KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, İçişleri Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Değerli Başkanımızın ifade ettiği gibi 697 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Komisyonda görüşülmesi maksadıyla huzurlarınızdayız.

Bildiğiniz gibi, 15 Temmuz 2016'da Fetullahçı terör örgütünün gerçekleştirmiş olduğu darbe teşebbüsünü müteakip Türkiye'de olağanüstü hâl ilan edildi. Türkiye'nin yaşadığı olağanüstü şartlardan kısa sürede çıkmasını sağlamak, hem Fetullahçı terör örgütü hem de diğer örgütleriyle etkin, kararlı ve hızlı mücadele edebilmek, Türkiye'nin olağan şartlara dönmesini kısa sürede temin etmek maksatlarıyla ve daha bazı gerekçelerle olağanüstü hâl ilan edildi.

Başlangıçta olağanüstü hâlin kısa sürede bitmesi hususu hepimizin ortak temennisiydi. Ancak, yaşanan gelişmeler, özellikle Fetullahçı terör örgütünün örgütlenme yapısı, gizliliğe, takiyeye verdiği önem ve çalışma usul ve yöntemleri bu örgüt üyelerinin tespitinde ve bu örgütle mücadelede çok ciddi zorluklar meydana getirmiştir ve bu çerçevede de olağanüstü hâle bu örgütle ve diğer terör örgütleriyle etkin mücadelenin sürdürülmesi bakımından ihtiyaç duyulmuş ve uzatılmıştır. En son, 6'ncı kez, geçtiğimiz haftalarda Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı kararla uzatıldı.

Bu süre içerisinde bazen tedbir kararnameleri çıkarıldı, bazen de bazı yasal düzenlemelerde değişiklik yapan veya yeni yasal düzenlemeler getiren kararnameler çıkarıldı. Şu ana kadar çıkarılan kararname sayısı 31. Bunların, yanılmıyorsam, 5 tanesi daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek yasalaştı. Bunlardan 15 tanesi tedbir kararnamesi yani ihraçları, iadeleri, kapatmaları, açılmaları içeren kararnameler. 2 tanesi hem tedbir hem de yapısal, daha doğrusu yasalarda düzenleme ve değişiklik içeren KHK'ler, 2 tanesi de böyle müşterek. Diğer 14 tanesi ise sadece yasal düzenleme ihtiyaçlarını karşılamak üzere çıkarılmış kararnameler.

Bugüne kadar 5 tane kanun hükmünde kararname kanunlaştırıldı. Dün de, yanılmıyorsam, 5 tane kanun hükmünde kararname Meclisteki parti gruplarının ortak anlaşması sonucu kanunlaştırıldı. Bugün ve yarın da diğer, kanunlaşmayan KHK'lerin kanunlaşması konusunda grupların ortak bir anlaşması var, uzlaşması var. Bu çerçevede görüşülecektir.

Bu KHK'nin Komisyon gündeminde görüşülmesi de, İç Tüzük gereği, bekleme süresi dolmadan görüşülme imkânı Komisyon görüşmediği takdirde olmadığı için grupların uzlaşması çerçevesinde Komisyonumuzun kabulü üzerine bu KHK de Genel Kurulda görüşülecektir. Böylelikle Genel Kuruldan kabulü yapılmamış olan 21 KHK de Genel Kurulca kabulü yapılarak yasalaşma imkânı bulacaktır.

Bu son KHK -697 sayılı KHK- ihraçları, iadeleri, kapatma ve açılmaları içeren tedbir KHK'sidir. Burada ayrıca bir yasal düzenleme yapılmamaktadır. Burada bir hususu da ifade etmek isterim: Bu KHK'lerle ilgili, özellikle ihraçlar, kapatmalar konusunda yargı yolu, bildiğiniz gibi, kapalıydı. Bu konuda yargı yolunu açmak üzere daha önce yaptığımız bir düzenlemeyle "Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu" adı altında bir komisyon kuruldu. İhraç ve kapatmaya muhatap olan bütün gerçek ve tüzel kişilerin bu Komisyona müracaatlarına imkân tanındı ve bu Komisyon çalışmalarına başladı. Bu Komisyonun faydası şu: Bu Komisyona müracaattan sonra müracaat eden herkese yargı yolu açılmış oldu. Komisyon kabul yönünde karar verdi, ilgili kişi görevine iade edilecek. Kapatılan bir yerse açılmış olacak ve işlemler kaldığı yerden devam edecek. Talebin reddi hâlinde ise Komisyonun bu kararı idari işlem kabul edildiği için idari yargı yolu açılacak, Ankara idare mahkemelerine dava açma hakları var. İdare mahkemesi de yapılan bu tasarrufları olağanüstü hâlin ortaya koyduğu hukuk çerçevesinde inceleyecek, değerlendirecek ve ona göre bir karar verecektir. Bu kararı beğenmediği takdirde Danıştaya gitme hakkı var ve Danıştay süreci bittikten sonra bireysel başvuru yoluyla konuyu Anayasa Mahkemesine taşıma imkânı var.

Hükûmet olarak bu konuda yargı denetimini de devreye sokan mekanizmayı hayata geçirmemizin ana nedeni, bu konuda yaptığımız bütün tasarrufların Anayasa ve hukuk devleti çerçevesinde yapılmış olmasıdır ve Anayasa ve hukuk devleti çerçevesinde yaptığımız bu tasarrufların her türlü denetime açık olmasının da hukuk devletinin bir gereği olmasından kaynaklanmaktadır. O yüzden, bunları hukuk devletinin gereği olarak yargı denetimine açan mekanizmayı da hayata geçirdik. Şu ana kadar Olağanüstü Hâl İşlemlerini İnceleme Komisyonuna 105.151 kişi müracaatta bulunmuş ihraçlarla ilgili, bugüne kadar da Komisyon 1.562 kişi hakkında karar vermiş ve bunlardan 41'i hakkında kabul kararı vermiş, diğerleri ret şeklinde ama bu retlerin kapsamında daha ziyade birtakım görevsizlik ve benzeri konular var, onlarda da epey bir şey var. Şu anda detayları yok ama bazı mahkemeler kendilerini görevsiz görüp gönderince onlarla ilgili kurul da başka bir karar veriyor, işin esasını inceleyen değil de, "Siz görevlisiniz." diyen kararları var. O nedenle şu ana kadar şey bu. Ama bugüne kadarki bütün KHK'lerle yapılmış ihraç sayısı 110.778; iade sayısı da 3.604. 110.778 kişi ihraç edilirken 3.604 kişi yine KHK'lerle görevlerine iade edilmiş. Şu anda KHK'lerle ihraç edilen kişi sayısı net olarak 107.174'tür. Tabii, onun dışında HSK'nın yaptığı ve OHAL'in ilan edilmesini müteakip süreç içerisinde yapılan ihraçlar da var, onlar bu rakama dâhil değil.

Tabii, bu ihraçlar konusunda da bir hususu ifade etmekte fayda görüyoruz: Tabii, her devlet kendi çalıştırdığı kişilerde anayasal düzene ve devlete sadakati arar. Bu, bütün egemen devletlerin ortak vasfıdır. Anayasasına ve devlete sadakatinden şüphe duyduğu kişileri çalıştırmayabilir. Eğer bunları daha önce işe almış, daha sonra bunların sadakatlerinden ve benzeri konulardan şüpheye düşmüşse bunlarla sözleşmesini de feshetme hakkı devletlerin doğal haklarıdır. Hiçbir devlet kendisine karşı düşmanlık içinde olan ve anayasa ve yasalara sadakat içerisinde olmayan kişileri çalıştırmaya mecbur edilemeyeceği gibi, bunların iş akdini feshetmemeye de mecbur edilemez. Nitekim, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıldıktan sonra Almanya'da ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin içerisinde yer alıp da bağımsızlığına kavuşan diğer ülkelerde komünist rejime bağlılıkları nedeniyle pek çok kamu görevlisinin iş akdi devlete sadakat yükümlülüğünden şüphe edildiği gerekçesiyle feshedilmiştir ve bunlar o dönemde AİHM'e de gitmiştir, yargı yoluna da müracaatlar var ve bu konuda da bunların devletlerin bir hakkı olduğu tespit ve tescil edilmiştir. Bizim Anayasa'mızın 129'uncu maddesinin birinci fıkrası "Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdür." der. Bizim Anayasa'mız da memurlar ve diğer kamu görevlilerinin de sadakat yükümlülüğünü Anayasa'mıza çok net bir şekilde koymaktadır. O nedenle devlet bu sadakat yükümlülüğünü arayacaktır. Hiçbir devlet kendi içerisinde devlet adına görev yapan kamu görevlilerinin devletin içerisinde ayrı bir devlet gibi çalışmasına ve bazı terör örgütlerinin hedefleri ve emelleri doğrultusunda faaliyette bulunmasına buna vâkıf olduğu andan itibaren izin vermez, veremez de. Türkiye Cumhuriyeti devleti de Fetullahçı terör örgütü FETÖ/PDY, PKK terör örgütü, DHKP-C terör örgütü ve diğer terör örgütleriyle iltisak, irtibat ve üyelik ilişkisi içerisinde olduğu değerlendirilen kişilerle ilgili, bu anlamda Anayasa'mızın da verdiği yetkiler çerçevesinde, tasarruflarda bulunmuştur, adımlar atılmıştır ve ihraç ve kapatmalar bu Anayasa ve yasal uygunluk çerçevesinde yapılmıştır. Zaman zaman iadeler de olmuştur çünkü elde edilen bilgiler konusunda birtakım yanlışlıklar ortaya çıktığında da bu yanlış bilgiler nedeniyle ortaya çıkan ihracın iadeye dönüşmesi konusunda da tereddüt edilmemiştir. Demin söylediğim gibi, 3.604 kişi bu anlamda yeniden görevlerine iade edilmiştir. Komisyona da imkân verilmiştir. Bu noktada hem ihraç edilen kişilerin savunmalarını yapmak, oraya şikâyetlerini iletmek ve bütün konunun detaylarıyla incelenmesini sağlamak maksadıyla o yol da açıldı yargı yolu da açıldı. Bu açıdan da son derece önemli adımlar ortaya kondu.

Tabii, Fetullahçı terör örgütü, byLock uygulamasının devlet tarafından takip edildiğini ve tespit edildiğini fark etmesi ve bu konuda şüphelenmesi diyelim, daha sonra fark etmesi üzerine ne yapıyor? Mor Beyin uygulamasını geliştirerek Fetullahçı terör örgütüne mensup olmayan pek çok kişinin byLock'un içerisine girerek, daha doğrusu byLock uygulamasına birtakım yazılımlar yoluyla iradeleri dışında yönlendirilmesini sağlamak suretiyle gerçek terör örgütü üyelerini gizleme gayreti ve çabaları olduğu ortaya çıkınca da bu kapsamda olan kişilerle ilgili de derhâl incelemeler başlatılmış ve adımlar atılmıştır. Bildiğiniz gibi Mor Beyin uygulaması kapsamında 11.480 kişinin varlığı tespit edildi. Bunlardan 2.168 kişi kamu görevlisi, bir kısmı ihraç edilmiş, bir kısmı kamuda hâlâ çalışan görevlilerdi. Mor Beyin uygulamasını tespitten önce byLockçu diye ihraç edilenlerin tamamı FETÖ'nün ortaya koyduğu bu tuzağa düştükleri tespit edildikten sonra görevlerine iade edilmiştir. Bu kapsamda iade edilenlerin sayısı 1.823'tür. Aradaki fark, ya ihraç edilmemiş, görevde olmasından kaynaklanıyor ya da FETÖ'cü olduğu gerekçesiyle ihraç edilmiş ama byLock dışında başka somut gerekçeler olduğu için ihraç edilmiş, o nedenle FETÖ'cü olduğundan şüphe duyulmayan kişiler olduğu için onlar iade edilmedi. Adli süreçlerde yargılaması devam eden, gözaltı ve tutukluluk içerisinde olan kişilerle ilgili de adli makamlar hukuk devleti olmanın gereğini yapmışlardır. Şu anda byLock uygulaması nedeniyle Türkiye cezaevlerinde tutuklu bulunan herhangi bir kimse bulunmamaktadır. Bu KHK'nin bir özelliği de Mor Beyin tuzağı nedeniyle byLock'a yönlendirerek Fetullahçı terör örgütünün mağdur ettiği kişilerin iadesini içeriyor olmasıdır. Tabii, onun dışında bu KHK'de başka ihraçlar ve iadeler de vardır.

Heyetinize saygıyla arz ederim.