KOMİSYON KONUŞMASI

GAYE USLUER (Eskişehir) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Hem bana hem Sayın Aytuğ Atıcı'ya atfedilen konuşmalar oldu, o nedenle söz aldım, yoksa yasaya ilişkin görüşlerimde bir ilave yok, değişiklik de yok.

Şimdi, burası bir aile değil. Aile içinde kararlar çok büyük hoşgörüyle alınır, yanlış kararlar aileyi bağlar yani 4 kişi, 5 kişi oturur, bazen yanlış olduğunu bile bile babanın sözüne uyulur, annenin sözüne uyulur -aile içi başka faktörler- ama orada alınan yanlış karar o 5 kişiyi, 6 kişiyi bağlar. Burası aile değil. Biz, burada her birimiz, iktidar partisi de muhalefet partileri de milletten alınan yetkiyi temsil ediyoruz. dolayısıyla bizim burada aldığımız yanlış kararlar ülkenin geleceğini bağlar, bu ülkede yaşayan 80 milyonu bağlar. Dolayısıyla ben burayı... Hani tabii ki saygı en temel olan, sevmeyebiliriz birbirimizi -keşke sevsek, o daha da iyi olur- ama burada birlikteliğin en önemli olmazsa olmazı saygının olmasıdır. Sevgi olduğunda tabii iş büyür, çoğalır, işlerimizi daha kolay çözeriz. Ben bu anlamda Sayın Millî Eğitim Bakanımızla ilişkilerimiz, YÖK Başkanımızla ilişkilerimiz saygı ve sevgi temelli olduğu için tabii bunu çok önemsiyorum ama sevginin olmaması da bir eksiklik değildir, saygı olunca zaten kötü bir şey olmaz.

Şimdi, burada "Eskiden şu oluyordu, şimdi bu oluyor, o iyi miydi..." Eskiden kötü şeyler olmuş olabilir, bin kere de haklı olabilirsiniz ama eskiden kötü şeylerin olması bugün de onların karşılığında birtakım kötü şeylerin olması gerekliliğini doğurmaz. Yani biz bugün burada ne için bulunuyoruz? İyiyi oluşturmak, ortak aklı, ortak iyiyi oluşturmak için bulunuyoruz. Dolayısıyla bu konuda hemfikir olmamız gerekiyor.

Şimdi, akademik eğitim elit kesimin sorunu değildir, böyle bir şey yok. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız, bu ülke kimlerin çocuklarını milletvekili yaptı, bu ülke kimlerin çocuklarını başbakan yaptı, cumhurbaşkanı yaptı. Hepimiz, geldiğimiz ailelerimizden, onlardan daha ileri, daha ön durumdayız. Dolayısıyla "Akademi elit kesimin sorunudur, varlığıdır." gibi bir şey doğru bir tanımlama değildir, bunu düzeltmek istiyorum.

Şimdi, kalite çok yayın anlamına gelmemektedir. Yani 100 tane yayını olur, 1 tane projeden 10 tane yayın üretmiştir, 1 tanesini de profesörlük takdim eseri yapmıştır. Kalite yayın sayısıyla değil, yayınlanan yayınların içeriğiyle ilişkilidir. Sayın İsmet Uçma konuştu ve uçtu.

BAŞKAN - Nefes arasına çıktı, nefes alacak, gelecek.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Bu anlamda, Afet İnan örneği güzel bir örnek ama içerdiği mesaj açısından talihli bir örnek değil. Evet, Afet İnan cumhuriyet tarihinde cumhuriyetin ilk tarihçisi, cumhuriyetin ilk sosyoloji profesörü, Türk Tarih Tezi'ni ortaya koyan kişi, 1955-1979 yılları arasında Türkiye Millî Komisyonunda Türk Tarih Kurumunun temsilcisi ve bugün 21'inci yüzyılda... Bakın, cumhuriyetin kuruluş yıllarından, o dönemde yapılan 16 yayından bahsediyoruz. Onun için İsmet Uçma'nın verdiği örnek, hem gururlandırdı Türkiye'nin çok önemli bir ismini örnek verdiği için ama veriş şekli doğru olmadığı için keşke burada olsaydı diyorum.

Şimdi, taşra üniversitelerini küçümsemek diye bir şey yok. Taşra üniversitelerini çok önemsiyorum, önemsediğimiz için konuştuklarımız, işaret ettiklerimiz. Bir binanın kapısına "üniversite" yazmakla o binanın içi üniversite olmaz, bir binanın kapısına "fakülte" yazmakla orası fakülte olmaz. Üniversiteleri üniversite yapan, fakülteleri fakülte yapan, oradaki öğretim üyeleri, insan kaynağı, oradaki öğrenciler, yardımcı insan kaynağı; bütünü birleştiğinde üniversite olabilir, bütünü birleştiğinde fakülte olabilir. "Çok şükür her yere üniversite açıyoruz, orada da tıp fakültesi var." demek iyi bir tanımlama değildir. Bakın, ben tıp fakültesinde okurken bir anatomi dersi aldık ki insan vücudunun her bir noktasını tek tek inceleyebilecek kadavraların olduğu bir süreçten geçtik ama bugün tıp fakültesi öğrencileri, insanı tedavi edecek tıp fakültesi öğrencileri kadavrasız eğitim görüyorsa demek ki bu şekilde bir tıp eğitiminden iyi hekim çıkmaz, geleceğimizi, kendimizi emanet edeceğimiz iyi hekimler çıkmaz. Amaç çok üniversite açmak değildir, amaç çok fakülte açmak değildir, amaç her yere tıp fakültesi açmak hiç değildir; amaç iyi eleman yetiştirmektir. Bu, ara eleman olabilir, üst eleman olabilir ama her ne yapıyorsak en iyisini yapmaktır. Üniversite ve fakülteler ihtiyaç, istihdam ve yeterlilik ölçütleriyle açılmalıdır. Yani sizin o elemana ihtiyacınız var mı? Artı, o elemana o eğitimi verecek kadrolarınız var mı? Bunları düşünüp açacaksınız. Bina var zaten, bir sürü bina var ama kapısına "üniversite" "fakülte" diyebilmeniz için bunlar olmazsa olmazlardır.

Şimdi, biraz önce bir arkadaşımız dedi ki: "Doktora en önemlisidir yani doktora doçentliğin ve profesörlüğün de üstündedir." Değil. Doktora çok önemli bir basamaktır, bunu yüzde yüz kabul ediyorum ama doktoradan sonra da önemli basamaklar vardır. Bakın, ben tıp fakültesi mezunuyum ama Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde master yaptım, doktora da yapacağım. Ama ben şimdi kendimi Siyasal Bilgiler Fakültesindeki profesör hocayla eş göremem, kusura bakmayın yani doktorayı aldıktan sonra "Ben aynı zamanda siyaset bilimi profesörüyüm." de diyemem. Üniversite öğretim üyesi kimliğimiz nedeniyle bizlere aslında direkt doktoraya giriş imkânı da var yani ben master yapmaksızın direkt Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde siyaset bilimi doktorası yapabilirdim ama bakın, ALES sınavına girdim, mülakata girdim, masteri yaptım, doktora için yeni bir süreç var ve bunların her biri ayrı akademik basamaklardır, her bir basamak çok değerlidir Türkiye'nin geleceği olduğu için.

Yine, Sayın İsmet Uçma mı dedi, bilmiyorum, beni en çok seviyor gibi yaptı ama saygının olduğundan eminim.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Gerçekten çok seviyorum, soyadımı değiştireceğim ama uçtuğumu söylemişsiniz.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Burada olmadığınız için... Hocam, değiştirebilirsiniz, siz de uygun bir soyadı bulursunuz.

BAŞKAN - Gaye Hanım, vakit çok ilerledi, bir arkadaşımız daha söz istiyor, öğle arası vereceğiz. Lütfen, kişiselleştirmeden...

GAYE USLUER (Eskişehir) - Tamam Sayın Başkan.

Yayından bahsetmişken 21'inci yüzyılda neredeyiz? Vallahi "On beş yılda nereye geldik?" dedi bir arkadaşımız, bir bakın ama daha yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanı Boğaziçi Üniversitesine dedi ki: "Bu ne ya, böyle üniversite mi olur? Burada ne yapılıyor?" Demek ki on beş yılda yapılanları Sayın Cumhurbaşkanı da beğenmiyor. Bir arkadaşımız da dedi ki: "Teşhis doğru, tedavi de doğru; bunu yapalım." Teşhis yanlış çünkü teşhisi koymak için... Teşhis araçları çok çeşitlidir. Örneğin, hastanın hemoglobinine bakarsınız, hemoglobini düşükse dersiniz ki: "Vay, anemisi var. Hemen bir anemi tedavisi yapayım." Burada teşhis doğru değildir, evet, hastanın anemisi vardır ama hastanın kansızlığa neden olan gerçek nedeni nedir? Yani burada akademiyle ilgili bir teşhis yapmak istiyoruz, evet ama teşhis parametrelerimiz çok fazla. Biz tek bir parametre, tek bir istek, tek bir hedef üzerinden teşhise gidiyorsak eğer vallahi hekim kimliğimle diyorum ki: Hem teşhis yanlış hem tedavi yöntemi yanlış, hasta ölür, akademi ölür, üniversite ölür; buradan iyi bir sonuç çıkmaz. Bu söylediklerim saygı sınırları içerisinde.

Siz yoktunuz Sevgili Uçma, dedim ki: "Bizim burada olmazsa olmazımız saygı koşuludur." Ama birbirimizi sevdiğimizde daha da güzeli oluyor çünkü sevgi iletişimi kolaylaştırıyor, saygı iletişim ortamını hazırlıyor. Buradaki amaç, hepimiz, ülkemiz için ortak iyi. Yoksa Gaye'nin iyisi, Sayın İsmet Uçma'nın iyisi, değerli teknik üniversite mezunu...

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Mustafa Ilıcalı...

GAYE USLUER (Eskişehir) - Mustafa arkadaşımın, kusura bakmayın lütfen.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Benim eksiğim, iki yıldır kendimi tanıtamamışım.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Yok, kusura bakmayın, benim eksiğim, öyle olur mu? Hepimiz zorlanıyoruz ortak iletişim kullanmada.

Burada amaç, Gaye'nin iyisi değil; burada amaç, ülkenin ortak iyisi ve ortak akademik bakış açıları.

Afet İnan çok güzel bir örnekti ama 16 yayın bazen 160 yayından daha değerlidir çünkü yayınların içeriğidir önemli olan, sayısı değildir Sayın Uçma.

Teşekkür ederim.