KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN - Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli arkadaşlar, değerli basın mensupları, uzman arkadaşlarımız; uyuşturucu madde bağımlılığı ve yeni bağımlılık türleriyle ilgili Komisyonumuz tekrar hayırlı olsun diyorum. Bu, 1'inci toplantımız. Bu toplantıda ben kapsamlı bir slayt sunusu hazırladım ama çok hızlı geçeceğim, sizlerin çok değerli fikirlerini de almış olacağım.

Biz, biliyorsunuz, özellikle, ağırlıklı olarak uyuşturucu madde bağımlılığıyla ilgili ve yeni çıkan uyuşturucu maddelerle alakalı araştırma yapacağız. Bununla birlikte, internet ve teknoloji bağımlılığıyla ilgili de çalışmalarımızı yürüteceğiz.

Biliyorsunuz, uyuşturucu madde kullanımı insanlık tarihi kadar eski. Benim en son ulaştığım veriler milattan önce 6000 yıllarına kadar ulaşıyor. Onun dışında, 4000 yıllarında Mısır'da arpadan bira yapılmış, milattan önce 2200 yıllarında Hammurabi Kanunları'nda şarapla ilgili yazılar var ve hatta -hepinizin duyduğu- 1091-1276 yıllarında İran'da Alamut Kalesi'nde Hasan Sabbah'ın liderliğinde Haşhaşi devletinin haşhaş kullanımıyla ilgili, özellikle terörist yetiştirme noktasında bu haşhaş uyuşturucusunu da kullandıklarını tarihî kayıtlardan biliyoruz.

"Bağımlılık yapan madde" denildiği zaman özellikle bilimsel olarak merkezî sinir sistemini etkileyerek kişinin mental durumunda ve davranışlarında değişiklik yapan ve zamanla kötüye kullanım ya da bağımlılık oluşturan maddelere bağımlılık yapan maddeler denilmektedir. Bugün artık bilimsel literatürde sadece madde (substance) terimi kullanılmakta. Bu konuyla ilgili yazı ve kitapların başlığı da "maddeyle ilişkili bozukluklar" yani "substance related disorders" olarak tanımlanmaktadır. Tıp açısından en kapsamlı tanım Dünya Sağlık Örgütünün yapmış olduğu tanım. Bitkisel kökenli veya sentetik olup merkezî sinir sistemini etkileyerek fiziksel ve/veya ruhsal bağımlılık hâllerine yol açan ve tutku yaratan bütün maddelere uyuşturucu madde denilmiş. Akli, fiziki ve psikolojik birtakım dengelerini bozuyor kullanan kişinin.

Bu bağımlılık döngüsünü dün Sayın Başbakan Yardımcımız da kullanmıştı.

Uyuşturucu madde kullanımı özellikle bireyi etkiliyor. Ama sadece bireyi mi? Bununla beraber aileyi, toplumu, milleti, devletleri ve tüm bir insanlığı gerçekten inanılmaz derecede olumsuz yönde etkilemektedir.

Basın ve yayından hepimiz görüyoruz uyuşturucu maddelerin nerelerden kaynaklandığını, nereleri etkilediğini. Ben hani Mersinli olunca biraz da Mersin'de uyuşturucuyla alakalı yakalamaları ve basın-yayında çıkan bazı haberleri paylaşmak istedim. Maalesef, çok dramatik haberler var. Mesela, en son "Mersin'de Koca Vahşeti" Elini ayağını bağlayarak eşine kaynar suyla işkence yapan bir adamdan, uyuşturucu kullanan bir mahkûmdan bahsediyor.

Amerikan Psikiyatri Birliği bağımlılık yapan ve kötüye kullanılan maddeleri 13 grupta sınıflamış. Bunları, tabii, buraya davet edeceğimiz bilim adamları bize tek tek anlatacaklar ama hatırda kalması açısından: Alkol, amfetamin, kafein, kannabis, kokain, hallüsinojenler, inhalanlar, nikotin, opiyatlar, fensiklidin, sedatifler gibi pek çok uyuşturucu madde sınıflandırılmış. Bunlar da tabii ve sentetik olarak merkezî sinir sistemini etkileyen uyuşturucu maddeler. Bunlar ya doğal olarak doğal ortamda bulunuyor veya "fabrikasyon usulü" dediğimiz sentetik olarak üretilebiliyorlar.

Madde bağımlılığı ve madde kötüye kullanımı olarak bu bozuklukları tarif ediyoruz.

Birtakım hastalıklara yol açıyor. İşte, entoksikasyon, yoksunluk, deliryum, demans gibi, duygu durum bozukluğu gibi. Psikiyatrist ve psikolog hocalarımızı da davet edeceğiz, bunları ayrıntılı bir şekilde bize anlatacaklar. Uyuşturucu maddeler gerçekten sadece bireyin üstesinden geleceği bir hastalık ya da bir duygu durum bozukluğu değil, bütün STK'larla, vatandaşlarımızla ve tüm devlet olarak mücadele etmemiz gerekiyor.

Bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Suç Ofisi dünyada uyuşturucu çalışmalarıyla ilgili bir rapor yayımlamış. Burada benim dikkatimi çeken, hani diyoruz ya "Türkiye bir köprü ülke Doğu ile Batı arasında." maalesef, bunu, uyuşturucuda da görüyoruz. Özellikle bu rapora göre Afganistan'da 5 bin 500 ton haşhaş üretiminin... Doğudan batıya, kuzey, orta kesim ve güneyden olmak üzere -bir harita var, birazdan onda da göstereceğim- haşhaşın yüzde 80'inin üretiminin ne yazık ki Afganistan'da yapıldığı raporlanmış.

Bu rapora göre de 15 ila 64 yaş arası genel nüfusta en az 1 defa uyuşturucu kullanım yaygınlığı yüzde 5,2 yani her 20 kişiden 1 kişi maalesef 1 defa uyuşturucu kullanmış, bu da 247 milyon kişiye tekabül ediyor.

Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezinin 2017 raporu var. Burada 15-64 yaş arasında en az 1 defa yüzde 25 civarında yani 93 milyon kişi en az 1 defa uyuşturucu kullanmış. Bu raporu ayrıntılı olarak arkadaşlar size bir şekilde ulaştıracaklar.

Bu rapora göre, 15-64 yaş arası, bakın, Fransa yüzde 41, Danimarka yüzde 36, Türkiye yüzde 2,7; bu da en azından sevindirici fakat biz, bunu ne kadar çok aşağıya çekebilirsek bizim için inanılmaz bir kazanım olacaktır. Alkol kullanımı, örneğin, Avrupa'da ve Amerika'da yüzde 49, yüzde 22; sigara, Avrupa'da yüzde 23, Amerika'da yüzde 6; esrar, özellikle Amerika'da yüksek oranda kullanılıyor.

Bunlar da Avrupa Birliğinde uyuşturucu kullanımına ilişkin tahminler. Mesela, esrarı ömür boyu 87 milyon kişi kullanıyor, opioid'ler, yüksek riskli kullanıcılar 1,3 milyon, MDMA dediğimiz Captagon 14 milyon, amfetamin 12,5 milyon kişi tarafından kullanılıyor.

2015 yılında nöbetçi hastanelerde yatan acil vakalar için kaydedilen en çok kullanılmış 20 uyuşturucu arasında -bunlar raporlarda belirtilmiş- eroin, kokain, esrar, amfetamin gibi pek çok uyuşturucu var. Tabii, ilk 4-5 sırayı eroin, kokain ve esrar gibi uyuşturucular alıyor.

2014-2015 yıllarında uyuşturucu kaynaklı sebeplerden ölenler raporlanmış. Buna göre, dikkat ederseniz, 30 ile 50'li yaşlar arasında veya 30 ile 40'lı yaşlar arasında ölüm oranlarının çok yüksek olduğunu görüyoruz.

Uyuşturucu nedeniyle ölümler, ortalama 38 yaşında bu hastalar ölüyor ve yüzde 79'u opioid'lere bağlı.

Bu raporların hepsini bilim adamları ayrıntılı bir şekilde anlatacaklar, ben biraz hızlı geçiyorum ama soracağınız, takıldığınız, katkı sağlayacağınız noktalar olursa değerli arkadaşlarımız, onları da almak isteriz.

Maddi değeri yaklaşık 24 milyar euro, tabii, 24 milyar üzerinde bir maddi gelir olunca insanlar, uyuşturucu tacirleri bunu bir şekilde kullanıyorlar.

Hekim olan arkadaşlarımız biliyorlar, uyuşturucunun andidotu yani opioid kullandığı zaman buna karşı nasıl tedavi edeceğiz? Bizim tıpta en çok kullandığımız Nalokson.

Bu küresel uyuşturucu trafiği, dikkat ederseniz Doğu'dan, Rusya üzerinden, Türkiye üzerinden ve Afrika üzerinden, hemen hemen üç yol üzerinden Batı'ya ulaşıyor, Batı'dan da sentetik uyuşturucular Doğu'ya ulaşıyor.

Toplumsal yapının, aile ilişkilerinin ve manevi değerlerin güçlü olması nedeniyle bizde Avrupa ve Amerika'yla kıyaslanmayacak derecede uyuşturucu kullanımının düşük olduğunu biliyoruz fakat yine de her bir bireyimizin sağlığı bizim için çok önemli. 2007 yılından 2016 yılına kadar maalesef 2.148 vatandaşımız uyuşturucu nedeniyle hayatını kaybetmiş.

Türkiye'de yapılmış istatistiklere baktığınızda, çok ayrıntılı ve çok iyi istatistiki verilerimiz yok. Son zamanlarda, 2011 yılında TUBİM yani Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi tarafından yapılan araştırmalar var. Bu araştırmalarda 15-64 yaş arası grupta Türkiye'de yüzde 2,7; 15-16 yaş grubunda ise yüzde 1,5 olarak belirlenmiş. Erkeklerde yaşam boyu uyuşturucu madde kullanımı yüzde 3,5 iken kadınlarda yüzde 2,6. Eğitimsizlerde yüzde 2,6; ilkokul mezunlarında yüzde 2,4; ortaokulda yüzde 3,2; lisede yüzde 2,6; üniversitede... Yani eğitim arttıkça da maalesef uyuşturucu kullanımının arttığını görüyoruz.

Bu tabloları uzun uzun anlatmayacağım. TUBİM'in yaptığı bu sunumu da size takdim edebilirim.

Genel nüfusun yaş gruplarına göre yaşam boyu uyuşturucu madde kullanım durumlarının dağılımlarını yaşa göre sınıflandırmış.

Bu araştırma da erkek-kadın, cinsiyete göre.

Eğitim durumu, maalesef üniversite mezunlarında biraz daha yüksek bulunuyor.

Evli-bekâr olup olmamayla alakalı, mesela bekârlarda uyuşturucu kullanımı biraz daha yüksek, P=005'te -Ahmet Hocam, siz bilirsiniz- P değeri burada bekâr olanlarda yüksek olduğu için anlamlı çıkmış.

İl merkezi, ilçe merkezi, köy, kasaba çok fark etmiyor.

Mesela, burada, gelir düzeyi düştükçe, geliri 500 TL'nin altında olanlarda yüzde 5,6 madde kullanımı var yani zengin olmakla fakir olmak arasındaki fark, burada maddi durumu düşük olanlarda biraz daha yüksek çıkmış bu araştırmaya göre.

Tütün ve alkol kullanımı aynı şekilde.

Esrar kullanma konusunda görüşler sorulmuş. Tabii, bizim toplumumuz bu konuda gerçekten duyarlı "Kesinlikle insanların esrar kullanmalarına, uyuşturucu kullanmalarına katılmıyorum." diyenlerin oranı yüzde 80'lerin üzerinde. Hoşgörü noktasında, kesinlikle esrarı, ecstasy'yi, eroini, hatta sigaraya kadar hiç hoş görmediğini gösteren bir araştırma.

Birkaç tane yurt içi yayına rastladım. 1997 yılında Hacette Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi'nde yayımlanan bir yazı "Sigara, Alkol ve Uyuşturucu Kullanan Üniversite Öğrencilerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi"ni çalışmış.

Yine, aynı şekilde "Ortaöğretim öğrencilerinde görülen madde bağımlılığı, alışkanlığı ve yaygınlığı" Bartın ili Sosyal Bilimler Dergisi'nde 2014'te yayımlanmış.

Buna benzer bir başka çalışma... Asos Journal'de liselilerde sigara içme oranı yüzde 28, öğrencilerin yüzde 18'i alkol kullanmış, en çok esrar, yatıştırıcı, sakinleştirici, bonzai ve ecstasy gibi maddeleri kullandıkları raporlanmış.

Doğrudan madde bağımlılığına bağlı ölümler 24 ilde araştırılmış. Burada en yüksek oran yüzde 43'le İstanbul'da, ardından Antalya yüzde 15, Adana yüzde 9,3; Mersin'de de yüzde 5,6 yani ilk dört sıraya baktığınızda hepsi de metropol büyükşehirlerimiz.

Tabii, 2008 yılında bu konuda bir araştırma komisyonu kuruldu. 2008'den bu yana gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok ciddi adımlar atıldı. Mesela, elektronik ortamda ilaçların yazılması, e-reçete 2012 yılında faaliyete geçti. Bu e-reçete bize ne kattı? Uyuşturucunun reçetelenmesi nedeniyle takip ve kontrolleri çok titiz bir şekilde yapılabiliyor. E-reçete uygulamasıyla suistimaller engellendi. İlaç israfı, sahte reçete düzenlenmesi, manuel olarak düzenlenen reçetelerde yanlış ilaçlar verilmesi... Maalesef, eczacılar bazen doktorların yazdığı reçeteyi okuyamayabiliyorlar ama şimdi çok okunaklı ve anlaşılır yani bu, eczacı arkadaşların elini rahatlattı.

LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT (Çorum) - Eskiden rakamlar da okunmuyordu.

BAŞKAN - 2008 yılında kurulan bu araştırma komisyonun 490 küsur sayfalık bir raporu var, özeti de var.

Bu konuda günümüze kadar yapılan çalışmalardan... 2014 yılında beş bakanımız tarafından Acil Eylem Planı konusunda çalışmalar yapıldı. 2014 yılından itibaren de Sağlık Bakanlığı tarafından bu çalışmaların yürütülmesi önerilmiş. Uyuşturucuyla Mücadele Acil Eylem Planı Taslağı 22 Eylül 2014 tarihinde Bakanlar Kuruluna arz edildi ve bu konuda bir mücadele şûrası hayata geçirildi. 13 Kasım 2014 tarihinde Başbakanlık genelgesi yayınlandı, Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulu kuruldu. 2017 yılında Uyuşturucuyla Mücadele Faaliyet Raporu yayınlandı, bu rapordan da faydalandık. Sekiz bakanlık bir araya geldi yani hemen hemen bütün bakanlıklarımızın katkılarıyla Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulu oluşturuldu.

Peki, bu toplantılarda, faaliyet raporlarında hangi kararlar alındı? Uyuşturucuya ulaşılabilirliğin önlenmesi, mücadeleye katılım, tedavi, sosyal uyum, mücadelede iletişim, sürecin yürütme ve koordinasyonu, izleme ve değerlendirme, finansal boyutunun araştırılması, yerel yönetimler ve STK'larla iş birliği, danışma birimleri, uluslararası deneyimler ve başarılı ülke modelleri.

Malum, Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulu altı ayda bir toplanıyor, Uyuşturucuyla Mücadele Kurulu üç ayda bir, teknik kurul her ay, bir de il uyuşturucuyla mücadele koordinasyon kurulları var, bunlar da her ay toplanıyor.

Şûra yapıldı 2014 yılında, bu çalıştayda önemli kararlar alındı. Arzın azaltılması, talebin azaltılması, uluslararası iş birliği, bilgi toplama, araştırma, değerlendirme ve koordinasyon boyutları öne çıkıyor.

Birtakım mevzuat düzenlemeleri yapıldı. Bu mevzuat düzenlemelerini, özellikle, Adalet Bakanlığından uzmanlar, Bakanlığımızdan yetkililer gelerek anlatacaklar. Eğer yetersizse bizim Komisyon olarak, yasa yapıcılar olarak, milletvekilleri olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerekirse daha ağır yaptırımlar uygulamamız, kanunlar çıkarmamız gerekecek. Suçların cezalandırılması noktasında hapisle ilgili süreler artırıldı.

Bunlar mevzuatlarla ilgili, sizi çok yormak istemiyorum, bunları geçelim. Yani bu mevzuat düzenlemeleri çerçevesinde uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanan kişiler hakkında defalarca denetimli serbestlik kararının verilmesinin önüne geçildi. Düzenlemeyle, uyuşturucu ya da uyarıcı madde kullanımının suç sayılıp sayılmayacağı konusundaki tartışmalara son verildi, iş yükü artışının önüne geçildi.

Alo 191 Uyuşturucuyla Mücadele Danışma ve Destek Hattı kuruldu 8 Temmuz 2015 tarihinde, hâlâ faaliyet gösteriyor. AMATEM ve ÇEMATEM'lerimiz var. AMATEM, Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi; Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi olan ÇEMATEM'lerin de sayıları artırıldı. Tabii, bunlar yeterli mi, bunları tartışacağız. Yeni AMATEM ve ÇEMATEM açılması noktasında tavsiyelerimizi dile getireceğiz.

Tedavi merkezi sayıları artırıldı. 2012 yılında yatarak tedavi gören hastaların ikamet ettikleri illere göre dağılımı yapılmış. Özellikle İstanbul'da 1.585 hasta, Adana'da 574 hasta, Mersin'de 398, Antalya'da 377 yani İstanbul, Adana, Antalya ve Mersin maalesef uyuşturucunun en çok, yaygın kullanıldığı illerimizin başında geliyorlar. Gaziantep'i de burada sayabiliriz. Tabii, milletvekillerimizin de mutlaka hem kendi illeriyle hem de ülkemizdeki bu durumla ilgili söyleyecekleri konular vardır.

Toksikolojik analizler yapılmış, bu, Türkiye'de yapılan bir çalışma, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından. Mesela, 6-MAM, morfin, kodein, kokain, benzodiazepin, metamfetamin, amfetamin gibi toksikolojik çalışmalarda nelerin kullanıldığını ortaya çıkarabiliyorlar.

Multidisipliner bir çalışma gerekiyor, bir birey veya bir STK veya devletin yalnızca kendisinin mücadele edeceği bir konu değil.