| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2099) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 07 .02.2018 |
GAYE USLUER (Eskişehir) - Biz Sayın Ceyhun İrgil'in grubumuz adına vermiş olduğu önergeye ilave olarak mutlaka yabancı dil sınav şartının devam etmesi ve 1'i üniversite dışından olmak üzere 3 kişilik jüri tarafından bilimsel olur raporuyla doktor öğretim üyelerinin atanması gerektiği konusunda da bir önerge verdik. Buradaki bütün kaygı, rektörlerin birtakım baskılar altında kalarak atamaları yapacakları kaygısıdır. Bugün ve dün değişik zamanlarda rektörlerin baskı altında nelere imza attıklarını hepimiz biliyoruz, çoğumuz öğretim üyesiyiz, kendi ana bilim dallarımızda dahi yaşadıklarımızı herkes kendisi biliyor. Dolayısıyla "O yapardı, bu yapmazdı." "Sayındı, değildi." Bu tartışmalar doğru değil. Bugün çıkarttığımız yasalar, bugün ve yarın, her zaman kaygı uyandırabilir, her zaman bu yasaların sonucunda yanlışlar yapılabilir. Bizim amacımız, bugün ve yarın yanlış yapılmasının önüne geçilmesidir.
Bakınız, rektör atamaları eskiden de Cumhurbaşkanının onayıyla oluyordu ama üç aşamalı bir atamadan bahsediyorduk. Yani, beğenelim beğenmeyelim bir seçim aşaması, beğenelim beğenmeyelim YÖK'te bir sıralama süreci, beğenelim beğenmeyelim Cumhurbaşkanlığında sonuçlanan bir süreçten bahsediyorduk. Bakın, bugün rektör atamalarında sadece o üniversitede çalışmakta olan öğretim üyeleri değil, Türkiye'nin dört bir yanından profesörler o üniversitede rektör olmak için başvuruyorlar. Çok yakın zamanda -üniversitenin adını unuttum- rektör olabilmek için başvuran profesör sayısı 150 idi. Sayın Cumhurbaşkanı hangi kriterlerle, hangi kriterlere dayanarak, hangi objektif kriterlerle bugünkü Sayın Cumhurbaşkanı, yarın yarınki Sayın Cumhurbaşkanı... Fark etmiyor. Hiçbir objektif kriterin olmadığı bu atamadan nasıl bir bağımsız sonuç bekleyebiliriz? Böyle bir objektiviteden uzak atama sonucunda rektörlerin, yardımcı doçentlik ilanında, yardımcı doçentlerin atanmasında nasıl bağımsız davranabileceklerini düşünürüz?
Sayın Hocam diyorsunuz ki: "Ana bilim dallarına soruluyor, bölüme soruluyor." Vallahi işlerine geldiği gibi yapıyorlar, hele son üç seneden, dört seneden beri rektörler ana bilim dalına diyorlar ki: "Şu kişiyi bölümünüze yardımcı doçent olarak alacağım." Ana bilim dalı başkanı "Efendim, bizim ihtiyacımız yok." veya "Ben bu kişiyi istemiyorum, başka bir kişiyi tasarruf etmek istiyorum." dediğinde de -mutlaka biliyorsunuz- burada öğretim üyesi olup da buna "Hayır." diyecek kimse yoktur. Rektörler diyorlar ki: "Kardeşim istesen de istemesen de bu kişiyi alıyorum." Nokta.
Şimdi, var olan bir durumu meşruiyet ve genişlik kazandırıyor bu yapacaklarımız. Hiçbirimiz, çalıştığımız, yıllarca çalıştığımız, kaygılar duyduğumuz öğretim üyeliğine bu şekilde bir zedelenme gelmesine müsaade etmemeliyiz. Rektörler de sonuçta buradaki başka üniversite profesörlerinden farkı olmayan kişiler. Hiçbir objektif kriterle seçilmiyorlar, mevcut Cumhurbaşkanının iki dudağının arasında, kriter ne belli değil, atama niye yapılıyor belli değil, yarın görevden alınır mı belli değil. Böyle bir yetki donanımı vermek akademi camiasına verilecek en büyük zarardır. Mutlaka yabancı dil sınav şartı kalmalıdır, 3 kişilik bilim jürisi kurulmalıdır, bunların oluruyla atama yapılmalıdır ki yargı yolunun da önü kapatılmasın.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Usluer.