| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 03 .11.2014 |
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) - Muavini de ekleyelim. Dolayısıyla, bütün bu sizin planladığınızın dışındaki etkenlerin yansıması neticesinde, yedi değil de siz on iki saatte gidebilirsiniz. Ama niçin gittik, niçin gidiyoruz, niçin on iki saat oldu? İşte, o dış etkenlerin birçok boyutu var.
Bizim sistemimizde planlama, programlama, bütçeleme sistemi söz konusu. Bu da tartışıldı, bu da konuşuldu. Haklı yanları da var. "PPBS" dediğimiz yani beş yıllık kalkınma planları, içerisinden programlar, bunun ekonomik hayata tatbik edilmesi noktasında parasal boyutu, bütçeleme sistemi ama biz biliyoruz ki sadece zenginlik bir şeyi ifade etmiyor, parasal güç bir şeyi ifade etmiyor. Bunun en güzel örneğini, bugün Orta Doğu ülkelerinde yaşanan hadiseleri, yakından izliyoruz, görüyoruz, değerlendiriyoruz, ülkemizi de yakından ilgilendiren konular. Dolayısıyla, bu ülkelerde para var, güç var, yer altı zenginlikleri var ama bu ülkelerde bir şey yok; bu ülkelerde siyasal istikrar yok. Onun için, aslında, bütün bu tartışmaların içerisinde belki de şuna da değinmekte fayda var: Bugün, yanı başımızdaki bütün coğrafyada olaylar cereyan edip âdeta insanlık topyekûn bir sınav verirken bu coğrafyada, biz ise bir manada burada Orta Vadeli Program'ı ve... Bunun tabii ki eksiklikleri olacak, tabii ki eleştirilecek, tabii ki "Bu niçin gelmedi?" denildiği zaman da sözlerimin başında o ifade ettiğim, sosyal bilimlerdeki her zaman için iki kere iki dört değildir anlamındaki yaklaşımlar tabii ki olacak. Zaten bunlar bu şekilde olsa böyle bir tartışma olmayacak veya böyle raporlar da olmayacak ama arkadaşlarımız tartışırken, konuşurken bir şeyi ifade edeyim: Beraberinde dedim ya, ben bireyleri eleştirmiyorum burada. Hoşuma gitti, bütçeyi böyle tamamlarız inşallah. Bireyler eleştirilmedi sabahki oturumda, olaylar eleştirildi. Olaya bakışımız bu olmalı. Bu Komisyona da bu yakışıyor, hoşuma da gitti. Bundan sonra da öyle olacak inşallah. Son derece teknik bir yer.
Şimdi...
MUSA ÇAM (İzmir) - Hocam, aykırı olursa ne olacak? Küsecek misiniz yani?
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) - Değil. Yani en azından son derece güzel insanların, fikirleri tartışacak olan insanların olduğu bir Komisyon dolayısıyla hepimize, bu salonda bulunan herkese, belki bir manada, şahısları tartıştığımızda, ister istemez bunun içerisine de girdiğimizde, bunun bu salondaki hiç kimse için yakışık almadığını ifade ediyorum.
Şimdi, biz bütün bunları tartışıp konuşurken, dediğim gibi, bizim ülkemizde böylesine bir programı ortaya koyuyoruz. Şunu ifade edeyim: Suruç'ta yatılı bölge okulunda Kobani'den gelen o insanlarımızı, kardeşlerimizi -ne olursa olsun, insanlık adına topyekûn sınav verdiğimiz- burada ağırlarken Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısıyla beraber oradaydım en son programda, yirmi bir gün ayrılmadım, olayın başladığı günden son güne kadar.
Şimdi, orada ifade edilen bir kavramı söyleyeyim: Vatandaşın bizzat kendisi... Değerli arkadaşlar, hiçbir şekilde bu bir kurgu değildi. Genel Sekreter Yardımcısı istediği çadıra istediği yerde istediği şekilde girdi. Ne demek istediğimi bu Komisyon çok iyi biliyor. Yani herhangi bir anlamda bir yere götürüp oradan mesaj çıkarma değildi. Kürtçe ifade etti, ben de tercüme ediyordum. "Varsın kış olsun, varsın yağmur yağsın, varsın eksikliklerimiz olsun ama huzurlu, ama başımıza bombanın yağmadığı bir ülkedeyiz, güvenlikli bir ortamdayız. Bu ülkedeki herkes bu ülkenin kıymetini bilsin." dedi o değerli hemşehrilerimiz, değerli insanımız, kardeşlerimiz. İnsanlık sınavı veriyoruz. Buradan şunu çıkarıyorum: Yani biz ...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Yanlış anlamadım, "hemşehrilerimiz" dediniz değil mi?
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) - Evet, çünkü onlar, akrabaları Suruç'ta olan insanlardı; o bağlamda söylüyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Doğru bir şeyi kullandığınız için söylüyorum.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) - Yani çünkü onların akrabalarının çoğu Suriye'de, birinci derece Suruç'la beraber.
ALİ BOĞA (Muğla) - Biz farkındayız, yeniden farkında olmamız için bir cümle söylüyorsunuz...
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) - Birçok söylenecek şey var, zamanı gelince inşallah... Bunları karşı defans anlamında söylemiyorum, belki sahada gördüklerimizi aktarayım anlamında ifade ediyorum.
Şimdi, bütün bu olaylar cereyan ederken, ülkemizde biz, hamdolsun bugün istikrarlı bir ortamda bir bütçe hazırlıyoruz ve bu bütçe son derece önemli. Sayın Bakanımız açılış konuşmalarında ifade ettiler, bu bütçenin temel kriterleri ve özelliklerini sıraladılar. Orada "Sosyal yönü güçlü bir bütçe olacak." denildi. Çünkü ülkemizin anayasal tanımlamasında "Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik, laik, sosyal, hukuk devletidir." deniliyor ama biz bu ülkede yıllarca o sosyal bağlamdaki alt başlıkları topluma yansıtacak olan düzenlemelerin eksik olduğunu da biliyoruz.
Evet, yola çıktık Urfa'ya gitmek için ve -O araç misali, tekrar o örneğe döneyim- zamanında yedi saat diye planladığımız "Yedi saat sonra Urfa'ya varacağız." dediğimiz bu planlamanın birtakım dış etkenler veya iç etkenlerle on iki saat olabileceğini de hesaba katarak bunları ifade ettim. Bütün bu dış etkenlerle beraber sabah ifade edilen bütün o güzel düşüncelerin de yanına ben de açıkçası bunları acaba söylemek mi gerekir söylememek mi gerekir diye düşündüm. Aslında bu eleştirel bakışı yapan arkadaşlarımız tarafından bunun, bu yorumun bilindiğini de biliyorum. Doğrudur, elbette ki bunları söyleyeceğiz ama bir de madalyonun bu bakış açısıyla bunları ortaya getirmek istedim.
Dönüp baktığımızda, sosyal olayların temeli, boyutu birçok paradigmalarla beraber açıklanabilir, ancak bugün dünyanın Orta Doğu'da vermiş olduğu mücadelenin ana nedeni, kapitalist anlayış, sömürü düzeni ve menfaatin olduğu yerde birileri, küresel güçler orada var olmaya çalışıyor; hepimiz bunları biliyoruz.
Olayın bütçeyle ilgili olan boyutlarının dışına çıkmak istemiyorum, çünkü birçok başlığı burada sıralayabiliriz. Fakat biz biliyoruz ki geçen seneki bütçe hesaplamalarında Sayın Bakanımız tekniksel bütün boyutlarını ifade ederken, orada da rakamları tutturamayacağımıza dair son derece eksi birtakım ifadeler kullanıldı, negatif ifadeler kullanıldı ama hamdolsun bugün yeniden gelişmiş ekonomilerle beraber neredeyse artık kıyaslamaya doğru gittiğimizin ortamını yakaladık. Gelişmekte olan ülkelerle kıyasladığımızda olan boyut farklı ama gelişmiş ülkeler bağlamında değerlendiriyoruz. Bugün "Gelişmiş ülke" diye addedilenler, kendi ülkelerinde yaklaşık 2 milyona yakın insana 5 milyar dolarla, kendi millî bütçesinden bunu karşılayarak bu insanlara bir ev sahipliği yapmadılar, yapamıyorlar. Hiçbir ülkede yok...
Bütün bu olumlu yanlarını da görerek, sizlerin de bizlere ifade ettiği görüşlere belki eleştirel diye, negatif diye bakmayıp, pozitif, yapıcı eleştiri olarak görüp, bunun da değerlendirileceğini kabul görerek, bir kez daha bütçenin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.