KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bütün değerli arkadaşlarıma yaptıkları değerlendirmeler için ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Birkaç hususu hem sorulara cevap hem de konunun anlaşılması bakımından ifade etmekte fayda görüyorum. Bir defa, bu Fetullahçı terör örgütü, paralel devlet yapılanmasının örgüt hiyerarşik yapısı ve örgütün çalışma usulleri, yöntemleri birbirinden çok farklı, diğer örgütlerden çok farklı. Gizlilik çok esas. Kendi içinde, kendi örgüt üyeleri de birbirine karşı gizlilik içeriyor. Darbe davalarını takip eden arkadaşlar belki medyadan okumuştur, bir darbeci FETÖ'cü terörist şunu ifade ediyor: Darbe sırasında gittiği bir yerde "'Sen bunun emrine gireceksin.' dediler." diyor. Şimdi, emrine girdiği kişi asker ama aynı yerde, aynı odada beraber çalışıyorlar. İkisi de FETÖ'nün üyesi ama ikisi de birbirinin FETÖ üyesi olduğunu bilmiyor. Yani bu örgütün üyelerinin tespitindeki zorluğun bütün Türkiye tarafından, herkes tarafından bilindiğini biz düşünüyoruz, gerçekten çok zor.

Şimdi, mesela ordudan ihraçlar oldu geçmişte. Ben Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla ihraçlara baktım. YAŞ'ın gündemine gelip de bugüne kadar ihraç edilmemiş bir tek isim var mı ihraç edilsin diye? Şu ana kadar YAŞ'ın gündemine gelip de ihraç edilmemiş tek bir isim yok. "İhraç edilsin." diye gelenlerin hepsi ihraç edilmiş.

BAŞKAN - "Geçmişten bugüne" diyorsunuz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Geçmişten bugüne, hepsi ihraç edilmiş. O zaman orada "Fetullah Gülen grubu" diye geçiyor o kayıtlarda. Şimdi ona baktığınızda, ihraç edilenlerin -bu benim görüşümdür- FETÖ'cü olmadığını, "FETÖ'cü diye başkalarının gitmiş olabileceğini, FETÖ örgütünün gizlilik ve çalışma yöntemini gördükten sonra daha net görüyorsunuz. Çünkü FETÖ terör örgütünün üyeleri nerede çalışıyor? Örneğin A kurumunda çalışıyor. Kurumun başındaki kim? Atatürkçü birisi, o ondan daha çok Atatürkçü gözüküyor. Diyelim laik birisi, o ondan daha laikçi gözüküyor. Diyelim muhafazakâr birisi, o ondan daha muhafazakâr gözüküyor. Diyelim namaza gitmiyor, cuma dâhil, o hiç gitmiyor. Diyelim oruç tutmuyor, o da tutmuyor; alkol kullanıyor, o da kullanıyor. Yani şimdi, bu örgüt üyelerinin bulundukları yerde yer tutmak ve üstleri katında itibar sahibi olmak ve daha ileri gitmek için bulundukları pozisyonda etraf ne istiyorsa onlardan daha fazla onlardan gözükme gibi bir perdeleme yöntemleri var. O nedenle de diyelim ki namaz kılıyor diye veyahut de eşi başörtülü diye veya sakallı diye geçmişte, o dönemin içerisinde irticacı veyahut da falan diye ihraç edilenlerin büyük bir kısmı esasında muhafazakâr, net, kendini gizlemeyen, ne olduğunu herkesin gözünün önünde ortaya koyan insanlar. Onlar FETÖ'cü diye ihraç edilince gerçek FETÖ'cülerin önü açılmış oldu. Onun için bu örgütü tespit etmek kolay bir iş değil. Bu noktada Hükûmetimizin de güvenlik birimlerimizin de devleti yöneten herkesin de bir zorluğu var.

Bir de tabii bu örgüte devletin kriminal gözle bakması ve devlet aygıtının bu çerçevede çalışması da önemli. Bugüne kadar Türkiye'yi yönetmiş pek çok başbakanımız oldu, pek çok bakanımız oldu, cumhurbaşkanlarımız oldu. Diğer siyasiler için demiyorum. Başbakanlar, cumhurbaşkanları, bakanlar ve siyasi partilerin genel başkanları düzeyinde bu örgüte "terör örgütü" diyen, cumhuriyet tarihinde bir örnek yok. İlk defa bu dönemde bu örgütün terör örgütü olduğu... Çünkü örgütün yaptığı çalışmalar bir bir deşifre edilmiş, örgütün gizlediği her şey, o perdeler kaldırılarak ortaya çıkarılmış, dökülmüştür. Bu noktada Hükûmetimizin ciddi bir başarısı vardır. Bu tehdidin ve tehlikenin tespiti, deşifresi ve bu terör örgütü üyelerine karşı hukuk gereği atılması gereken adımların atılması son derece önemli.

Burada, hiyerarşiyle ilgili, bir arkadaşım söyledi. "Tepedeki duruyor ama bakıyorsunuz, aşağıdaki gidiyor." Bu da örgütün hiyerarşik yapısıyla biraz ilgili. Bakıyorsunuz, bir yerde albay, ondan sorumlu imam, astsubay çıkıyor. Görevli, onun üstü ondan çıkıyor. Bir yerde kişi müsteşar, onun tabi olduğu kişi bir başka yerde kâtip veyahut da düz memur veya dışarıda öğretmen veya esnaf, kasap. Başka birisi çıkıyor -bir tane somut, kamuoyuna yansıdığı için vereceğim- FETÖ örgütünün Başbakanlıktan sorumlu imamı -arkadaşlar şimdi bana hatırlattılar- Sağlık Bakanlığında görevli bir memur. Yani şimdi bu örgütün hiyerarşik yapılanması nedeniyle devletteki unvanlara, sıfatlara, makamlara göre bir yapılanması yok. O kendine göre bir yapılanma yapıyor. Bir yerdeki müsteşar başka bir yerdeki müstahdemin emrinde olabiliyor veya kasabın, bakkalın veya başka birinin emrinde olabiliyor.

O nedenle, örgüt hiyerarşisi ile devlet hiyerarşisini mukayese ederek "Niye falan olmuyor da filan oluyor?" demek, bizi bu konuda doğru bir noktaya götürmez çünkü örgütün çalışma yöntemi ve hiyerarşik yapısı gerçekten çok farklı ve örgütü çözdükçe bu farklılığın nasıl işlediğini görüyoruz. İşte, mesela en son, ankesörlü telefonlarla ardışık arama konusunda ortaya çıkan durum son derece önemli. Örgüt kendine göre toplantılarını devam ettirmek, örgütsel faaliyetlerini yönetmek ve bunu devletten, etraftan, çevreden, herkesten gizlemek için kendince bir yöntem geliştiriyor ve bu yöntemi devlet buluyor, çözüyor ve o yöntemin üzerine gidiyor.

"Mor Beyin" uygulaması da öyle. Örgüt gerçek byLockçuları ve gerçek FETÖ'cüleri devletin tespitinden kurtarmak ve bu byLock'u sulandırmak maksadıyla ve kendi adamlarını gizlemek maksadıyla "Mor Beyin" uygulamasını geliştiriyor. Şimdi, bu byLock'u tespit eden de bu devletin güvenlik birimleri, "Mor Beyin" uygulamasını tespit eden de bu devletin de güvenlik birimleri; bir mahkeme tespit etmedi bunu, o dediğiniz hâkimler bunu tespit etmedi. Bakın, bu konuda birtakım iddialar, ihbarlar geldikten sonra bunun üzerinde duruldu ve sonuçta bu tespit edildi. Bir mahkeme kararı bunu tespit ettiğinde buna hepimiz uyarız, öyle bir şey olabilir mi. Ama oradaki...

NİHAT YEŞİL (Ankara) - Hayır Sayın Bakanım, orada söylemek istediğim...

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ben biliyorum o konuyu, o hâkimlerin şeyini de biliyorum ama "Mor Beyin"i tespit ettiği için görevden uzaklaştırılmadı, görevden "Mor Beyin" uygulamasını tespit etti diye...

NİHAT YEŞİL (Ankara) - "Soruşturulsun." diyor yani Sayın Bakanım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ona geleceğim.

Şimdi, bu uygulama, soruşturma konusuna gelince, soruşturmalarda şu ana kadar... Tanju Bey burada yok ama izninizle rakamları paylaşmak istiyorum ama rakamlarda hata olursa kusura bakmayın çünkü cuma günü alınan rakamlar. Şu anda soruşturma evresinde FETÖ örgüt üyeliği ve yöneticiliği kapsamında 103.907 dosya var, 210.600 şüpheli var, hakkında yakalama emri çıkarılmış, diğer bir anlatımla firarda olan 14.064 kişi var. Anayasal düzene karşı suçlarla ilgili 4.725 dosya gözüküyor, 11.228 şüpheli var, 364 yakalama kararı olan var. Hem örgüt üyeliği hem de darbe şeyine baktığınızda 2.913 dosya, 7.436 şüpheli -soruşturma evresi olduğu için "şüpheli" diyoruz- ve yakalama emri olan 237 kişi var. Toplamda soruşturma evresinde olan dosya sayısı 105.709, şüpheli sayısı 214.442, yakalama emri bulunan sayısı 14.191.

Kovuşturmalar var, onların rakamlarını paylaşmak isterim. Örgüt üyeliği ve yöneticiliği nedeniyle dosya sayısı 42.930, şüpheli sayısı 88.400, hakkında yakalama emri bulunan kişi sayısı 3.625. Buradan tutuklu bulunan kovuşturma evresinde kişi sayısı 20.406, adli kontrol altında olan 50.927, geri kalanı da serbest yargılanıyor. Anayasal düzene karşı suçlardan olan dosya sayısı 1.415, şüpheli sayısı 12.300, yakalama emri bulunan yani firarda olan kişi anlamında 212, bunlardan adli kontrol altında olan 3.880, tutuklu olan kişi 4.486.

Hem darbeden hem de örgüt üyeliğinden yargılananlar var. Bunlarla ilgili dosya sayısı 1.071, şüpheli sayısı, daha doğrusu sanık sayısı -bu, kovuşturma evresi olduğu için benim orada şüpheli dediğim, sanıklar hepsi- 10.534, yakalama emri olan 142, adli kontrol altında 745 ve tutuklu sayısı 1.232. Kovuşturma evresinde şu anda 43.274 dosyada 90.166 sanık, 3.979 yakalama emri olan kişi var ve bunlardan da 54.062'si hakkında adli kontrolle serbest yargılama devam ediyor, 24.660 kişinin de tutuklu yargılaması devam ediyor. Soruşturma evresindeki tutuklular konusunda, adli kontrol konusunda elimdeki rakamlar net olmadığı için alamadım, şimdi yetiştiremedim, o yüzden onları veremedim ama kovuşturma evresindekiler net, geçen cuma itibarıyla olan rakamlar.

Şimdi, tabii, byLock'la ilgili kaç kişi var, hakkında işlem yapılmayan oldu mu, olmadı mı? Tabii, net rakam tam, kesin şu anda elimde yok. Biliyorum net rakamı ama yanlış bir rakam vermekten endişe ederim. 100 binin üzerinde, onu söyleyelim. İkincisi hakkında, adli işlem başlatılmayan hiçbir byLockçu yok, hepsiyle ilgili adli işlem başlatılmıştır. Kimilerinin soruşturması devam ediyor. Kimilerinin kovuşturması devam ediyor, kimilerinin de adli işlemleri devam ediyor. Çünkü byLock konusunda yanlış yapmamak için çok dikkat ediliyor, kılı kırk yararcasına. Diyelim bir kişinin byLock uygulamasında olduğu ortaya çıktıktan sonra bu kişinin hem üzerine kayıtlı telefonlar hem fiilen kullandığı telefonlar hem bu telefonun HTS kayıtları, diğer pek çok teknik, bilirkişi yönünden incelenmesi gereken hususlar tetkik ediliyor, ondan sonra bunlarla ilgili işlemler yapılıyor. Tabii, darbe teşebbüsünün hemen arkasında o yapılan soruşturmalar sırasında da bunların hepsi aynı şekilde yapıldı, şimdi de aynı yapılıyor. Fakat yoğunluktan dolayı, pek çok... Çünkü rakamları gördünüz, yani Türkiye'de bu kadar teknik dijital veriyi hemen anında inceleyip dökümünü verecek... O kadar şey hemen birden olmuyor çünkü başkaca adli işlemler var, onlar da işleniyor, bu dijital verilerin analizi bayağı bir zaman alıyor. Oradan da biraz işin uzaması var. Ama şunu bilmenizi isterim: Devlet Adli Tıbbın bütün imkânlarıyla ve bilirkişiliğin bütün imkânlarından istifade etmek suretiyle doğru olanı yapmak, yanlış olanı yapmamak, yapılmasına engel olmak, gerçekten örgüt üyesi ile örgüt üyesi olmayanı birbirinden ayırmak için büyük bir hassasiyetle çalışıyor.

Şimdi, cumhuriyet savcıları, ben görevde de bulunduğum için biliyorum, hâkimler, savcıların hepsi... Yani bu yaptıkları işler bir yandan Anayasa ve yasalara uygun ve bireysel başvuru denetimine ayrıca da arkasından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin denetimine açık iş ve işlemler ama öte yandan da herkes vicdan sahibi, yaptığı işin Allah indinde de hesabını vereceğine inanan insanlar. Onun için de hem kanunlar nezdinde hesabını doğru vermek hem Allah indinde hesabını doğru vermek hem de bireysel başvuru, Yargıtay, Danıştay ve AİHM sürecindeki denetimlerde de doğru yaptığını tescil bakımından herkes gerçekten çok dikkatli hareket ediyor. Bütün bunlara rağmen olabilir mi bazı şeyler? Olabilir. Ama şundan emin olun, ne yargıda ne de idari birimlerde bilerek, kasıtlı bir yanlışı hiçbir arkadaşımızın yaptığına ben inanmıyorum, bu işlerin içinde olan birisi olarak inanmıyorum. Yani birinin iş akdi feshedilirken burada oturduğunuzda bir şey söylüyorsunuz ama sonuçta ben imza atıyorum ve KHK'ye giriyor. Bu imza attığım kişi devletteki işinden oluyor ve onun ailesi var, çocukları var. Onun muhasebesini imza atan insanlar yapmıyor mu? Yapıyor. Hepimiz yapıyoruz. Onun için de burada kesin ve net, şüphe olan biriyle ilgili, bilerek, altına hiçbir bakanımız, Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız imza atmazlar ve adli süreçlerde de yani örgütle iltisak, irtibat, üyelik ilişkisinde olmadığı bilinen kişilerle ilgili bilerek yanlışlık yapıldığına ben inanmıyorum. Bunlar bir nevi bu süreci olumsuz etkilemek için yapılan kara propagandalar ama bütün yargısal işlemler denetime tabi. İtiraz ediyor, başka birisi denetliyor, sonra istinafa gidiyor, sonra Yargıtaya gidecek, sonra bireysel başvuruya gidecek. Kendi içinde düzeltme mekanizmalarının hepsi var. Bunların hepsinin de yapıldığını özellikle bilmenizi isterim.

Burada yargılamalarla ilgili bir hususu da örgütün yargılamadaki politikasını, stratejisini ifade etmek için arz etmekte fayda görüyorum heyete. Örgüt üyelerine örgütün talimatı şu, darbeye fiilen karışanlar dâhil, hepsine: "Her şeyi reddedeceksiniz." Birinci talimat bu. Onun için, dikkat ederseniz, her şeyi reddediyorlar. Yani çekip oradaki insanı şehit eden alçak, katil, fotoğrafını görüyor, elinde tabanca, masum insanı şehit ediyor orada, kendine görüntüler gösteriliyor, bunu dahi inkâr ediyor. Yani biraz şey olması lazım fakat örgütün talimatı.

İkinci talimat: "Eğer önünüze sizin somut veriler, belgeler konulursa herkes kendi durumuna göre tevilli ret yoluna gidecek." İzah edecek, işte, diyelim ki bu yurt dışına çıkışlarda, gelişlerde Adil Öksüz'le beraber Kemal Batmaz... Şimdi, havaalanında yan yanalar. Fotoğraf konuyor, görüntüler konuyor. "Tesadüf" diyor. Pozisyonuna uygun tevilli yorumla ret yapıyor. "Belgeleri tevilli yorumla ret yapacaksınız." Reddedilemeyecek şeylerin hepsinde istisnasız, Edirne'deki de aynı şeyi yapıyor, Şırnak'taki de aynı şeyi yapıyor.

Bir başka şey: Hepiniz işkence ve kötü muamele gördüğünüzü dosyalara geçireceksiniz. Hâkim karşısında hemen hemen hepsi istisnasız "İşkence gördük, kötü muamele gördük..." Geçiriyorlar dosyalara. "Savunma hakkının kısıtlandığını hepiniz dosyalarınıza geçireceksiniz." Savunma hakkının kısıtlandığını hepsi dosyalara geçiriyor ki savunma hakkının kısıtlanması diye, işkence, kötü muamele diye bir şey kesinlikle yok. Çok şeffaf, çok net. Aleni çünkü yargılamalar. Herkes avukat huzurunda ifadesini veriyor. Bunları da dosyalara koyuyorlar, örgüt talimatı, ondan sonra yine örgütün bu talimatı çerçevesinde hareket edenlerin hepsi Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru ve AİHM'ye dönük algı operasyonlarına da aynı... Ne diyor? Örgütün talimat şeyi şu: "Kontrollü darbe." Bunların tamamı o kontrollü darbe iftirasının altını doldurmak için de aynı şeyleri yapıyorlar ve byLock uygulaması... ByLock çıkmış, adam reddediyor. Ya, kişinin Mor Beyin gibi tuzak hariç, normal, bizim mahkemelerimizin içtihatlarında kabul ettiği, 16. Ceza Dairesinin ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kabul ettiği byLock'ta sizin iradeniz dışında sizin telefonunuza byLock yüklenmesi mümkün değil. Yani dışarıdan getiriliyor, yükleniyor, ama buna rağmen inkâr ediyorlar. Yazışmalar önüne konuluyor. Onu da inkâr ediyor. Onun için, savunmada da örgütün bir stratejisi var ve savunmaya baktığınızda örgütlü yapı yani bir yandan FETÖ'cü olmadığını söylüyor ama örgütün savunmaya dair bütün talimatlarını bire bir sanki bir masada oturmuş, anlaşmışlar gibi savunma süreçlerinde uyguluyorlar. O yüzden örgütün bu yönünün de bilinmesinde fayda var. Bunu özellikle ifade etmek isterim.

Son olarak, burada, bu konuya ilişkin, devletin bilerek mağdur ettiği tek bir Türk vatandaşı yoktur. Burada "KHK mağduru" diye bir tabire de ben katılmam. Mağdur varsa Fetullahçı terör örgütü, PDY'nin mağdur ettiği insanlar vardır. Eğer bir yanlışlık varsa, bir eksiklik varsa, bir aksama varsa devlet ne yapıyor? Hemen düzeltiyor. İşte, 3.604 kişiyi biz KHK'yle iade ettik geri. Şu anda 41 kişiyi Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu görevine iade etti. Devletin bilerek bir vatandaşına kötülük yapması düşünülemez de kabul de edilemez. Ama eldeki veriler, bilgiler, siz karar verirken önünüzde, bakıyorsunuz, tamamen örgüt üyeliğini veya örgütle iltisakı, irtibatı gösteriyor ama kanun da "Örgütle iltisak, irtibat ve üyelik içerisinde olduğu değerlendirilen ihraç edilir." diyor. Siz bu kanuna uymak durumundasınız. Elimizdeki verilere göre biz bu kararları alıyoruz ama sonra bu verilerde bir yanlışlık, bir eksiklik veya başka bir veriyle onların ortadan kalktığı ortaya çıkınca da biz ne yapıyoruz? Onların hepsini geri, görevlerine iade ediyoruz.

Burada çok net söylüyorum, bir daha söylüyorum: Devletin bilerek mağdur ettiği hiçbir vatandaşımız yoktur. Mağduriyet Fetullahçı terör örgütünün mağduriyetidir. Hem darbeyle hem de milletin evlatlarını ve milletin pek çok insanını eğitim, din ve benzeri konularda aldatarak ve bunların yaşadıkları olumsuzlukları yaşatarak bu terör örgütü bunları mağdur etmiştir. Mağduriyetin adresi orasıdır, devlet değildir.

İkincisi, tabii, devlet yaptığı bütün işlere yargı yolunu açmıştır. Şu anda KHK'lerin hepsi Meclisten geçiyor. Bu ne demektir? Meclisin denetimi. İkincisi, ihraçlar ve iadeler, kapatmalar, açmalar, bunların tamamı da yargı denetimine açılmıştır. Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu bir denetim yeridir. Arkasından Ankara idari mahkemeleri ikinci denetim yeridir. İdari istinaf üçüncü denetim yeri, Danıştay dördüncü denetim yeri, bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi beşinci denetim yeri ve en nihayetinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Biz devlet olarak, yaptıklarımızın, devletin yaptıklarının hukuk devletine ve evrensel ilkelere, Türkiye'nin yaşadığı olağanüstülüğü yaşayan her ülkenin aldığı benzer tedbirlere, anayasal ve yasalara uygunluğa ve uluslararası hukuka da uygunluğuna inandığımız için bütün bunların hepsini denetime açıyoruz. Bizim bir endişemiz yok. OHAL Komisyonu, mahkemeler, hepsi ne karar verirse sonuçta biz o karara uyacağız. Bu kararların hepsinin denetime açılmasının nedeni de devletin kimseyi bilerek ve isteyerek mağdur etmek istemediğinin ve yaptığı işlerin doğruluğuna inandığının, hukuk devletine inandığının somut bir göstergesidir. Bunu özellikle ifade etmek isterim.

Tabii, Sayın Erdoğan'ın sorduğu sorularla ilgili, tabii, FETÖ'yle mücadele, bir devlet aklı var mı? Elbette, bu bir devlet aklıyla yürüyor ve bundan sonra da bu akılla yürüyecektir. Sadece FETÖ değil, diğer terör örgütleriyle mücadele de aynı şekilde. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin içerisinde anayasa ve yasalara uygun hareket etmeyen birilerinin barındırılma imkânı yoktur. Sadece bizimle de kaim değil, bizden sonra gelenler de aynı şeyi yapacaklardır. Ben ona da inanıyorum çünkü devleti sadece birtakım kurumlarla ayakta tutma şansınız yok. O devletin içerisindeki mikropları da temizlemeniz lazım. Eğer virüsleri temizlemezseniz, kurtları temizlemezseniz o çınarı içeriden kemirir, bitirirler. O nedenle Fetullahçı terör örgütünün ortaya çıkması ile bu paralel devlet yapılanması, devletimizin içerisine sızan her türlü olumsuzluğa karşı devletin bundan sonra daha müteyakkız hareket etmesine yol açmıştır. O nedenle de güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yeniden yasalarımıza koyduk ve şu anda kamuya giren herkesle ilgili güvenlik araştırması ve arşiv araştırması yapılıyor. Kamuda üst düzey görevlere atananların hepsinde de yine, hakeza güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılıyor, bundan sonra atamalar yapılıyor ve bu hususa da büyük dikkat ediliyor.

Tabii, bu konuda bir strateji, konsept, siyasi ve hukuki altyapı var mı? Bunların hepsi var. İşte, hem Anayasa'nın 119, 120, 121'inci maddeleri çerçevesinde olağanüstü hâl ilan edilmiş olması hem de bugüne kadar çıkardığımız 31 tane kanun hükmünde kararname bunun hukuki ve siyasi çerçevesini çiziyor. Orada, biz, Türkiye ve dünya kamuoyuna açıkça diyoruz ki: "Biz bu ilkelere göre bu mücadeleyi yapıyoruz ve bunları gizli yapmıyoruz." Başka yerlerde, diyelim ki bunları Resmî Gazete'de yayınlamadan yapan ülkeler olabilir ama Türkiye'de OHAL'le ilgili KHK olsun, yasal düzenleme olsun, yaptığımız her şey alenidir. Bakanlar Kurulu kararı çıkıyor, Resmî Gazete'de yayınlanıyor, aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuluyor, hem Parlamento ne yapıp gittiğini biliyor hem Resmî Gazete'de yayınlandığı için bütün Türkiye ve dünya biliyor. O yüzden, bunun hukuki, siyasi alt çerçevesi, bütünüyle kanun hükmünde kararnameler Anayasa'mız ve kararnamelerle ilgili, yasalarımızda yer alan güvenlikle ilgili ve diğer memurlarla alakalı yasal düzenlemelerdir, zaten bu mücadele de bu düzenlemeler çerçevesinde gitmektedir.

Tabii, inşallah başarılı oluruz çünkü bu örgütü bütün yönleriyle ortadan kaldırmanın zorluğunu, güçlüğünü biliyoruz. Her gün yeni şeyler ortaya çıkıyor, bu yeni şeyleri de bundan sonra ortaya çıkaracağız. Şu anda, bu örgüt yurt dışında, Türkiye'nin aleyhine Türkiye'nin en azılı düşmanlarından daha fazla düşmanlık yapan büyük bir alçaklığın içindedir, hem Zeytin Dalı Harekâtı hem başka konularda Türk milleti ve Türkiye devleti zarar görsün diye her türlü iftirayı, manipülasyonu, alçaklığı ve ihaneti yapıyorlar, milletimiz de bunları çok net görüyor. Bunun taşeron bir terör örgütü olduğu ve Türkiye'ye karşı Türkiye'nin düşmanlarının kurduğu bütün tuzaklarda maymuncuk olarak kullanıldığı da çok net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ben Türk milletinin de bu terör örgütüne karşı mesafesini koyduğunu görmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. İnşallah bundan sonra bu ve benzeri terör örgütleri Türkiye'de yeniden güç ve fırsat bulamazlar diyorum.

Tekrar Komisyonu saygıyla selamlıyorum.