KOMİSYON KONUŞMASI

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ne kadar süremiz var?

BAŞKAN - Sayın Bakanım, sadece otuz dakika çünkü programın tam bir buçuk saat gerisindeyiz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tamam Başkanım, ben daha kısa tutacağım.

Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Öncelikle gün içerisinde gerek Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde gerekse genel olarak maliye politikalarıyla ilgili Plan ve Bütçe Komisyonunun çok değerli üyeleri tarafından, bütün partilerimize mensup milletvekillerimiz tarafından ifade edilen her türlü değerlendirmeden, görüşten, tenkitten, eleştiriden dolayı hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bu yapmış olduğunuz değerlendirmeler, öneriler ve tenkitler bizim çalışmalarımıza ışık tutacak ve hep beraber inşallah bu alanda da daha güzel işler yapacağız. O açıdan, buradaki her konuyu tek tek not aldım, bu konularla ilgili de çalışmalarımızı yapacağız.

Çok fazla uzun tutmadan... Ekonomiyle ilgili, orta vadeli programla ilgili birtakım değerlendirmeler yapıldı. Sadece teknik olarak şunu ifade edeyim: Bu kur meselesi de böyle bir meseledir yani bugün Amerika Birleşik Devletleri'ne gidin, İngiltere'ye gidin, her ülkenin bütçesi hazırlanırken bütçeye dayanak oluşturan ekonomik parametrelere ilişkin tahminler ve hedefler oluşturulur. Bir kısmı tahmindir, bir kısmı hedeftir. Bir de o planı veya programı hazırladığınız tarihteki nokta durumdaki verileri esas alırsınız. O verilere dayalı olarak tahminleme ve hedefleme yaparsınız. Bizim de orta vadeli programımız içerisinde yer alan makroekonomiye ilişkin değerler, oranlar, istatistiklerin bir kısmı tahmindir, bir kısmı hedeftir, bir kısmı da o nokta itibarıyla yani orta vadeli program hazırlıkları yapıldığı tarih itibarıyla eldeki veridir. Mesela, petrol fiyatlarına ilişkin bir tahmin yapmak zorundasınız çünkü petrol fiyatları bir taraftan makroekonomik büyümeyi yani yatırımı, üretimi ve tüketimi etkiler, diğer taraftan da bütçe büyüklüklerini etkiler. Bu durumda, petrol fiyatlarına ilişkin bir tahmini nasıl yaparsınız? İşte, Uluslararası Enerji Ajansının geleceğe dönük, gelecek vadeli, o tarih itibarıyla var olan tahminlerini kullanırsınız. Dünya büyümesi, Avrupa Birliği büyümesi gibi dış ticaret ortaklarınızdaki büyümeleri de nereden alırsınız? Oradan alırsınız. Yine, enflasyonla ilgili bir değerlendirme yaparken gerek Merkez Bankasının bağımsız bir kurum olarak ortaya koyduğu rakamları kullanırsınız gerekse gelecek on iki aya ilişkin beklentileri koyarsınız. Onun için orta vadeli programda ifade edilen rakamlar veya oranları bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Bugün Amerika Birleşik Devletleri Hükûmetinin hazırladığı veya Amerikan FED'inin yaptığı birtakım tahminlerin de zaman içerisinde revize edildiğini hep beraber görüyoruz. Bakın, IMF yılda 2 defa güncelleme yapar, bir nisanda yapar, bir de ekimde yapar. Ne yapar? O sekiz aylık dönem içerisindeki yeni gelişmeleri dikkate almak suretiyle rakamlarını ve tahminlerini günceller. Onun için orta vadeli programda ortaya koymuş olduğumuz rakamların ve oranların zaman içerisinde değişmesi kadar doğal bir şey yok. Burada önemli olan aslında üretimdir, yatırımdır ve reel büyümedir. Yani kur seviyesi değişebilir, o günkü yapmış olduğunuz tahminlerden farklı bir kur seviyesi arz ve talep dengeleri içerisinde oluşabilir. Yine, enflasyon tahminleri, o andaki veriler altındaki enflasyon tahminleri sonraki gelişmeler karşısında değişebilir. Bir ülkenin ekonomisinde orta ve uzun vadede asıl kalıcı olan ve esas takip edilmesi gereken husus reel büyümedir. Eğer bir ülkede reel büyüme varsa bu ekonominin orta ve uzun vadede küresel ekonomi içerisinde alacağı payı işaret eder. Bugün Türkiye'ye ilişkin olmak üzere, orta ve uzun vadede 2030 ve 2050 yıllarına ilişkin yapılan tahminlerde Türkiye'nin reel ortalama büyüme oranları görece olarak yüksek tahmin ediliyor -biz değil, başkaları tahmin ediyor- ve Türkiye ekonomisinin önümüzdeki yirmi yıllık, otuz yıllık periyotta reel büyümeye yüksek oranlarda devam edeceğini görüyoruz. Onun için orta vadeli programlarda ifade edilen hususlardan bir kısmının zaman içinde değişmiş olması o andaki tahminin başarısız olduğundan değil, şartlar değişirse her zaman için tahminler de değişebilir ama önemli olan büyümedir. 2017 yılı için 4,4 büyüme diye tahmin yapmışız; 5,5 ama 5,5'i belirleyecek çok önemli adımları biz Hükûmet olarak kendimiz attık, dış konjonktür de bu arada beklediğimizden daha olumlu gelişti. Dolayısıyla yani dış konjonktür ile iç konjonktürü ve Hükûmet politikalarını bir "mix" yaptığınız zaman gerçekten reel büyümede olumlu bir katkı sağlayabiliyorsunuz. Fakat enflasyon tarafında diyelim ki gerek petrol fiyatlarının öngörülenden daha fazla artması, kur gelişmeleri, gıda fiyatlarında beklenenden daha fazla artışlar da ne yaptı? Enflasyonu yukarıya taşıdı. Burada farklı farklı parametrelerden baktığınız zaman bardağın dolu tarafı da vardır, bardağın boş tarafı da vardır; dolu tarafını da boş tarafını da hep beraber söyleyelim ve bunları daha da ileriye taşıyalım diye düşünüyorum.

Burada bence esas vurgulanması gereken konu ekonomide beklentileri çok önemli ölçüde etkileyecek gelişmelere rağmen üretim ayakta, devam ediyor. Yani bugün Sanayi Üretim Endeksi'ne ister aylık dönemde ister üç aylık dönemde baktığınız zaman üretimin çarkları dönüyor, kapasite kullanım oranları gerçekten yüksek seviyelerde seyrediyor. Üç aylık Sanayi Üretim Endeksi üçüncü çeyrekte bir önceki çeyrekten daha iyi geldi. Gerçekten dış dengedeki, talepteki olumlu gelişmeler ihracatı destekliyor. Tüketim özellikle belki yılın son çeyreğinden itibaren daha ılımlı bir noktaya gelecek ama tüketim de büyümeyi destekliyor.

Tabii ki Hükûmet olarak döviz kurlarının seviyesi, enflasyonun seviyesi, işsizlik oranlarıyla ilgili olarak meydana gelen gelişmeleri takip ediyoruz. Buralarda oynaklıkların azaltılması, gerekli adımların atılması, özellikle istihdam alanında olumlu gelişmeler kaydetmiş olmamıza rağmen işsizlik oranlarının hâlâ yukarı seviyelerde devam etmesi konusunda da tabii ki Hükûmet olarak tedbirler aldık, almaya da devam edeceğiz. Bu konudaki vurgularınız önemli vurgular, hepimizin bunlara dikkat etmesinde fayda var.

Yine, burada doğrudan doğruya sorulara girerek devam edeyim uygun görürseniz.

Sayın Çam "Yurt dışından Varlık Barışı Kanunu çerçevesinde ne kadarlık bir varlık geldi?" dedi. Biliyorsunuz bu konuda vergi dairelerine yapılan bir bildirim söz konusu değil, herkes bankacılık sistemi üzerinden getirmişse bankaya bildirimde bulundu, gümrük idaresine getirmişse de gümrük idaresine bulundu. Burada esas olan, biliyorsunuz, herhangi bir şekilde bu varlıkların Türkiye'ye getirilmiş olması nedeniyle, sadece bu nedenle hiçbir soruşturma ve araştırma yapılmayacağı yönünde yasada da bir hüküm var, bu açıdan herhangi bir şekilde bir veriyi ifade etmek mümkün değil.

Taşeronlarla ilgili çalışmayı Çalışma Bakanlığımız yürütüyor. Bu konuda farklı alternatifler ve farklı modeller üzerinde çalışmaların belli bir noktaya geldiğini görüyoruz. Tabii ki nihai değerlendirmeyi Bakanlar Kurulunda Hükûmet olarak yapacağız ve gerçekten gece gündüz bu çalışmayı bir an önce neticelendirip Meclise getirme konusunda da bir gayret var, bu konuda arka arkaya toplantılar yapıldığını da biliyorum. İnşallah ifade edilen şekliyle bu tasarı hızlı bir şekilde Meclise gelecek. Tabii, biz de ifade ediyoruz, bu düzenlemenin amacı zaten kamuda personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı modeline son vermek ve kamuda doğrudan doğruya istihdam etmek suretiyle kamu hizmetlerinin sağlanması. Yani burada hem bir geçiş düzenlemesi yapıp hem de mevcut düzenlemeyi devam ettirmek gibi bir düşüncemiz yok. Tabii ki bu düzenlemeye, mevcut ihale modeline de kamuda son vermiş olacağız.

Maliye Bakanlığıyla ilgili belki basında dün veya evvelsi gün bir haber yayınlandı ama bizim zaten Bakanlık olarak daha önce ihraç ettiğimiz byLock kullanıcısı olduğu anlaşılanlarla ilgili emniyet makamlarınca yapılan soruşturmalar var. Bakanlık olarak 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu konuda her türlü idari ve iç değerlendirmeler ve soruşturmalar yapıldı ve bu konuyla ilgili de yetkili makamlarla beraber gerekli tedbirleri alıyoruz.

Sayın Paylan, bu vergi cennetleri konusunda, aslında siyaseten veya politik olarak bakıldığında, bir nokta tartışma üzerinden bir siyasi çıkar veya bir beklentiye girmek mümkün ama bu konu aslında belki de 2000'li yılların...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, vicdani bir durum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok, daha genel bakmak lazım.

Uluslararası vergi rekabeti meselesi özellikle küreselleşme olgusunun ön plana çıktığı 2000'li yıllardan sonra çok daha fazla ön plana çıktı. Burada OECD bu anlamda bu tür egemenlik bölgeleri veya ülkelerle ilgili çok sayıda çalışmalar yaptı, çalışma grupları kurdu, uluslararası çalışmalara öncülük etti. Bugün OECD'nin şu anda en fazla konuştuğumuz bilgi değişimi konusu da aslında bu çalışmaların bir parçasıdır. Çünkü bugün küreselleşme olgusuyla birlikte özellikle sermayenin ülkeler arasında çok hızlı bir şekilde taşınabilmesi, uluslararası şirketlerin, global şirketlerin küresel operasyonlarını vergi yükünü en düşük olacak şekilde planlamaları, faaliyetlerini bu şekilde yapılandırmaları, bazı ülkelerde veya egemenlik bölgelerinde vergi şeffaflığına aykırılık oluşturan uygulamaların hepsi ciddi anlamda vergi üzerinden bir küresel ekonomik rekabet olgusunu beraberinde getirdi ve Türkiye bütün bu çalışmalara OECD üyesi bir ülke olarak ilk andan itibaren katıldı. Hatırlarsanız 1990'lı yıllarda Avrupa serbest bölgesi üzerinden Türkiye'yle ilgili böyle bir tartışma vardı ama sonraki yıllarda Türkiye de bu meselelerle ilgili çok önemli çalışmalar yaptı ve Türkiye şu anda gerek OECD gerek G20 platformunda küresel vergi rekabetiyle ilgili çalışmalarda aktif bir katılımcı durumunda. Bu alanda uluslararası ölçekte açılmış bütün uluslararası anlaşmaları imzalayan bir ülkeyiz. Yine, bu uluslararası anlaşmaları sizlerin onaylarıyla Meclisten geçirmek suretiyle ulusal mevzuata kazandıran ülkelerden bir tanesiyiz. Şu anda süreç devam ediyor, bu konuda 2 tane Bakanlar Kurulu kararımız imzada, onlar da devam ediyor. Dolayısıyla Türkiye, küresel vergi rekabeti çalışmalarında, vergi şeffaflığı çalışmalarında hem bu çalışmalara katkı veren hem de bu çalışmaları iç mevzuatına yansıtmış ülke konumunda.

Dün bahis konusu edilen, Musa Çam Vekilimizin de, Sayın Musa Çam Vekilimizin de günde getirdiği konu şudur: Avrupa Birliği global ölçekte uyumlu olmayan ülkeler veya vergi cenneti uygulamaları yapan ülkelerle ilgili geniş kapsamlı bir çalışma yapıyor. Bütün ülkeler bu çalışmanın kapsamında. Biz ülke olarak, ilk andan itibaren, Avrupa Birliği bünyesinde kurulan bir özel amaçlı komisyonun çalışmalarına iştirak ettik, kendilerinin bizden istemiş olduğu bütün bilgileri kendileriyle paylaştık. Gelir Politikaları Genel Müdürlüğümüzden ve Gelir İdaresi Başkanlığımızdan teknik arkadaşlarımız bu konuları kendileriyle paylaştılar.

Türkiye, Avrupa Birliğinin bu kapsamdaki yaptığı çalışmada "Bilgi değişimi" başlığı altındaki bütün yükümlülüklerini hâlihazırda büyük ölçüde yerine getirdi. Yani uluslararası sözleşmeleri imzaladık, kanunları çıkardık, Bakanlar Kurulu kararları imzada. Zaten Avrupa Birliği bu çalışmasında...

MUSA ÇAM (İzmir) - "2019'a kadar yapacağız." diyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Onu söyleyeceğim. Avrupa Birliği bu çalışmalarda gelişmekte olan ülkeler bakımından, sadece Türkiye değil, bu konuyla ilgili düzenlemeleri 2019 sonuna kadar yapmayla ilgili bir beklenti ifade etti.

Biz, aslında -herhâlde Bakanlar Kurulu kararı da birkaç haftaya çıkmış olacak- 2019 gelmeden bu konuyla ilgili bütün düzenlemeleri uygulamaya koymuş bir ülke olacağız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hangi karar? On bir yıldır çıkmayan karar mı efendim?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Değil, değil. Hayır, yok.

Nasıl?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O niye çıkmıyor, kurumlar vergisi?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ha, ona geleceğim. O başka bir konu.

Bilgi değişimiyle ilgili, bilgi paylaşımıyla ilgili konularda. Avrupa Birliğiyle yaptığımız çalışmalarda zaten bu anlamda uyumlu olduğumuz konusunda herhangi bir konu yok.

Yine, Türk Ticaret Kanunu bağlamında, teknik düzeyde hamiline yazılı hisse senetlerinin nama yazılı hâle getirilmesiyle ilgili genel anlamda bir beklenti ifade ediyorlar. Bu konuda Gümrük Ticaret Bakanlığımız çalışmalarını zaten yapıyor. Bu konuda da yine beklentiler, 2019 sonuna kadar bu alanda çalışmalar yapılması. Biz, kendilerine, bu alanlarla ilgili çalışmaları bu süreden önce zaten yerine getireceğimizi ifade ettik.

Burada, yine, çalışmalar sırasında gündeme gelen iki konu var: Bunlardan bir tanesi, bölgesel yönetim merkezlerinin vergilendirilmesi konusu. Geçen sene Komisyonumuzdan geçen, Genel Kurulda yasalaşan bir düzenleme yaptık. Uluslararası şirketler, genellikle belirli bir bölgede hiçbir ticari faaliyet yapmayan sadece o bölgedeki ticari aktiviteleri yöneten merkezler oluşturuyorlar. Mesela Türkiye, bu anlamda sahip olduğu avantajlar nedeniyle önemli bir bölge merkezi adayı konumunda. Biz burada yapmış olduğumuz düzenlemede, esasen yıllardır var olan, "irtibat ofisleri" diye adlandırdığımız irtibat ofisleri hiçbir zaman için vergi mükellefi olarak addedilmemiştir bugüne kadar. Bu konuda OECD'yle beraber çalıştık. OECD bu düzenlemenin uluslararası normlara uygun olduğunu ifade etti ve biz de bu çerçevede bu düzenlemeyi yaptık.

Avrupa Birliğinin, burada herhangi bir şekilde bir kazanç elde edilmemiş olsa bile izafi olarak global ölçekte elde edilen kazançtan buraya pay verilmesi şeklinde teknik bir yaklaşımı var. Bu konuda OECD'yle yaptığımız teknik çalışmalarda ortaya koyduğumuz yaklaşımı kendileriyle paylaştık. Avrupa Birliği de, bu konuda, yine, önümüzdeki süreçte Türkiye'nin olumlu katkı yapacak çalışmaları yapması beklentisini ifade etti. Biz de, kendilerine, bu konuda gerekli adımları atacağımızı ifade ettik.

Bu çalışmalar kapsamında, teknoloji geliştirme bölgeleri içerisinde tasarım faaliyetlerinin vergilendirilmesiyle ilgili yine Komisyonumuzun kabul ettiği, tasarım faaliyetlerinin Türkiye'de geliştirilmesi için tasarım faaliyetlerine AR-GE desteklerinin sağlanmasını getirmiştik. Burada da Avrupa Birliği, tasarım faaliyetlerinin vergilendirilmesine ilişkin konularda Avrupa Birliğinin vergi rekabeti bağlamındaki beklentilerini ifade etti.

Dolayısıyla bütün bu konularla ilgili Avrupa Birliği, bizden ileriye dönük niyetlerimizi açıklamamızı istediğinde, ben de Maliye Bakanı olarak bu konuyla ilgili zaten çalışmaları yapacağımızı kendileriyle paylaştım. Ve bu konuda da herhangi bir sıkıntı yok.

Dün basın ve yayın organlarında çıkan haberin, tekrar söylüyorum, teknik bir bakış açısı olan bir insanım, ama gerçekten Türkiye'ye karşı haksızlık içinde yapılmış, -haberin menşesine baktığınız zaman, burada ifade etmek istemiyorum ama- belirli bir amaç güdülerek yapılmış bir çalışma olduğunu söylemem lazım. O açıdan hiçbir sorunumuz yok.

Bu 2006 yılında çıkan mesele: Kurumlar Vergisi Kanunu 2006 yılında yürürlüğe girdiğinde biz, mevzuatımızda, Bakanlar Kuruluna böyle bir yetki vermişiz. Küresel ölçekte bu vergi rekabeti meseleleriyle ilgili bir tarihsel süreç var yani bu, bugün başlamadı. 1990'lı yılların sonundan itibaren "Zararlı vergi uygulamaları" başlığı altında başlayan çalışmalarda ülkeler bireysel tedbirler geliştirdiler, bir de uluslararası örgütler global ölçekte birtakım tedbirler geliştirdiler. Listeler ürettiler, birtakım düzenlemelerle kısıtlar getirdiler, "İş birliği yapmazsanız şunları şunları yapacağız." dediler. 2006 yılında Kurumlar Vergisi Kanunu düzenlemesi yapılırken o günkü tarihsel koşullar içerisinde, doğru, Türkiye olarak elimizde kullanılmak üzere bir araç olmak üzere böyle bir düzenlemeyi yaptık. Burada Bakanlar Kuruluna bir yetki alıyoruz ve bu yetkiyi diyoruz ki: Bakanlar Kurulu vergi cenneti olarak addedilen yerler bakımından bu yetkiyi kullanır. Ama tarihsel süreç içerisinde Türkiye, hem Avrupa Birliği hem de OECD'yle bu konuları hep birlikte istişare ederek bugüne kadar getirdi. Elimizdeki bu aracı kullanmamış olmamızın özel bir sebebi yok.

Burada gelinen tarihsel süreç şunu gösterdi: Ülkelerin... Amerika Birleşik Devletleri'ni bir tarafa bırakıyorum. Amerika Birleşik Devletleri'nin küresel ölçekte sahip olduğu birtakım imkânlar var.

Bakın, şunu bilgi olarak vereyim: Bugün küresel ölçekte vergiyle ilgili bilgi paylaşımı konusu iki ölçekte gidiyor. OECD'nin başını çektiği, G20'nin başını çektiği bir "küresel iş birliği ligi" -diyelim buna, bunlar yüzden fazla ülke- bu global anlaşmayı gündeme getiriyor, herkes imzalıyor, Türkiye de imzalayanlardan bir tanesi. Ama Amerika diyor ki: "Ben buna imza atmam. Benim FATCA'm var." Yani Amerika Birleşik Devletleri kendisi o küresel finansal sistem içinde sahip olduğu avantajı kullanarak FATCA sistemine ülkeleri imza atması için zorluyor. Mesela şu anda Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında da bir FATCA süreci var. Biz de orada mesela Amerika Birleşik Devletleri'ne belirli süreçler içerisinde bilgi paylaşımını FATCA bağlamında -OECD'nin küresel ölçekteki anlaşması bağlamında değil- vermeyi konuşuyoruz.

Dolayısıyla 2006 yılında getirilen bu imkândan sonra OECD, Avrupa Birliği ve G20 platformlarındaki küresel iş birliği çalışmaları ön plana çıktığı için, Türkiye bugüne kadar o imkânı kullanmadı. Niye? Ülke olarak tek başınıza kullandığınız zaman aslında o kadar da verimli bir tedbir olmadığını görüyorsunuz. Şu anda Avrupa Birliğinde de sadece İtalya ve Fransa-arkadaşlarımın bana verdiği teknik bilgi- bu tür bir liste yayınlayıp bir tedbir almış. Ama ülkelerin bu tür listeleri münferiden üretmeleri, bu tür tedbirleri almaları bazen dış politika aracı olarak da farklı farklı yansıyabiliyor.

Onun için, biz Türkiye olarak, o tarihten sonraki OECD bünyesinde, Avrupa Birliği bünyesinde küresel ölçekte yürüyen çalışmaların içinde aktif bir şekilde yer aldığımız için, bugüne kadar o imkânı kullanmadık. Bunun özel bir sebebi yok. Çünkü Türkiye de bu küresel girişimlerin içinde yer alan bir ülke. Benim şahsi kanaatim, bu konuda özellikle 2018'de, 2019'da OECD'nin başını çektiği bu girişim bence çok daha kıymetli. Çünkü küresel ölçekte ülkelerin karşılıklı bilgi değişimi yapması finansal sistem üzerinden bir vergi kesintisi yapmasından daha etkili. Çünkü herkesin bu tür bir imkânı karşılıklı kullandığı bir yerde küresel finansal sistemin işleyişi üzerinde de farklı sonuçları olur diye düşünüyorum.

Onun için, bu meselenin hiçbir zaman için ben nokta bazlı bir olay üzerinden değil, çok daha küresel ve tarihsel bir perspektifte görülmesini, ele alınmasını daha önemli görüyorum.

Gelir vergisi reformu çalışmamız devam ediyor ama şu andaki önceliğimiz KDV reformu. Yani burada sabah da ifade ettim, bir an önce KDV reformunu Meclise getirmek istiyoruz. Katma Değer Vergisi Kanunu'nda köklü reformlar yapacağız. Aynı anda Gelir Vergisi Kanunu'nda da çalışıyoruz. Ama şunu söylüyorum, bunu daha önce de ifade ettim: Yani Gelir Vergisi Kanunu'muzun içerisinde reform noktasında bence ilave çalışmalar yapmamız lazım. Yani mevcut tasarının hazırlanması aşamasında bütün sivil toplum örgütlerinden görüş topladık. Yani Türkiye'de "Ben sivil toplum örgütüyüm, bana görüş sorulmadı." diyen önemli, makro ulusal düzeydeki sivil toplum örgütü yok ama üzülerek ifade edeyim ki gelen görüşler son derece mikro ve reform niteliği taşımadığını görüyorum. Bu konuda, başka ülke uygulamalarını da göz önünde bulundurarak 2018 yılında inşallah reform niteliğinde.... Burada uluslararası kuruluşlarla da bazı çalışmaları yapıyoruz. Ben kendim rica ettim yani farklı ülke uygulamalarından hareketle gelir vergisi sistemi içerisinde ne tür reformlar yapabiliriz, o ülke uygulamalarını da görmek istiyoruz.

Asgari ücret düzenlemesi konusunda 2016 başında önemli bir artış yapıldı. Bu dönemde tabii enflasyon ve kur değişimleri oldu. Asgari ücret komisyonu toplanacak aralık ayı başında, kendi çalışmalarını yapıp 2018 yılında uygulanacak asgari ücreti tespit edecek.

Orta vadeli programımızın arkasındayız. Orta vadeli program ekonomide yüzde 5,5 büyümeyi hedefleyen bir programdır.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Mali planın arkasında ol Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok şöyle. Yok, arkadaşlar, şöyle söylüyorum...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Enflasyon, dolar...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bakın, tekrar başa dönüyorum: Her orta vadeli program, her program ve doküman kendi üretildiği tarihteki veriler ve tahminler üzerindedir. O her zaman için revize edebilir.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, çıpanız ne? Çıpa yok.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir dakika, bir ifade edeyim.

Ülkelerdeki orta vadeli program uygulamalarında aslında program revizesi diye bir müessese var. Yani yıl içerisinde mesela ekimde yaparsanız onu nisanda revize etmek diye bir müessese var. Biz onu aslında ikinci nesil...

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Ocakta yazsan bir şey demeyeceğiz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok yok; onu söylemiyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani mürekkebi kurumadı daha Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Arkadaşlar, bir dakika. Büyümeyle ilgili bir hedefimiz var. Büyüme hedefimizin arkasındayız. Enflasyonu düşürmek diye bir hedefimiz var. Enflasyonu düşürmenin arkasındayız. Kurlarda şu anda piyasada bir oynaklık var. Bu oynaklığın ortadan kaldırılarak kurların piyasanın normal işleyişi içerisinde çok daha stabil bir seviyede gitmesinin arkasındayız. İstihdamın artırılmasının arkasındayız. İstihdamı artıracağız. 2018-2020 yılında istihdamı artırmak gibi bir hedefimiz var. Bakın, 2017 yılı için diyorsunuz, biz orta vadeli programda istihdamda bir rakam söylemişiz, yakalamışız arkadaşlar. Yani 2017 yılına bakın. 2016, 2017, 2019 orta vadeli programda ifade ettiğimiz istihdamı evet, bu senenin sonu itibarıyla yakalamışız. Büyümeyi daha fazla gerçekleştirmişiz. Dolayısıyla, enflasyon... Mutlaka mutlaka aşağı çekeceğiz enflasyonu. Yani şu anda Merkez Bankamızın araç bağımsızlığı dâhilinde uygulamış olduğu bir para politikası var. Maliye politikası olarak her yerde söylüyorum, Merkez Bankasının para politikası hedefleriyle uyumlu bir şekilde bir maliye politikası çerçevesi oluşturacağız. Uygulamalarımızı bu şekilde yapacağız. Fiyat ayarlamaları ve vergi ayarlamaları konusunda Merkez Bankasının oluşturmuş olduğu enflasyon hedeflemesine uygun araçlar ve politikalar izleyeceğiz; onu ifade etmem gerekiyor. Hükûmet olarak enflasyonun aşağı çekilmesi, istihdamın daha da artırılarak işsizlik oranlarının aşağı çekilmesi ve büyümenin de kalıcı bir şekilde sürdürülebilir seviyelerde devam etmesi en önemli önceliklerimizdir. Piyasada şu anda meydana gelen bu oynaklıkların kısa vadede ortadan kalkmasını, özellikle normal koşullar altında daha dengede bir çerçevede oluşmasını da tabii ki istiyoruz ve bu konuda Hükûmet olarak gerekli çalışmaları da yapıyoruz.

2018 yılında asgari ücret desteği konusu...

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Sayın Bakanım, KDV alacağı ne kadar, sizin bir beyanınız vardı? Bölmek için söylemiyorum, yanlış anlamayın.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Müsaade ederseniz şöyle: Yani en üstteki rakam 150 milyar civarında ama arkadaşlar bunu öyle görmeyin. Şimdi, ben KDV kanunu tasarısını getirdiğimde size teker teker anlatacağım. 150 milyar var ama onun diyelim ki bir kısmı kamu alacağı, belediyelerin alacağı olarak gözüküyor. Bir kısmı, aslında hangi sistemi uygularsanız uygulayın dönemsellikten kaynaklanan bir döngü yani, o KDV olacak, sonraki döneme devreden olacak. Dolayısıyla, burada bir kısım alacağın da -açık söyleyeyim- yani biz şimdi desek ki... Yani şunu söyleyeyim: Türkiye'de eğer biz bu reformu yapacaksak reformun en önemli bileşeni katma değer vergisi sistematiği içerisindeki sonraki döneme devreden KDV'nin kaldırılması, esas reform bu. Şu anda bütün gayretimiz, bütün çalışmamız bunu yapmak. Şimdi, böyle bir sistemde iade gündeme geldiğinde biz onu bir şekilde bir mekanizma içerisinde iade edeceğiz. Ben inanıyorum ki bugün, şu anda, sonraki döneme devreden KDV olarak gözüken bir kısım alacağın önemli bir kısmı alacak olmaktan kalkacak. Yani orada kayıt dışı ekonominin önemli etkilerini aslında KDV uygulamalarında görüyoruz, onu da ifade edeyim ama müsaade ederseniz bu konuda...

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - İhracatla bağlantılı söylemiyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Değil, değil. Şöyle mesela: Bir bakıyorsunuz kayıt dışılığın yüksek olduğu belirli sektördeki firmaların sürekli sonraki döneme devreden KDV'si var. Şimdi, normalde iktisadi faaliyetlerin doğasına bakıldığında hiçbir işletmenin eğer önemli bir yatırımı yoksa, yatırım KDV'si yoksa alışlarıyla satışları arasında bu kadar uzun dönemli, sonraki döneme devreden KDV'si olmaz. Bu neden kaynaklanıyor? Stok. Yani satmış olduğunuz hâlde ürün hâlâ stokta duruyorsa o zaman ne oluyor? Sonraki döneme devreden KDV oluyor. Biz şimdi sistemi değiştirip sonraki döneme devreden KDV yok, iade dediğimiz zaman, o zaman ben tahmin ediyorum, bu sonraki döneme devreden KDV'nin bir kısmı ortadan kalkacağı için şimdi alacak gibi gözüken bir kısım KDV aslında alacak olmaktan da çıkacak. Gelir İdaresi Başkanlığımız çok kapsamlı bir çalışma yapıyor. Bir taraftan KDV hasılası meselesine dikkat edeceğiz ama bir taraftan da Katma Değer Vergisi Kanunu'nu reel sektör üzerinde finansman yükü oluşturan bir kanun olmaktan çıkaracağız. Önümüzdeki yıllarda Türkiye'deki özel sektör, reel sektör için KDV'den kaynaklı sorunları ortadan kaldırmak istiyoruz. Sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı vesika meselesinin de en önemli unsurlarından, tetikleyicilerinden bir tanesi Katma Değer Vergisi Kanunu'dur. Çok farklı ülke uygulamalarına baktık. Onları dikkate alarak inşallah bir reformu sizlere getirmiş olacağız.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ne kadar KDV iadesi bekliyorsunuz Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şimdi, bakacağız onlara yani senaryoları çalışıyoruz, ben getirdiğimde size burada kapsamlı bir analiz çalışmasını sunacağım. Yani sorduğunuz diye söyleyeceğim, yani çok yalın, çok ham bir veri olarak, kabaca 11 milyar liralık bir iade yıllık düzeyde gelecek ama bence farklı senaryolar altında bu düzey değişir. Yani yatırım KDV'ye ayrı muamele yapabilirsiniz, diğer KDV'ye ayrı muamele yapabilirsiniz, ölçek, vade ve dönem sınırlaması getirebiliriz. O konuda çalışmalarımız devam ediyor yani mali disipline bu kadar dikkat eden, vergi gelirleri konusunda bu kadar hassas olan bir ülke olarak bu reformun da vergi hasılamızda herhangi bir aşınmaya meydan vermeden olmasına önem vereceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, son sözlerinizi alayım lütfen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O açıdan, inşallah bu çalışmayı getireceğiz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, Başbakanın soruşturma talebine bir cevap verin demiştim Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Arkadaşlar, bu konularla ilgili Sayın Başbakanımız gerekli açıklamaları yapmıştır.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama siz açacaksınız soruşturmayı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Dolayısıyla, Sayın Başbakanımızın açıklama yapmış olduğu bir konuda benim burada açıklama yapmamın gereği yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sizden talep ediyoruz ama sizden talep ediyoruz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu sizin kendi yorumunuz, onu ifade edeyim.

GARO PAYLAN (İstanbul) -Hayır, kim yapacak? Soruşturmayı hangi kurum yapacak? Maliyeden başka var mı soruşturma açacak?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Değerli arkadaşlar, bu konularla ilgili yapmış olduğunuz bütün katkılara ve eleştirilere teşekkür ediyorum.

Atladığım soru var mı diye ona baktım da...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yok, her şey tamam!

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Bekaroğlu, sizin sorularınızdan cevaplamadığım var mı?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Var.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Nedir?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - IMF'den ne kadar alacağımız var? Ne kadar var verdikleri?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Onu Hazineciler bana getirmedi. Getirsinler söyleyeyim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Getirmediler değil mi? Bilmiyorlar arkadaşlar.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok bilirler merak etmeyin.

Yani artık, bakın, hangi günlere kaldık ha. "IMF'ten ne kadar alacağımız var?" diye soru soran komisyonlarımız var artık. Yani geldiğimiz noktaya bakın, çok güzel bir nokta.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne kadar borç verdik, nasıl gidiyor? 5 milyar dolardan söz ediliyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ben bütün Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize katkıları için teşekkür edeceğim, sadece şunu söyleyeceğim, unuttum, onu söyleyeyim: Sayıştay konusunu çok önemsiyorum. Yani Bakanlığımızla ilgili, eleştirilerle ilgili Sayıştay Başkanlığımıza teşekkür ediyorum. Sayıştay Başkanlığı, Maliye Bakanlığı ve diğer birimlerle ilgili denetimler yapıyor. Bu denetim bulgularını gördüğüm zaman da bir taraftan eksikliklerimizi görmüş olmaktan dolayı neler yapmamız gerektiğini öğreniyoruz ve o konuda gayret ediyoruz. Ve her sene bu eksiklikleri giderecek şekilde gayretler sarf ediyoruz. Maliye Bakanlığı olarak sadece kendi Bakanlık bütçemiz açısından değil, kamunun geneli itibarıyla da tedbir almamız gerekir. Bu konuların üzerine gitmemiz gerekir diye düşünerek Muhasebat Genel Müdürlüğü bünyesinde özel bir birim kurduk. Bu birimin amacı Sayıştay tarafından bütün kamu idareleriyle ilgili yazılan raporları tek tek inceliyoruz, analiz ediyoruz. Bu birim bir eylem planı hazırladı. Bu sene ilk defa bu birimi kurduk. Dedim ki: Ya, sonuçta bir eylem planı çıkarın. Burada Sayıştay Başkanlığımız tarafından yapılan tespitlerde yasal eksiklik varsa hangi konularda yasal düzenleme yapmamız gerekiyorsa o konuda yasal düzenleme yapmak, hangi konularda idari tedbir almamız gerekiyorsa o konuda...

Sayın Kuşoğlu söyledi, mesela iç kontrol eylem planlarının uygulanmasında Sayıştay Başkanlığının ifade ettiği eksiklikler var. Bunun gibi konularda, Sayıştay Başkanımızla da görüştüm, bu birimimiz ile Sayıştay koordine hâlinde. Sayıştay raporlarıyla ilgili kapsamlı bir izleme ve eksiklikleri gidermeyle ilgili adımlar atıyoruz.

Yine, Sayın Kuşoğlu'nun belirtmiş olduğu eksiklikler konusunda da teşekkür ediyorum. Yani Sayıştay Başkanlığı bu eksiklikleri tespit etti. Bakan olarak da arkadaşlarla tek tek eksikliklerle ilgili yapılacak çalışmaları konuşuyoruz. Dış denetimin bulguları idarelere yön veren ve onlara değer katan bulgular. Ben bu anlamda Sayıştay Başkanlığına bütün kamuyla ilgili yaptığı denetimlerdeki bulgularından dolayı teşekkür ediyorum. Burada ortak bir anlayışla bu eksiklikleri de gidereceğimize inanıyorum. Hâlâ da Maliye Bakanlığı olarak taşınmazların muhasebe kayıtlarının yapılması başta olmak üzere ve muhasebe sisteminde mali raporlamaya ilişkin önemli konular var masada. Bunları mutlaka bir zaman planlaması içerisinde gidermemiz lazım.

Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Son söz verecek misiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN - Son söz yok, daha çok var son söze.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Asgari ücretle ilgili, destekle ilgili 2018...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şöyle, asgari ücretle ilgili şunu söyledim: Asgari ücret desteğiyle ilgili 2018 yılı bütçemizde 1 Ocak 2018'den sonraki dönemlerle ilgili bir asgari ücret desteği öngörüsü yok. 2017 yılındaki dönemlere ilişkin 2018 yılında muhtemelen Ocak, Şubat, Mart aylarında yapılacak destekleme ödemelerinin ödeneğini koyduk. Bunu, biliyorsunuz, 2016 yılında asgari ücret artışını yaptıktan sonra geçici olarak bir defalığına getirmiştik. Geçen sene ikinci kez uzattık. Açıkçası, bu sene bunun geçici bir tedbir olduğunu düşünerek bu konuyla ilgili, Çalışma Bakanlığı bütçesine bir ödenek ayrıca koymadık. Ama "Hiç ödenek konulmadı." şeklinde bir açıklama yapılmış, bu açıklama doğru değil. 2017'den kalan ödemeleri yapacağız.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Şeker fabrikaları?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şeker fabrikalarıyla ilgili... Özelleştirme programında olan kuruluşlar. Ben Eskişehir Şeker Fabrikamızı gezdim. Haddehane dâhil, oradaki makine fabrikası dâhil bütün o ortamları da dolaştım, işçi kardeşlerimizle beraber oradaki ortamda çeşitli değerlendirmelerde bulunduk ve iftihar ettim. Yani Eskişehir Şeker Fabrikasındaki arkadaşlarımız, gerek fabrikada gerek makine fabrikasında gerekse diğer birimlerde çalışan arkadaşlar son derece özverili, fedakârlık içerisinde. Gerçekten bir başarı hikâyesi var orada.

En son Çorum'a gittiğimde Çorum Şeker Fabrikasında gezdim. Gerçekten şeker konusu önemli bir konu. Sadece fabrika değil, şeker pancarı üreticilerimizin de içinde olduğu önemli bir mesele. Yine, şeker stratejik bir ürün. Dolayısıyla özelleştirme programında olan bu kuruluşların özelleştirilmesi meselesine yaklaşırken tüm bu unsurları dikkate alan bir özelleştirme modeli içerisinde ne yapabiliriz diye konuşuyoruz. Siz de ifade ettiniz. Bunu yaparken de bütün paydaşlarla da istişare hâlinde yapıyoruz. Yani "Ya, biz paydaşlarla istişare etmeden şunu yapacağız." demiyoruz, tek tek bütün paydaşlarla, işçilerimizin temsilcisi olan sendikamızla, şeker pancarı üreticilerimizin temsilcileriyle, yine bu piyasadaki diğer aktörlerle beraber yerel aktörlerle, milletvekillerimizle, herkesle konuşuyoruz.

Burada şu anda, biliyorsunuz, şeker sektöründe yüzde 100 devlet sermayeli bir piyasadan bahsetmiyoruz. Hem devlet bu piyasada bir aktör hem de özel sektör de bir aktör. Dolayısıyla burada önemli olan şeker piyasasında özel sektörün payı artırılabilir mi? Kanaatimce artırılabilir. Devletin elindeki şeker fabrikalarını daha da rehabilite eden, daha fazla yatırım yapılmasını sağlayan, mevcut tesislerin modernizasyonuna imkân veren, oradaki istihdamı artıran, oradaki şeker pancarı üreticisi için daha fazla istihdam ve kazanç üreten bir model geliştirilebilir mi? Geliştirilebilir. Şu anda bütün gayretimiz şeker pancarı üreticimizin imkânlarını ve çıkarlarını da düşünerek, şeker fabrikalarında çalışan kardeşlerimizin durumlarını düşünerek, bir taraftan da bu piyasadaki özel sektörün payını artıran ama "Al ne yaparsan yap." değil, "Al, bu fabrikaya yatırım yap, daha fazla istihdam sağla, şeker piyasasında hem tüketici daha ucuz bir şekilde şekeri tüketsin, hem üreticimiz gerçekten şeker pancarı üretiminden daha fazla kazanç elde etsin ve bu piyasa regüle olsun."

Nişasta bazlı şekerler konusunda en az sizin kadar hassasım.

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyoruz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.