KOMİSYON KONUŞMASI

LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu tasarıdaki maddeleri incelediğimizde gayet iyi niyetle hazırlanmış olduğunu tabii, görüyoruz ancak buradaki eleştirilerimi akademisyen olarak ve idari görevlerde yıllarca bulunan bir vekil olarak da yapmak isterim çünkü bazı şeyler yaşadık, gözlemledik ve çekincelerimiz var, bunu da akademisyenliğin bundan sonraki geleceği için söylemeyi görev bilirim.

Sayın vekiller, sayın Komisyon üyeleri; doktora ve doçentlik, akademisyenliğin en önemli iki aşamasıydı. Doktorayı geçtikten sonra yardımcı doçentliğe bir süreç başlar ancak taşra üniversitelerinde, küçük yerlerde akademisyen ihtiyacı çok fazladır ve doktorasını çalışarak vermiş, yeni yardımcı doçent olan arkadaşın üzerine çok fazla ders yükü biner, idari görev de verilir. Sonra o bir rehavete düşer ve bu şekilde doçentlik sınavı sürecine kadar gider. Geldiği zaman ders yükünden o kadar çok bunalmış ve idari görevler de yapmıştır ki -özellikle taşra örneği veriyorum size- doçentlik sınavında bilimsel olarak ondan çok fazla bir başarı bekleyemezsiniz. Şimdi, sadece bu taşra örneğini verdiğimde, küçük üniversite örneğini verdiğimde eğer doçentlik sınavını kaldırırsanız -doktorayı sadece bir baraj gibi kullanıp- bu kişilerin yayımlarının yeterli bulunduğu aşamada doçentliğe gitmesini ve bilimsel olarak da kendisini yetiştirme gereğini bile hissetmemesini sağlayabiliriz ve bu doğru değil.

Doçentlik sınavı çok önemli bir aşamaydı. Profesör olmakta bir şey yok, profesör olunur, siz doçent olabilin yeter ki. Beş yıl geçer, yayım yaparsınız, profesör olunur ama doçent olmak çok önemli bir şeydir, doçentlik sözlü sınavı. Çok sayıda jüriye girdim, doçentlik sözlü jürisine girdim. Aday bilimsel olarak o kadar yetersiz ki geldiği zaman -yani bazılarından bahsediyorum; benim alanım da finans bu arada- yardımcı olmaya çalışıyorsunuz kendisine bir şekilde. İkinci defa gelmiş, üçüncü defa gelmiş, dosyayı yakacak. Yardımcı olmak için yayımlarından sormaya başlıyorsunuz Sayın Bakanım ve yayımlarından bilgisi yok. Yayımı kendisinin yapmamış olduğu ya da belli yerlerinde yer almış olduğu... Tabii, ben genelleştirmiyorum ama bu örnekleri ben girdiğim doçentlik sınavlarında jüri olarak, çok fazla yaşadım.

Şimdi, bu şekilde doçentlik sınavını kaldırdığınız zaman öncelikle ne olur? Şaibeler artar. İkincisi, bilimsel olarak yeterlilik kazanmadan bir akademisyeni yükseltmiş ve bu toplumdaki öğrencilerin karşısına bir öğretim üyesi olarak, yetersiz olarak çıkarmış oluruz.

Bir başka nokta da şu anda hâlen dışarıdan tez yazanların ya da yazdıranların -hatta yazdıran öğretim üyeleri bile var diye duyuyoruz ya da bu tür şirketler var, reklamları filan da var- bunların önünü kesememişken böyle bir uygulamaya geçilirse bunları daha da çok artırmış oluruz yani artık büyük puntolarla reklamlar yaparlar, böyle bir sektörü de geliştirmiş oluruz. Bu son derece yanlış olur.

Ben doçentlik sınavının kaldırılmasına yani doçentlik sözlü sınavının kaldırılmasına kesinlikle karşıyım. Bunun olması lazım. Bilimsel yeterliliğin sadece yayımlarla değil, sözlü sınavla ölçülebileceğini düşünüyorum.

Diğer taraftan, daha önce YÖK'te yaptığımız toplantıda dile getirdiğimiz bazı noktalar, onlar düzeltilmiş. Mesela eserleri inceliyor, doçentlik unvanı veriyor. Önceden unvan vermiyordu. Tabii, ben sözlü sınav olmadan bu unvanın verilmesini de asla yeterli bulmuyorum, daha sonra üniversitelere bırakılmış olmasını da yeterli bulmuyorum. Özerklik diyoruz. Evet, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak üniversitelerin özerkliğini isteyen kişileriz, her zaman bunu savunuyoruz ama rektörü bile üniversite tarafından seçilemeyen... Şu anda belli bahaneler söyleniyor, geçmişe dönük birbirlerine husumetler oluşuyor, şu, bu. Bunların önüne geçilebilir, kriterler konabilir ama şu anda rektörünü bile seçemeyen bir üniversitenin özerkliğinden bu şekilde bahsedilemez. Üniversitelerin siyasetten arınmadığını düşünmüyorum. Şu anda siyasetten arınmadan rektörlere bırakılan böyle bir sistemin doğru olmadığını düşünüyorum. Üniversitelerin henüz FETÖ'den de arındığını düşünüyorum, samimiyetle de bunu ifade etmek isterim. Her üniversite için söylemiyorum ama şu an üniversiteler buna hazır değiller. Sözlü sınav kaldırılmamalı ve Üniversitelerarası Kurul sözlü sınavını yapmaya devam etmeli. Evet, sorunlar var mıdır? Sorunlar vardır. Bu sorunlar kaldırılabilir, bu sorunları ortadan kaldırabiliriz ama sözlü sınavı kaldırdığınızda ortaya çıkacak sorunları aşmak çok daha önemlidir, çok daha zordur ve geleceğe ait birtakım yanlışlıkları da beraberinde getirecektir.

Şimdi, siyasi olarak bir şey söylemek isterim. Bunun yeri aslında değil artık, bu çok geçti ama ben... Bu ülkede bir Millî Eğitim Bakanlığı var, YÖK var. Eğer yardımcı doçentlik kaldırılacaksa bunun haberini Millî Eğitim Bakanımızın ağzından duymak isterim ya da yardımcı doçentlik kaldırılacaksa YÖK Başkanından ya da sınav sistemi değiştirilecekse, TEOG kaldırılacaksa Millî Eğitim Bakanından duymak isterim. Bunu da her zaman eleştiriyoruz, eleştiriyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Genel Başkanı tarafından değil, Millî Eğitim Bakanı tarafından bu haberlerin paylaşılması ve bu çalışmaların yapılması çok daha doğrudur. Bu, olayın siyasi boyutu ama biz önümüzdeki çalışmaya bakacağız. Yardımcı doçentliğin kaldırılması konusunda... Zaten burada bir kaldırılma haberi bence yanlış yani kaldırılmadı, adı değiştirildi. "Doktor öğretim görevlisi"ydi önce, YÖK'te bizimle toplantı yapıldığında ama çok eleştiri gelmişti, sonra "doktor öğretim üyesi" oldu. Yani değişen de bir şey yok, "yardımcı doçentlik" ifadesi kalktı. Kamuoyunda şu anda sadece bu ön planda Sayın Bakan. Doçentlik sınavının kaldırıldığı çok fazla duyulmadı, kamuoyu tarafından çok fazla bilinmiyor ama biz o süreçleri yaşayan kimseler olarak doçentlik sözlü sınavının kaldırılıyor olmasını ve sadece yayım kriteriyle doçent yapılıyor olmasını, tekrar söylüyorum ki doğru bulmuyorum.

ÖYP konusunda -çok zaman almamak için- Ceyhun Bey'in söylediklerine katılıyorum. Daha sonraki zamanlarda ÖYP'yle ilgili ben de birtakım şeyler ifade edeceğim. Başka konular da var ancak herkes de konuşacak zannediyorum. Çok da süre almak istemiyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.