitmiş, Yassıada mahkemeleri gelmiş; sıkıyönetim mahkemeleri gitmiş, devlet güvenlik mahkemeleri gelmiş. Türkiye, evrensel hukuku çiğneyen, insan onurunu ayaklar altına alan apoletli adalet zabitlerinden çok çekmiştir. Yani evrensel hukukun kabul etmediği mekanizmalardan gelmiş, adalet adı altında bu ülkenin çocuklarına zulüm üretilmiştir. Bugün artık uydurulan suça yargılamadan infaz veren olağan dışı uygulamalar yok.

Türkiye adalet sistemini bu ucube mekanizmalardan kurtararak dünya standartlarına yükselten, Türk milletinin her alanda en iyiye layık olduğuna inanan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK PARTİ olmuştur. Evrensel insan hakları standartlarını bu ülkenin hukuk sistemine getiren AK PARTİ olmuştur. Artık bu ülkede devletin varsa hak ihlalleri, bireysel başvuru sistemiyle kendi Anayasa Mahkemesinden dönüyor, AİHM kararları devlet tarafından benimseniyor.

Bugün olağanüstü mahkemeler yok. İnsanımızın haklarını arama çıtası medeni ülkeler düzeyine yükseldi, ilave olarak hukuka da demokrasi getirdik. Demokratik süreçlere bağlanan yargı organlarının oluşumu Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin de umudu olmuştur. Üstelik bunu ulusal ve küresel çapta kurgulanan, yabancı güçler ve yerli iş birlikçiler eliyle peydahlanan, siyasal ve ekonomik olduğu kadar hukuksal terör eylemlerinin arasından çıkarak yapmayı başardık. Önce bu hakkın bir teslim edilmesi lazımdır. Yıllar yılı kökleşen FETÖ yapılanmasına karşı mücadele etmek babayiğitlik ister. Hatırlayın o günleri, "o Haşhaşiler" diye meydanlarda haykırdığında liderimiz, suspus olanlar vardı. Onun arkasında sadece millet iradesi durmuştu. İşte tüm devletten olduğu gibi, yargı organlarından da FETÖ mensubu hainleri çıkartıp atan, bu kölelik örgütünün iplerini elinde tutanları bile dehşete düşüren bir kahramanca tavır sergilenmiştir. FETÖ'nün yargıyı bir tiyatroya çeviren keyfîliğini hatırlayın, yargının kumpaslara alet olduğu günleri. Dünyada eşi görülmemiş böyle ihanet tuzağından çıkartmak, yargıya güveni dibe vurduran FETÖ'cülerin işgallerini sonlandırmak hiç de kolay bir iş değildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını yok eden, bir kanser gibi hukuk sisteminin hücrelere kadar yapışan FETÖ'cü hainleri yargı organlarından çıkartıp atmak hiç de kolay değildi. Fakat zoru başardık. Hukukun bağımsızlığını korumak, kökü dışarıda bir örgütün adına değil, Türk Milleti adına hüküm verecek hâle getirmek üzere mücadelemiz sürecek.

AK PARTİ'nin hukukun demokratikleştirilmesi hedeflerini kullanarak yargının kontrol altına alınmaya çalışılmasına izin verecek değildik. HSYK oluşumu bir zaruret idiyse, HSK oluşumu da zaruretti. Bu zarureti bazıları anlamamış, anlamak istemiyor olabilir. Hiç önemli değil. Milletimiz anlamış ve referandumda gereğini yapmıştır.

Bin yıldır bu topraklarda ne çetin badirelerden geçerek tutunduğumuzu unutmadık. Elbette böyle bir saldırıya karşı tedbir alacaktık. Evrensel hukuku getirme erdemini bir zaaf olarak kullanmak isteyen niyeti bozuklara kaderimizi teslim edecek değiliz. Bu mücadelemizde arkamızda duran ve 15 Temmuz hain darbe girişiminde olduğu gibi 16 Nisan referandumunda da kaderine sahip çıkan yüce milletimizi buradan bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Evet, Türk yargısı büyük bir travma geçirmiştir. Binlerce yetişmiş hâkim ve savcı ihraç edilmiş, yargılanmaktadır. Bu açığı kapatma amacıyla yürütülen çalışmalar da destansıdır. Gerek savcı ve yargıçların ve gerekse adalet çalışanlarının gösterdiği fedakârlık yanında, boşalan kadrolar da yeni ve yetişmiş ülke potansiyeli içinden tamamlanmaya çalışılmaktadır.

Tutukluluk ve yargılama sürelerinin uzunluğu da eleştirilmektedir. Evet, gerçekten de bu istenmeyen bir durumdur. Sayın Cumhurbaşkanımız da defalarca bu duygulara tercüman olmuş, hızlı davranılması çağrısında bulunmuştur ancak davanın büyüklüğü, yaygınlığı ve çoğu yargılamanın birbiriyle ilişkili oluşu yargılamalarda süreyi uzatabilmektedir.

Önemli olan şudur: Canlı bir bünyemiz var ve şartlara göre reaksiyon verip çözüm üretebilen mekanizmalara sahibiz. Anayasa'mızda sadece bağımsız olarak zikredilen mahkemelere tarafsızlık hükmünü de getiren değişikliği unutmayalım. Evet, adalet bekleyen dosya yükümüz zirve yapmıştır. Yargıtayı iş yükü altında ezilen bir mahkeme olmaktan içtihat mahkemesi yapmaya doğru giden reformlarımız adaletin çıtasını yükseltecek önemli adımlardandır.

Dikkatinizi çekmek isterim. Bu ülkede her on yılda bir darbe yapılırken yüksek yargı organlarımızın yöneticileri sanki anayasal sistemi koruyan hükümler yokmuş gibi hep susmuş, hatta alkışlamışlardır. İlk defa 15 Temmuz askerî darbe girişimi karşısında başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere, Yargıtay ve diğer yargı kurumlarımız karşı duruş sergilemiştir. Sadece bu bile yargıçlarımızın hukuka bağlılık, özgüven ve demokrasi bilincinin yükseldiğinin bir kanıtı durumundadır.

Unutulmamalıdır ki son referandumla birlikte hukuk devletinin temel ilkesi olan erkler ayrılığı bakımından, yürütme, yasama ve yargının ayrık hâle gelmesi bakımından önemli bir karar da milletin onayına sunulmuştur. Yeni sistemin güçler ayrılığını perçinleyerek hukuk devletine de ivme kazandıracağını 2019 yılıyla birlikte göreceğiz. Ayrıca, askerî yargı organlarını kapatarak hukuk karşısında imtiyazlı kesim bırakmamak hukuk devleti anlayışını ayrıca besleyen bir gelişme olmuştur. Bir kademe daha adalet çıtası yükselmiştir. Yargı organlarımızı yakından incelediğinizde yargıda şeffaflık yönünde atılan yeni adımları, yürütülen projeleri göreceksiniz. Bu, yargının demokratik denetime açılmasının önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Bu yönde, Hükûmetimizin desteklediği, yargının bilgi teknolojilerini ileri düzeyde kullanmasını sağlama çabasının rolü büyük olmuştur.

Yargıdaki iş yükünü hafifletmek için kamunun inisiyatif alma yöntemleri geliştirilmekte, ara buluculuk sistemi desteklenmekte, yargı organları bünyesinde çözüm merkezleri kurulmaktadır. Böylece uyuşmazlıkların çözümüne alternatif yöntemler geliştirilmekte ve pozitif çeşitlilik sağlanmaktadır.

Görüldüğü gibi, sorunlara çözüm üreten dinamik bir adalet yönetimi mekanizması işlemektedir. Türkiye'nin kronik sorunlarından aşılanlar yanında kalanların da önümüzdeki dönemde aşılacağına olan inancımız da tamdır. Türk adaleti doğru yola girmiştir.

Doğruları birlikte destekleyerek, Türkiye'yi bir adalet ülkesi yapma mücadelemizde herkesi yanımızda görmek istediğimizi, umut ettiğimizi vurgulayarak, bütçemizin hayırlı olmasını dilerim.

Teşekkür ederim.