| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 06 .11.2017 |
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli milletvekilleri, değerli milletvekilleri, kıymetli basın mensupları; Bakanlığımızın gerçekleştirdiği faaliyetlerle 2018 yılı Bütçe Tasarısı hakkında bilgi sunmak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevre koruma, imar, yapılaşma, kentsel dönüşüm alanlarında geniş bir görev ve sorumluluk üstlenen Bakanlığımız şehirlerimizin afetlere dayanıklı, çevreye duyarlı ve kimliklerini yansıtan bir biçimde gelişmesi için çalışmaktadır. 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Bakanlığımıza çevrenin ve tabiat varlıklarının korunmasından kentsel dönüşümün yürütülmesine, her tür ölçekte plan yapımı ve onaylanmasından kamu binalarının yapımına, enerji verimliliğinin artırılması, yapı malzemeleri ile yapıların denetimine, ulusal coğrafi bilgi sisteminin kurulmasından iskân projelerinin gerçekleştirilmesi ve mahalli idarelere mali ve teknik destek sağlanmasına kadar çok geniş bir yelpazeye yayılan görevler verilmiştir.
2018 yılı Bütçe Tasarısı'yla Bakanlığımıza 1 milyar 922 milyon 753 bin TL, bağlı kuruluşumuz Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne 987 milyon 240 bin TL ödenek tahsis edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; konuşmamı 3 bölümde tamamlayacağım. 1'inci bölüm çevreyle ilgili, 2'nci bölüm şehircilik, 3'üncü bölüm ise İller Bankası ve Tapu Kadastroyla ilgili olacaktır.
Sanayi Devrimi'nden günümüze kadar çevresel sorunlar giderek artmaya başlamıştır. Eskiden insanlar hayatın devamı için 4 ana unsurdan çok bahsedelerdi; hava, su, toprak ve ateş yani enerji. Bunları kirletmemek, tahrip etmemek esas. Eğer bunları kirletirseniz, tahrip ederseniz karşınıza seller, felaketler arka arkasına çıkar. Dengenin bozulmasından dolayı zor durumlarla karşı karşıya kalabiliriz. Bu sorun insan kaynaklı. İnsanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen bir kazanma hırsı var. İşte, bu vahşilik, hiçbir kural tanımadan devam eden tavır, tarımda kullanılan ilaçlar, dışarıya atılan atıklar, tüm bunlar dünyayı yaşanmaz hâle getiriyor. Yirmi-yirmi beş sene sonra dışarıya bırakılan sera gazları karşımıza bir felaket olarak dönecekse, ki dönecek gibi gözüküyor, dünya yaşanmaz bir hâle gelir.
Çocuklarımıza karşı sorumluluktan kurtulamayız, bu yüzden bizim işimizi ciddiye almamız lazım. Canlarımız, eşlerimiz, çocuklarımız nasıl bizlere emanet ise çevreyi de bir emanet şuuru içerisinde korumamız gerekiyor. Belki çevre-yatırım ilişkisine örnek bal yapan arının çiçekle ilişkisini örnek vermekle eş olacaktır. Gerekli yatırımları ülkemize kazandırırken çevreyi hassasiyetle de korumamız gerekiyor. Bu bilinçle hareket eden Bakanlığımızın yaptığı çalışmalarla atıkların kaynağında ayrıştırılması, enerji elde edilmesi, geri kazanılması çalışmalarıyla düzenli depolamaya giden atık miktarı azaltılarak atıklar ekonomiye kazandırılmaktadır.
Burada, birtakım rakamlar vererek 15 başlıkta çevre alanında yapılan faaliyetlerden kısa kısa bahsetmek istiyorum. Bu kapsamda, Sıfır Atık Projesi 2017 yılında Bakanlığımızca başlatıldı, aynı şekilde Cumhurbaşkanlığında da başlattık. Günde ortalama 750 kilogram çıkan bizdeki atık şu anda dışarıya Sıfır Atık Projesi neticesinde hiç atıksız bir şekilde devam etmektedir. Bunu önce Ankara'daki kamu kurumlarına ve yoğun olarak insanların bulunduğu kuruluşlara, işletmelere daha sonra da tamamını Anadolu'ya yaygınlaştırmayı düşünüyoruz. Hâlihazırda, yürütülen çalışmalarla atık yönetiminin sağladığı katma değer yıllık 3,5 milyar TL'ye, doğrudan istihdam ise 60 bin kişiye ulaşmıştır. 2023 yılında ise katma değerin 10 milyar TL'ye, bu alanda istihdam edilecek kişi sayısının da 100 bin kişiye ulaşacağı öngörülmektedir.
Bir başka rakam, düzenli depolama tesisiyle ilgili. 2000'li yılların başında sadece bu tesis sayısı 15 iken bugün 84'e ulaşmıştır. Ayrıca, 81 ilimizde tıbbı atıklar kurulu bulunan 3 adet yakma tesisi ve 58 adet tıbbi atık sterilizasyon tesisiyle güvenli bir şekilde yönetilmektedir. Aynı zamanda bu 29 depolama sahasında 180 MW'lık kapasiteyle elektrik enerjisi de elde edilmektedir.
Üçüncü vereceğim bilgiler, tehlikeli atık geri kazanım tesisiyle ilgili. Bugün sayı itibariyle 434'e yükselmiştir. Tehlikeli atık düzenli depolama tesisi sayısı ise 8'e ulaşmıştır.
Ayrıca, atıkların üretimi, taşınması ve geri kazanım ile bertarafı Atık Yönetim Uygulaması altında yer alan Tehlikeli Atık Beyan Sistemi, Mobil Atık Takip Sistemi ve Kütle Denge Sistemiyle elektronik ortamda gerçek zamanlı olarak izlenmekte ve Tehlikeli Atık İstatistikleri Bülteni aracılığıyla her yıl kamuoyuyla paylaşılmaktadır.
Yine bir başka başlık, atık sularla ilgili. 2000'li yılların başında sadece nüfusun yüzde 35'ine hitap eden atık su arıtma tesislerimiz varken, bugün bu oran yüzde 82'ye ulaşmıştır. Hedefimizde, gerek katı atıkların gerekse atık suyun arıtma tesisleri vasıtasıyla 2023 yılında tamamıyla temizlenmiş olarak doğaya verilmesi vardır.
Bir başka vereceğim buradaki bilgi: Temiz denizlerin bir göstergesi olan mavi bayraklı plaj sayısı 2000'li yılların başında Türkiye'de 151 iken, yapılan çalışmalarla bugün sayısı 454'e çıkmıştır.
Bakanlığımızın bir başka hizmeti: Eskiden, yine on beş sene kadar önce hiç gemilerden atık geri alım hizmeti verilmez iken, 2017'de tam 277 limanda atık alım hizmeti verilmeye başlanmıştır.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, insanlığın karşı karşıya kaldığı en önemli çevre sorunu olarak uluslararası gündemde yer almaktadır. Ülkemiz iklim değişikliğiyle mücadelede üzerine düşen görevi tüm kararlılığıyla yerine getirmektedir. Hepimizin bildiği gibi, 21 Nisan 2016 tarihinde Paris Anlaşması'nı imzaladık. 2030 yılında sera gazı emisyonlarında yüzde 21'e kadar artıştan azaltım yapabileceğimizi Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sekretaryasına bildirdik. Bakanlığımız bu konuda ciddi projeler yürütmektedir. Ancak gelişmekte olan bir ülke olarak Paris Anlaşması kapsamında Yeşil İklim Fonu ve teknoloji desteklerinden yararlanma talebimiz devam etmektedir. Bu taleplerimizin karşılanması yönünde uluslararası müzakerelere aktif bir şekilde katılım sağlıyoruz. Bu haklı talebimiz karşılanmadığı takdirde Paris Anlaşması'na da taraf olmayacağımızı kendilerine de iletmiş bulunuyoruz.
Sekizinci vereceğim bilgi, gürültü kirliliğiyle ilgilidir. Kirliliğin azaltılması ve kontrolü amacıyla 2013 yılından itibaren gürültü haritalarının hazırlanmasına başlanmıştır. 23 ilin gürültü haritaları hazırlanmıştır. Ayrıca, 29 adet havalimanının da gürültü haritaları tamamlanmıştır. Çevresel gürültünün değerlendirilmesi için, önümüzdeki iki yıl içerisinde 41 ilin daha şehirleşmiş alanları için stratejik gürültü haritalarının hazırlanması planlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; ülkemizde çevre altyapısında yapılacak yatırımlar için belediyelerimizin desteklenmesi de önceliklerimizden birisidir. Bakanlığımızca çevre katkı paylarından yerel yönetimlerin çevre yatırımları için son on beş yılda 12.477 adet projeye 1 milyar 511 milyon TL şartlı nakdî yardım yapılmıştır. Ayrıca, Avrupa Birliği tarafından sağlanan mali yardımların 2007-2013 yıllarını kapsayan IPA-I dönemiyle ilgili ülkemize çevre sektörü için 711 milyon avroluk bütçe tahsis edilmiştir. IPA-II dönemi 2016 yılının Nisan ayında resmî olarak başlamıştır.
Çevresel etki değerlendirilmesinin, yatırımların çevresel etkilerinin ölçülmesi ve gerekli tedbirlerin alınması yönünden önemli bir süreç olduğunu hepimiz biliyoruz. ÇED Yönetmeliği, Avrupa Birliği uyum çalışmalarıyla ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda revize edilmiştir. Yönetmelikte halkın katılımı süreci daha da güçlendirilmiş ve yönetmelik sınır aşan hususlar hariç Avrupa Birliği ÇED direktifiyle tam uyumlu hâle getirilmiştir.
Çevre kirliliğinin önlenmesi amacıyla ülke genelinde vatandaşlarımızın şikâyetleri de dikkate alınarak 2017 yılının ilk dokuz ayında 36.231 tesise denetim gerçekleştirilmiştir. Tesislerin çevreye olan risklerine göre çevre denetimlerinin planlanması çalışması da hızlanmıştır. Daha riskli tesislerin daha sık denetlenmesine dayalı bu yöntem şu anda 22 ilimizde uygulanmaktadır.
Vereceğim bir başka bilgi ise, şu anda dünyanın en iyi "Dioksin-Furan" analiz laboratuvarından birisi ülkemizde kurulmuştur. Yani, kanser yapıcı kirleticiler artık bizim bu analiz laboratuvarlarında en uygun şekilde ölçülmektedir. 2014-2015 yılları arasında yenileme çalışmaları yaptığımız bu laboratuvarda, tamamlanması uzun zaman alan analizler çok kısa bir süre içerisinde yapılmaktadır.
2012 yılında 30 adet tesisle başlayan sürekli atık su izleme çalışmalarında entegrasyonu sağlanan tesis sayısı günümüz itibarıyla 220'ye yükselmiştir.
Denizlerde bütünleşik kirlilik izleme çalışmasıyla tüm denizlerimizde kirlilik, ekolojik ve kimyasal kalite durumu izleme çalışması da yapılmaktadır. Denizlerdeki kirliliği şu anda 272 noktada izleme altyapısını kurarak devam ettirmekteyiz.
Bir başka bilgi: 2005 yılında sadece 36 istasyonla başlayan hava kalitesi izleme ağı 81 il merkezinde 253 istasyona genişletilmiştir. Hava kalitesi ölçüm sonuçları ve hava kalitesi indeksi hava izleme İnternet sayfasında ve LED ekranlar aracılığıyla kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır. Ülkemizde 8 adet temiz hava merkezi de bulunmaktadır.
Bu konuda verebileceğimiz bir başka bilgi ise: Büyük sanayi tesislerinden 270 tesis ve bu tesislere ait 609 baca Bakanlığımız tarafından sürekli ölçüm sistemiyle 7/24 gerçek zamanlı olarak izlenmektedir.
Korunan alanların tespiti, tescili, korunması ve geliştirilmesi Bakanlığımız görev alanı kapsamındadır. Doğal sit alanları, özel çevre koruma bölgelerinin tüm planlama ve uygulama çalışmaları Bakanlığımız bünyesinde yürütülmektedir.
21 ilde 27 adet tabiat varlıklarını koruma bölge komisyonlarıyla doğal sit alanlarına ilişkin vatandaş ve kamu kurumlarının talepleri hızlı ve etkin bir şekilde sonuçlandırılmaktadır.
Ülkemizin tabii değerlerinin tespiti ve korunması için tüm doğal sit alanlarında dört mevsimi kapsayan Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesı çalışmaları tamamlanmış ve raporlar sırayla devreye girmektedir. Ki, burada bizim uygulayacağımız yöntem de ilgili bölgedeki halk dâhil tarafların hepsini çağırıp kendileriyle istişare edip, gerekirse itirazları bir kez daha değerlendirip sonra ilan etmekten ibarettir. Bu arada mevzi olarak da Gölbaşı'ndaki Mogan Gölü Rehabilitasyon Projesi'nde neredeyse ortasına gelinmiştir temizleme çalışmasının. Orada Ulaştırma Bakanlığıyla yaptığımız bir protokolle şu anda dip çamuru temizliği devam etmektedir
Ayrıca, özel çevre koruma bölgelerinde bugüne kadar çevre altyapısıyla planlama ve uygulama çalışmaları için 606 adet projeye 360 milyon TL yerel yönetimlere kaynak aktarılarak destek sağlanmıştır. Katı atık düzenli depolama tesisi olmayan özel çevre koruma bölgesi kalmamıştır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bu ikinci bölümde şehirleşmeyle ilgili bazı bilgiler vermek istiyorum: Hepimizin bildiği gibi şehirler aslında canlı organizmalardır ve şehirler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür ve gelişirler. Şehirlerin, aynı insanlar gibi kimi zaman kudretli dönemleri, kimi zaman da hastalandığı dönemler vardır ve şehirler bakım isterler, ihtimam isterler, onların da bir ruhu vardır. Şehirleri sadece taş yığınından ibaret görmek onları anlamamaktır.
Bu konuda söylenecek bir iki konu var; birincisi, doğrusu 1950'li yıllardan itibaren başlayan göçler büyük şehirlerimizin etrafında devasa gecekonduların ve kaçak yapılaşmaların oluşmasına sebebiyet vermiştir. Göçlere farklı bakışlar ve ideolojik yaklaşımlar, bu konuda biraz hazırlıksız yakalandığımız noktasında dikkatimizi çekmektedir.
İkinci bir konu da, planlamanın çok geç olmasıdır. Ne yazık ki bizim ülkemizde birçok şehrimizde, büyük şehirlerimizde planlama 1930'lu yıllara dayanmaktadır. Hele hele 1950'lerden itibaren hızla göçün yaşandığı ortamda biz doğru planları yapıp ülke olarak bu konularda hazırlıklı davranamadık ve bunun neticesinde ülkemizde âdeta iki sonuç doğmuştur. Burada hiçbir partiyi kastederek bunları söylemiyorum, sadece ülkemizin genel durumunu ifade etmek açısından söylüyorum. Birincisi, biraz sağlıksız şehirlere sahip olduk. İkincisi, kimliksiz şehirlere sahip olduk. Bunda herhâlde herkesin ortak sorumluluğu var diye düşünüyorum.
Aynı zamanda dikkat çekeceğim bir başka konu da: Ülkemizin büyük bir bölümünün deprem kuşağında yer almakta olmasıdır. Bu çerçevede, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerinin oluşturulması amacıyla hazırlanan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun beş yıllık uygulama dönemini geride bırakmıştır. Bakanlık olarak kentsel dönüşüm çalışmalarında, tekdüze yapılardan oluşan yerleşimler yerine, çevresel, ekonomik ve sosyal ilkeleri dikkate alarak yapılacak dönüşüm uygulamalarıyla sürdürülebilir ve yüksek standartlara sahip yaşam alanlarının üretileceği modeller geliştirmekteyiz. Binlerce yıllık şehirlerimizi bir misyon belirleyerek kadim medeniyetimizin en güzel örneklerini yansıtan yeni yaşam alanlarına dönüştürmeyi hedefliyoruz. Bu arada beş yıllık kentsel dönüşümle ilgili çalışmalardan çıkardığımız sonuçlar neticesinde Bakanlık olarak birtakım prensipleri de kendi içimizde ana kararlar olarak almış bulunuyoruz. Birincisi: Yerinde dönüşümün esas olmasıdır yani bundan sonra vatandaş karşısına çıkan herkes yerinde dönüşümü teklif edecektir, vatandaşa başka mahallelere taşınmaktan bahsetmeyecektir. İkincisi: Evi yıkılan her vatandaşa mutlaka bir ev verilmesi hususu da bizim benimsediğimiz prensiplerin başında gelmektedir. Üçüncü nokta: Bizim bu noktada çalışacağımız konuda en çok ihtiyacımız olan rezerv alan olarak tüm Türkiye'deki kamu arazileri de yeniden gözden geçirilerek değerlendirilmektedir. Bu konuda söyleyeceğim bir başka nokta da rezerv alanlarda oluşturulacak yeni yerleşim yerleri hepimizin özlediği mahalle esaslı olacaktır. Mahallerde daha yatay mimari, sosyal donatı alanları mükemmel hesaplanmış, insan odaklı planlamalar yapılacaktır. Bir başka prensimiz de yeni yerleşim yerlerine taşınacak insanlara en riskli binalarda oturanlardan öncelik verilmek üzere tekliflerde bulunulacaktır. Sonra afete maruz kalabilecek yerlerdekiler yani dere yatakları gibi bölgelerde oturanlara teklifler yapılacaktır. Bir başka prensibimiz de bundan sonra boşaltılan yerler yani mahallesinde riskli gözüktüğü için yapısı yıkılan kimin yeri varsa işte orada, özellikle İstanbul'da bu yerler herhangi bir şekilde rant uğruna satılmayıp sosyal donatı alanı olarak yeşil alanlar ve vatandaşın ihtiyaç duyduğu alanlar olarak kullanılacaktır. Bütün bu uygulamalarımızı kendi içimizde bir prensip hâline dönüştürüp yeni yasaya dercediyoruz. Eğer bunun dışında uygulayan belediyeler varsa, ki onların da planlarına müdahil olmaktayız.
Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; bugüne kadar yapılan çalışmalarda ülke genelinde 3 milyondan fazla vatandaşımızın can güvenliğini teminat altına alacak dönüşüm faaliyetleri başlamış bulunuyor. Bu da yaklaşık 1 milyon 100 bin bağımsız konuta işaret ediyor. Bu 52 ilimizde yüz binlerce kişiyle dönüşüm çalışmaları kapsamında masaya yatırılıyor. Görüşmeler yürüterek vatandaşlarımızdan yeri geldiği zaman bilgi alıyoruz, onları yönlendiriyoruz ve uzlaşmaya davet ediyoruz ve bu arada biraz önce söylediğim gibi özellikle belediyeler kaynaklı birtakım yanlış uygulamalar varsa onlara da el koymaya devam ediyoruz.
Kentsel dönüşümde aslında bazı noktalarda belediyelerimizden yine kaynaklı olarak tıkanıklıklar yaşanmaktadır. Bunların birçok örneği var. Başta Fikirtepe bölgesinde olmak üzere sorunlu alanlarda vatandaşımızın mağduriyetini giderebilmek adına çözüm ortağı olarak da devreye girmekteyiz. Tüm bu çalışmalarımız kapsamında ülke genelinde 2 milyar 165 milyon TL'si kira yardımı olmak üzere proje desteği, faiz desteği olarak toplam 5 milyar TL kaynak kullanılmıştır. Bu kaynak iktidar ve muhalefet ayrımı gözetilmeksizin tahsil edilmektedir. Hepimizin bildiği gibi nüfusumuzun yüzde 71'i, topraklarımızın da yüzde 66'sı birinci ve ikinci derecede deprem kuşağında bulunmaktadır. Ülkemizde son yüzyılda 6 ve üzerinde şiddette gerçekleşen deprem sayısı ise 56'dır. 100 bin can kaybı yaşanmıştır. Kayıplar değişik raporlamalarda 100 milyar dolar olarak verilmektedir. Tüm bu sebeple bizim bir an önce olası afetlerde oluşacak zararların azaltılması, çarpık ve düzensiz kentleşme sorunlarının çevreyle uyumlu, estetik, özgün mimari özelliklere sahip yapılaşmayla giderilmesi, altyapı yetersizliklerinin giderilerek dikey mimariden daha çok yatay mimariye geçerek okulları, hastaneleri, yeşil alanları ve otoparklarıyla modern ve yeşil akıllı şehirlerin oluşturulmasını hedeflemiş bulunuyoruz. Önümüzdeki on beş yıl içerisinde inşallah ortaya koyduğumuz prensipler devam edecek olursa yılda 500 bin bina olmak üzere, daha doğrusu binadan ziyade bağımsız birim olmak üzere tam 7,5 milyon hanenin ve iş yerinin dönüştürülmesini hesaplamaktayız.
Ülkemizde meydana gelen depremler içerisinde 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinin neden oldukları can ve mal kayıplarının büyüklüğü ve etkilediği alanın genişliği, sonrasında hayata geçirilen yenileme ve risk azaltıcı uygulamalar açısından dönüm noktası olmuştur. 1939'da Erzincan'da başlayan sürekli Niksar, Tosya, Abant gibi devam eden bu deprem zinciri altmış senede Gölcük'e ulaşıyor. Aynı fay hattı üzerinde yaşanan depremlere baktığımızda hepsinde 7'nin üzerinde şiddette bir deprem olduğunu görmekteyiz. 1999 yılında meydana gelen iki büyük depremden kaynaklanan kayıplardan sonra İstanbul için ayrıntılı risk analizlerine dayalı depreme hazırlanma ve afet planlaması çalışmaları yapılması gündeme gelmiştir. 6306 sayılı Kanun kapsamında İstanbul ilimizde 20 ilçede 53 adet riskli alan ilan edilmiştir. Bu alanların toplam büyüklüğü 13.500 hektar olup 120 bin bağımsız birim dönüşüm kapsamına alınmıştır. Riskli yapı olarak da tespitlerde 252 bin bağımsız birim tespiti yapılmış olup toplamda 1 milyon 200 bin kişi dönüşüm kapsamında sağlıklı, güvenli ve nitelikli konutlara kavuşmuş olacaktır.
Dönüşümün hız kazandığı 2012 yılından itibaren bu işin finansal boyutuna baktığımızda, İstanbul genelinde ilan edilen riskli alanlarda belediyelerimize destek olarak hizmet alımları ve kamulaştırma için 280 milyon TL, hak sahiplerine destek olarak 1 milyar 51 milyon TL kira yardımı olmak üzere de 1 milyar 336 milyon TL kaynak kullanılmıştır. İstanbul'da da hedefimiz yine on beş yıl içerisinde bütün riskli binaları dönüştürmektir. Hedefimizde 202 milyon civarında bağımsız birimin dönüştürülmesi vardır.
İstanbul'un mevcut yapılaşma durumu göz önüne alındığında sıkışmış kentsel dokunun yerinde dönüştürülmesi sadece yapıları güvenli hâle getirecek ancak yaşanabilir mekânların oluşturulmasının önünde büyük engel teşkil edecektir. Bu çerçevede İstanbul'da afet riski altında olan alanların sıkışık kent dokusundan kurtarılması, yeterli ve sağlıklı altyapıyla sosyal donatı imkânına kavuşturulmasını sağlamak maksadıyla yeni rezerv alanlar belirledik ve bu alanlarda planlama çalışması yürütmekteyiz. 2012'de çıkan yasa neticesinde kentsel dönüşümde tabii ki epeyce yol alındı ancak bu beş yıl içerisinde uygulamada ortaya çıkan aksaklıkları da görmüş olduk. Bütün bunlardan ders çıkararak yeni bir yol haritası belirledik, biraz önce saydığım altı umde de bunların neticesinde gerçekleşmiştir.
Sunuşumun bu bölümünde de kısaca isterseniz terörden etkilenen bölgelerdeki yürüttüğümüz çalışmalardan bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz gibi bölgede yaşanan bu çatışmalar neticesinde 70 bine yakın hane, bağımsız birim orada hasar görmüştür. Bunun 40 bini az hasarlı, 30 bine yakın konut da kullanılmaz hâle gelmiştir. Bölgede güvenlik sağlandığı gibi huzur ve barış kalıcı olarak tesis edilmiştir. Bölgenin yeniden imar ve ihyası çalışmalarımız da tüm hızıyla devam etmektedir. Özellikle terörün yoğun yaşandığı yedi bölgede geçtiğimiz bir yıl içerisinde hızlı şekilde çalışmalarımız devam etmiştir. Buralarda öncelikle o ağır hasarlı yapıların yıkılması -ki daha önce tespitler var tabii ki- sonra bunların yeniden yeni planlamalar yapılarak inşaatların başlaması epeyce zamanımızı almıştır. Vatandaşlarımızı bilgilendirmek, uzlaşma görüşmelerini de irtibat ofislerinde sürdürebilmek amacıyla bölgede çalışmalarımız hızla devam etmektedir. Buralarda özellikle Bakanlar Kurulumuzca ilan edilen riskli alanlar ile Bakanlığımızca belirlenen rezerv yapı alanlarında konutların büyük bir kısmını tamamlamak üzereyiz. Şu aşamada yedi bölgede yaklaşık 26 bin konut inşa edilmektedir. Tamamlanan konutlar için kura çekimi yapılarak vatandaşlarımıza peyderpey teslim edilmektedir. Amacımız burada bölgedeki vatandaşlarımıza belli standartlarda konut üretmek değil aynı zamanda bölge mimarisi ve yaşam tarzlarına uygun konutlar da üretmektir. İmar planları revize edilmiş, altyapı yenileme çalışmalarında da sona gelinmiştir. Bu kapsamda altyapıda da yedi bölgede 1.127 kilometre içme suyu, 507 kilometre kanalizasyon hattı çalışmaları başlamış ve yakında da bitmek üzeredir. Bu bölgedeki bütün çalışmaların toplam maliyeti de 10 milyar lira civarında olacaktır.
Burada sadece Sur ilçesi özellikli olduğu için ondan bahsetmek istiyorum. Burada kısmi kanalizasyon ve yağmur suyu içme suyu hatlarına başladık, inşaatlar devam ediyor, bitme aşamasına gelmiştir. Ayrıca Sur ilçesinde yarım bir yol vardı, yolun tamamının sağlanması amacıyla yol çalışması da hızla devam ettirilmektedir. Çatışma yaşanmamasına rağmen orada ticaretin kalbi mesabesinde olan Gazi Caddesi ve Melik Ahmet Caddesi'ndeki 1.391 adet iş yeri de sokak sağlıklaştırma kapsamına alınmıştır. İnşallah iki üç ay içerisinde buradaki çalışmalar da tamamıyla bitecektir. Zarar gören ayrıca 16 tarihî eser de restorasyon çalışması kapsamında hızla bitirilmek için gayret edilmektedir.
Ayrıca Diyarbakır Sur bölgesi için ihtiyaç duyulan konutlar için belirlenen rezerv yapı alanlarında yapım işleri devam etmektedir.
Çölgüzeli ve Üçkuyular mevkiinde toplam 5.637 adet konut inşa edilmektedir. Bunlardan 800'ü tamamlanmış, 2.768 adedi yıl sonunda, 2 binden fazlası da 2008 yılı içerisinde, birkaç ay içerisinde bitirilecektir.
Ayrıca, vatandaşların yoğun ilgisine mazhar olan ziyaretgâh olan Hazreti Süleyman Cami çevresinde de 115 dönüm alanda Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunca onaylanan proje kapsamında 1. etap yapım işi de tamamlanmıştır.
Suriçi bölgesinde öncelikle yapım çalışmalarına ilişkin belirlenen alan üzerinde geleneksel dokuya uygun konutların proje yapımı için avan ve kesin projeleri hazırlanarak yapım işlerine girişilmiştir.
Burada bizim dikkat ettiğimiz en önemli konu, yapılan bütün sivil mimari örneklerinin Koruma Amaçlı İmar Planı'na uygun şekilde ortaya çıkarılacak olmasıdır. Aslında yürütülecek projelerde dil birliği oluşturulması açısından hazırlanan Kentsel Tasarım Rehberi de Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylanmış, uygulamalar bu rehber kapsamında yürütülmektedir; yani oradaki tasarım rehberi bizim rehberimiz olmaktadır. Ulu Cami çevresinde yine bu düzenlemeler devam ettirilmektedir.
Alan içerisindeki vatandaşlara orada birkaç tane bizim teklifimiz olmaktadır.
Birincisi, eğer vatandaş Çölgüzeli ve Üçkuyular'da hazır evlerden almak isterse yıkılan evlerin metrekaresine aynı metrekare eş şekilde ev teklifi yapılmaktadır.
İkincisi, eğer yerinde yapmak isterse hasar bedelini kendisine veriyoruz, ayrıca kurullardan geçmesi için de proje yardımında bulunuyoruz ve böylece vatandaş kendi evini kendi yerinde yapabilme imkânına da kavuşmaktadır ancak bildiğimiz bizim gecekonduvari şekilde briketleri getirerek akşamdan sabaha yapılacak olan konutlara da izin vermiyoruz. Koruma kurullarından geçecek projeleri ki o kurullarda da bütün çizimlerini neredeyse biz üstlenmek üzere yardımcı olmaya devam ediyoruz. Eğer isterse vatandaş, bunları da kabul etmezse hâlihazırdaki hasar bedeli ne olarak tespit edilmişse kendisine nakit olarak da ödenmektedir.
Bütün bölgede yıkılan evler içerisindeki eşya bedellerini de evlerinin hasar bedelinin yüzde 12'si olarak belirledik, paralarını ödemeye devam ediyoruz.
Ayrıca, Diyarbakır'da önemli bir proje olan Dicle Vadisi Projesi de 320 dönüm üzerinde tamamlanmış olup halkın kullanımına açılmıştır.
Şu anda Diyarbakır ilinde yapılan bu çalışmalarla neredeyse 900 milyon liraya yakın bir yatırım yapılmıştır.
Diğer illerdeki ve ilçelerdeki çalışmalarımız da son sürat devam etmektedir. Bazı bölgelerde evleri bitirdik vatandaşa teslim ediyoruz, bazı bölgelerde bir iki ay içerisinde bitecek; en geç altı ay içerisinde evini almayan vatandaş kalmayacak.
Bu arada şunu da söylemem lazım, vatandaşın evini terk ettiği ilk günden itibaren, hangi gün evini terk etmişse evine oturacağı güne kadar vatandaşa da kira yardımında bulunmaya devam ediyoruz.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, Bakanlığımızın bir başka birimi de Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğüdür. Bakanlığımız, planlamaya yön veren, yerel yönetimlere rehberlik eden yapısıyla kimlikli, sağlıklı ve çevre dostu şehirler için de çalışmaktadır.
Bölge planlarına, stratejik planlara ve kalkınma planlarına uygun olarak genel arazi kullanım kararlarını belirleyen Çevre Düzeni Planı çalışmaları yaklaşık yüzde 99'u katılımcı bir süreçle tamamlanmıştır. Şu anda 81 ilin çevre düzeni planları tamamlanmış bulunmaktadır, sadece birkaç ilde mevzi olarak itirazlar var, onları da görüşmeye devam ediyoruz. Buralarda da yine bizim temel prensibimiz, ilgili belediyelerle ve taraflarla görüşerek bir uzlaşı içerisinde yapmak şeklindedir.
Mesela, en çok itiraz İzmir bölgesinden gelmekteydi, 100'ün üzerinde itiraz vardı. Değerli Başkanı aradım, kendisini ve ekibini davet ettim Bakanlığımıza ve itirazlar noktasında bizim düşündüklerimizle İzmir Büyükşehir Belediyesinin düşündükleri noktasında uzun boylu bir farklılık olmadığını gördük. 90'dan fazla ihtilafı sona erdirdik, birkaç tane, mevzi olarak küçük ihtilaflar kaldı onları da kendi aramızda yine bir uzlaşı içerisinde değerlendirip inşallah İzmir'in de tamamıyla bu itirazlar noktasındaki konusu, sıkıntısı bitmiş olacaktır diye düşünüyorum.
Bunun dışında biz genel müdürlük olarak mevzi mevzi sıkıntılı olan ilçelerde çalışmaya devam ediyoruz. Mesela Sultanbeyli'de bir tapu problemi var, çözmek üzereyiz, Van'da çevre yolu problemi var, onları çözmek üzereyiz.
Yaptığımız çalışmalarla kıyı alanları planlamasında da önemli mesafeler kaydettik. Ülkemiz kıyılarının planlı gelişimini sağlamaya yönelik İskenderun, İzmit körfezleri, Antalya, Samsun, Bursa bütünleşik kıyı alanları planlama çalışmaları da sonuçlandırılmıştır. İnşallah ülkemiz kıyılarının yüzde 60'ının bütünleşik kıyı alanları planlaması 2017 yılı sonunda tamamlanacak olup tamamının 2019 yılı sonunda bitirilmesi hedeflenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir dakika efendim.
Bir on dakika ilave süre vereyim, süreniz doldu; toparlarsanız.
Buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - On dakikamız mı var Başkanım?
BAŞKAN - Yani süre bitti, bir on dakika ilave ek süre veriyorum.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Burada bir başka çalışmamız da imarla ilgili; şikâyetleri titizlikle inceledik, imar mevzuatlarını yeniden ele alıyoruz. Bu konuda imar mevzuatlarını sadeleştirerek denetim mekanizmaları kuruyoruz. İmar mevzuatında yapılacak düzenlemelerle, hukuka aykırı, haksız emsal artışı sağlayan, dikey mimariyi teşvik eden, şehir siluetini bozan imar planı değişikliklerinin önüne geçilerek özellikle parsel bazında plan tadilatını kısıtlayarak imar uygulamalarını disiplin altına alıyoruz. Bu konuda çalışmalarımız tamamlandı, Meclisin çalışma takvimi içerisinde inşallah getirip sizleri de huzurunda onları sunacağız. Gerekli altyapı ve sosyal donatı alanları sağlamak şartıyla yapılacak imar planı değişikliklerinde ortaya çıkacak olan değer artışından kamunun tabii ki pay almasını sağlayacak mevzuat önerisi de hazırlanmış bulunuyor.
Ayrıca, imar yönetmeliklerindeki farklı uygulamalar ve kargaşaya son verilmiş yeni Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği de yayınlanmıştır.
Otopark Yönetmeliği görüşe açılmış olup tamamlanmak üzeredir. Belki de otopark konusunda şimdiye kadar çektiğimiz sıkıntıların tamamını sona erdirecek bir yönetmelik çok kısa süre içerisinde yayınlanacaktır.
Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkındaki Yönetmelik yayınlanmıştır.
Su Yalıtım Yönetmeliği Başbakanlığa gönderilmiştir. Bunun dışında birçok yönetmeliğimiz de Başbakanlığa gönderilerek şu anda yayımını beklemektedir.
Bir başka faaliyetimiz şehircilik şûrası konusundaydı. Şehircilikte Yeni Vizyon ana temasını gerçekleştirmek için uzman 133 üyenin katılımıyla, tüm tarafların toplanmasıyla birkaç aydır çalışıyoruz. Artık sona geldi, dört ayrı komisyon hâlindeki bu çalışmalarımızı yakında tüm Türkiye'ye ilan edeceğiz.
Yapı denetimi noktasında da arkadaşlarımız büyük bir ciddiyetle işlerini takip etmektedirler. Burada zaten sizlere dağıtılan kitapçıkta da arkadaşlarımızın çalışmalarını, hangi bölgelerde neler yaptıkları, hangi tür faaliyetler içerisinde olduklarını tek tek izah ettik.
Ulusal coğrafi bilgi sistemleri noktasında doğrusu arkadaşlarımız çok başarılı birtakım çalışmalar yaptılar. Yaptıkları çalışmaları tüm ilgili kurumlarla rahatça paylaşmaktalar. Bunun millî olması ve bize bağlı olmasını da doğrusu hepimiz için bir sevindirici sebep olarak düşünüyoruz.
Son bölümde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğümüzle ilgili birkaç bilgi vermek istiyorum. Tapu kadastro faaliyetleri kapsamında hazineye 2016 yılında 10 milyar lira, 2017 Ekim ayı itibarıyla da bugün için 8 milyar liralık harç geliri sağlanmıştır.
Tapu Kadastroda bilgi sistemi TAKBİS kurulmuştur, ülkemizin tüm mülkiyet bilgileri elektronik ortama aktarılmıştır. Elektronik ortama aktarılan gayrimenkullere ilişkin veriler kamu kurumları ve gayrimenkulle ilgisini kanıtlayan özel ve tüzel kişilerle paylaşılmaktadır. Mekânsal gayrimenkul sistemi kurularak tapuda yüzde 99,5 gibi bir sisteme entegrasyon sağlanmıştır, ayrıca web tapu sistemine de geçilmiştir.
Yakında inşallah açıklayacağız, bundan sonra insanların tapu daireleri kapısında gidip beklemekten ziyade elektronik ortamda müracaatları alınacak; kendisine neler yapacağı izah edilecek, sonra eğer eksikleri varsa yine o ortamda kendine bildirilecek, vatandaş geldiğinde en geç beş dakika içerisinde tapu işlemi bitirilecektir. Bununla ilgili de çalışmalarımız son aşamaya gelmiş bulunuyor.
Son vereceğim bilgi de İller Bankasıyla ilgili. Tabii yerel yönetimlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere içme suyu, şebeke, arıtma, kanalizasyon, atık su arıtma, derin deniz deşarjı, katı atık, harita, imar planı, kent bilgi sistemi ve üstyapı projelerini yapmakta, bu projelere finansman sağlamakta ve yerel yönetimlere teknik danışmanlık hizmeti vermekte olan bir kalkınma ve yatırım bankasıdır bankamız.
Bu kapsamda 1.398 belediyeye, 51 il özel idaresine, 2 ilçe özel idaresine ve 30 büyükşehir su kanalizasyon idaresine; toplamda 1.481 yerel idareye hizmet vermektedir.
Son beş yıl içerisinde 41 milyar lira kredi kullandırmıştır. 2003 yılından bugüne kadar 216 milyar TL pay tahakkuk etmiş, borçları düşüldükten sonra 189 milyar TL de ilgili belediyelere gönderilmiştir.
Yine, son on beş yıl içerisinde 723 adet içme suyu, 983 adet kanalizasyon, 1.729 adet üstyapı çalışması, 1.317 adet harita çalışması, 549 adet imar planı çalışması; toplamda 5.301 adet iş bitirilerek yerel yönetimlere teslim edilmiştir.
SUKAP kapsamında da 1.243 adet iş için toplam 8 milyar lira kaynak aktarılmıştır.
Bu arada, İller Bankası AŞ tarafından sağlanan krediyle finanse edilen, terörden etkilenen bölgelerin altyapı sistemlerinin yapım çalışmalarında da söz konusu bölgelerde 19 adet iş için yaklaşık 690 milyon lira finansman tahsis edilmiştir.
Ayrıca, dışarıdan elde edilen krediler ile belediyelerimiz arasında bir iş birliği sağlayarak gerek JICA dediğimiz Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansından gerek Avrupa Yatırım Bankasından, İslam Kalkınma Bankasından da 1 milyar 498 milyon avro tutarında kredi anlaşmasına imza atıp devrede çok aktif olarak bulunmuştur.
Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, sayın milletvekilleri, kıymetli basın mensupları; hedefimiz, çevreyi korurken yatırım ortamının da iyileştirilmesiyle sosyal donatı ve yeşil alanlarıyla yaşanabilir, sağlıklı ve güvenli şehirlerin oluşturulmasıdır. Bu vesileyle, sözlerime son verirken değerli Komisyon üyelerimize ayrı ayrı teşekkür eder, 2018 yılı bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ederim, saygılar sunarım.