| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 21 .02.2018 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sanıyorum tarihe not düşmek için ve de burada yapılan tartışmalarda nelere dikkat çektiğimizi ortaya koymak için konuşuyoruz. Burada değerlendirilmesi gereken iki önemli konu var, bunlardan bir tanesi, düzenleme yaptığımız konuyla ilgili olarak Anayasa'mızda yer alan hükümler; bir diğeri de yürürlükte olan hükümler. Şu anda İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun yani 5651 sayılı Kanun'umuz var. Özellikle bu kanuna eklenen 8/(a), 9 ve 9/(a) maddeleriyle şu anda konuştuğunuz konuların hemen hemen tamamı müeyyide altına alınmış durumda. Onun ötesinde, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun var. İşte, şu anda görüştüğünüz 73'üncü maddeyi bu kanuna ek madde olarak düzenliyorsunuz, bu kanuna ek yapıyoruz.
Peki, 5651 varken niye yeniden 6112'ye dönüyoruz? Bunun bir tek nedeni var -ki ikisinin arasındaki en temel farklılık da bu- bu şekilde internet üzerinden yapılan yayınlar için de biz lisans uygulaması getiriyoruz. O lisans uygulamasının peşinden de birtakım müeyyideler geliyor tabii ki.
Değerli milletvekilleri, lisans uygulaması ne demek? Lisans uygulaması, paylaşılan alanlardan herhangi birisinden yararlanmak üzere verilen izin demek yani bir radyo yayını yapıyorsanız, televizyon yayını yapıyorsanız size bir frekans veriyorlar, bu frekanslar sınırlı, sınırsız değil. Sınırlı bir şeyi paylaştırırken de diyorlar ki: "Ayda 20 küsur bin lira olmak üzere yılda 260 bin lira para ödeyeceksiniz, lisansın bedeli budur." Böylece sınırlı alanı kullanmaya kalkan bu tür yayınları yapanlar bir bedel ödüyorlar. Peki, internet ortamında frekans var mı? İşte o yok, internette frekans diye bir şey yok. Olmayan bir şeyin lisansını vereceğiz bu kanunla biz, olmayan bir şeyin lisansını vereceksiniz. Peki, bedeli ne olacak? İşte onu da bilmiyoruz, bu konuda herhangi bir yetki de vermiyoruz ilgili kuruluşa ya da belirli bir sınır da tanımıyoruz yani aynen televizyon ve radyolara yapılan uygulama gibi olursa, örneğin televizyon gibi olur ise zaten bu olay otomatik olarak, kendiliğinden yasa çıktığı anda bitecek. İnternet üzerinden yayın yapan bu tür bireysel girişimlerin veya kurumsal girişimlerin yılda 250 bin lirayı bulan frekans ücretlerini ödemesi, lisans ücretlerini ödemesi zaten hayal. Demek ki neyle uğraşıyormuşuz? Bu olayı başından kesmek, yayın nedeniyle herhangi bir zararlı yayın ya da buralara sınırlama getirilmesini sağlayan amaçlardan herhangi birisinin gerçekleşmesi nedeniyle sınırlama getirmiyoruz, baştan olduğu gibi kesin olarak bu olayların yapılmasını engelliyorsunuz. Bizim Anayasa'mızın 26'ncı maddesi düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini çok net bir şekilde düzenledikten sonra, sınır tanımaz bir şekilde, radyo, televizyon, sinema ve benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasını buna engel olarak görmüyor. Demek ki bir izin sistemine bağlanacak. Bağlanabilir, bağlansın da; nitekim bağlanmış da zaten 5651 sayılı Kanun'la. Peki bu konuda bir sınır var mı?
O zaman geçiyorsunuz Anayasa'nın 13'üncü maddesine. Anayasa'nın 13'üncü maddesinde temel hakların sınırlandırılmasıyla ilgili olarak birtakım ilkeler var. Son olarak orada "ve"den sonra der ki Anayasa'nın 13'üncü maddesi, "bu şekildeki sınırlandırmalar ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." Yani sınır getiriyorsanız ölçülü olacaksınız. Nereye gittiği belli olmayan, nereye konduğu belli olmayan, hiçbir şeye dayanmayan sınırsız bir yasaklama getirmeye kalkıyor iseniz bu, 13'üncü maddeye aykırı oluyor. Sınırlama tamam, 26'ncı maddeyle böyle bir şey yapıyorsunuz, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini kanunla düzenleme hakkını kullanıyorsunuz ki zaten kullanmışsınız yani bunun için ilave bir şey yapmaya gerek yok ama buna karşılık da ölçülülük ilkesiyle asla bağdaşmayacak, Anayasa'ya bu açıdan tamamen aykırı olan inanılmaz geniş birtakım düzenlemeler yapıyorsunuz. Mademki böyle bir şey yapıyoruz ki bütün ülkeler bunları yapıyorlar, bu konuda sınırlamalar var, evet, o konuda sınırlamalar var, ahlaka mugayir, bunun gibi, terörle ilgili, vesaireyle ilgili dünya kadar yayının önüne geçme hakkına sahip bu ülkeler. Ancak, bunu, bunlarla hiç ilgisi olmayan kişileri ve kurumları, olayları kapsayacak şekilde, 13'üncü maddeye aykırı bir şekilde yaparsanız bu kanun olmaz. Elinizde iki kanun var, duruyor. Burada yazılanların hepsi onların içerisinde de var, o da tamam. Mümkün olmayan bir şeyi mümkün gibi yapıyorsunuz. Frekansınız yoksa lisans veremezsiniz, neyine lisans vereceksiniz. Sadece kişileri inceleyeceksiniz. "Tamam, sen uygun çocuksun veya uygun yatırımcısın ya da uygun kurumsun, hadi buyur, yayın yap." diyeceksiniz ya da birilerine diyeceksiniz ki "Bir dakika, bir dakika, ben seni bir inceleyeyim bakayım. Sen buradan neler yapabilirsin Allah bilir." Dolayısıyla sadece izin vermeme nedeniyle bu kişilere müeyyide uygulama hakkına yani izin almadan yayın yapıyor diye bu yayınları kesme hakkına sahip olacaksınız. Bu olmaz, bu olmaz. Bütün dünya bununla uğraşıyor, sadece biz uğraşmıyoruz; İran da uğraşıyor, Rusya da uğraşıyor, Çin de uğraşıyor. Ne yapıyorlar bütün bunların hepsiyle? Kendi internet alanlarını yaratıyorlar, başkalarının buralara girmesi mümkün değil. Oraya doğru mu gidiyoruz? Kendi internet alanımızı mı yaratacağız bu konularla ilgili olarak? Arkadaşlarımızın değerlendirmeleri arasında yok ama birazdan belki değerlendirilecek konuların içerisine girecek. Siz, ciddi anlamda belirli yerlere entegre olmaya çalışan bir ülkesiniz, Avrupa entegrasyonunun önündesiniz. Kendi alanınızı yaratıp da, kapanıp da "Ben bunun içerisinde buraya entegre oldum." dediğiniz zaman herkes diyecek ki: "Ya, bir dakika, bir dakika."
Yani sonuç olarak, böyle bir düzenleme yapılmasını gerekli görüyor olabilirsiniz mevcut yasalarda hüküm olmasına karşın ama bunu sadece lisans almak için 6112 sayılı Kanun'a şey ekliyorsanız... Ya, lisans şeyiniz yok sizin. Yok böyle bir... Frekans mı veriyorsunuz, ne veriyorsunuz da lisans vereceksiniz? "Sen şu bandı kullan." mı diyeceksiniz onlara? "Buyur, bu bandı sana tahsis ettim, bunun için de şunu alıyorum." demeniz lazım. Herhangi bir radyo uygulaması için bile bu gerekli ama internete bu gerekli değil. Burası özgür bir ortam. O zaman bununla ilgili yaptığınız düzenleme Anayasa'nın 13'üncü maddesine aykırı oluyor. O kadar çok şeyi koyuyorsunuz ki ölçülülük denilen olay ortadan kalkmış.
Bu madde anlaşıldığı kadarıyla yasalaşacak. Bunun çok net bir şekilde Anayasa'nın 13 ve 26'ncı maddelerine aykırı olduğunu -hatta 28'inci maddesiyle de ilgilendirilebilir- çok net olarak kayıtlara geçirmek istiyoruz. Frekans olmaksızın lisans verilmesi uygulaması diye bir uygulama yoktur. Vereceğiniz herhangi bir alan yok, onların yayınlarını koruyacağınız ve bundan sonra burası buna aittir, bununla yayın yapacak diyeceğiniz bir alan da yoktur. Bu olmadığı zaman lisansın da bir anlamı yoktur. O zaman lisans değil, buna yani bu yayınları yapacak olan kişilerin şu, şu, şu özellikleri taşıması gerekir diye en azından şunlara izin veririm, şunlara izin vermem diye kimlere izin vermeyeceğinizi kanuna yazmak zorundasınız. O zaman herkes bilir, objektif olur. "Ya, bana şu nedenle vermediler, kanunda da o yazıyor zaten." denir, o da yok. Peki, ne olacak? Ölçü ne? İşte, buradaki ölçü ölçüsüzlük olarak ortaya çıkıyor. Ölçülülük ilkesine uygun olmadığı için temel hak ve özgürlüklerin engellenmesi gibi bir düzenleme yapmış oluyorsunuz. Dolayısıyla Anayasa'ya uygun olmayan bu düzenleme, eğer gerçek bir Anayasa yargısı söz konusu olursa zaten bir yerlerden dönüp gelecek. Nitekim, 8'inci madde uygulamasıyla ilgili olarak en azından bir karar verebildi Anayasa Mahkemesi, bu da bir adımdır, bir umuttur. Ama lisans verilemeyecek bir olayı, fiilen imkânsız olan bir olayı kanun maddesinin içerisine koymak da kanun yapmayla bağdaşır bir olay değildir.
Teşekkür ederim.