KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Az sonra bitireceğiz, sonlandıracağız. Öncelikle ben Sayın Hocama, İzmir ve Denizli Ticaret Borsasına teşekkür ediyorum. Ben de kısa kısa notlar aldım, birkaç konunun hem vurgusunu yapmak istiyorum hem de katkıda bulunmak istiyorum.

Bu, bilinçsiz ilaç kullanımı maalesef Türkiye'de sadece bağcılık sektöründe değil, Türkiye'nin tarımsal üretimde çok temel sorunu. İlacın geniş spektrumdan dar spektruma ve sadece belli bir hastalığa, sadece belli bir zararlıya yönelik ilaç kullanımı ve bunun da takip edilmesi. Ben yıllarca İzmir'de Ziraat Mühendisleri Odası Başkanlığı da yaptım üniversitedeki öğretim üyeliğim esnasında. Yıllardır söyleriz, Tarım Bakanlığımızın bu barkod uygulamasına geçti geçilecek, bayilere geçti geçilecek, yazılımlar geldi, yazılım ihaleleri yapıldı falan, getirildi, gitti geldi; hâlen böyle bir şeyin yeni olacağını duymuş olmak bile şu anda sevindirici. Bunun takibi mutlaka gerekiyor ama bilinçsiz ilaç kullanımının bir başka konusu daha var: Ruhsatsız ilaçların, merdiven altı ilaçların, piyasaya sürülen ucuz ilaçların önüne geçecek tedbirlerin de alınması gerekiyor; bir. İkincisi, barkod uygulamasıyla üreticinin üretim alanı ürün ve ilaç ilişkisinin yazılımlarla kontrol altına alınması ki dekara 100 gram ilaç uygulanacakken bunu... Yani bizde vardır o, antibiyotik 500 miligram verir, ya sen 1 gram al, çabuk etki yapar gibi, ilacı da öyle kullanır çiftçi, daha doğrusu öyle önerilir çiftçiye; 1,5 alır.

Şimdi, ondan sonraki çok temel bir başka sorun; bu hep dikkatten kaçmıştır, hep ilaç üzerine odaklanıldığı için -makineci olduğum için- makinenin ayarları yoktur, pülverizatörün, ilaçlama makinesinin. Dekara 100 gram atacağını bilse bile, deposuna suyu, ilacı koyar; o, 1 dekarda değil, 0,7 dekarda, 0,6 dekarda ilaç biter çünkü o ilacı fazlasıyla uygulamıştır alana. Bunun da farkında değildir, hadi gider bir daha ilaç alır.

Buradaki bir başka sorun -bu sorunun üzerinde yıllarca yine söz söyledik- bu ilaçlama makinelerinin, özellikle bu riskli ve ihracata yönelik ve bu kalıntı vesaire sorunları yaşadığımız bütün ürünlerde kullanılan makinelerin düzenli aralıklarla kalibrasyonlarının yapılması, meme değişimlerinin mutlaka yapılması ve uygulama normlarının düzenli olarak uygulanması çünkü her şeyi mükemmel yapıyorsunuz, makine bozuk olunca inanılmaz kötü bir sonuç çıkabiliyor.

Sayın Başkan, demin siz bir söz söylediniz pamuk konusunda: "Biz pamuktan vazgeçsek mi?" Bizde yüksek...

BAŞKAN - Yani rekabet edemedik.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Niye rekabet edemiyoruz Sayın Başkan? Yani, bakın bu her ürün için geçerli. Konumuz pamuk olmadığı için, her ürün geçerli. Bizim rekabet edemeyeceğimiz hiçbir ürün yok. Tropik iklim koşullarına yönelik ürünlerle rekabet edemeyiz ama bu subtropikal bölgemiz...

BAŞKAN - Kamil Bey, bir polemik yaratmak amacıyla söylemedim yani kimi zaman elyafından kimi zaman da maliyetinden dolayı özellikle Türki cumhuriyetlerdeki üretimden ve Mısır'daki üretimden...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Dünyanın en kaliteli pamuğu Türkiye'de üretilir.

BAŞKAN - Amerikan pamuğu vardı, Sayın Bakan da bilir yani konjonktürel de olabilir, o dönemler için bizim üreticimiz rekabet etme imkânı, fırsatı bulamadı, bir de sanayileşmesi, makineleşmesi vardı.

DENİZLİ TİCARET BORSASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI İBRAHİM TEFENLİLİ - Efendim, önceki dönemlerde öyleydi.

BAŞKAN - Önceki dönemlerde çok ciddi destekler verdiğimiz hâlde -ben hatırlıyorum, 2003-2004 yıllarında yine Parlamentodaydım, Sayın Maliye Bakanımız rahmetli Kemal Ağabeyi de çok sıkıştırmıştık, Ali Babacan Bey'i- o dönemlerde 40-50 kuruş yani o günkü parayla 500 liraya yakın bir para vermemize rağmen Gediz Havzası'nda üreticiye bunu tekrar ektiremedik. Yani neredeyse piyasa değerinin yarısına yakın bir destekleme vermemize rağmen. Bu, rekabet şansı olmadığından ya da rekabet etme imkânı bulamadığındandı; bunu söylemeye çalıştım.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - İşte Sayın Başkan, bizim rekabet etme şansımız var. Burada şunun altını çizmek istiyorum, kayıtlara da geçmesi ve yarın raporumuzda da bunun üzerinde durulması gerektiği için: Girdi maliyetleri yüksek -buradaki her konuşmacı en azından buna kısmen veya özellikle değindi- ilaç giderleri yüksek. Bilinçsiz kullanımın dışında maliyetleri yüksek, birim alan maliyetleri yüksek.

Siz ölçek ekonomisinden bahsettiniz, gerçeğimiz ortada, Türkiye 60 dönüm ortalama işletme büyüklüğünde bir ülkeyken, siz bu gerçeği yok sayıp, bu gerçeğe bağlı maliyetleri düşürecek önlemleri almazsanız, tabii ki o üretici biter, yok olma noktasına gider. Maliyetlerin, ilaç, gübre, mazot... Yani bu mazot desteği yüzde 50 uygulamasına... İnşallah ödemeler de gerçekleşir.

Şimdi, üretim maliyetine baktım ben, bilimsel bir rapor var; Süleyman Demirel Üniversitesinin ekonomi kongresinde sunduğu üzüm üretim maliyetleri Ticaret Borsamızın ortaya koyduğu rakamlarla bire bir aynı.

BAŞKAN - Görüşeceğiz, özelde de Pınar Hanım'dan onun detayını isteyeceğim, takipçisi de olacağım.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Gerek yok, ben size hemen burada söyleyeyim: Bu Süleyman Demirel Üniversitesi Ekonomi Kongresi'nde, organik sultani çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde klinoptilolit mineralinin uygulamasının, bunun geleneksel üretimle karşılaştırılması yönünde bir maliyet analizi yapılmış, bu maliyet analizinde çekirdeksiz kuru üzümde geleneksel uygulamadan bahsediliyor -başka mineral uygulamasını falan bir kenara bıraktım; 2016 yılı Mayıs ayının bir yayını bu- 2,87 lira 1 kilogram kuru üzüm maliyeti; bilimsel rapor, Süleyman Demirel Üniversitesinde Ekonomi Kongresi'nde sunulan bir rapor. Dolayısıyla siz, o işletmeyi işletme olarak görüp çalışanlarına da "Ya, bunlar zaten tarla sahibi, bunun işçilik maliyeti mi olur?" derseniz, arazi kirasını dikkate almazsanız, o makinelerin amortisman giderlerini dikkate almazsanız, tesisin amortisman giderlerini dikkate almazsanız ya da bunu yok sayarsanız, sadece kullanılan girdileri aldım; dekarı bu kadar, gübresi, mazotu, ilacı, ondan sonra, verimi bu kadar, kilogram maliyeti budur." derseniz tabii arada bir fark olur ama bunlar bütün tarım ekonomistlerinin ekonomik maliyet analizlerinde arazi kirası da dâhil, faiz de dâhil, efendim, işçilik giderleri de dâhil, kullanılan alet, makinaların amortisman ve bakım-onarım ve benzeri giderleri de dâhil dikkate alınmak zorundadır.

BAŞKAN - Eyvallah, itirazım yok ama amortisman hesabı şöyle yapılır: Ben iktisat okudum...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Doğru hat amortisman yöntemi genelde uygulanır bütün bu analizlerde.

BAŞKAN - Şimdi, şu masanın ve sandalyenin amortismanı elli yıl sürmez Kamil Beyciğim, bunu söylüyorum. Bunu tekrar tekrar maliyete yansıtırsanız gerçekçi olmaz, inandırıcı olmaz. Katılıyor musunuz?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bir amortisman gideri... Siz iktisatçı olduğunuz için...

BAŞKAN - Yo, iktisat okudum, iktisatçı değilim ama iktisat okudum.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - İktisat okuduğunuz için ama ben de tarım mekanizasyon planlaması dersi veren bir üniversite öğretim üyesi olduğum için söylüyorum, bir makinanın amortisman giderini o makinanın satın alma fiyatından hurda değerini düşersiniz, onu yıllara bölersiniz -doğru hat amortismandan bahsediyorum- ömrüne bölersiniz yıl olarak, yıllık amortisman gideri... Basit bir şekilde tablo budur, bu uygulanır, tarım ekonomistleri onun başka detayına girmez. Bu amortisman giderini uygulamak zorundasınız ve makinaların ömür değerleri de dünya literatüründe ortaya konmuştur. Bizim ülkemizde makinalara amortisman giderinde çok daha fazla, yirmi yıla kadar varan ömürler biçilir. Yani ben şu nedenle bu sözü alıp bu vurguyu yapmaya çalıştım: Sonuçta bu Komisyon çalışmalarının sonuna geldiğimizde bu konu tekrar gündemimize gelecek; üretim maliyetleri ne oluyor, ne bitiyor, burada üreticinin maliyet konusunda bir problemi var mıdır yok mudur? Bence vardır ve bunun üstüne de gitmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.