KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Şimdi, Sayın Bakanım, sizin ne demek istediğinizi anlıyorum ama şunu bilin ve inanın: İlçe belediyeleri meclislerine kentin imar planı yapma yetkisini veriyorsunuz da o illerdeki esnaf odaları birliklerinin ticari hayatta görüş bildirmelerinde yetersiz olacağını düşünmek bence o birliklere yapılan bir haksızlıktır. Tabii ki eğer imkânları yoksa TESK'le dayanışma içerisinde olurlar zaten onlar. TESK'ten herhangi bir destek almaya, bu konuda bir şey varsa yapmaya gerekli olan ilişkiyi kurarlar. Ama, bakın, Türkiye hep yerelleşmeyi konuşuyor, hep yerinden yönetim diyor. Siz, bu yasa tasarısında her şeyi merkezîleştirdiniz. Bakanlığı aldınız, TOBB'u alıyorsunuz, TESK'i alıyorsunuz, o kentin dinamiklerinin ne görüşü var? Neden bunu değiştiriyoruz?

Bakın, size bir örnek anlatayım, neleri yaşadığımızı: Şimdi, arkadaşlar "Her şeye karışıyor esnaf teşkilatı." dediler. UKOME denen bir kuruluş var değil mi? Bir kentin trafiğinde minibüs nereye çalışacak, taksi nerede kaç tane olacak, otobüs nereden olacak, servis aracı sayısını, her şeyini düzenliyor değil mi? Hipermarketler servis aracıyla yolcu taşıyorlar, bir güzergâhları var mı? Ben, bunu, sizin Bakanlığınıza sordum esnaf odası başkanıyken. Kardeşim bu aykırı, hipermarketin müşteri servisi yapması aykırı. Çünkü, UKOME'den, hangi güzergâhtan hangi arabanın geçeceği belli; taksi mi çalışıyor, dolmuş mu, otobüs mü? Ne cevap geldi biliyor musunuz sizin Bakanlığınızdan? "Evet, dediklerinizin tümünde haklısınız -bu, 2005 yılında oluyor- ama kamu menfaati olduğu için, tüketici bedavadan binip gittiği için, bu kentlerde bu anlamıyla şey olacağı için, bu minibüslerin kamu yararı nedeniyle durumunun böyle bakılması da olabilir." Şey de demiyor, kanun aslında Bakanlık görüşünde bürokrasi öyle bir yazı yazıyor ki: "Sen haklısın." diyor ama haksızsın noktasında görüş belirtiyor. Onun için, buralarda bırakın da... Zaten aslında Ünal Bey diyor ki: "Kriterleri belirleyin." Eski yasanızda kriterleri belirleyen bir kurul vardı, kurulu kaldırdığınız için hep içinden çıkılmaz hâle geliyor. Kurul olsaydı, Bakanlar Kuruluna vermek yerine, Bakanlığa vermek yerine ildeki kurulla bunun şeyini koysaydı... Bak, burada hep gene devlet var. TÜİK'i koyuyoruz, Ulaştırma Bakanlığını... Ya, bu kurul, bu kentin nerelerine ne yapacağının kararını versin, herkes de arsa alacaksa alsın, yatırım yapacaksa yapsın, onlara da güzel bir şey.

Az önce Metin'in söyledikleri çok doğru şeyler. Bazıları ölü yatırım hâline geliyor, bazıları kapanıyor. Siz Bakanlık olarak bu kenti oradan göremezsiniz. Bu kenti, oradaki insanları, kentin gelişme yönünü, o dinamiklerle bir kurul tarafından ticari strateji planını yapar, o yapılan plan çerçevesinde bunlar görülür. Ama bunu kaldırdınız, baskı sonucu "Bu olmayacak." dendi. Kalkınca şimdi, işin içinden çıkılmaz hâle geldi. E, esnaflara da bir görüş soralım. Görüş sorarsak şu mu olur, bu mu olur? Görüş sorarsanız hiçbir şey olmaz, sadece kamuoyu oluşur. Zaten kanunda görüş belirttiği zaman bir sonuç alabilme şansı yok. Ama sadece şöyle bir şey diyebilir esnaf kuruluşları: "Arkadaş, benim üyelerimin mağdur olduğu bu olayda ben görüşümü belirttim, olmamasını dedim ama buna rağmen belediye bunu açtı, ne yapayım kardeşim, benim yapacağım bir şey yok." Kamu vicdanına bunu söyler. O belediye başkanı da gider ondan sonra hesabını verir. Onun için, kaldıramayız görüşü, görüş olmalı, en azından bu görüş olmalı. Ama asıl olması gereken, kentte bir kurulun, ticari merkezin, ticaret stratejisini belirlemede devletin tüm organlarıyla birlikte, sivil toplum örgütleri, meslek odaları beraber olmalıydı, bunu yapmıyorsunuz. "Bunu yapın." diyorum, "Değiştiremeyiz." diyorsunuz. En azından görüşünü söylemesine müsaade edin arkadaşlar. Ya, savunma hakkı en kutsal haktır, kendini savunuyor insanlar ya! Savunma hakkı... Bunu bile çok görebilir miyiz ya? Savunma hakkı... Öldürüyorsunuz bizi. "Savunma hakkı." diyoruz ya esnaflar olarak. Savunma hakkı... Bunu bile vermekten korkulur mu ya? Bırakın, verin bu hakları ya! Bunlar konuşulsun. İnanın, piyasanın kendi dinamiklerine bıraktığınız şey, birbirini yiyen noktaya gelir, olmaz, kuralsız olmaz!

Bakın, ben dün Almanya'da bir törendeydim. On beş yıldır Münster Sanatkârlar Odası Başkanlığını yapan bir başkan veda toplantısı yapmış, görevi devrediyor. Bakanı vardı, konfederasyon başkanı vardı, vali vardı, belediye başkanı vardı ve kentin 350 tane en ileri gelen konukları vardı. Vali konuşmasında şunu dedi: "Bu adam geldi. Bu adam bacacı, baca temizleyicisi." dedi. Başkan baca temizleyicisi. "Bu kenti dörde böldü." dedi. Bakın, "Dörde böldü, mevcut bacacıları dörde paylaştırdı, rekabeti ve onların iş görememezliğini ortadan kaldırdı. Bu adam büyük adam, bana bunu kabul ettirdi." dedi. Şimdi, Türkiye'de konuşsak "Serbest piyasa ekonomisi vardır. Nasıl bölersiniz? O böldüğünüz bölgelerde nasıl tekel kurarsınız? Esnaf orada..." Bakın, Almanya'da ya, dün konuşmasını söylüyorum, valinin konuşması. "Bu bacacı başkan geldi, bu kenti dörde böldü, bacacılara, 'Bu bölgeyi sen alacaksın, bu bölgeyi siz alacaksınız, bu bölgeyi ben.' Baca temizlemelerini bunlar yaptı ve ben buna ikna oldum." dedi. Ve Bakan şunu söyledi: "Biz, küçük işletmeleri desteklemek zorundayız, ben bu törende küçük işletmelerin başkanının on beş yıllık yaptığı hizmetlere şükranımı sunmak için geldim. Küçük işletmeler Avrupa Birliğinin hedef kitlesidir, destek olunmalıdır." Ya, ben gittim, orada dinlediğim zaman büyük bir şaşkınlık, ibret ve ilgiyle izliyorum. Orası bizden daha mı az liberal, orası daha mı az kapitalist, orası daha mı demokraside bizden geride?

KMD VE GPD GENEL SEKRETERİ SABAHNUR ERDEMLİ - Yüzde 85'i organize perakende efendim.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Kuralı var kuralı. Organize perakende dediğin orada... Bakın, ALDI var. O, bakkalların kurduğu kooperatif şirkettir, o yüzde 85'te o da var. Onlar farklı yapılar kurdular. Oralardaki sistemi en az sizin kadar biliyorum. Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, hepsinin esnaf teşkilatlarını tek tek gezdim, gördüm. Sayın Bendevi Palandöken'le gittik. Biz bunları incelememiş kuruluşlar değiliz, bunların hepsini biliyoruz, bilmediğimizi hiç zannetmeyin. Yani, burada bakkal diye bizi küçük görmeyin, biz bu dünyayı iyi izliyoruz.