| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı c) Türk Standartları Enstitüsü ç) Türk Patent ve Marka Kurumu d) Türk Patent Enstitüsü e) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu f) Türkiye Bilimler Akademisi g) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ğ) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 06 .11.2017 |
LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sunumunuzu izledim. Konuşmamı kısa tutmak için bazı yerlere değinerek geçeceğim.
Bugün sanayicilerimizin en acil çözüm bekleyen sorunlarından bir tanesi, üretim üzerindeki yüklerin kaldırılması ve maliyet unsurlarının hafifletilmesidir. Bunu biliyoruz, bunu her zaman söylüyoruz ancak bunun kadar hatta çok daha önemli olan bir şey var ki o da şu anda sanayicilerimizin önünü kesen, son derece de etkisini gösteren OHAL süreci. OHAL, üretim ve yatırım yollarını tıkıyor Sayın Bakan. Sanayici şu anda öyle bir ortamda ki korkuyor, "Ne açıklama yaparsam kapımda Maliyeciyi, savcıyı, polisi görürüm?" diyor. Bu noktaları lütfen göz ardı etmeyelim, sanayicilerimize kulak verelim. İnanın ki sanayicilerimiz her seçim öncesinde, sonrasında bölge devletleriyle, Avrupa Birliği ülkeleriyle, komşularla restleşmeden, dış politikadaki sorunlardan gerçekten son derece olumsuz etkileniyor ve tedirgin. Tabii ki sanayicilere her türlü destek yapılacak, işte AR-GE konusunda veya teşvikler konusunda ama bunlar yeterli olamıyor. Yani OHAL ortamı bir taraftan, tedirginlik bir taraftan, yarının belirsizliği ve riski bir taraftan ama bir taraftan da dış politikadaki sorunlar gerçekten sanayiciyi olumsuz etkiliyor. Bunları birlikte düşünmek gerekiyor.
OHAL ortamında, bölgelerimizde ekonominin, ticaretin, sanayinin, piyasanın tıkandığını, sanayicinin kazanamadığını rakamlarla görüyoruz. Türkiye fiilî başkanlık döneminde sanayicinin, yine esnafın, çalışanın büyük kayıplar yaşadığı bir dönemi de yaşadı bu son iki buçuk yılda. Ayrıca, Sayın Bakan, adil bir hukuk düzeninin olmayışı, zaman zaman buralardaki tıkanmalar yatırım şevkini de kırıyor ki sanayide yatırım son derece, takdir edersiniz ki, önemli çünkü belirsizlik ortamı varsa yatırımdan sanayici kaçınıyor.
Yine, rekabet ettiğimiz ülkelere karşı güçlenmek için devlet, sanayicisine hem düşük maliyetler sağlayabilmeli, geniş çaplı teşvikler verebilmeli ama güvenliğini de sağlayabilmeli, özgürlüğünü, hukuk ortamını da sağlayabilmeli. Bunların faturasını da sanayici ödememeli.
Sayın Bakan, TÜBİTAK projeleri Türkiye'de reddedilmiş ama yurt dışında ödül kazanmış çok sayıda genç var, çok sayıda bu konuda örneğimiz var. Mesela burada birkaç isim vermek isterim size, gerçekten onlar başarı sağladılar: Örneğin İlayda Şamilgil, Tuna Ilgın Kozak, yine sayabileceğim çok sayıda örnek... Yani bu çocuklar bir çalışma yaptılar ama karşılığını, maalesef, bulamadılar ama yurt dışında en iyi ödüllere layık gösterildiler. Bu örnekleri size artırabilirim.
Maalesef, kurumların içi liyakatle doldurulmuyor. Partizanlık ve maalesef, tarikatlaşma devlette hâkim. Bu noktada, özellikle beş yılda ülkemizin sanayide, ekonomide, bilimde gerilediğini görüyoruz. Yani düzenlemelerde ve kadrolaşmalarda liyakate ve bilime önem verilmesi en büyük arzumuzdur. Özel sektör AR-GE harcamasının kamudan daha fazla olması zaten bizim de Cumhuriyet Halk Partisi olarak politikalarımızdan bir tanesi. Devletin AR-GE ve sanayileşme politikası için bilime ayıracağı kaynağı etki analiziyle incelemesi, takip etmesi gerekiyor.
Sorularımda da yönelteceğim ama şu anda AR-GE harcamaları zaten millî gelirin belli bir oranına kadar yükselemedi yani hedeflenen rakama 2023'te ulaşacağınızı söylemiştiniz; bizim parti politikamızda bu, 2018'dir, yüzde 3'e kadar ulaşmak. Ama en azından bir etki analizi, yapılan kısım için bir etki analizi yapıldı mı? Mesela, bu çok önemli diye düşünüyorum. Ne yapılıyor ve bunun karşısında nasıl bir etki ortaya çıkıyor? Varsa böyle bir şey, bunu paylaşmanızı rica ederim.
Yine, Sayın Bakan maalesef, yüksek teknoloji ürünü ihracatımız, toplam ihracatımızın içerisinde hâlen hâlen çok çok düşük bir paya sahip. Orta düşük gelir grubundaki ülke ortalamalarına bakıyoruz; bu, ortalamaların dahi çok altında, gerçekten düşük bir seviyede. Bunun yükseltilmesi için farklı bir çaba harcanması gerektiğini düşünüyorum çünkü bu sadece verilen teşviklerle olmaz; bu, aynı zamanda, üniversitelerle olur; bu, aynı zamanda, millî eğitimle olur; bu, aynı zamanda, politikalarla olur. Bu nedenle, bunların da göz ardı edilmemesini talep ediyoruz.
Sayın Bakan, bir konuşmanızda şöyle bir ifadeniz var, diyorsunuz ki: "Ana muhalefet partisi miyop hatta hipermetrop. Uzağı göremiyor, yakını da göremiyor -bu, sanırım, Düzce'de yaptığınız bir toplantınızda- ve istendiği zaman proje de üretemiyor." Çok ilgimi çekti. Ama bizim projelerimizden bir tane örnek vereceğim. Mesela sanayi bölgelerindeki teknoloji kolejlerinden bahsetmişsiniz. Bu, bizim her iki seçim bildirgemizde de yıllardır olan -sadece bir örnek veriyorum- yatılı meslek okulları diye bahsettiğimiz... Bizde proje çok. Bizim projelerimiz kullanılıyor da. Biz söylüyoruz, iktidara gelsek bunları da gerçekleştirebiliriz... "Muhalefetin projesi yok ve miyop ve hipermetrop." Derseniz, çok yanlış bir ifade olur. Tekrar tekrar okudum bu konuşma size mi ait diye, üzülerek burada belirtmeden geçemeyeceğim Sayın Bakan.
MUSA ÇAM (İzmir) - Kişiliğiyle örtüşmüyor yani değil mi?
LALE KARABIYIK (Bursa) - Evet, ben başkası mı söyledi diye baktım ama maalesef doğru gördüm, birkaç kaynaktan da tekrar tekrar baktım Sayın Bakan.
Diğer taraftan, işsizlikle ilgili birtakım sıkıntılar var. Çok güzel söylüyorsunuz ki "Türkiye'de işsizlik sorunu var. Buna çözüm üretilmeli." diyorsunuz, "Fakat ne kadar iş bulursak, kaç kişiye iş bulursak iş gücüne daha fazla katılım oluyor." diyorsunuz ama sorun bu değil. Yani Türkiye yeteri kadar istihdamı sağlayamıyor. Bunun sebebini de burada defalarca ifade ettik ki büyüme istihdam yaratmıyor. Yani büyümeyi, işte tüketimle olan büyümeyi ya da borçla olan büyümeyi istihdama dönük bir büyümeye maalesef dönüştüremediniz. Yani uzun vadeli politikalardan bahsederken daha ne kadar uzun vadeli... Hani, biz miyopmuşuz ama daha ne kadar uzun vadeli olabilir bilmiyorum, on beş yılda burada birtakım gerçekleşmelerin olması, istihdamda yol katedebilmemiz gerekirdi diye düşünüyorum. Daha kötüleştik bu arada.
Bu nedenle sanayi politikalarında, doğru ekonomi politikalarında ilerlemekle istihdamdaki sorun çözülecek. Yani buradaki sebebi, aslında, nüfus çok artıyor, çalışabilir nüfusa ilave çok artıyor, kadınlardan çalışma talebi arttığı için oluyor... Yani bunlara sığınmamamız daha doğru diye düşünüyorum doğru çözümlere ulaşabilmek için Sayın Bakan.
Şimdi, bu noktada biz biliyoruz ki -geçen bir konuşmamda da değinmiştim ama yeri geldiği için tekrar söyleyeceğim- sanayinin büyümesinin ve özellikle özel sektör imalat sanayisinin büyümesinin ve yatırım yapmasının büyümede ve istihdamda en önemli etkiyi yarattığını hepimiz biliyoruz. Yani bir ülkede kamu yatırımları da tabii ki büyümeyi sıçratabilir ama çok büyük etki yaratamaz. İnşaat sektörü de büyüme üzerinde etki yapar ama bir imalat sanayisi ve özel sektör imalat sanayisinin yarattığı etkiyi yaratamaz. Ama özel sektör imalat sanayisinin artışını değil, biz burada yatırımlarda bile gerilemeyi görüyoruz. Yani esas sıçramayı yapacak, istihdama katkıyı yapacak yer burası ama burada tedirginlik var ama burada yatırımlardan kaçınma var ama burada maliyetler yüksek ama burada risk, yarın ne olacağını bilmeyen yatırımcının risk primi yüksek. Burayı kurlar olumsuz etkiliyor. Burayı borçlanma maliyetleri olumsuz etkiliyor. Tedirginlik, korku, adaletteki sorunlar, hukuksuzluk burayı olumsuz etkiliyor. Dış politikadaki sorunlar burayı olumsuz etkiliyor. Özellikle bu reform paketlerinin, bütün sektörleri, evet ama imalat sanayisini de destekleyecek şekilde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karabıyık, tamamlamanız için iki dakika ek süre veriyorum.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkür ediyorum.
Bunlar önemli. Madem sürem azaldı, bir de eğitime bakmak istiyorum.
Yine siz eğitim için önemli olduğu vurgusunu yaptınız konuşmalarınızda ama Sayın Bakan, ilkokuldan gelen ve şu anda sınavın bile nasıl olacağı belli olmayan, her gün daha da saçma bir yönteme doğru giden, müfredatta bilimden uzaklaşılan, üniversitelerde kadrolaşmaya gelen bir yapıyla biz hangi çocukları bilime yetiştireceğiz? Hangi çocuklar AR-GE yapacaklar? Hani, çok güzel bir cümleniz var orada, diyorsunuz ki: "Ali sadece top oynamasın, Ayşe sadece ip atlamasın; Ali robot yapsın, Ayşe kodlama yapsın." Ne kadar güzel ama bunun için doğru bir eğitim sistemi lazım yani siyasetin arka bahçesi olmayan bir eğitim sistemi lazım ve de üniversitelerdeki kadrolaşmayı, özellikle tarikat yapılandırmalarını bir an önce ortadan kaldırmak lazım. Buna göre kadrolaşıyor üniversiteler, bilime göre değil, liyakate göre değil. Kadrosu verilecek araştırma görevlisine, yardımcı doçente, doçente, hangi tarikat, "Bizim adamımız mı?" buna göre bakılıyor. Üniversitede kendi adamından olan bir kişi beş ayrı idari görevde bulunuyor, diğerlerinin yüzüne bakılmıyor. Aslında sürem olsa çok daha fazla şey söyleyeceğim ama lütfen Sayın Bakan, bu noktaları atlamayalım. O zaman işte o sizin hayalinizdeki "Ayşe kodlama yapsın, Ali robot yapsın."a ulaşamayız. Millî Eğitimden başlayarak... Yani 2,5-3 yaşındaki o çocukların sübyan mektebinde aldığı hurafe eğitimlerden tutun, üniversiteye kadar giden o mesafeyi biz doğru kurgularsak, bilime göre, liyakate göre kurgularsak, çocukların maksimum faydasını önceleyerek kurgularsak biz oralara varırız.
Teşekkür ediyorum.