| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .12.2014 |
AYŞE ESER DANIŞOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi konu nükleer olunca tabii tartışmalı pek çok güvenlik meselesi de gündeme geliyor, akla geliyor. Burada biraz önce bize dağıtılan Bakanlığımız kitapçıklarına Ali Bey atıf yaparken bu işte sadece kapısında oturanın göreceği zarardan bahsetti. Burada bahsedilen endişe, tehlike nükleer santralin kapısına gidip oturmak, ne kadar zarar görürüz meselesi değil tabii. Burada hepimiz biliyoruz ki yaşanan faciaların gelecek nesiller ve doğa üzerinde telafisi mümkün olmayan zararları var. Bu nedenle çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor bu nükleer santral meselesinin. Burada tabii bizim ülkemizde seçilen yerlerin deprem bölgesinde, fay hattında olması da ayrı bir endişe konusu. Biraz önceki açıklamalardan yeni denenecek bir teknoloji olduğu da anlaşılıyor. Bu güvenlik konusu son derece endişe vericidir diye düşünüyorum.
Bu Fukuşima olayından sonra Avrupa Komisyonu Avrupa'daki tüm nükleer reaktörlerin stres testine tabi tutulmasını istedi ve buradan çıkan sonuçta da Avrupa'daki santraller büyük ölçüde güvenli bulunmadı. En güvensiz bulunan yer de Fransa olarak açıklandı. Bunun üzerine zaten birçok ülke kapatma kararı aldı. Almanya mesela takvime bağladı, çeşitli ülkeler çeşitli önlemler alıyorlar. Japonya'ya baktığımız zaman yine bu faciadan sonra 54 reaktörün 52'sinin kapatıldığını biliyoruz. Yani bugünkü ya da dünkü basında yer aldı zannediyorum, aktif olan son reaktör de bakım için Japonya'da kapatılmış. Dolayısıyla enerji açığımızın kapatılması konusunda tabii ki hemfikiriz ama bu endişeleri de dile getirmek gerekiyor.
Bir uluslararası göstergelere baktığımız zaman Türkiye'de üretilen elektrik enerjisinin yüzde 2,5'unun rüzgâr ve güneş enerjisinden kaynaklandığı görülüyor. Hâlbuki aynı güneşi alan İspanya'da bu yüzde 19'un üzerinde. Enerji Bakanlığımızdan bir görüş almak isterim. Bu alana neden daha fazla teşvik ve destek vermiyoruz, hemen daha bu olmadan nükleere giriyoruz?
Şimdi bu anlaşmaya baktığımız zaman şimdi 19/7'de "Taraflar uygulama anlaşması müzakereleri sürecince projenin Türk mevzuatlarında bulunan ilgili gerekliliklere ek olarak uyması gereken çevresel güvenlik ve sosyal kılavuzlarını görüşecektir." diyor. Şimdi burada bizim mevzuatımız açısından Anayasa'nın 56'ncı maddesiyle zaten çevreyle ilgili hükümler belirlenmiş durumda ancak Elektrik Piyasası Kanunu'nda da gördük, çevre için 2018 gibi bir uyum tarihi verildi. Şimdi bu gibi avans süreler tabii ki çevre için potansiyel tehdit unsuru teşkil ediyor. Bu santraller için de ÇED muafiyeti meselesi var. Bir de bunu bir izah ederseniz sevineceğim.
Şimdi, madde 21'de de "Kullanılmış yakıt ve radyoaktif atık yönetimi" başlığı var. Şimdi, burada "Türk mevzuatıyla uyumlu gerekli önlemler alınacaktır." deniliyor. Şimdi, bu nükleer atık meselesi bütün dünyanın, Amerika dâhil, başa çıkamadığı çok önemli bir sorunu. Şimdi, Atom Enerjisi Kurumu sayfasında Türkiye'nin konuyla ilgili imzaladığı anlaşmalarda atık yönetimiyle ilgili anlaşma konusunda süreç belirsiz göründü. Bu atık meselesi enerji santralinin kendisi kadar yani bahsettiğim güvenlik meseleleri kadar önemli bir konu. Bu atıklarla ilgili ve hatta ömrü tamamlandıktan sonra söküm meselesiyle ilgili bir öngörü var mıdır?
Bir diğer konu, 23'üncü maddede bir gizlilik meselesi var. Bu gizlilik konusu tereddüt yaratmaktadır. Gizli bilgi kapsamına alınacak olan kişiler, raporlar, operasyonların gizli tutulma gerekçesi açıklanmıyor. Bir de bu noktada bir açıklama rica edeceğim.
Teşekkür ederim.