| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Görüşülmesi (1/914) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 22 .02.2018 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Sayın Durmaz'ın benim geçmişte yapmış olduğum bir açıklamayı burada ifade etmesi beni de ziyadesiyle memnun etti. Maliye Bakanı olduktan sonra Özelleştirme İdaresi bana bağlandığı andan itibaren şeker fabrikalarıyla ilgili gerçekten yoğun bir çalışma sarf ettik. Bakan olarak şeker fabrikalarımızı ziyaret ettim yani kapısından girdikten sonra idare binasına girip de orada genel müdür odasında oturup, basın mensuplarına demeç verip çıkan bir bakan olmadım; bizatihi üretim sahalarında, fabrikanın içerisinde, üretimin yapıldığı bütün alanlarda o vefakâr, özverili çalışan şeker fabrikalarının çalışanlarıyla bir araya geldim. Şeker fabrikalarımızı değişik illerimizde ziyaret ettim, işçilerimizle sohbetler yaptım, üreticilerimizle bir araya geldim, üretim koşullarını yerinde gördüm. Demin söyledim, telefonla görüşüyordunuz yani fabrika ziyaretlerimde genel müdür makamında oturup da basın toplantısı yapmadım, fabrika binalarının içine girip şeker pancarının depolandığı, ilk konulduğu alandan çuvala doldurulup depoya konulduğu bütün üretim süreçlerini bizzat gezdim, işçi arkadaşlarımızla, yönetici arkadaşlarla buralarda üretimi bilfiil yerinde gördüm.
Gerçekten de doğrudur, sanıyorum Çorum Şeker Fabrikasını ziyaretim sırasında, bütün bu tecrübe ve ziyaretlerden sonra orada bu ifade ettiğiniz sözü söyledim çünkü ben TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesinin yapıldığı yıllarda TÜPRAŞ Yönetim Kurulu üyesi olarak da görev yapan bir insandım, TÜPRAŞ'ın özelleştirme sürecini de bilen bir insanım. Orada özellikle iki örneği ele aldım; bir tarafta TÜPRAŞ, bir tarafta şeker fabrikaları. Orada, gerçekten, TÜPRAŞ hem sektör olarak... Yani bugün akaryakıtın veya petrol rafineri işletmeciliğinin stratejik olmadığını kim söyleyebilir? Yani rafineri işletmeciliği de stratejik bir sektör ve ürün ama rafineri üretiminde ve dağıtımında şeker fabrikalarından farklı bir çalışma ortamı var, üretim ortamı var, piyasa koşulları var. Orada o gün şunu söyledim: "Doğru, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesine benzemez. Burada üretici var, çalışan var, dolayısıyla bu özelleştirmeyi yaparken kırk kere düşünmemiz lazım." Bu konuda özelleştirme kapsam ve programına alınmış şeker fabrikalarıyla ilgili çalışmaları yürütürken, ilk andan itibaren bu sektörün bütün taraflarıyla açık yüreklilikle ve samimi olarak toplantılar yaptık, görüş alışverişlerinde bulunduk. Kooperatiflerimizde en az üç veya dört defa toplantılar yaptım. İşçi sendikamızla her zaman bir araya geliyoruz. Çok yapıcı, gerçekten işçinin alın terinin hakkını koruyan bir sendikamız var, her konuda gayretli, şeker sektörüne sahip çıkan bir sendikamız var, onlarla her zaman konuları istişare ettik.
Şeker fabrikalarının yönetimiyle ilgili meselelerde karar alırken sendikamızla hep beraber konuşarak kararlarımızı oluşturduk ve farklı özelleştirme modellerinden hangisi olabilir diye de uzun zaman gayret sarf ettik. Yani burada kooperatiflerle yaptığımız toplantılarda, sizin de söylediğiniz çerçevede önerileri değerlendirdik ama gelen önerilere bakıldığı zaman yani "Anahtarı bize verin, gerisine karışmayın." önerisi. Dolayısıyla böyle bir öneri -açık söyleyeyim- 80 milyonun malı olan şeker fabrikaları için "Anahtarı verin, gerisini bize bırakın." yaklaşımı da doğru bir yaklaşım değil. Burada şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin TÜPRAŞ özelleştirmesinden ne kadar farklı olduğunu bildiğim için, üreticilerin haklarının ve kazanımlarının korunması ve ileriye dönük olarak bu üretimin devam ettirilmesi önemli ve ana başlıklardan bir tanesi. İki: Fabrikalarda çalışan işçi kardeşlerimizin çalışma koşulları veya çalışmayla ilgili haklarının korunması, güvence altına alınması ve bununla ilgili onların ileriye dönük beklentilerinin olumlu olması ikinci başka bir konu. Üçüncü olarak: Şeker sektöründe üretimin bu özelleştirmelerden sonra da devamının sağlanması, bu da önemli bir başlık. Şeker fabrikalarının, her hâl ve takdirde, piyasada belirli bir oranda... Siz onu yüzde 25 olarak ifade ettiniz, biz de aynı yaklaşımı benimsedik. Şu anda, bu özelleştirmeye çıktığımız fabrikalar dışında, piyasada şeker fabrikalarının yüzde 20 düzeyinde bir pazar payı hâlâ kalacak. Dolayısıyla TÜPRAŞ özelleştirmesinden farklı olarak bu özelleştirmede işçiler, üreticiler baştan itibaren diğer özelleştirme uygulamalarından farklı bir şekilde, âdeta bir sosyal özelleştirme yaklaşımı içerisinde hem çalışanlarımızın hakkını koruyan hem üreticilerimizin hakkını güvence altına alan hükümler, sözleşmede düzenlemeler yaptık. İleriye dönük bu özelleştirdiğimiz fabrikalarda şeker üretiminin aynen devamını sağlayacak şartnamede hükümler koyduk.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Kaç yıl Bakan? Beş yıl.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir devam edeyim ama bir dakika.
Üretimin herhangi bir şekilde düşürülmesi hâlinde, bu durumda da o üretim kaybını tekrar şeker fabrikalarının ikame etmesini sağlayacak şekilde düzenlemeler yaptık. Ayrıca, önceki özelleştirmelerden farklı olarak, bu defa bu fabrikaların bulunduğu alanda şeker fabrikalarına ait olup da ihtiyaç olmayan taşınmazları da kesinlikle özelleştirmenin dışında tuttuk. Yani bugün yaptığımız özelleştirmeler kapsamındaki fabrikalarda satışa konu olacak araziler veya arsalar doğrudan doğruya üretimin olduğu sahalardan ibaret. Dolayısıyla burada ilgili taşınmazları ifraz ettik, ayırdık ve kesinlikle bu sürecin dışında tuttuk, çalışanların haklarını korumak için özel olarak hükümler getirdik. Biliyorsunuz, bu fabrikalarda çalışan memurlarımız var. Memurlarımız açısından, diledikleri takdirde TÜRKŞEKER'e ait diğer fabrikalarda çalışma imkânları olacak. Yani bizim bu 14 fabrikada çalışan memurları biz diğer fabrikalarda da istihdam edeceğiz.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Bakanım, sosyal bir vaka oluyor ama.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir tamamlayayım.
İsterlerse tüm özlük haklarını da ödeyerek, bakın, tüm özlük haklarını ödeyerek diğer kamu kurum ve kuruluşlarında da istihdam hakkı getirdik. Üçüncü olarak, isterlerse yeni yatırımcıyla çalışma hakları da olacak.
Peki, bir de bu fabrikalarda çalışan daimî ve geçici işçilerimiz var. Onlarla ilgili olarak bu süreçte onlar için koruyucu hükümler getirdik. Ne yaptık burada? Talepleri hâlinde emeklilik hakkını henüz elde etmemişse bizim orada çalışan kardeşimiz, TÜRKŞEKER'in diğer fabrikalarında isterlerse çalışabilecekler. Dileyen çalışanlarımız ilgili mevzuat çerçevesinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarında on iki ay boyunca çalışabilecekler. Şu anda geçici işçiler için süre altı ay yani bir şeker fabrikasında altı ay süreyle çalışabilirken, bu fabrikalarda çalışan işçi kardeşlerimiz eğer başka kurum ve kuruluşlara geçmek isterlerse altı ay değil, on iki ay süresince o kamu kurum ve kuruluşlarında çalışma imkânına kavuşacaklar. Bunları da seçmeyip "Ben yeni yatırımcıyla çalışmak istiyorum." diyen işçi kardeşlerimize de önümüzdeki süreçte istedikleri zaman, emekliliklerinden önceki bir süreçte istedikleri zaman tekrar kamuya gelme hakkı verdik Sayın Durmaz. Yani bir işçi kardeşimiz "Ben fabrikada kalacağım, fabrikada çalışacağım." dedikten üç yıl sonra "Fikrimi değiştirdim, ben kamuya gelmek istiyorum." dediği zaman kamuya da gelebilecek.
Bir de üreticiler... Üreticilerle ilgili de burada onları koruyucu hükümler getirdik. Fabrika özelleştikten sonra beş yıl boyunca TÜRKŞEKER'in yapmış olduğu bütün mevcut kota anlaşmaları geçerli, hangi çiftçilerle TÜRKŞEKER anlaşma yapmışsa yeni yatırımcı da bu çiftçilerden şeker pancarını almak durumunda.
BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlayabilirseniz efendim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu, önemli bir konu. Bunu anlatmam lazım.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Güzel de anlatıyorsunuz Sayın Bakan.
BAŞKAN - Önemsiz demedim, önemli ama...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Burada fabrikalarda üretimin devamlılığını ve zorunluluğunu getirecek hükümler koyduk. Bir kere, fabrikayı alan yatırımcı kendisine verilmiş kota dâhilinde üretim yapacağını bize garanti ediyor ve teminat veriyor. Herhangi bir şekilde üretimde garanti verdiği tutarın altında bir üretim yaparsa baştan vermiş olduğu teminatı gelir kaydediyoruz. Ayrıca -bence daha önemlisi bu- herhangi bir şekilde verilen kotadan daha düşük düzeyde bir üretim yaparsa kullanmadığı kota hakkı hiçbir işleme gerek olmaksızın doğrudan doğruya tekrar TÜRKŞEKER'e geçiyor. Dolayısıyla, hiçbir şekilde burada bir yatırımcı kota hakkını kaybedeceğini bile bile üretimini kısmaz, mümkün değil çünkü oraya baştan ciddi anlamda bir yatırım yapıyor. Böylelikle, önümüzdeki süreçte sadece beş yıl değil, yatırım yapıldıktan sonra, yeni yatırımcıya geçtikten sonra önümüzdeki yıllarda Türkiye'de bugün TÜRKŞEKER'in kotası neyse aynı seviyedeki bir üretimi özel sektör eliyle devam ettirmiş oluyoruz. Özel sektör bir şekilde "Bunu ben kullanmayacağım." dese -ki, kendi zararına olması gerekir mevcut modele göre- bu durumda, buradan ortaya çıkan kota imkânını da TÜRKŞEKER mevcut fabrikalarında kullanabilecek. O açıdan, bakın, baştaki sözümü tekrar söylüyorum: TÜPRAŞ ile TÜRKŞEKER örneğini karşılaştırmam ve "Bu konuda kırk kere düşünmüş olmanız gerekir." dememin sonuçları bunlar çünkü günlerce, aylarca bu konuda bütün tarafları dinleye dinleye bütün tarafların ihtiyaçlarını karşılayacak sosyal bir özelleştirme olabilecek şekilde herkesin beklentilerine uygun bir özelleştirme modeli ürettik. TÜRKŞEKER'in şu andaki ortaya çıkan şartnamesi bundan önceki özelleştirmelerin hiçbirisinde olmadığı kadar işçilere de üreticilere de imkânlar sağlıyor, üretimin sürekliliğini sağlıyor -önceki ihalelerde böyle değildi- ve baştan beri söylenen "Arsası için burayı alacak, fabrikayı alacak, üretimi durduracak, arsasına plan yapacak, ondan sonra gidecek burada başka bir şey yapacak." Şu andaki yaptığımız özelleştirme...
MUSA ÇAM (İzmir) - Genelde öyle oldu ama.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şu anda yaptığımız özelleştirmede bu mümkün değil çünkü ben fabrikanın üretim sahasının dışında hiçbir alanı kesinlikle satılacak taşınmazların içerisine koymuyorum, onların hepsini ifraz ettim, normal fabrika ve eklentilerinde üretimin yapılacağı kadar alanı burada şartnameye dâhil etmiş durumdayız. Kantarların olduğu yerleri bile...
Sayın Durmaz, TÜRKŞEKER'in fabrikalarının birçok yerde şeflikleri var, kantarları var, oralarda da arazileri var, hiçbirisini vermiyoruz, sadece belirli bir süre kullanım hakkı verdikten sonra oraları da alacağız. Dolayısıyla, şeker fabrikalarıyla ilgili şu anda yaptığımız uygulamada kimse buradan bir rant elde edecek, şu arsadan şunu elde edecek diye bir argümanda da bulunamaz Sayın Durmaz, şu an da dâhil. Bütün bu konunun taraflarıyla istişarelerimize devam ediyoruz, konuşmalarımıza devam ediyoruz. Her süreçte yaptığımız açıklamalar, şartnamelerdeki düzenlemeler konusunda, gelebilecek talepler konusunda açık yüreklilikle, samimiyetle, herkesle de konuşuyoruz. Bu, bizim borcumuz. Burada bir uygulama yapacaksak tabii ki sendikamızla da konuşacağız, üreticilerle de konuşacağız, kooperatiflerle de konuşacağız ve bunu hep beraber gerçekleştireceğiz. Umuyorum ki buradaki şartnamede getirdiğimiz düzenlemeler, sizin de çok isabetle buyurduğunuz gibi yani TÜRKŞEKER'in piyasada çok yüksek bir piyasa payına sahip olması gerekmediğini siz de ifade ettiniz yani "Piyasada devlet yüzde 75 oranında piyasa payına sahip olması gerekmez." dediniz siz de "Yüzde 25." dediniz. Biz de şu anda "Yüzde 20." dedik. Şunu da söyleyeyim...
KADİM DURMAZ (Tokat) - Ben "piyasa" demedim Sayın Bakan "mülkiyet ya da hisse bazı" dedim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Durmaz, şunu da söyleyeyim: Burada özellikle bu fabrikalarımıza yerel düzeyden, şehirlerimizden, yerel yatırımcılardan daha fazla talep gelsin, katılım daha çok olsun diye geçici teminat tutarlarını aşağı çektik. Yeter ki olabildiğince...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Az bir şey kaldı Sayın Başkan.
Özellikle geçici teminat tutarlarını son derece düşük tuttuk daha fazla yatırımcı gelsin diye. Ben de istiyorum kooperatiflerimiz gelsin, üretici birliklerimiz gelsin, şehirlerdeki iş adamlarımız gelsin, yatırımcılarımız gelsin. Onların birlikte teklif verebilmesinin önünü açtık. Birlikte konsorsiyum oluştursunlar, gelsinler, onlar buralara destek olsun dedik. Dolayısıyla, biz, burada bütün bu meselenin tüm boyutlarını etraflıca analiz ettik, bütün çekinceleri ve tereddüt oluşturan konuları tek tek tespit ettik, her birisine çare olabilecek önerileri geliştirdik ve ondan sonra yola çıktık. O açıdan, hâlâ söylüyorum, sizlerden de gelecek öneriler, kimden gelirse gelsin, şu süreçte şurada da bir ilave iyileştirme yapın, burada bir ilave iyileştirme yapın, şunda da ihtiyaç var denilen ne varsa onların hepsine de açığız Sayın Durmaz.
Teşekkür ediyorum
GARO PAYLAN (İstanbul) - Satmayın Sayın Bakan, satmayın. Niye satıyorsunuz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şeker fabrikalarıyla ilgili yaptığınız değerlendirmeler sizinle bizim aynı noktada olduğumuzu gösteriyor.
Teşekkür ederim.