| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/908) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 31 .01.2018 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Birkaç şey söylemek istiyorum özellikle generallerin terfisiyle ilgili. Tabii, YAŞ'ın yapısı yeni değişti biliyorsunuz. OHAL'den sonra YAŞ'ta şimdi Başbakan yardımcıları, Adalet Bakanı, Dışişleri ve İçişleri Bakanı ile Millî Savunma Bakanı da yer alıyor ve YAŞ'taki çoğunluk şimdi milletin iradesini temsil eden sivillerin eline geçti. Ondan önce YAŞ'ın çoğunluğu şöyleydi: Türkiye'deki bütün orgeneraller YAŞ üyesi, zannedersem en son 15 miydi, 16 mıydı son YAŞ şeyi, rakam yanlış olabilir, bunların içerisinde sivil irade Başbakan ve MSB. Oylanıyor, karar orada çıkıyor. Taslağı kim hazırlıyor? Taslağı Silahlı Kuvvetler hazırlıyor. YAŞ'a kim getiriyor? Onlar getiriyor ve sonuçta bu terfi edenlerle ilgili ne yapılıyor? İktidar biz olduğumuz için fatura bize çıkarılıyor; diyorlar ki: "Bak, siz terfi ettirdiniz." Bunları bizim içinde olduğumuz bir heyet terfi ettirdi YAŞ'ta, doğru ama bunları getirenler... Şimdi bu eleştiriyi bazıları televizyonda yapıyor. Sen getirdin ya, sen getirdin Hükûmetin önüne general olsun diye. Niye sen getiriyorsun? Getirmeseydin. YAŞ'a getirdin ve senin bütün arkadaşların orada kaldırdılar, general olsun dediler. Dolayısıyla siyasi iradenin generallere, genelkurmay başkanlarının kim olacağına bile müdahale edebilme şansı çok az, sistem ona göre konulmuş. Ama şimdi, bundan sonraki süreçte demokratik hukuk devletine uygun bir YAŞ yapısı oluştu. Şimdi bundan sonra terfi edenlerde eğer dediğiniz gibi birisi çıkarsa onun bir numaralı sorumlusu siyasi iktidardır çünkü artık irade onun şekillendireceği şekilde sonuç doğuracaktır. Yani bir defa bu.
HSYK'yla ilgili çok eleştiri aldık. Şimdi, bizim 2010 referandumundan önce HSYK'dan çok şikâyetimiz vardı yani onlar Yargıtaya üye seçiyorlar, Yargıtay HSYK'ya üye seçiyor, al gülüm ver gülüm gidiyor. Bu kapalı devre kast sistemi değişsin dedik. Onun için doğrudan seçimi getirdik. Fakat 2010 referandumundan sonra da bu sefer Fetullahçı terör örgütü HSYK'da güç sahibi oldu. Şimdi, diyor ki: "Yargıda işte, AK PARTİ istediğini yapar." Nasıl yapıyor? 2008'de AK PARTİ'ye kapatma davası açıldı. Yani AK PARTİ'nin böyle bir gücü olsa AK PARTİ'ye kapatma davası açabilir mi? 7 Şubat 2012'de MİT Müsteşarına soruşturma açıldı, MİT Müsteşarı hakkında yanılmıyorsan en son yakalama kararı verildi. Şimdi, MİT Müsteşarı kime bağlı? Doğrudan Başbakana bağlı. Yani doğrudan Başbakana açıyor esasında şeyi. Yapabilir mi? Şimdi, 17-25 Aralık soruşturması, diyelim ki yargı iktidara bağlı bir yargı olsa böyle bir şey yapabilir mi? Yapamaz. Neden? Çünkü o HSYK'daki üyeler örgütün talimatıyla hareket ediyor ve aşağıda da örgütün talimatını alan kişiler var. İşte, bu Metin Özçelik, Mustafa Başer, Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılandılar, tahliye oldular. Örgütün elebaşı, teröristbaşı Gülen bir açıklama yaptı, açıklamanın hemen daha şeyi geçmeden İstanbul'da 2 hâkim bir araya geldiler, tutuklu FETÖ'cüleri tahliye etmek için hukuku da ayaklar altına alarak çıkarmaya teşebbüs ettiler. O zaman buna engel olunduğunda yargı da eleştirildi, Hükûmet de eleştirildi. Ya, bir terör örgütü Anayasa'yı, yasaları ayaklar altına alıyor, hukuku çiğniyor ve siz onun ne yaptığını görüyorsunuz, engel olmaya çalıştığınızda da, o dönem gazetelere, televizyonlara bakarsanız çok büyük eleştiriler aldı ama engellendi. Daha sonra byLock yazışmalarında -bu 2 hâkimin yazışmaları var orada- diyor ki: "Bizi örgüt üyeliğinden buradan şey yapabilirler." Kendileri yazışıyor aralarında, yaptıklarının örgütlü bir suç olduğunu, örgüt üyeliği olduğunu kendi yazışmalarında kendileri ifade ediyorlar. Şimdi, onun için de o zaman da başka bir yapı var. Bizim istediğimiz şey şu: Yargının idari olarak hakkında tasarrufta bulunan HSK'nın herhangi bir ideolojinin, herhangi bir inancın, başka bir şeyin emrinde olmaması; sadece Anayasa ve hukukun emrinde olması. Biz onu istedik ama başaramadık. Öbürü başkaydı, öbürü başkaydı. Onlar yapıyor, fatura gene iktidara çıkıyor; iktidarın orada bir tane savcıyı değiştirme, hâkimi değiştirme yetkisi yok. Bu sefer bunlar yapıyor, onun da faturası iktidara çıkıyor. İktidarın yaptığı işler değil bunlar ama iktidarın gücü nedir? Yasaları değiştirmek. Biz de yasaları değiştirdik, bu kişilerin devletten temizlenmesi için adımlar attık. İşte, o çerçevede HSK daha darbe teşebbüsü olmadan önce pek çok hâkim ve savcı hakkında soruşturma başlatmıştı ve onlardan bazılarını da meslekten ihraç etmişti. Daha önceden başladı ve en son bildiğim kadarıyla 4.168 -yanılmıyorsam, belki rakamlar değişmiş olabilir- hâkim ve savcı meslekten ihraç edildi, yargı FETÖ'nün işgalinden kurtarılmış oldu. Yani büyük bir özveriyle onlar da çalışmalarını yaptı. Yani devlet kurumlarının içerisinde... Bunu şunun için anlattım: Devleti yöneten iktidar bilerek ve isteyerek bu kurumların içerisine bu devlete ihanet eden birisini yerleştirmez. Biz şimdi ne yaptık? İhaneti görür görmez hemen gerekeni yaptık. Adam katil, birini öldürmüş, sen adamın katil olduğunu görüyorsun, ya, dün sen bu işleri yapmıyordun, şimdi yaptın, katil demeyecek miyiz ona? Katil diyeceğiz. Ona hain demeyecek miyiz ihanetini görünce? Hain diyeceğiz ama şimdi buradaki mücadelede maalesef biz birbirimizi suçlamaktan birlikte hareket etmeye fırsat bulamıyoruz. Bu terör örgütlerine karşı birbirimizi suçlama yerine birlikte hareket edersek bence Türkiye kazanır, terör örgütleri kaybeder. İnşallah bu KHK'lerdeki uzlaşma gibi bundan sonra da birlikte bir uzlaşma imkânı buluruz diyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım, çok sağ olun.