| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Millî Eğitim Bakanlığı b) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı c) Yükseköğretim Kurulu ç) Üniversiteler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 07 .11.2017 |
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Plan ve Bütçe Komisyonuna katkı sunan çok değerli basın mensupları, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, Sayın Bakanım, kıymetli bürokratlar; 2018 yılı bütçesinin ve 2016 yılı kesin hesaplarının ülkemize, eğitime olumsuzlukları konuşulmayacak kadar güzellikler ve katkılar sunmasını diliyorum; hayırlı, uğurlu olsun.
Tabii, eğitimde başarı hepimizin özünde niyetiymiş gibi gözükse de şöyle planlamaya baktığımız zaman, on beş yıllık bir iktidarın karnesi bu başarıda iyi notlarla dolu değil. Yani on beş yıla bir eğitim notu verilecekse, birçok alanda olduğu gibi Sayın Bakanım, millî eğitim politikasında AK PARTİ hükûmetleri sınıfta kalmıştır. Yani eğitimde temel başarı için -işte o sizin sıraladığınız fiziki koşulların olması ayrı- okul, aile, öğretmen ve çevre; bu faktörlerin hepsini uyumlu hâle getirecek olan devletin millî eğitim politikası. Bunun yolu ve yöntemi... Toplumun bütün bileşenlerini önemseyip -sendikaları, bilim adamları, sivil toplum örgütleri- bu ülkede bir eğitim modeli arzu edilse oluşturulabilir miydi? Evet, oluşturulabilirdi ama bu yönde hiçbir şey yapmadık, denemedik.
Bizim toplumumuzda, bizim inancımızda eğitimin yeri büyük. Bakın, Hazreti Ali "Bana bir harf öğretenin kulu, kölesi olurum." diyor; Peygamber Efendimiz "İlim Çin'deyse de alın." diyor ve geliyoruz, Hacı Bektaşi Veli "İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlık." diyor; bu ülkeyi kuran Mustafa Kemal Atatürk "Hayatta en hakiki mürşit ilim." diyor, hatta "Bir gün benim sözlerim bilimle çelişirse siz bilimi seçin." diyor ama biz bu noktada tamamen bunlardan uzaklaştık.
Az önceki saydığım okul... Okulun fiziki donanımının olması, bilgisayarlarının olması, laboratuvarlarının olması yetmiyor, bu okullarda liyakatli okul müdürü ve yöneticilerin olması lazım.
Sayın Bakanım, bir sendikaya Türkiye'deki bütün okulları teslim ettik bu iktidar döneminde ve yargının hiçbir kararını da uygulamadık. Yani on binlerce mağdur olmuş başarılı okul müdürlerinin hiçbiri okullardaki görevine dönmedi, yargı kararları da uygulanmadı.
Aile: Türkiye'de ailenin zaten belli bir bölümünün yaşam standardı... O çocuğunu okula götürürken rastladığı arkadaşının çantasına imrenmeyecek. Gerek servis aracıyla gerek giyim kuşamıyla gerekse çantasında getirdiği -beslenme çantasındaki- malzemeye kadar dengesiz bir ülkede yaşamaktayız. Bu şartlarda birbirini gözetlemekten eğitime odaklanıp o çocukların arzu ettiğimiz bu çağdaki hedefleri yakalaması oldukça da zor.
Öğretmenlere bakıyorum, öğretmenlerin tamamının sorunu, okul bittikten sonra ya ikinci bir iş peşinde ya da hafta sonları nasıl çalışıp da aile yaşamına katkı sunacağı. Hani diyoruz ya: "Cenab-ı Hak yeryüzüne inse seçeceği meslek öğretmenlik olurdu." Ama şu anda öğretmenlik çok özenilecek bir meslek durumunda değil. Biz "geleceğimiz" dediğimiz çocuklarımızı teslim ediyoruz ama bu noktada bunu yetiştirecek öğretmenlere gereken önemi, ihtimamı göstermiyoruz. Az önce rakamları sizden duydum. Ben de öğretmen kökenliyim, biliyorum ama bir öğretmenin bin lira ev kirasının olduğu bir kentte, sizin söylediğiniz 3.600 lira maaşla yaşayıp, kendini geliştirmesi -hepimize idol olacak- giyimiyle kuşamıyla böyle bir yaşam tarzında olması çok zor.
Yine okullarda yurt sevgisini, birbirimizi sevmeyi, kaynaşmayı, bu ülkeye katkı sunmayı öğretti bize öğretmenlerimiz. Ama bakıyoruz, ülkemizin bütçesi, eğitimde ve öğretimde rakamları büyüyor ama eğitime katkı sunacak dokunuşlarda gerekli hassasiyeti göstermiyor. OECD ortalamasına baktığımız zaman, ülkemizin ayırdığı bütçenin de ortalamanın oldukça altında olduğunu görüyoruz. Yine 2002 yılında iktidara geldiğinizde Sayın Bakanım, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden yatırımlara ayrılan pay yüzde 17,8 idi ama bugün 2018 yılına geldik, rakamlar büyüyor, bu 8,36 gerilemiştir. On beş yılda eğitimde her alanda geriledik, okuduğunu anlamayan bir nesil de yetiştirmeyi başardık. Bunun sorumlusu mutlak ama mutlak -hiç tartışmasız kabul etmek zorundasınız- AK PARTİ iktidarıdır; insana, bilime, eğitime değer vermeyen, eğitimi yazboz tahtasına çeviren bir anlayıştır.
Gelin, on beş yılda eğitimde baş döndüren değişimlere bir göz atalım. On beş yılda 7 millî eğitim bakanı değişirken her değişen bakanla yeni bir sınav sistemi, yeni bir eğitim uygulaması olmuştur. İktidarınız döneminde müfredat, içerik, program, sınav sistemi olmak üzere 19 temel değişiklik yaptınız; çocuklar hangi sınava alışacağını, o öğretmenler neyi öğreteceğini şaşırır hâle geldiler. Ülkemizde atanamayan 400 bin öğretmen varken eğitim gibi çok ciddi bir alanda da sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik gibi kavramlarla bu ülkeyi tanıştırdınız. 2005 yılında lise eğitimini dört yıla çıkarıp liselerin önüne "Anadolu" unvanı koydunuz ama bu proje de istikrarlı bir şekilde gitmedi. Yani her okulun, Anadolu lisesi kıymetli, bu ülkenin çocukları da geleceği ise aynı eğitimi verebilir konumda olması lazım.
Hepimizi üzen bir 15 Temmuz geçirdik. Bu 15 Temmuzda bir grup okulları kapattık ve alelacele yeni okullar türedi, her dershaneye okullaşma için bir süre verdik ve Sayın Bakanım, balkonu olmayan... Bırakınız bahçesini, ülkemizde ne acı ki arkadaşlar, balkonu olmayan okullarımız oldu. Bunlar yavaş yavaş kendi geliştiriyor ama eğitimde böyle oynama ya da sınama-yanılma yöntemleri bu ülkeyi bir yere götürmez.
LGS, OKS, SBS, ÖSS, ÖYS ve TEOG... Sonra bugün eğitimde geldiğimiz durumun sebeplerinden bir başkası da yine çok köklü bir değişim olarak sunduğunuz 4+4+4 ama bunu da gördük, bu ülkeye çok şey vermedi. İlk 4'ten sonraki devam zorunluluğunun olmayışı, açık okulun yolunun açılışı, bu ülkede 1 milyonun üzerinde kız çocuğunun okuldan koparılmasına en büyük etken oldu. Ve Sayın Cumhurbaşkanı çıktı bir sabah, "Yahu, böyle bir sınav mı olur? Biz TEOG'la mı yetiştik, büyüdük?" deyip -varsa planlamanız- bütün planlamalarınızı altüst edip yeni bir haberle uyandık. Biliyorum ki sizin de kıymetli ekibinizin de böyle bir şeyden haberi yoktu. Yine Başbakan çıktı, farklı şeyler söyledi. Ama bütün bunlar, bu ülkenin eğitimini bileşenleriyle ortak masaya yatırıp -siyaseten sizler gibi düşünmeyebilir ama- bütün sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, bu ülkenin dinamiklerinin bir araya gelip oynanmayacak ama çok makul, mantıklı, verim alınacaksa üzerine konabilecek bir eğitim stratejisinin belirlenip bundan da sapmadan... Siz de biliyorsunuz, başında millî olan iki bakanlıkta da görev yaptınız ama bu millî olmak beraberinde bir sorumluluğu, bir vebali, biri yanlış yaptığı zaman "Bir dakika arkadaşlar, ben bu ülkenin Millî Eğitim Bakanıyım. Biz buna müsaade etmiyoruz, bunun doğrusu budur, pat diye böyle şeyler ortaya atılıp bu ülkede denenmez..."
Üniversitelerimiz: Üniversiteleri gördük, birçok akademisyen, bilim adamı malum terör örgütüyle yapılandırıldı, işinden el çekti, devlette çalışamadı; kabul. Ama bunlardan tıp doktorlarına bakıyorum, nitelikli elemanları devlette yetiştirip elimizle "Buyurun, tepe tepe bunları kullanın." dercesine özel hastanelere uzman yetiştiren bir şey hâline geldi bu yöntem. Bir taraftan, bakıyorsunuz bir hukukçu, avukat böyle bir yapıyla ilintiliyse Barolar Birliği onun diplomasını da iptal etti. Yani bu anlamda da eğitimle çelişen, doğrusu olmayan, çok bize iyi bir yol haritası olmayacak örneklerin hepsini bir arada yaşadık
Ve Sayın Bakanım, son açıklamalarınızdan sonra bakın hemen basına düştü: "Millî Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz, TEOG'un yerine gelen yeni sistemi önceki gün açıkladı. Yılmaz: 'Eğitim bölgesi ve sınavsız mahalli yerleştirme sistemi olarak tanımlanan yeni sistemde öğrenci, adreslerine en yakın okula yerleştirilecek.'" Ve bundan sonra ilanlar: "Çocuğunuza Anadolu lisesi için en yakında ucuz ve kiralık ev." İşte şu kadar artı, bu kadar bu gibi belli...
MUSA ÇAM (İzmir) - Yeni bir sektör yani.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Yeni bir sektör.
Bunun eğitimle hiçbir zaman bağdaşmaması, yanından geçmemesi, bunlar konusunda da ortak bir anlayışı bir arada yakalamamız gerekiyor. Bu kadar laiklikten, bilimsel eğitimden uzak bir eğitim anlayışı olamaz, olmamalıdır Sayın Bakanım.
Ve bunun yanı sıra her şeyden önce eğitim parasız, demokratik, nitelikli, bilimsel olmak zorundadır. Durumundadır demiyoruz.
Eğitim hakkının önündeki engeller kaldırılmalıdır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Durmaz, lütfen son cümlelerinizi alayım.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Ticari yaklaşımlarına son verilmelidir.
Her kalemdeki eğitim yatırımlarına hız verilmelidir. Ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine, sınıf mevcutlarından eğitimin laik, bilimsel ve demokratik ilkeler doğrultusunda verilmesine özen göstermeliyiz.
Eğitim temel bir insan hakkı olarak görülmeli, herkes eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanmalıdır. Eğitim sistemi ırkçı, etnik ayrımcı, dışlayıcı, cins ayrımcı, farklı kültürleri yok sayan, piyasa değerlerini yücelten tüm öğelerden şiddetle arındırılmalıdır. Eğitim süreci özgür düşüncenin önünü açarak çocukların zihinsel gelişmelerine yardımcı olacak biçimde yeniden düzenlenmelidir. Bunun için çağın gereklerini gözeten bir anlayışla tüm eğitim sistemini yeniden ortak bir anlayışla masaya yatırıp ele almak durumundayız.
Eğitimde eleştiren, sorgulayan ve kendi geleceğine sahip çıkacak sağlıklı nesiller yetiştirmek durumunda değil, zorundayız diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Çok teşekkür ediyorum.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Son cümlenizi alayım lütfen.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Ve Sayın Bakanım, özel okullar açılıyor, sermayesi olanlar açıyor. Bununla ilgili de Anadolu kentlerinde de büyük kentlerde de bir kota belirleyip mutlak ama mutlak eğitimin ticarileşmesini önleyip, bu idealizmle yaklaşan, marka değerini koruyan, para kazanmaktan öteye bir sosyal sorumluluk gibi bu alana gireceklere müsaade edilmelidir. Asla, bunun üzerinden bir rant elde etme, eğitimden böyle bir pasta düşünenlere de müsaade edilmemelidir diyorum, 2018 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.