KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlar, Adalet Bakanlığının değerli bürokratları, basın mensupları; hepinizi saygıyla ve hürmetle selamlıyorum.

Öncelikle raporu hazırlayan, düzenleyen, ziyarete katılarak emek sarf eden arkadaşlarımızın da emeğine sağlık diyorum.

Burada söyleyeceğim şeyler sadece yapıcı anlamda, kimseyi yerme vesaire anlamında değil.

Genellikle ring araçlarında yani şehirler arası transferlerde veyahut da cezaevine gidiş gelişlerle ilgili araçlarda işkencenin, kötü muamelenin olduğuna dair şikâyetler var. Raporda bununla ilgili -görebildiğimiz kadarıyla- açıklayıcı ve doyurucu açıklama göremedim fakat cezaevi idaresine, daha doğrusu Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne ben teşekkür ediyorum. Kendilerini aradım, dedim ki: Sizin araçlarınızda kamera kayıtları var mı? "Var." Kamera kayıtları polisin tüm araçlarında da var. Şimdi, kamera kayıtları niçin bu araçlarda var? Bu tür araçlarda nakil sırasında işkence ve eziyet, kötü muamelenin önüne geçmek ve bunu minimum seviyeye indirmek için konulmuş, hem Emniyet araçlarına hem cezaevi araçlarına. Yönetmelik böyle diyor, düzenlemesi bu. Konulmuş ama gelin görün ki arkadaşlar uygulamada bu kamera kayıtları araçlarda açılmıyor. Eğer araçlarda bu kamera kayıtları açılmış olsa, Sayın Başkan, bence bu şekildeki şikâyetler ne olur? Tersine çürütülmüş olur. Şimdi, bu anlamda benim Bakanlık görevlilerinden istirhamım şu: Bizlere en azından doyurucu bilgi verme açısından, gidilen bu 2 cezaevinden duruşmalara bugüne kadar ne kadar işte araçla götürüldü veya bu gidilen 2 cezaevinden de nerelere tutuklu ve hükümlü nakilleri oldu, bu nakillerle ilgili kaç sefer yapıldı, elinizde bu araçların kamera kayıtları var mı? Eğer kamera kayıtları yoksa, bunlar gerçekten kapalı bir vaziyette götürülmüşse bunun mefhumumuhalifinden çıkan mana ne? Demek ki orada istenmeyen iş ve işlemler olmuştur, hukuk dışı eylemlere insanlar maruz kalmıştır, bu yüzden kapatmışlardır, devre dışı bırakılmıştır, yoksa yani devlet tüm imkânı sunacak, bu paraya tabi değil, ekonomik şeyi yok, zaten tüm ekonomik masrafını devlet yapmış, araca zaten o kamera kaydını koymuş. Bu çok önemli bir husus, buna açıklık getirilmesini istirham ediyorum ben.

Bir başka konu, cezaevlerinde anneyle birlikte kalan çocuklarla ilgili Sayın Başkanım. Ben Komisyonumuzda çalışan arkadaşlara teşekkür ederim; bu valiliklerin bünyesinde kurulu bulunan insan hakları kurulları var, onların da raporları düzenli geliyor, o raporları ben aldım. O raporlarla karşılaştırma yaptığımız zaman, yine, orada da cezaevindeki çocuklar için sosyal faaliyetlerin artırılması anlamında bunlara vurgu yapmışlar, sırf araç gereç anlamında değil. Yine, aynı şekilde -raporda da gerçi var- deniliyor ki: "Bu spor alanları vesaireyle ilgili, sosyal aktiviteler açısından..." Orada da yine bu hususlar var. Yani mesela bu bahsettiğim benim 2017'nin raporlarında, bunlar olduğu hâlde... Aslında bunlar Bakanlığa da geliyor, Genel Müdürlüğe de geliyor. Yani Genel Müdürlükte bu şikâyetlerin üzerine niye gidilmiyor, bunu da ben kavramış değilim. Yani çünkü "check up" sistemi açısından bunun böyle kontrol edilmesi lazım.

Değerli Başkanım, vallahi kantinlerle ilgili -24'üncü Dönemden beri ben bu Komisyonun üyesiyim- hep biz bu sorunu yaşıyoruz. Kantinlerle ilgili mesele, tutuklu bulunan kadınlarla ilgili özel ihtiyaç malzemeleri yok, çocuklarla ilgili yok ve bu kantinlerde ürünlerin çeşitliliği çok az. Aynı zamanda, kantinde kimler çalışıyor? Mesela bu raporda yok, Sayın Metiner o konuyu çok iyi biliyor. Biz bir kantinde sorduk: Arkadaş, siz memur musunuz, yoksa burada tutuklu veya hükümlü müsünüz? Memur ama kantin memuru değil, aslında orada gardiyan olan arkadaşımızdı, gardiyan arkadaşımızı kantin memuru olarak kullanıyorlar ki orada bu arkadaşlarımızın zaten yeteri kadar şeyi yok, personel eksikliği ve sıkıntısı var, bunu da bir rayına koymak lazım.

Maltepe'yle ilgili, kamera kayıtları vesairesi, kuleler maalesef raporda eksik arkadaşlar. "Var." demişsiniz, gidin, bir de orada şifahen görüşün, ben ziyaretlere gittiğim için, o kamera kayıtları eski olduğun için, Sayın Başkan, görüntüleri flu, net değil. Ben onu Mecliste bir gün Adalet Bakanına da söyledim sözlü olarak, dedim ki: Ya, arkadaş, orada kamera kayıtları var, kamera kayıtları flu, tam net değil, net belirtmiyor, bunların yenilenmesi lazım. Aynı şekilde, yine, Maltepe'de şunu yaşıyoruz: Ziyarete gittiğiniz zaman, bu göz retinasının okunmasıyla ilgili, İngilizce konuşuyor: "Yaklaşın, uzaklaşın." Şimdi, vatandaşımız Türkçeyi zor öğrendi ya, bu programı Türkçe yapın arkadaşlar. Program orada İngilizce, 4 tane makine var, bunun 2 tanesi İngilizce, 2 tanesi Türkçe. Gidiyorsunuz, Silivri'de de aynı şekilde. Yani bu programın tekdüze olması lazım. Tamam, ben anlıyorum yani 4 tane kamera kaydının 2 tanesi İngilizce, Türkiye'de o kadar yabancı yok ki. Yani sordum "Ağabey, programı böyle yapmışlar, biz de müracaat ettik, bekliyoruz düzeltilmesini." dediler. Bunun bir an önce düzeltilmesi lazım.

Bir başka şey, bahsettiğimiz yine bu Maltepe ölçeğinde, mesela o göz retinasının okunması için -sizler mutlaka gitmişsinizdir yani denetim açısından gezmişsinizdir- orada engelli olan bir vatandaşın, çok özür dilerim, yani şöyle kalkabilmesi çok zor. Onun çünkü -adını söyleyin- bisikleti vesairesi alçak, ona yetişemez. Millet geliyor, 2 kişi, 3 kişi kaldırıyorlar, ancak öyle. Yani orada, Allah göstermesin, bir düşse, bir tarafı kırılsa kim bundan mesul? Oradaki çalışan personele diyecekler ki: "Sen niye kaldırdın, senin görevin bu mu?" Peki, orada çalışan memur yardımcı da olmasa diyecekler ki: "Ya, kardeşim, geldik ziyarete de bizi sokmuyorsunuz." Bu, kabul edilebilir bir durum değil yani erişimin çok rahat olması lazım. Gidiyorsunuz, büyük alışveriş merkezlerinde gayet rahat bu engellilerin o para kasasına girişinden tutun, şundan tutun erişebilecek bir vaziyetleri var yani bu yapılabilir bence, o kadar maliyeti vesairesi olan bir husus değil.

Maltepe 2 No.lu Cezaevinde o aradaki... Kışın gittiğinizde bakın, yağmurlar yağdığı zaman oradaki kamu görevlisi gidiş-gelişlerde su altında kalıyor, ziyaretçiler de su altında kalıyor, hele hele eğer bot yoksa komple o çoraplarınız ıslanmış olur. Orada su gideri doğru düzgün değil, o su gideri için de ben gayet rahat konuştum yine Adalet Bakanlığıyla, "Yapacağız." dediler ama maalesef bu sezon da bitmek üzere. Orada asfaltlama işinde bir eğim verilecek yani aslında pek fazla bir sorun değil, o eğimin doğru olmamasından kaynaklanıyor.

Raporda yazan arkadaşlarımız her yerde "mahkûm, mahkûm, mahkûm" yazmışlar, onların hepsi mahkûm değil ki arkadaşlar, mahkûm olanlar var, tutuklu olanlar var. Evet, rapor iyi ama özenli bir dil, üslupla kullanabilirsek kavramları yerli yerinde çünkü orada kavramları biz çok hoyrat kullanmışız.

MEHMET METİNER (İstanbul) - "Mahpus" deniliyor tutuklu ve hükümlülerin hepsini kapsayan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yok, o denilmiyor Sayın Metiner. Yani bilmiyorum, ben otuz yıllık hukukçu olarak -Başkanımız da hukukçudur- o anlamda yani tutukluya biz... O bir şey olur yani o kavram bence o kadar... Zaten hepsine "mahpus" demişsiniz, tutukluya mahpus da diyemeyiz arkadaş, tutuklu ayrıdır, diğer ayrıdır. Yani kavram kargaşası açısından onu net şey yapmak lazım.

Benim söyleyeceklerim bunlar, hele bu kamera kaydı çok önemli.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunarım.