KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın sunumunu izleme fırsatı bulamadım. O nedenle sunumunu izlemediğimiz kurumların bütçelerini ağır olarak eleştirmek nezaket kuralları dışındadır diye düşünüyoruz.

BAŞKAN - Ama toplantıdaydık, onda yapacak bir şey yok.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Yani onun sorumlusu biz değiliz sadece. Aynı anda birkaç kanunu birden çıkarmaya çalışınca bu olaylar böyle oluyor maalesef.

Ancak geçen yıllarda da dile getirdiğim ve hâlâ ciddi anlamda merak ettiğim bazı konuların burada mutlaka dile getirilmesi gerektiğini düşünerek de birkaç konuyu sizlerin bilgisine sunmak istiyorum.

Sayın Bakan, öncelikle, biz aslında bir aydan beri zaten burada organize sanayi bölgelerini yani Bakanlığınızın faaliyet alanlarını tartışıp duruyoruz. Organize sanayi bölgeleriyle ilgili getirilen düzenleme, aynı parsel içerisinde birden fazla sanayinin faaliyette bulunmasına dönüktü başlangıçta, sonra, buradaki tartışmalar sonucunda tamamen Plan ve Bütçe Komisyonunun gayretiyle küçük sanayi sitesinden organize sanayi bölgesi statüsüne geçenlerde bu düzenleme sınırlı tutuldu şimdilik ama bunun gelecekte neyle karşı karşıya kalacağını şu anda bilemiyoruz.

BAŞKAN - Genel Kurul aşamasında yani.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Evet.

Umuyoruz ki Genel Kurul aşamasında da bu konulara Bakanlık olarak sahip çıkarsınız. Organize sanayi bölgeleri -burada bütün arkadaşlarımız sırayla dile getirdi- buradaki insanların ve Türkiye'nin göz bebeğidir, gidildiği zaman farklı bir ülkeye gidilmiş gibi olur, az gelişmiş bir ülkeden gelişmiş bir ülkeye atlarsınız o sanayi bölgeleri sayesinde. Küçük sanayi sitelerinin, 5 tane sanayi sitesinin bu kapsama alınması yanlış olmuştur. Bunların farklı bir statüyle, özel bir yasayla yeniden düzenlenmesi ve organize sanayi bölgelerinin kuruluş mantığına uygun bir şekilde devam ettirilmesi zorunludur; bunu çok önemsiyoruz. Sayılı kurumlarımız vardır bu şekilde doğru işleyen, hiç değilse organize sanayi bölgelerimiz bu şekilde yeniden dejenere olabilecek bir noktaya gitmesin.

Değerli arkadaşlar, şimdi, buradaki katılabildiğim tartışmalar ve dokümanları okuyabildiğim kadarıyla bizim şu andaki Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın sanayiyle ilgili işlevinin sadece ve sadece ağır sanayiyle mi ilgili olduğu, makine sanayisiyle mi ilgili olduğu konusunda bizlerde bir kuşku uyanıyor. Nedir yani bizim sanayimiz sadece ve sadece bu sanayilerle mi sınırlı? Türkiye'nin bir tarım sanayisi yok mu? Özellikle tarım sanayisindeki ileri teknolojiler şu anda dünyada ve gelecekte bu ülkelerin neredeyse dünya ekonomisindeki ağırlığını belirleyecek. Sadece fındığı üretip fındıkta dünyanın açık ara 1'incisi olan, şu anda dünya fındık üretiminin yüzde 75'ini üreten Türkiye'nin sadece fındıkla ilgili olarak "Bir avuç fındık iyi gelir." lafından öte herhangi bir teknolojik buluşu yok mu? Dünya kadar var, patentlenmiş olanları da var ama bunlara ilgi yoktur Türkiye'de. Geçen de Tarım Bakanlığının bütçesini konuşurken gördük, yine dünya 1'incisi olduğumuz, mukayeseli olarak üretiminde üstün olduğumuz bir üründe, kayısında ek herhangi bir şey yaratamama yüzünden kayısı üretimi büyük bir hızla dünya 1'inciliğini kaybetti, önümüzdeki yıllarda hangi sıralara gider bilmeyiz.

Değerli arkadaşlar, Sanayi Bakanlığı olarak gayet yakından bilirsiniz. Türkiye, 1 gram aktif karbon üretiyor mu? Üretmiyor. Aktif karbon sizin sanayinizin neredeyse bütün alanlarında kullanılıyor, şu tepemizdeki havalandırma ve soğutmalardan tutun da ilaç sanayisine kadar her yerde kullanılıyor. Peki, Türkiye'nin aktif karbon üretecek ham maddesi yok mu? Dünya kadar var; alın işte 1'inciliğini yitirdiğimiz kayısı, alın dünya 1'incisi olduğumuz fındık, şeftali, ne aklınıza gelirse. Hindistan cevizi kabuğundan üretilen aktif karbon belirli ülkeleri dünyada bu ürünün üretilmesinde ön sıralara taşıyorsa sanayide, Türkiye'de bu üretilenlerin hepsi nereye gidiyor? Çöpe gidiyor, şimdi birazcık yakıt olarak kullanılıyor. Bizim mukayeseli olarak üstün olduğumuz alanlarda bu teknolojileri taşıyarak, özel projeler üreterek oturup da bu sanayiye yol göstermemiz gerekmiyor mu?

Değerli arkadaşlar, geçen sene burada önemli bir konunun altını çizmiştim, bir defa daha çiziyorum, onu söylemekte ne kadar haklı olduğumu geçtiğimiz dönem çok somut olarak gösterdi bize. Dendi ki: "Tamam, silahlanmaya karşıyız, savaşa her zaman karşıyız ama eğer bir ulus devletseniz, dünyanın en sorunlu bölgesinde yaşıyorsanız veya varlığınızı sürdürmeye çalışıyor iseniz, bu takdirde sizlerin de sürpriz silahlarının olması gerekir ve bu silahları hiç kimseye mahkûm olmadan üretebilmeniz gerekir." Bunun için de örnek olarak neyi vermiştik? SOM füzelerini vermiştik, TÜBİTAK'a bağlı SAGE'nin ürettiği bu füzeleri. Bunun ciddi anlamda dünyada talep yaratan bir buluş olduğunu, üretildiğini, denendiğini de söylemiştik. E ne oldu? S-400'lerin peşine düştük. S-400 satın almaya çalışıyoruz. "Yok programını veririm, yok şu parçasını eklerim, yok şunu vermem." falan diyen insanların ağzının kokusunu çekiyoruz. Ürettik değerli arkadaşlar, gerçekten ürettik, orta menzilli füzeleri ürettik, ciddi anlamda geliştirilmesi de mümkündü onun, daha önceden üretilmiş, ciddi anlamda belirli bir aşamaya gelmiş. Silahtan konuşmak zerre kadar istediğim bir olay değildi ama sonuç olarak gelip buraya bağlanıyor olayların hepsi. Daha sonradan birdenbire bunun tek alıcısının "Ben istemiyorum bunları, almıyorum." demesiyle beraber yerle bir oldu. Dolayısıyla, eğer Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı iseniz, bu şekildeki ileri teknolojilerle ilgili birtakım üretimler yapıyorsanız bunların üretimiyle ilgili olarak artık yönteme ve amaca dönük proje planlamalarını her birisi için nasıl yapabileceğimizi somut olarak hesaplamak ve ortaya koymak zorundayız. Biz burada bütçe tartışıyoruz, o bütçe için bazı ödenekler veriyoruz ama o bütçe ne yapıyor? Bağışlayın ama hayal satıyor, ciddi anlamda hayal satıyoruz. İki yıldan beri biz bunların hepsini dinleye dinleye gidiyoruz, somut bir şeyimiz yok, elimizde olanlar da gidiyor, gitmemesi gerekiyor bunların, bunlara sahip çıkılması gerekiyor, bunların geliştirilmesi gerekiyor. Diğer ülkelerdeki uygulamalardan bahsediyor arkadaşlar, uzağa gitmeye gerek yok, örnek alın herhangi bir proje hangi aşamalardan geçerek gidiyor. "Böyle bir buluşum var, ben böyle bir şey üreteceğim." diyen insanlara bilim kurulundan geçildikten sonra iş akım şemasını koyuyorlar ortaya. Gerçekten de "Şu kademeye kadar şu, şu kademeye kadar şu, şu kademeye kadar da sana şu desteği vereceğim." diyor, sonra da oluşturmuş olduğu çok ciddi bir denetim ekibiyle bunları izleye izleye o projenin sonuçlandırılmasını sağlıyor. Amerika bir sürü buluş için, bir sürü araştırma için milyarlarca dolar fon ayırıp da koymuyor mu bir tarafa? E görevimiz bu bizim. "Şöyle bir proje var, biz Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak şu projeyi desteklemek istiyoruz dolayısıyla bana bütçeden şu kadar ödenek vermeniz gerekiyor." dediğiniz andan itibaren bu Komisyon sevinir, gerçekten sevinir.

Oturduk bir yerli ve millî otomobili tartışıyoruz. Değerli arkadaşlar, otomobillerin, özellikle de fosil yakıtlı otomobillerin şimdiye kadar bulunmamış neyi kaldı, bilinmeyen neyi kaldı? Bununla ilgili olarak yatırımların büyük bir kısmı yapıldı. TESTAŞ'ı hatırlayanınız var mı? TESTAŞ, rahmetli Erbakan'ın insanların pek ciddiye almadığı yatırımları arasında sayılıyor idi; ciddi anlamda motor yatırımıydı, motor yatırımı. 120 santimlik çeliklerin içerine 80 santimlik kolonları sığdırabilecek kadar ileri bir teknolojiydi. Hurda fiyatına satıldılar hepsi, burnumuzun dibinde, hemen ODTÜ'nün altında, hurda fiyatına satıldı, kiloyla satıldı onların hepsi. Ondan sonra da ileri teknoloji, ileri teknoloji, ileri teknoloji diye bunlarla uğraşıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Biraz önce Sayın Çaturoğlu, farklı bir açıdan yaklaşarak çok doğru bir şey söyledi. Biz millî otomobille uğraşırken insansız hava araçları üstümüzden vızır vızır geçmeye başlayacak, başladı bile başka yerlerde. Şu anda seri üretilmemesinin nedenlerinden sadece bir tanesi bu trafiğin düzenlenmesiyle ilgili henüz yeteri kadar sorun çözülmemiş olması. İnsansız uzay aracı geliyor. Belirli bir süre sonra sırt çantasını sırtına takanlar da vız diye bir yerden bir yere gidecek. Neyin aracını, otomobilini üretiyorsunuz. İnsansız hava aracı... Yakalamışsınız işte, yakalamışsınız. İnsanlı hâle getirdiğiniz andan itibaren birdenbire dünyada farklı bir şey kazanıyorsunuz.

Bilim kurullarımızla ilgili, TÜBİTAK'la ilgili, TÜBİTAK'ın parçalanmasıyla ilgili, TÜBA'nın şu andaki durumuyla ilgili vaktim kalmadığı için bir şey söylemek istemiyorum. Ama şunu da söylemeden geçmiyorum: Bilim bağımsızlık gerektirir, bilim bağımsızlık gerektirir. Eğer bağımsız değilse, eğer her yaptığı şeyden titreye titreye, ödü kopa kopa karar veriyorsa orada bilim milim, bir şey olmaz. Tutturduk gidiyoruz, yerli otomobil, yerli otomobil... Arkadaşlar, gerçekten, yerli otomobil diye bir şey kalmayacak belirli bir süre içerisinde, kalmayacak. Yani bir zamanlar çamaşır makinelerinde, bilmem ne diye, kurutmalılara geçtiğimiz zaman da sıkmalı çamaşır makinesi ürettik diye sevinmeye benziyor ki üretmedik, onu da montajladık.

Durumumuz budur. Bilim teknoloji olayını müthiş şekilde önemsediğimizi, bütçesine destek olacağımızı, bu konularda getirilecek olan her türlü düzenlemenin dizimizi kırıp içerisine oturup elimizden geleni yapacağımızı burada bir defa daha söylemek istiyorum. Elimizden geleni yaparız. Bu konuda muhalefet, bu konuda siyaset olmaz, olmaması da gerekir zaten.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.