| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Millî Eğitim Bakanlığı b) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı c) Yükseköğretim Kurulu ç) Üniversiteler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 07 .11.2017 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Değerli milletvekilleri, Sayın Millî Eğitim Bakanının sunuşunu dinledik. Şu sunuşu dinleyen milletvekilleri olarak bundan bir buçuk yıl önce 15 Temmuz 2016 tarihinde sanki bu ülkede iğrenç bir darbe olmadı, devleti içten ele geçirmeye çalışanların büyük bir kısmı bu Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının veya ilgili kuruluşlarının kontrolü altında gerçekleştirilen sınavlardan devleti işgal etmedi, hiçbir şey olmadı, güllük gülistanlık vaziyetteyiz; hâlâ bugün bile devam eden bu mücadeleye karşılık Türkiye güllük gülistanlık, Millî Eğitim Bakanlığı gayet olumlu çalışmalarda bulunuyor, eğitim sistemi kesin olarak ikide bir değiştirilen bir konumda değil. İnsan gerçekten kendisiyle alay edildiğini düşünüyor, alay edildiğini düşünüyorum çok açık bir şekilde.
Değerli milletvekilleri, "millî" sıfatını taşıyan bizim iki bakanlığımız var: Biri Millî Savunma Bakanlığı, biri de Millî Eğitim Bakanlığı. İki tane kurumumuz daha var ama özellikle Millî Emlak Genel Müdürlüğünün o "millîlik" vasfıyla ilgili görevi neredeyse bitmiş vaziyette, TOKİ'yle beraber bitirdik. Millî Güvenlik Kurulumuzun işlevi daha farklı bir şekilde işliyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, eğer bir kurum "millî" sıfatını taşıyorsa korunması gereken değişmez değerlerin yüceltilmesini ve geliştirilmesini sağlamak zorundadır; olay budur. Bu kavramlar konusunda geriye tek bir milim bile gidemezsiniz, ileriye gitmek zorundasınız; millîlik bunu gerektirir, "millî" kavramı budur, millî eğitim de budur, millî savunma da budur ama bilimsel gerçeklerden ayrılmayan, bilime katkıda bulunacak bir kurum yerine, biz tamamen farklı bir kurumun bütçesini tartışır bir vaziyetteyiz. Eğer sizler buradaki işlevlerinizin bir kısmını vakıflara vermeye başlamışsanız, işte, o durumda bu "millîlik" kavramıyla ilgili olarak görevinizde ciddi anlamda bir soru işareti doğar.
"Millî" demek, "Millî Eğitim Bakanlığı" demek ve onun bütçesini savunmak sıradan bir olgu değildir. Biz, ülkemizin geleceğiyle ilgili ipuçlarını bu bütçeden alırız ve o ipuçlarının daha güçlü bir şekilde çekilebilecek sağlam yerlere bağlanması için de, buralardan bu Bakanlığın ne gibi talepleri var, acaba ne karşılanır diye bakarız.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığının eğitim sistemiyle ilgili olarak kurmuş olduğu stratejiler ve özellikle de sistemi belirleyen sınavla yerleştirme olayları artık bir çorbaya döndü. 2004 yılından beri sistemimiz, LGS'den OKS'ye, SBS'den de TEOG'a kadar geldi.
2017 bütçesindeki konuşmanızı aynen aktarmak istiyorum Sayın Bakanım: "Ayrıca, temel eğitimden ortaöğretim kurumlarına öğrenci yerleştirme uygulaması olan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi yani TEOG uygulamasına devam edilecektir." 2017 bütçe konuşması Sayın Bakanın. "Bu sistemde okullarımız, öğretmenlerimiz ve müfredat merkeze alınmıştır. Temel eğitimden ortaöğretime geçiş kapsamındaki bu uygulamaya ilişkin her yıl çok kapsamlı olan araştırmaları yapıp, geri dönüşler alıyoruz. Aldığımız bu dönüşler, uygulamalarımızın sahada büyük bir memnuniyet oluşturduğunu ve hüsnükabul gördüğünü gösteriyor. Bu kapsamda, çocuklarımızın sosyal, sanatsal, kültürel ve sportif etkinliklerinin de sürece yansıtılacağı bir mekanizma içinde çalışmalarımızı devam ettiriyoruz."
TEOG nerede? TEOG nerede?
MUSA ÇAM (İzmir) - Allah rahmet eylesin!
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Millî eğitim sistemi, millî eğitim, millî eğitimin kurduğu millî eğitim sistemi...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bir yıl sonrasını göremiyorsun!
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bir bütçe öncesindeki konuşma metni Sayın Bakanın, üstelik, bu sene, 2018 bütçesinde değişmiş olan TEOG'la ilgili tek bir kelime yok, yeni kurulacak sistemle ilgili de yok, televizyonlardan söylenmiş olması Plan ve Bütçe Komisyonu için de yeterlidir değerli arkadaşlar, ilave bir şey yapmanıza gerek yok, sormanıza da gerek yok.
Değerli milletvekilleri, bu tartışmalar ön planda dururken bugün sabahleyin bir gazetemizde bir haber çıktı. Bu haber, Türkiye'nin eğitim alanında dünyaya açılan penceresi Maarif Vakfının, bir yıl gibi bir sürede 5 kıtada, 19 ülkede, 90 okula ulaştığı, 23 ülkeyle protokol yaptığı, öğrenci sayısının da 10 bini aştığını söylüyor idi. Vakıf Başkanına göre, bu okullarda uluslararası eğitim standartlarında eğitim veriliyordu, okullarda spor ve sanat tesisleri, laboratuvarlar, kütüphaneler de kurulmuştu ve en önemlisi şu; vakıf, Amerika Birleşik Devletleri'nde 4 okul kurmuştu, 72 öğrencisi vardı ve 22 öğretmeni vardı. 72 öğrenciye 22 öğretmen.
Değerli arkadaşlar, ya bizim zekâmızla alay ediliyor ya da bizim yurtseverliğimiz hiç dikkate alınmıyor. Eğer bir vakıf bir yıl içerisinde böyle bir başarı elde ettiyse, onları gerçekten kutlamak ve getirip Millî Eğitim Bakanlığını onlara teslim etmek gerekiyor. Zaten vakıf kanununa baktığınız zaman da Millî Eğitim Bakanlığının paralel kanunu olduğu anlaşılıyor çünkü Millî Eğitimin bütün işlevlerini görebiliyor ancak şimdilik galiba yurt dışında egzersizler yapıyor, o egzersizleri çok başarılı olduğu zaman bu noktaya gelinecek.
Peki, Millî Eğitim Bakanlığı ne yapıyor? Millî Eğitim Bakanlığı kendi bütçe ödeneklerinden vakfa ödenek aktarıyor Bakanlar Kurulu kararıyla.
Kurduğumuz sistemi bir daha gözlerinizin önüne seriyorum: Biz, Türkiye Maarif Vakfı Kanunu çıkartıyoruz 2016 yılında. Çok ilginç bir şekilde 17 Haziran 2016 tarihinde çıkartıyoruz bunu, 6721 sayılı Kanun. Bu kanunla yurt dışında bu vakfa inanılmaz görevler veriyoruz. Okullar açıyor, okulları satın alabiliyor, kurulmuş olan kuruluşları devralabiliyor, özellikle de bu fona ulusal ve uluslararası fonlardan kaynak aktarılıyor, Bakanlar Kurulu kararıyla kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerinden ödenek aktarılıyor; aktarmışız nitekim de. İşin en çarpıcı tarafı, 3/7/2017 tarihinde yani bundan dört ay önce bu kadar gelişmiş olan bir vakfa, bu kadar iş yapmış olan bu vakfa Bakanlar Kurulu kararıyla da 241 milyon Türk lirası kaynak aktarıyoruz. Bütçesini yaptığınız Millî Eğitim Bakanlığının kaynaklarının kullanılmasıyla ilgili olarak bu kaynaklara dönüp de geri bakma olanağınız yok sizlerin, bitti, bitti, bu kadar.
Kamudan bu vakıf için ayırdığımız personelin, orada çalıştıkları süre içerisinde -on yıla kadar gidiyor çalışma süreleri kanuna göre- on yıl içerisinde Türkiye'de ücretli izinli sayılacakları, her türlü sosyal güvenlik, kademe, terfi vesairesinden yararlanacakları, o ülkelerde de 9'uncu derecedeki dışişlerindeki sürekli görevlerde bulunan kamu personelinin maaşının 3 katına kadar maaş ödeneceği yazılıyor. Şimdi, buradaki eğitim ordusu gidip de başka bir yerde mücadele verdiği zaman, eğitim verdiği zaman birdenbire bu olanaklara nasıl kavuşuyor? Ve bu insanlar bu kadar nitelikli insanlarsa, bunların emeğinden burada niye yararlanılmıyor? Eğitimimizde hangi sistemi sonuna kadar yaptık, o kadar başarılı olduk da artan insan gücümüzü, bu kaynaklarımızı buralara tahsis ediyoruz? Etmeyelim değerli arkadaşlar, gerçekten etmeyelim. Bir yere doğru gidiyoruz ama gittiğimiz yer o kadar aydınlık bir yer falan değil.
Biz millî eğitimimizi sahiplenmek istiyoruz. Çok önemsiyoruz bu olayı. Bizim çağdaş bilim dünyasından geri kalmamamız gerekiyor, bunun için zaten millî eğitim sistemimizi kurmaya çalışıyoruz. Elbette ki diğer ülkelere destek sağlamak bu ülkenin temel görevlerinden, işlevlerinden biridir, tarihsel sorumluluğudur ama öncelikle ve öncelikle ülkemizin içidir bizim sorumluluk alanımız. Onunla beraber yürüteceğimiz başka alanlarımız, işlerimiz de vardır. Dolayısıyla, bu olayları ve bu alanları geçiştirmeniz kesin olarak mümkün değildir değerli arkadaşlar, yapılmaması gerekiyor.
Biz, burada yıllardan beri Millî Eğitim Bakanlığının bütçesini yapıyoruz. Şu anda da 91 milyar lira -eğer yanlış aklımda kalmadıysa Sayın Bakanın söylemesinden- bütçe yaptık. Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin -bağlı kuruluşlar ve diğer kuruluşları, üniversitelerin bütçelerini saymıyorum- 91 milyar liranın 63 milyar lirası personel gideri zaten. Bu kadar, personel gideri; başka bir şeyiniz yok. Diğer yatırımlarınız, diğer her şeyinizde olduğu gibi başkalarına havale edilmiş vaziyette neredeyse. Böyle bir bütçeyle dev gibi bir bakanlık ve başında "millî" sıfatı olan bir bakanlık yönetilir mi? Niye sürekli olarak işlevlerini başka kurumlara havale etmeye başka kurumlarla çalışmaya başlıyor?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından 1,5 milyar liraya yakın bir ödenek geliyor. Bu ödeneği ne yapıyoruz değerli arkadaşlar? Hiç baktınız mı bütçenize? Özel hesaba aktarıyoruz ve çocukların taşımasında kullanıyoruz. Çocukların taşımasında, öğrencilerin taşımasında ödenek kullanıyorsanız... Bir bakanlık sizin özel hesabınıza gönderiyor, Meclisin denetimi dışına çıkıyor özel hesap nedeniyle, özel hesap üzerinden de öğrencinin naklini yapıyoruz. Madem bu Millî Eğitim Bakanlığının görevi, niye Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından bu ödeneği aktararak getiriliyor, ayrı bir olay.
Değerli arkadaşlar, "millî" sıfatını taşıyan Millî Eğitim Bakanlığımız, bizim bütçemizde, sürekli olarak, bütçe üzerinde gizli hesaplara olanak sağlayan bir Bakanlıktır. Her defasında personel ödeneğini koyarız, personel ödeneğinin üçte 1'ini otomatik olarak yedek ödeneğe aktarırız; sonra, o ödenek eksikliği nedeniyle Millî Eğitim Bakanlığı her sene bütçesinde ödenek üstü harcama yapar. Bilmem anlatabildim mi? Önceki yıllardaki uygulamalara bir bakın, her sene ciddi anlamda bir kaynak aktarıyoruz, böylece, bir taraftan bütçemiz açık vermiyormuş gibi oluyor, bir taraftan Meclisin bütçe hakkı nedeniyle yeniden ödenek vermesi ve bunun hesabını sormasıyla ilgili olayın önüne geçiyorsunuz ama yedek ödeneği aktardığınız zaman, personel giderleri nasıl olsa ödenek aranmaksızın yapılacak ödemeler olduğu için hiç kimsenin maaşını almasında vesairesinde de bir aksaklık olmuyor. Bu olmaz. Bunun için Anayasa Mahkemesine gidiyoruz, diyoruz ki: Meclisin bütçe hakkı elinden alınıyor. Personel ödeneğinden sanki ihtiyacı yokmuş gibi yedek ödeneğe aktarma yapılmasına izin verip ondan sonra, aktarma yapılan miktar kadar ödenek üstü harcama yapıyor. Olmaz; Anayasa Mahkemesi de "Olmaz." dedi. 2015 yılı bütçesiyle ilgili olarak gitmiş olduğumuz şeyde, Anayasa Mahkemesine açmış olduğumuz davada Anayasa Mahkemesi bunu reddetti, bütçe hakkına aykırı bulduğu için reddetti. 2016'da yine konuldu, yine götürdük; 2017'de yine konuldu, yine götürdük. Bu defa ne oldu değerli arkadaşlar, bu defa ne oldu Sayın Bakan biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesi ta 2016 yılı bütçesinin bile kararını vermedi. Böyle bütçe mi olur, böyle devlet mi olur? 2015 yılında diyor ki: "Anayasa'ya aykırı, bunu koymayın." Ama devlet bütçesinin içerisinde Millî Eğitim aynısı yine yapıyor, yine Anayasa Mahkemesine gidiliyor ama 2016 yılı, 2017 yılıyla ilgili olarak kesin olarak kararını vermiyor. Şimdi, ne yapmış olacağız? Biz burada Millî Eğitim Bakanlığının bütçesini mi yapmış olacağız? Millî Eğitim Bakanlığına sizin verdiğiniz ödenekler çerçevesinde faaliyette bulunma izni mi vermiş olacaksınız? Hayır. Bu olay gerçekten olmuyor, bunun bu şekilde gitmesi de mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, biz buradaki bütçelerde, biliyorsunuz, hem 2018 bütçesini hem de 2016 yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısı'nın görüşüyoruz. 2016 yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısı'nın içerisinde çok somut olarak bu rakamlar yer alıyor ve eleştiriliyor da işin garip kısmı. Ama daha önceki yıllarda eleştiri konusu yapılan bu hususlar birdenbire Sayıştay raporlarında da rastlanmıyor daha sonraki zamanlarda. Ne oluyor? Yani ne oluyoruz? Eğer devlet, artık denetlenemez, Meclisin bütçe hakkını kullanmadığı bir kurum hâline geldiyse o zaman, bu bilinsin, burada gece yarılarına kadar mesai harcamanın falan hiçbir gereği de yok. Niye uğraşılıyor? Değerli arkadaşlar, bütçe hakkı demokrasi demektir, demokrasi olduğu için biz bununla uğraşıyoruz. Ama herkes, el birliği etmişçesine "millî" sıfatı taşıyan bir bakanlığın bütçesi üzerinden 5018 sayılı Kanun'un, Anayasa'nın bütün ilkelerini çatır çatır çiğniyor ve biz de bu bütçeyi burada kabul ediyoruz. Bunu kabul etmiyoruz, bunu gerçekten kabul etmiyoruz.
Süre sınırlaması nedeniyle bu tür bakanlıkların bütçelerinin on dakikaya sığmadığını zaten görüyorsunuz. Başkanlık, sağ olsun, hiç değilse cümleleri tamamlayacak, her konuya değinecek kadar bir fırsat vermeye çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, özellikle, ödeneküstü harcamalarla ilgili olarak bu kadar net tavır sergilenmişken bunların hiçbir şey yokmuşçasına hem burada oylanıp hem aşağıda oylanmasını kesin olarak kabul edemiyoruz. Bir defa daha tekrar ediyorum, özellikle, 2016 yılı kesin hesap verilerine baktığınız zaman, Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinden 16,2 milyar liralık bir kesinti yapıldığını görüyorsunuz ve bütçeniz o kadar ödeneküstü harcama veriyor. Diğer yıllar da aynen devam ediyor; 2013'te de olmuş bu, 2014'te de olmuş, 2015'te de olmuş, 2015'te 19,6 milyarmış. Ama ısrarla ve ısrarla yapıyoruz bunu ve Anayasa Mahkemesinin de bu konuda bu kadar duyarsız kalmasını gerçekten kabul etmiyoruz. Bununla ilgili olarak 2017 yılındaki rakam daha az değil. 2016 yılı içerisinde Millî Eğitim Bakanlığının ödeneküstü harcama toplamı 16,2 milyar, 2015'teki 19,6 milyar ve bütün bunların hepsinin de yedek ödeneğe aktarıldığını görüyorsunuz o bütçenin içerisinde.
Değerli milletvekilleri, son olarak -başka bütçeleri diğer arkadaşlarımız zaten ayrıntısıyla tartışacaklar- üniversite hastaneleriyle ilgili olarak bir konuya değinmek istiyorum. Bizim üniversite hastanelerimiz, hastane işleten üniversitelerimiz artık ciddi anlamda çökmek üzereler, bitiyorlar; bitiyorlar değerli arkadaşlar, hepsi gırtlağına kadar borçta. Yıllar itibarıyla devreden borçları, zararları ve birikmiş zararları artık bir iktisadi işletme olma niteliklerini olduğu gibi ortadan kaldırıyor. Sadece Dokuz Eylül Üniversitesinin birikmiş olan, 2017'ye devreden borcu 273,8 milyon lira, İstanbul Üniversitesi Hastanesinin 486,8 milyon lira, Uludağ Üniversitesinin 308,4 milyon lira. Siz üniversiteleri bu duruma attığınız takdirde üniversite hastanelerinden herhangi bir hizmet bekleyebilir misiniz? Gittikçe kalitesi düşüyor, insanlar buralardan uzaklaşıyorlar. Nereye gidiyorlar? Özel hastaneleri desteklesinler diye devlet hastaneleri ve üniversite hastanelerini çökertmek zorunda mıyız değerli arkadaşlar? Alın işte, çöküyor; bar bar bağırıyor, "İmdat!" diye bağırıyor. Hepinizin bölgesinde, artık üniversitesi olmayan ilimiz neredeyse kalmadığına göre, büyük bir kısmında da tıp fakültesi olduğuna göre, hepsi aynı durumda. Üniversite hastanelerinin verdiği hizmet bedellerinin ödenmesinde diğer kurumların vermiş olduğu hizmet bedelleriyle kıyasladığınız zaman müthiş bir farklılık olduğunu görüyorsunuz, düzeltmek zorundasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - İkinci süreyi vermiştiniz galiba değil mi?
BAŞKAN - Siz devam edin, buyurun.
Grup sözcülerine toleranslı davranıyoruz.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Toleransınızı ve iyi niyetinizi suistimal etmek asla aklımızdan geçmeyen bir konudur, onu biliyorsunuz; o nedenle, hızla toparlayacağım.
Değerli arkadaşlar, özet olarak, Türkiye, 15 Temmuz 2016 tarihinde iğrenç bir darbeyle ve kalkışmayla karşı karşıya kaldı. Bunun kaynakları araştırıldığı zaman şu anda bütçesini görüştüğümüz Bakanlığın bağlı ve en azından ilgili, sorumluluğundaki kuruluşların önemli bir payı görüldü ve o örgütlenme içerisinde yurt dışındaki eğitim örgütlenmelerinin Türkiye'ye ciddi anlamda pahalıya mal olduğu ortaya çıktı ve oralarda -hâlâ söylentileri burada dile getirmek istemiyorum- söylentiler devam ediyor, aldı başını gidiyor. Eğer bizim kanunla kurduğumuz vakıf birdenbire bu ülkelerin hepsinde biraz önce sayılarını verdiğim duruma ulaşmış ise, 90'a yakın okula ulaşmışsa bu okulların daha önce o terör örgütünün kurmuş olduğu okullarla ilişkisi olmasından endişe ederim, bu endişemi net olarak dile getiriyorum burada ve buralarda yeniden örgütlenip, yeniden onlara karşı mücadele etmenin o kadar kolay olmadığını da bilirim. Bu konuda yanılmış olmak, şimdiye kadar yanılmış olmaktan ötürü ödediğimiz bedellerden çok daha ağır olur. Bu vakıfla, Millî Eğitim Bakanlığına bir paralel yapı oluşturmuş oluyorsunuz. Biraz önce dış örgütlerinizle ilgili verdiğiniz sayının neredeyse üç katına yakın o dış örgütlerde görevli olan insanların tüm haklarını kullanan personel görevlendiriyorsunuz. Tehlikeye dikkatinizi çekiyorum. Nasıl olsa burada yapılan konuşmalar bir yere gitmiyor, gelecek sene de elimize alıp geliriz, ondan sonraki sene de elimize alıp geliriz ama inşallah böyle bir konuşma yapmayız.
Bütün bunlara karşın bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.