KOMİSYON KONUŞMASI

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Öncelikle, Sayın Kuşoğlu'na teşekkür ediyorum, çok önemli bir meseleyi ifade etti. Doğru, gerçekten, bu soruya da cevap verilmesi gerekiyor. Şu anda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2008 yılında özelleştirme kapsamına alınan ve daha sonra da özelleştirme programına alınan fabrikalarla ilgili bir uygulama yapıyor. Burada yapılan uygulamada fabrikalar özelinde bir sebep unsuru aramak yanlış. Mevcut şeker fabrikalarıyla ilgili, gerçekten, arkadaşlarla yönetimin bizde olduğu her anda buradaki üretimin etkinleştirilmesi, verimliliğin artırılması, ilave yatırımların yapılması, üreticilerin imkânlarının genişletilmesi konusu zaten görevimiz, bunları yapıyoruz. O açıdan, burada yaptığımız uygulamanın şeker fabrikaları özelinde bir sebebini aramak eksik olur. Hükûmet olarak, AK PARTİ olarak bizim ekonomiye bir bakışımız var. Ekonomide devletin yeri konusunda ilkelerimiz var, yaklaşımlarımız var. Devlet, AK PARTİ olarak, Hükûmet olarak bize göre düzenleyici olmalı, denetleyici olmalı. Serbest piyasa ekonomisi içerisinde kaynak tahsisatları yapılmalı, serbest piyasa ekonomisi içerisinde arz ve talep oluşmalı, girişimciliğin önün açılmalı...

KADİM DURMAZ (Tokat) - Her şeyde de kâr aramamalı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Durmaz, niye dinlemiyorsunuz? Ondan sonra da herkes bana diyor ki: "Sayın Bakan şöyle..."

Dolayısıyla, burada Özelleştirme İdaresinin bugüne kadar yapmış olduğu bütün uygulamalarda olduğu gibi bu uygulamada da Hükûmetimizin, partimizin devletin ekonomideki yerine ilişkin temel yaklaşımına uygun olarak burada serbest piyasa ekonomisinin artırılmasına, devletin ekonomide bir aktör olmaktan çıkıp piyasayı düzenlemesine, denetlemesine, piyasaları regüle etmesine, arz ve talebe ilişkin kontrol edici olmasına, kapalı bir ekonomide değil açık bir ekonomide, serbest piyasa ekonomisinde üretimin, yatırımın, istihdamın, ihracatın gerçekleştirilmesine dönük bir bakış açımız var. O açıdan, bugünkü yaptığımız uygulama tam da bu noktadadır. Ben bugün ilk önce, yanlış mı duyuyorum diye sizi ikaz ettim, siz tekrarladınız, demek ki Cumhuriyet Halk Partisi de artık bu noktaya gelmiş. Yine partiye dönük bir şey olarak düşünmeyin sadece, Sayın Durmaz'a dönük bir ifade olarak söylüyorum. Yani Sayın Durmaz diyor ki: "Şeker fabrikaları piyasanın yüzde 25'ini kontrol edecek şekilde bir piyasa payına sahip olsun, piyasanın yüzde 75'ini kooperatiflere verin." Dolayısıyla, demek ki burada kamunun, devletin piyasada hangi oranda olması gerektiği noktasında bile devletin payının düşürülmesiyle ilgili gerçekten bugünün gerçeklerini yakalayan bir bakış açısını da gördüm, Sayın Durmaz'a bu açıdan da teşekkür ediyorum.

Dolayısıyla, AK PARTİ'nin bugün yapılan uygulamadaki sebep unsuru bakımından Sayın Kuşoğlu söylüyor, çok doğru söylüyor; bizim siyasi bakış açımız, devletin ekonomideki yerine ilişkin bakış açımız, serbest piyasa ekonomisine ilişkin bakış açımız demin ifade ettiğim şekilde olduğu için şeker fabrikalarıyla ilgili uygulamamız da tabii ki bu bakış açısının, bu siyaset görüşünün bir sonucudur. Ama biz şöyle bakmıyoruz: "Bırakınız yapsınlar, bırakınız gitsinler." değil. Biz diyoruz ki burada stratejik ürünler başta olmak üzere devletin düzenleyici, denetleyici rolü var. AK PARTİ olarak siyaseten durduğumuz nokta bu. Serbest piyasa ekonomisi tamamen her şeyin serbest bırakıldığı bir ekonomi değil. O açıdan, bu sektör de dâhil olmak üzere tüm sektörlerde... Bakın, AK PARTİ hükûmetlerinin yaptığı en önemli düzenlemelerden bir tanesi de regülasyon ve denetim kapasitesinin kabiliyetlerinin ve mevzuatının bu dönemde artırılmış olmasıdır. 2002 sonrasında millî gelirin artması, ekonominin dışa açılması, piyasalarda rekabetin artması, serbest piyasa ekonomisinin gelişmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi, hem serbest piyasa ekonomisinin gelişmesine dönük makro yasal çerçevenin bu dönemde oluşturulmuş olması hem de sektörel düzeyde rekabeti hakka ve hakkaniyete uygun bir şekilde sağlayacak sektörel mekanizmaların, denetim mekanizmalarının oluşturulmuş olmasıdır. O açıdan, burada yapmış olduğumuz uygulamada da şeker piyasasıyla ilgili önümüzdeki süreçte kamunun hâlâ yüzde 20 payı olacak, şeker pancarı üretimi, şeker üretimi, Türkiye'ye şeker ithalatı tamamen ülkemizin millî menfaatleri, üreticimizin korunması, piyasanın korunması esası üzerine devam edecek. Onun için, bugün getirdiğimiz madde de kotalara ilişkin düzenleme yetkisini özellikle Bakanlar Kuruluna alıyoruz. O açıdan, önümüzdeki süreçte, doğru, bizim siyaset anlayışımıza uygun olarak serbeste piyasa ekonomisi bu sektörde de büyüyecek, devletin ağırlığı azalacak ama burada da bu boşluğu dolduran özel sektörün şeker piyasasında gerekli olan şeker arzını sürdürülebilir bir şekilde devam ettirmesini sağlayacak mekanizmaları da oluşturduk. Bu mekanizmalar üzerinde zaten üretim devam edecek. Bugün şeker pancarı üretimi dışında nişasta bazlı şeker üretimi var, orada da kotalar var, serbest değil. O konudaki hassasiyetimiz belli. O konuda hem Bakanlık olarak hem de Hükûmet olarak nişasta bazlı şeker üretimiyle ilgili kural ve kaidelerin sıkı bir şekilde uygulanması ve denetlenmesine önem vereceğiz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen, toparlayalım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Önümüzdeki süreçte bu şeker fabrikalarında ilave yatırım yapılacak. Nüfusumuz artıyor, piyasa büyüyor. Yarın bu ilave yatırımlar ilave istihdamı getirecek. Şeker piyasası talebi olan bir piyasa yani üretim yaptığınız zaman karşı tarafta alıcısı olan, müşterisi olan bir piyasa, regüle edilmiş bir piyasa. Yani böyle bir piyasada "Ben alayım da, fabrikayı kapatayım da..." diyecek hiçbir rasyonel akıl zaten bu işe girmez.

Öncelikle, gerçekten, fotoğrafları gördüğüm zaman ben de duygulandım, onu ifade ediyorum. Hepimizin ortak geçmişi. Yani cumhuriyet döneminin başından itibaren, o dönemki ekonomik koşullar içerisinde, serbest piyasa ekonomisi oluşmamış, girişimcilik oluşmamış, özel sektörde sermaye birikimi yok, devlet, öncü rolü üstlenmiş, kamu, özel sektör girişimciliği belli bir seviyeye gelene kadar kamu sermayesi üzerinden ekonominin büyümesini sağlayacak temel yatırımları yapmış, ekonominin lokomotifi durumunda. Ama unutmayın, Mustafa Kemal Atatürk, aynı zamanda, girişimcilik geliştikten sonra, büyüdükten sonra serbest piyasa ekonomisinin en büyük savunucularından birisidir. Bu meseleleri de böyle değerlendirin.