| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Maliye Bakanlığı b) Gelir İdaresi Başkanlığı c) Kamu İhale Kurumu, ç) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı d) Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 24 .11.2017 |
LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bütünüyle ekonomideki rakamlara baktığımızda, dolar 4 lira sınırına dayandı, son iki ay içinde de dolar rezervi 10 milyar dolar eridi. Merkez Bankası piyasaya dolar sürüyor ama yükselişi durdurmak yine de güç.
Yine, diğer taraftan, en zengin yüzde 20'lik kesimin millî gelirden aldığı paya baktığımız zaman, bu pay diğer kesimden 7,7 kat daha fazla yani makas iyice açıldı ki geçen yıl bu fark 7,6 kattı. Şimdi, torba yasayla gelen mali yükler de vatandaşın üzerinde yani makası bunlar da daha çok açıyor.
Ücretlere bakıyorum, 2016'dan 2017'ye ücretler yüzde 8 arttı ama 2017'nin enflasyonu 11,6; ki gıda enflasyonuna, vatandaşı esas etkileyen kalemlere hiç bakmıyorum.
Satın alma gücü bir taraftan düşüyor, hane halkında refah kaybı var, borçlarında artış var ve takibe alınan birey sayısında da çok büyük bir yükseliş var. Yoksulluk oranının da baktığımız zaman yüzde 20'leri aştığını görüyoruz Sayın Bakan. Hane halkı borcunun millî gelire oranı 2002'lerde yüzde 1,7'lerdeydi ama günümüzde yüzde 15'in üzerine tırmanmış durumda. 1 milyon 300 bin kişi bireysel kredi borcu ve kredi kartı borcu sebebiyle takipte şu anda.
Sayın Bakan, vergide de adaletsizlik var. Şimdi, OECD Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünün 34 ülkesinin ortalamasına bakıyorum, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 35, dolaysız vergiler ise yüzde 65. Ama ülkemizde dolaysız vergilerin toplam vergi içindeki payı yüzde 67. Yani burada ciddi bir adaletsizlik var. Şimdi torba yasada da çok değişik ürünlerde vatandaşa yüklenen vergiler geldi.
Diğer taraftan, Avrupa'nın en pahalı benzini bizde. Benzinde ÖTV oranı yüzde 42. Şimdi, bir kere, bu vergi yükünün azaltılması son derece önemli ekonomi açısından yani şirketler açısından önemli, tarım sektörü açısından önemli. Sürekli kur arttıkça, zam geldikçe... Otomatik hesaplanma söyleniyor, "Otomatik olarak hesaplanıyor." deniyor ama bu vergi yükü bu kadar zamlarla bir araya geldiği zaman, kur artışıyla bir araya geldiği zaman çok büyük bir zedelenme söz konusu ekonomide. Bunu tarım sektörü yüklenmek zorunda, bunu şirketler yüklenmek zorunda; bu, sonuçta vatandaşa yansıyor.
Dolaylı vergilerin yüksek olması durumu aslında vergi gelirlerini artırmak yerine vergi gelirlerinin azalması sonucunu da beraberinde getiriyor bir anlamda çünkü vergiye gönüllü uyumun yerine vergiye direncin artmasını da sağlıyor. Ayrıca da hazinenin daha çok borçlanmak zorunda kalmış olması hem faiz oranlarını yükseltiyor hem de özel sektörün borçlanma imkânlarını da etkiliyor. Dolayısıyla maliyetleri de artırmış oluyor ve bu da yine özel sektörün üstüne gelen, yüklenen yüklerden bir tanesi. Hem fiyatlara yansıyor bu durum hem de enflasyona yansıyor.
Türkiye'nin toplam borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı on beş yılda yüzde 104'ten yüzde 138'e yükselmiş Sayın Bakan. Az önce de ifade edildi, evet, kamunun borcu azalmış ama özel sektörün borcu arttı; ki bunun da başka sakıncaları var. Mesela kamu kesiminin toplam borç stokunun gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 71'den yüzde 30'a gerilemiş şimdiki yıllarda, 2002'de yüzde 71'miş ama reel sektörün toplam borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı ise 2002'de yüzde 26'lardaymış, şimdi yüzde 73'lerde. Yani bir anlamda kamunun özel sektörün borçlanmasında dışlama etkisi yerini yer açma etkisine dönüştürmüş ama az önce de ifade ettiğim gibi bunun da farklı sonuçları, zararları var. Gönül ister ki tüm borçlanmalar azalsın.
Diğer taraftan, tüketici güvenine bakıyorum, güvende bir azalma var. Sayın Bakan, 2011 yılından bu yana tüketici güveni düşüyor. Bakın, yüzde 91'ler seviyesinden bugün geldiği nokta yüzde 63,7; ki 100'ün altına düştükçe güvensizliğin arttığını biliyoruz. Şimdi, tüketici güven endeksinde soru bazında endeksler de var. Onlara baktığımda, 2016 yılı hariç genel ekonomik durumun giderek kötüleştiğini beyan ediyor tüketici, haneler maddi durumlarının kötüleştiğini ifade ediyorlar, iş bulma umutlarının azaldığını söylüyorlar. Hane halkının tasarruf etme ihtimalinin de azalmış olduğunu gösteriyor bu veriler. Son dönemde yapılan anketleri siz de incelemişsinizdir, birkaç firmanın anketi var. Vatandaş, ekonomik sorunları yeniden en sorun olarak gördüğü ilk sıralara getirdi. "Türkiye'nin en önemli sorunları önce ekonomik sorunlar." diyor -ki bu yer değiştirmişti daha önce- sonra terör, dış politika, arkasından da eğitim geliyor.
Diğer taraftan, hormonlu bir büyümeyle mali disiplin bozuldu. Büyüme verileri güzel ama sürdürülebilir olması önemliydi. Kapasite kullanım oranını etkilemediğini de gördük, bu da sürdürülebilir olmadığını gösterdi.
Şimdi, tabii, sadece cari açık değil, bütçe açığı da veriyoruz. Ayrıca SGK'nın açıkları da bütçe üzerinde önemli bir yük teşkil ediyor.
Sayın Bakan, aslında, özetle, Türkiye ekonomisin yapısal sorunları var ve çözülebilmiş değil maalesef. Ancak iç tüketim pompalanarak ve açık vererek, bu açığı dışarıdan finanse ederek büyüme sağlayabilen, faiz lobisine çalışan ve vatandaşın yükünü çektiği bir yapıya sahip durumda görünüyoruz. Tabii, böyle olunca ekonomide kredi hacmini artırarak, bazı destekleri de vererek büyüme pompalanıyor, bu da dengeleri bozuyor. Sonra, dengeyi sağlamak için de yeni önlemler getiriliyor yani bir kısır döngü sürüp gidiyor. "Küresel finans kaynaklarımız neresi?" diye baktığımızda -çünkü borçlanma ihtiyacı duyduğumuzda buraya başvuruyoruz- yine, Batı ülkeleri ağırlıkta küresel finans kaynaklarımız da. Nasıl geliyor? Riske bakıyorlar, bir de gelire bakıyorlar; riski düşükse, geliri yüksekse geliyor; aksi durumda, yine gelse bile daha maliyetli geliyor. Tabii, riski yükselen bir ülkenin faiz oranını da arttırması burada kaçınılmaz hâlde. Sonra da sanki faiz uzaydan gelmiş gibi davranıyor Hükûmet, "Niye bu faizler yüksek? Düşürün, düşürün." Bunu da anlamak mümkün değil. Düşmesini tabii ki arzu ederiz ama bunu ortaya çıkaran sebepleri de göz önüne sermek lazım.
Sayın Bakan, yılın ilk on ayında kurulan şirket sayısı yüzde 14 artmış, yeni kurulan şirketler ama kapanan şirket sayısı yüzde 38 artmış, daha çok şirket kapanmış. Geçen yıl ise bu oran yüzde 26'lar seviyesindeymiş, kapanan şirketler; bu çok önemli bir veri. "Sektörel bir fark var mı?" diye baktığınızda bütün sektörler hemen hemen aynı ama dikkat çekmek istediğim bir sektör var; hani, inşaatta övünüyoruz ya, inşaat artıyor diye -gerçi, sanayi sektörünün tabii ki büyüme üzerinde etkisi çok daha fazla- ama bakın, inşaat sektöründe bile kurulan şirket sayısı yüzde 14 artış, kapanan şirket sayısındaki artış ise yüzde 121 yani inşaat sektöründe bile geçen yılın iki katı kadar şirket kapanmış.
Kamu maliyesinin son durumuna baktığım zaman, bütçedeki açığın büyüme ölçüsü ekonominin büyümesi önündeki en önemli engel olarak görünmeye devam ediyor. Ekim ayı bütçe gerçekleşmeleri raporundaki veriler kamu dengesindeki bozulmanın hızlanarak devam ettiğini gösteriyor aslında. Aylık bazda, geçen yılın ekim ayında 104 milyon lira düzeyinde olan bütçe açığı 2017'nin aynı ayında 3,3 milyar liraya yükselmiş yani fark yüzde 3 binden fazla, böyle bir açık var. Bütçe 2016 yılı Ocak-Ekim döneminde 12,1 milyar lira açık vermişken 2017'nin aynı döneminde bu açık 34,9 milyar dolara çıkarak yükselmiş. Önceki seneye kıyasla bu yıl bütçe disiplini tamamen yok olmuş, kamu dengesi bütünüyle bozulmuş gibi görünüyor. Tabii, bunun iki etkisi olur diye düşünürüm; birincisi, enflasyonu artırır, ikincisi de bütçe açığının finansmanı için gerekecek olan borçlanmanın yükselme ihtiyacında olmasıdır. Bunların her ikisi de büyümenin sürdürülebilir olmasını tabii ki zorlaştırır.
Bir başka açıdan, cari transferlere baktığımda, 2017 Ocak-Ekim döneminde cari transfer harcamaları 225 milyar lira, geçen yılın aynı döneminde 183 milyar lira; cari transferlerde de yüzde 23'e varan bir artış söz konusu. İşte, bunun içinde, SGK yardımları, sağlık, sosyal ve emeklilik yardımları gibi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, son cümlelerinizi alayım.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Örtülü ödeneğe bakıyorum, örtülü ödenekte önemli bir artış göze çarpıyor. 2017 Ekim ayında yapılan harcama 418 milyon lira. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam 154 milyon liraydı yani üç kata varan bir artış söz konusu.
Sayın Bakan, son olarak, faiz harcamaları, 2017'de 50,1 milyar lira faiz dışı bütçe fazlası var. Ama büyümesini borçla finanse eden bir ülkede faiz dışı bütçe fazlasının bir anlamı çok fazla yok diye düşünüyorum. Bütçe açığı zarar aslında, zarar da borçlanma sonucunu yeniden kısır döngü olarak devam ettiriyor.
Teşekkür ediyorum.